Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 5,438
» Forum posts: 5,946

Full Statistics

 
RasitTunca-2 Dünyada ihram bölgeleri meydana getirin (Kar©glanin 4 Mart 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 07:38 PM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies



Dünyada ihram bölgeleri meydana getirin yani korunakli-güvenli bölgeler

(Kar©glanin 4 Mart 2018 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

فَإِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوَى

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Fe innel cennete hiyel me’vâ.

Meali :

O taktirde, muhakkak ki "Me' va" cenneti de burasidir.

Sadakallahul Aziym EN'AM-54 ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kim Allah yolunda, malından iki şey harcarsa, cennetin kapılarından ‘Allah’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin.’ diye çağrılır. Namaz ehli olanlar / sürekli namazını kılanlar, Salat (namaz) kapısından çağrılır. Cihad ehli olanlar, Cihad kapısından çağrılır. Oruç ehli olanlar / sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan (su içip kanan) kapısından çağrılır. Sadaka ehli olanlar /daima sadaka verenler, Sadaka kapısından çağrılır.” Bunun üzerine Ebu Bekir  “Ey Allah’ın Resulü! Anam, babam sana feda olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu.  Hz. Peygamber (a.s.m) “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın.” buyurdu.”

( Hadis-i Şerif , Buharî, Savm, 4)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Bitkilerin nefes almasi olan Fotosentezde kirli hava temizlenmiyor, bilakis oksijen üretiliyor, cünkü hadisde gecen :

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kim Allah yolunda, malından iki şey harcarsa, cennetin kapılarından ‘Allah’ın kulu! Burası güzeldir, buradan girin.’ diye çağrılır. Namaz ehli olanlar / sürekli namazını kılanlar, Salat (namaz) kapısından çağrılır. Cihad ehli olanlar, Cihad kapısından çağrılır. Oruç ehli olanlar / sürekli oruçlarını tutanlar Reyyan (su içip kanan) kapısından çağrılır. Sadaka ehli olanlar /daima sadaka verenler, Sadaka kapısından çağrılır.” Bunun üzerine Ebu Bekir “Ey Allah’ın Resulü! Anam, babam sana feda olsun, bütün bu kapılardan çağrılması için kişinin ne yapması gerekir? Bu kapıların hepsinden çağrılacak kimse var mı?” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.m) “Evet, öyle ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksın.” buyurdu.”

( Hadis-i Şerif , Buharî, Savm, 4)

Burada Ebu Bekir için "ümit ediyorum ki, sen onlardan olacaksin" demek, yani kainat insan bedeni ile alakali ise, ve "fedhuli fi ibadi, vedhuli cenneti" hikmeti geregi insan bedeni bir nevi cennet ise, Cennetin sekiz kapisi var deniyor, o zaman insan bedenine giren kapilar sekiz tane : agiz, burun ve deligi,  iki de göz, etti 5, iki kulak, etti yedi, ve birde sadece kadinlarin rahiminden giriliyor etti sekiz ve cennetin sekiz kapisi, ve öyle olunca, ve birde deri yolu ile veya hücre yolu ile bütün kapilardan cagrilmak hikmeti varmiş, yani deriden hücre bazli giriş, bu :  ya su ve sivi yolu ile, yada gaz yolu ile, yada hava oksijen veya karbondioksit yolui ile olmakda, bütün hücrelere ana madde hava gidiyor, bütün hücrelera ana madde su gidiyor, o zaman bütün kapilardan cagrilmak ise, oksijen gibi, su gibi, hava gibi olmak demek, kim hava olma derecesine terfi etti, bütün kapilardan cagrilir, ve bütün kapilar ona acik, sadece gözden gircek olanlar, sinyaller renkler falan filen iken, amma bütün kapilardan ise
hava girer, oksijen girer, ve kirlenincede, cikmasi için karbon almasi lazim, yani öyle olunca, "Ya Ebu Bekir sen onlardansin." demiyorda Peygamber aleyhisselam, "sen onlardan olacaksin, umut ederim." diyor, öyle olunca, fotosentez ile kirli hava temizlenmiyor, bizatihi bitkilerde oksijen üretiliyor demek olur, yani adem topraktandi, ona can, sonra girdi, ve ruih sonra girdi hikmetide budur, nefes ve nefis yine, sonradan verildi ona, nefes nefsi kuvesi demek, can, hayat ,su ile, can ruh, ruh su ile, topraga su katinca, bitki canlaniyor, yeşeriyor, yine bitki hava alip verinece, yani nefes alinca, insan nefes alip verince, canli ve yaşiyor diyoruz, öyleyse, oksijen olma makami, sonradan erilen, ve terfi edilen bir makam demek ki, kimler o dereceye cikar?  hava nedir?  iki türlü hava var, kirli hava, temiz hava, yani akcigerler, ve ruhullah hikmeti, ve pis ve habis ruh, ve temiz ve ulvi ruh, temiz oksijen, ve kirli oksijen, yani dişari cikan hava ve, iceri giren hava

Gecen yazdik ki, ve söyledik ki, Mehdi vakti olan ALTIN ÇAĞIN (Goldene Zeit) kurulmasi için, dogaya, hayvanlara, insanlara iyilik yapip, müsamahali davranmak gerektigini yazip, bununda şu ayetin hikmetinde sakli oldgunu bildirmiştik ki, o ayet :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve izâ huyyîtum bi tahıyyetin fe hayyû bi ahsene minhâ ev ruddûhâ. İnnallâhe kâne alâ kulli şey’in hasîbâ.

Meali :

Ve bir selâmla selâmlandığınız zaman, o taktirde siz, ondan daha güzeli ile selâm verin veya onu (aynen) iade edin. Muhakkak ki Allah, herşeyi en iyi hesap edendir.

(Sadakallahul Aziym NİSÂ Suresi 86. ayet)

Bu ayette yazili olani, ben düne kadar hadisi şerif diye biliyordum, hangi ara bu kurana dahil oldu, ve kimler bunu kuran a dahil etti bilmiyorum amma, internette ben bunu arattim, ve kurandan ayet olarak buldu geldi, ve bu ayette geciyor olsa da, yoksa hadisdede geciyor olsa, manasi dogrudur, yani öyle olunca, burada anlatilmak istenilenide gecen hafta anlatttik ve dedik ki :

Yani Allah ögretiyor ki, sana kibar olana, sen daha kibar ol, sana müsamaha gösterene, sende ona daha iyisi ile müsamaha et, sana iylik yapana, sende elinden gelen başka bir iyilik ile karşilik ver demek degilmidir bu ayet. öyle olunca yukardki ayetteki de sen onlari anlayip kabul edip müsamah gösterirsen, onlarda seni anlar kabul eder, ve sen kim hidayette delalette, acik bir bilgi gelmeden bilemezsin diyor rabbim . Nitekim Mekke fethediilirkende o ilk defa gidildiginde muhammed e müsade etmediler, muhammetde onlari anlayişla karşiladi, mekkesi fethetmeden ve hac ve tavaf etmeden geri döndü, ertesi sene ona müsamaha gösterceklerini söylediler, ve dogru olan oldu, ertesi sene insan canina kiyilmadan Mekke fethedilmiş oldu, yani harem  veya Haram bölgesinde, orda cana kiymakda haram olmasi hükmü icra etti, ve müsamaha müsamaha dogurdu, kavgasiz dögüşsüz Mekke fetholdu, ve öyle olunca iyilerden olmak için, önce karşindaki bir hayvanda olsa, insanda olsa, hatta kafir bile olsa, hani kafirede müsamaha olurmu demeyin, sen Allahdan dahami yücesin ah mak, Bak  unuttunmu Allah, Harun ile Musayi, firavun kafirinin ayagina kac defa göndermedimi, on taltif edip, onu güzellikle, dine imana cagirmadimi, sen kimsinde, kafire karşi, sert ve kötü davranmak, daha dogrudur diyorsun, Allah bilmiyormi ki, "firavunun agzini burnunu gidip kirin, size ücyüzde melek verdim, yardimci, gidin onun...  gelin diyemezmiydi, amma demedi, ve öyle yapmadi,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

“Ona yumuşak ve ögüt veren söz ile  söyleyin. Belki öğüt alır, yaptiklarindan utanirda iman eder.”

(Sadakallahul Aziym TAHA Suresi 44. ayet)

öyle olunca, kafire, ve hatta şeytana bile müsamahali davran, yüce rabbimizin ögüt verme, ve sabretme hikmeti ile, hikmetlenin, ve müsamahali olun ki, o altincag kurulabilsin dedik, ve öyle olunca, bir muhammed var ki, ilk muhammed, ve bizim peygamberimiz olan, o ilk muhammed, amma ondan seneler sonra, bizim vaktimizde, binler muhammedler, mustafalar, ahmetler, ebul kasimlar var ki, onlar muhammedin, yeni versionlari ve parcalari dedik,  ve öyle olunca HIZIR da da ayni hikmet var, bir HIZIR aleyhisselam var ki, o ilk HIZIR aleyhisselam, kainatin ömründe ileri götürülen, ve ileride öyle bir nokta ve zaman ve, vakit var ki, oradaki insanlar, ölümün caresini bulmuşlar, ve bunu, kuran veya hadislerde ölümsüzlük suyu diye atfediyor, ve yani öyle bir su ki, artik onu icen, bir daha ölmüyor,

Yine bilim adamlari yeni "oksijen su"  keşfettiler, bir damla su iciyorsun, gün boyu susamiyorsun. (Astronotlarin ictigi su), yani havzi kevser suyu, bu ne zaman keşfoldu, mehdi vakti, yani havzi kevser veye "inna eatayne kel kevser" suresi hikmeti keşfoldu, kevser havuzu, onun ile dolu idi, işde, hani burasi cennetmi, degilde neresi o zaman, bu kevser muhammedin havzi Kevseri degilmiydi? ee ne oldu o zaman, hani bunlar (Bilim adamlari) sadece bir gün veya iki gün susatmayani buldular, oysa havzi kevser ise, bir daha hic susatmayan su

Abdest alınırken Ağız Yıkanırken Okunacak Duâ
Okunuşu : "Allâhümme! Esgınî min havzı nebiyyike ke’sen lâ ezme’u ba’dehû ebedâ."
Anlamı : "Ey Rabb'im, bana Peygamberinin (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) havzından bir kâse içir, ondan sonra hiç susamayayım."

Yani o zaman HIZIRDA parcalara bölündü ise, bugün sen, ben, o, herkes bu görevi ifa edebilir, ancak, o HIZIRA : şunu yap, bunu yap, bunu öldür, buna yardım et, diyen meleklerin sesini duyabilcek hassaslikdaki makama erenler, iyiler, ebrar olanlar grubuna (iyininde iyisi, imbiklenmiş, damitilmişda elde edilmiş saf iyiler) dahil olanlar, o göreve seciliyor, ve bizim tarikimizde, "Raşidi Tarikatinda" HIZIRLIK sadece bir makamdir ve

19.SINIF SOFiLERE
Hizir makami ögretilip talim ettirilir ve tarikatin pirini, olay vuku bulunca aramasi talim edilir. Bizatihi onunla (tarikatin piiri ile) kelam etmesi lazim geldigi ögeretilir ve kimler o göreve (HIZIRLIK makamina )secildi liste tutulur.

Bu 19. sinif sofiler Tesbihlerine Birinci kadrandaki 10 boncugun birincisi mevsim rengi ikincisi beyaz olarak, digeri yine mevsim rengi, ve digeri beyaz.... 10 boncuk dizlerler ve Alfabe duasindan önceki Arapca Elif ba yani alfabeyi 9 defa okurken, birinci boncukda Dad Harfi sag azı dişler arasına konarak okunur, ikinci boncukda sol
azı dişler arasına konarak okunur,sonra yine digerine sonra yine digerine konarak 9 boncuk sayilir. ki" el evvel, vel ahir, vezzahir vel batin" hikkmeti onda tecelli etsin

Dad Harfinin Mahreci

"Dad" harfi dilin ucu azı dişlerin arasına konarak "da" denmeye calışılır d ile z arasi bir ses çıkar
'muhammed Diyauddin' ismi 'muhammed ziyauddin' denir yani asli ise
'Muhammed Dziyauddin' diye okunur dil sag azilara veya sol azilar arasina konabilir, ashabdan ebu bekr efendimiz iki tarafi ile de bu harfin mahrecini cikarabilirmiş

diye kisaca bu sinifi anlatmiştik ve  daha geniş aciklama ise

Raşidi Tarikatında Hızır Makamı ve Zikri

Sen hiç ölmek üzere kurumak üzere olan bir çiçeğe bir güle su verip, onun hayata yeniden tutunmasını canlanmasını sagladınmı? bundan seneler önce uzak bir memlekette calişmaya gidiyorum, ve orada bir oda kiraladım orda kalıyorum,  ve birgün işden geldim ve, ibadetimle, yemekle falan ugraşıyorum, cam yarım acık, bir kuş sesi geliyor : "cakcik cuk,cakcik", ben duyuyorum, amma ne oluyor diye camdan (Pencereden) bakmak, bir türlü aklıma gelmedi. Az sonra, farkında olmadım, ses susmuştu, az sonrada ben, biraz hava alayım ve, cayır cimene bakayımda, gönlüm ferahlasın diye, camı (pencereyi) acdım, ve camdan aşagı bakdım ki, bir serce yada bir bülbül yagmursuyu bidonuna düşmüş,  ve su iceyim derken,  icine düşmüş ve, cıkamamış ve bogulmuş, meger ses, o ses o imiş, imdat diyormuş amma, ben angutluk edip, o an bunu anlamadım, ben kuş dili bilmem be Ey Yar, Ey Salik, Ey Sofi, Ey Sofiyem, o yüzden, bilseydim, belki onun "imdat! yardım et! boguluyorum dediklerini duyar, bahceye cıkar, onu hayata döndürürdüm. Bazen ecel geldimiydi, Allame olsan, veya Peygamber olsan, veya, mehdi olsan, yardım edemezsin. Cünkü senin makamin henüz o kivama ermemişdir cünkü. Ey Sofi, o yüzden adımlarına dikkat et, ve bir damla su için canından olma, su icilecek ve, icilmeyecek yeri ayırt et artık, yine Ben bir damla aşk şarabından iceyim derken, bazılarının canına sebeb olmakdan korkarım. Bak bazıları benim erişemeyecegim kadar uzak bir yerdeler, halbuki penceremden bakınca, görecek kadar da yakınlar amma, bak bazen mehdi olsan evliya olsan,.. yetişemezsin, o kuşa oldugu gibi. Ey bülbül hayata küsme, ve aynı ışık kelebeklerinin, yanma pahasına, lambaya yahut da muma dogru saldirmalari gibi sevdigine saldırma, nede küsme, bak diyorum ya ben bile yetişemedim, o (Bülbül) ne diyor, ben bilemedim, o na HIZIR bile olamadım, yani el-Müheymin işde bende tecelli edecekti o an amma biz henüz o zaman daha ermemişdik o an, Elmüheymin nedir işde HIZIR olma hikmeti, amma ben o an o isimin esmanın manasını henüz bilmiyordum, bak Sofi/Sofiye!  sen sen ol suya düşmüş bir sinek, bir kelebek, bir karinca görürsen o aşkin, sevdicegin  için ve MEHDi AŞKINA , sen  o nlara yetiş ve, o nu Kurtaran, meded eden HIZIRI ol, bu daha yolun başlangici, ve onu bogulmakdan kurtar, kurumaya yüz tutmuş bir cicek mi gördün, biraz su ver, agzı kurumuş bir hayvanmı gördün, biraz su ver, aclıkdan eti kemigine deymiş, yapışmış bir hayvanmı gördün, bir dilim ekmegin varsa, yarısınıda böl o na ver. sen müheymin ve HIZIR cübbesini giy ve, şefaat etme yetkisini al, cebbar ol biraz, Ey sofi! o an Ben bak olamadım, bazen, bazen, bazen işde,........belki biraz daha cırpınsa idi o kuş, biraz daha sabredip dayanabilse idi, ben pencereyi acacakdim, ve görecektim o nun halini, ve belki HIZIR olup kurtaracaktim O nu. Amma kader işde, bazen ne hiziriliga, ne vezirlige, ne de mehdilige taakat bırakmıyor, insanız ve Ey Sofi/Sofiye! insan etten kemikden kandan, insanin Rabbi olmasa, insan aciz varlık, Rabbimiz Cenabı Allah ise yüce varlık, ve yaratan, her an herkesten haberdar olan, biz ise, ancak onun haber ettiklerini, bildirdiklerini bilebiliyoruz, yoksa, o haber etmezse, işde yapacak birşey de, bir bilgide yok.
işde Raşidi Tarikatinda HIZIRLIGA cıkma makamı burasıdır, bak bende bir oldu, iki oldu, sende kac defa olacak, o gecitten köprüden gecerken başarirsan, Tarikatin pirini aramak için, gözlerini yum, 13 estagfirullah  de, ve olan biteni, icindeki kalp dilinden, ona hem hal et, anlat ki, ve birde  isim ve yer ve konumda bildirki, kimler o makama bu sene cikmiş, yada cikamamiş bilelelim.

Original Kar©glan

HIZIR MAKAMINA CIKANLAR için HIZIR DUASI

TESBiHDEKi ZiKiR YÖNÜ : SAĞDAN SOLA VEYA
TESBiHDEKi ZiKiR YÖNÜ : SOLDAN SAĞA
DURUMA GÖRE YAPTRIMMI YOKSA YIKIMMI

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

sübhaneke ente ilahe hayrürazikiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül varisiyn
sübhaneke ente ilahe hayrül fatihiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül hakimiyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül faziliyn,
sübhaneke ente ilahe hayrünnasiriyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül muhsiniyn,
sübhaneke ente ilahe hayrül kaviyyul kaimü,
sübhaneke enterraufürrahimu
vela havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim ya Allah

ve salli ala Muhammedin ve adede men salli aleyhi ve adede gatratil emtari ve adede evragil eşcari ve adede enfasil müstagfiriyne bil eshari ve adede ma kane vema yekünu li yevmil haşri vel garari ve salli aleyhi ma teagabelleyli vennehari ve salli aleyhi mahtelefel melavani ve teagabel asrani ve kerrerel cedidani vestagbelel fergadani ve adede emvacil bihari ve adedede merri mali vel fizari

Allahümme salli ala Muhammedin ve ala elihi ve eshabihi ve etbaihi ecmaiyn ve selamün ala cebrail ve mikail ve israfil ve azrail vel melaiketül hamelei arş vel münker nekir ve selamün alel melaiketül mükarrebin vennebiyi verresulu ecmaiyn ve selamün alel evliyai vessalihin selamüllahi ve selavatullahi aleyhim ecmaiyn

velhamdülillahi rabbil alemiyn
Bu Duanin Kullanim Talimatnamesi sadece o hal ehline özel talim edilir.

19.SINIF SOFiLERE

Hizir makami ögretilip talim ettirilir ve tarikatin pirini, olay vuku bulunca aramasi talim edilir. Bizatihi onunla (tarikatin piiri ile) kelam etmesi lazim geldigi ögeretilir ve kimler o göreve (HIZIRLIK makamina )secildi liste tutulur.

Bu 19. sinif sofiler Tesbihlerine Birinci kadrandaki 10 boncugun birincisi mevsim rengi ikincisi beyaz olarak, digeri yine mevsim rengi, ve digeri beyaz.... 10 boncuk dizlerler ve Alfabe duasindan önceki Arapca Elif ba yani alfabeyi 9 defa okurken, birinci boncukda Dad Harfi sag azı dişler arasına konarak okunur, ikinci boncukda sol
azı dişler arasına konarak okunur, sonra yine digerine sonra yine digerine konarak 9 boncuk sayilir.

[Image: Abakus-Tesbih_Modeli_N1.jpg]

Dad Harfinin Mahreci

"Dad" harfi dilin ucu azı dişlerin arasına konarak "da" denmeye calışılır d ile z arasi bir ses çıkar
'muhammed Diyauddin' ismi 'muhammed ziyauddin' denir yani asli ise
'Muhammed Dziyauddin' diye okunur dil sag azilara veya sol azilar arasina konabilir, ashabdan ebu bekr efendimiz iki tarafi ile de bu harfin mahrecini cikarabilirmiş

Başağaçlı Raşit Tunca
~2009 Seneleri Hatırası


SU ve ABI HAYAT SUYU ÖLÜMSÜZLÜK SUYU

Ölümsüzlük suyunu arayanların serüveni en eski efsanelerde geçer. Hazreti Hızır'ın bu sudan içtiği söylenir. Abı hayat nedir, nerededir...

İnsan her zaman uzun yaşamak, hatta hiç ölmemek ister. Ölümsüzlük suyunu arayan kahramanların serüveni, en eski efsanelerde geçer. Hazreti Hızır'ın bu sudan içtiği söylenir. Abı hayat nedir? Nerededir? Hazret-i Hızır hâlâ hayatta mıdır? Âb-ı Hayat, Farsça hayat suyu demektir. İçenin ölümsüzlük kazanacağına inanılan sudur. Saf ve berrak su için de kullanılır. İnce ve derin mânâlı söz için de kullanılır. Bir şeyin kıymetini ifâde etmek için de kullanılır. Âb-ı Hızır, Âb-ı Zindegânî, Âb-ı Bekâ, Aynü'l-Hayât, Nehrü'l-Hayât da denir. Ölümsüzlük, acaba insana uygun bir vasıf mı? Ölümsüzlük suyundan içen birinin, sevdiklerini hep kaybedince, büyük bir bedbahtlığa düştüğü hikâye edilir.
Suların birleştiği yer
Kur'an-ı Kerîm'de Hazret-i Musa ile Hızır aleyhimesselâm kıssası anlatılırken âb-ı hayata bir ima vardır (Kehf, 60-82). Hazret-i Musa ve genç arkadaşı Yûşâ, çalışarak elde edilemeyen, ancak Allah tarafından ihsan edilen ledünnî ilme sahip Hızır'ı aramak üzere Mecma'ül-Bahreyn'e, yani iki denizin birleştiği yere doğru yola çıkarlar. Yanlarına azık olarak aldıkları tuzlu balığın canlanıp denize atlaması üzerine buluşma yerine geldiklerini anlarlar. Su, hadis-i şerifte bildirildiğine göre, balığa değip canlandırmıştır. Hazret-i Musa, bu hâdisenin olduğu yerde Hızır ile buluşup fevkalâde şeylere şahit olacağı gezintiye çıkar. Buhârî, "Mecmaü'l-Bahreyn'den maksat hayat pınarıdır" der. Burasının İstanbul olduğunu söyleyen, Boğaz'daki Yuşa Tepesi'ni de delil gösteren rivayetler de vardır.
Bu sudan içen kimsenin uzun yaşayacağı veya ölümsüzlüğü elde edeceğine inanılır. Tefsirlerdeki rivayete göre, İskender-i Zülkarneyn, "Karanlıklar Ülkesi"nde bulunan hayat suyunu işitip aramaya karar verir. Hızır diye anılan halazadesi Elyesa'nın refakatinde ordusu ile yola çıkar. Yolda fırtına yüzünden ordudan ayrı düşerler. Karanlıklar ülkesine gelince Zülkarneyn sağa, Hızır sola giderek yollarını tayine çalışırlar. Günlerce yol aldıktan sonra, Hızır ilâhî bir ses duyar ve bir nur görür. Orada âb-ı hayâtı bulur. Bu sudan içer ve yıkanır. Böylece hem sonsuz bir hayata kavuşur ve hem de fevkalâde güçler kazanır. Sonra Zülkarneyn'le karşılaşır. O da, âb-ı hayâtı ararsa da bulamaz ve bir müddet sonra vefat eder. Halk edebiyatındaki İskendernâmeler bu mevzuya dair tafsilatla doludur.
Bir başka efsanede, İskender, âlimlerden âb-ı hayatı öğrenir. Onu aramak üzere ordusuyla yola çıkar. Askerlerini kaybeder. Yalnızca aşçısı kalır. Aşçı elindeki tuzlu balığı yıkamak üzere bir çeşmenin yanına gider; balığı yıkayınca canlanır. Aşçı da vaziyeti anlayıp sudan içer. Başına gelenleri İskender'e anlatır. iskender, tarif edilen çeşmeyi bulamaz. Aşçıya kızıp, öldürmeye çalışır. Öldüremeyince de boynuna taş bağlayıp suya atar. Aşçı bir deniz cinnine dönüşür. Kur'an-ı kerimde Zülkarneyn'in bir sudan geçerken askerlerine "Kim bu sudan içerse benden değildir!" dediği anlatılır. Burada acaba âb-ı hayata işaret mi vardır?
Ölümsüz insan var mı?
Halk arasında Hızır ile İlyas adında iki aziz zâtın, âb-ı hayat içerek ölümsüzlük kazandığına inanılır. İlki karadakilerin, ikincisi denizdekilerin kurtarıcısıdır. Zaman zaman ehil kimselere gözükürler. İnsanlar bu iki zâtı görmeyi büyük bir lutf sayar. Mayıs'ın 6'sında buluşup, mantar közleyip yerler. [1]

Su bildiğimiz su… İçmeden durabilir miyiz? Susuz yaşayabilir miyiz? Yaşayamayız. Sularımız kesiliyorda deliye dönüyoruz. Sanki dünya duruyor. Heryer kokuyor, bizlerde susuzluktan ölüyoruz. Su olmadan yaşanmaz elbette. Su olmadan ne olabilir ki? Bence hayat durur. Zaten canlılar susuz yaşayamaz. Canlıdan kastım sadece insan deği lki, hayvanlar ve bitkiler de dâhil. Daha bir çok şey bu dâhil - lerin içinde!

Su dünyaya nasıl ve nereden gelmiş?

Dünya diğer gezegenlerden farklı! Bilinen onlarda su yok. Bizde suyun nasıl olduğu hakkında bir çok yazı var. Özetlediğimizde bilim diyor ki:

Yüksek sıcaklık ve düşük kütle. Eğer bir gezegenin sıcaklığı çok yüksekse, atmosferindeki gazlar öyle bir kinetik enerjiye sahip olur ki; gezegeni hemen terk ederler. Aynı şekilde, eğer bir gezegenin kütlesi yeterli büyüklükte değilse, kütle çekimi sıcak gazları atmosferinde tutmaya yetmez. Ayrıca Güneş rüzgârları ve büyük çarpmalar da uçucu gazların kaçmasına sebep olur.

Bütün bu bilimsel anlatıların sonunda:

Su dünyaya nasıl geldi?

Oluşum aşamasında sahip olamadığı suya, dünya sonradan nasıl sahip oldu?

Suyun bu kadar çok olması nasıl açıklanabilinir?

Özet:

Su dünyaya gökten gelmiş.

Kuran-ı Kerim’de su ile ilgili ayetler:

De ki: “Haber verin; eğer suyunuz yerin dibine göçüverecek olsa, bu durumda kim size bir akar su kaynağı getirebilir?

(Mülk Suresi, 30)

Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. Sonra onu bir su damlası olarak savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik. Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.

(Müminun Suresi, 12–14)

Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi? (Vakıa Suresi, 68–70)

Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir.

(Nur Suresi, 45)

Efsanelerde de sularla ilgili bir çok anlatılar var.

Bengi Su var. Bengisu:

Abıhayat, hayat suyu ya da dirilik suyu, birçok söylencede adı geçen, içen kişiye ölümsüzlük kazandırdığına inanılan efsanevî su.

Tasavvuf şairleri, onunla ilgili şöyle demişlerdir:

"Toprağa düşen adi tohuma can veren su, dirilik suyu değilse, nedir o zaman?"

Bu suyu ilk içenlerin Hızır ve İlyas Peygamber olduğu söyleniyormuş.

Mitolojik metinlerde; Gılgamış, Oğuz Han ve İskender Zülkarneyn adları da yine Bengi Su’da geçiyormuş. Yine: Büyük İskender’in bu suyu bulmak için Zulmet’e gittiğini yazıyor efsaneler ve onun suyu bulamadığını da! Bu suyu aramasının en büyük nedeni; suyun dirilik suyu olması, içenlerin ölümsüz olabilecekleriymiş.

Hazreti Süleyman’la ilgili bir anlatıyı aktarıyorum.

Allah-u Teâlâ, Süleyman Aleyhisselam'a:

"Âb–ı Hayat"ı içip kıyamete kadar yaşamak ile içmemek arasında serbest bıraktı. Süleyman Aleyhisselam, kendisine bu güzel haberi getiren melekten biraz müsaade istedi. Süleyman Aleyhisselam, bu meseleyi danışmak için bütüncanlıları topladı. Onlarla istişare etti. Canlılar: "Âb–ı Hayattan içmeniz sizin için hayırlı olur."dediler. Sordu:"Neden?" "Hayat suyundan içerek, ta kıyamete kadar yaşar ve sürekli Cenab–ı Allah'a ibadet edersiniz. Bu ele geçmez bir nimettir." dediler.

Süleyman Aleyhisselam, Hüdhüd kuşunun toplantıda bulunmadığını fark etti. Emir verdi:

"Hüdhüd kuşlarından bir heyet gelsin.”

Biraz sonra Hüdhüd kuşları geldiler. Süleyman Aleyhisselam onların fikirlerini de sordu. Hüdhüd kuşu:

"Âb–ı Hayatı içmeyip, zamanı geldiği zaman ölmeniz sizin için daha hayırlıdır. "dediler. Süleyman Aleyhisselam sordu: "Neden?"

"Eğer hayat suyunu içip kıyamete kadar yaşayacak olursanız, bütün sevdiklerinizin, çocuklarınızın, torunlarınızın hep öldüklerini görecek, üzülecek ve hatta onların ölüm acısını içinizde hissedeceksiniz. Evlât acısı yürekleri yakar. Ayrılık acısı çok zordur. Allah'ın sizin için âhirette hazırladığı nimete kısa zamanda kavuşmak, daha iyidir." dediler.

Süleyman Aleyhisselam, bu fikri beğendi. Âb–ı Hayatı içmekten vazgeçti.(alıntı)

Bengi Su; yaşam verme gücüne sahipmiş. Bir anlatıda bir ölünün üstüne serpildiği ve ölünün hapşırarak dirildiğini anlatıyormuş.

Büyük kahramanlar bu suyu içip ölümsüzleşmişler. Tabi bir kez daha tekrar ediyorum ki bunlar efsanelerde anlatılanlar.

Bengi Su aşk masallarında bile geçiyormuş. Buta’nın inanılmaz güzelliğinin sırrınında içtiği Bengi Su’dan kaynaklandığı yazılıymış.

Bengü Su’ya, mitolojik metinlerde, dini kitaplarda rastlıyoruz. Hazreti Musa’nın öyküsünde de varmış. Bazı efsaneler bu suyun:

Zulmet ülkesinde olduğunu anlatıyormuş.

Bazıları; kızıl denizin derinliklerinde…

İran mitolojisinde biraz daha değişik!

Onlar da diyorlar ki:

Şah-ı galsam, şahmeran, imperan, zümrüd-ü anka'nın kanlarının birleştiğinde ortaya çıkan ölümsüzlük suyudur![2]

---------------
ihram ve Harem Bölgesi ve Hacda İhram Yasakları

İhram: Haccın üç farzından biridir. Kendini mahrum etmek, haram kılmak, hürmet edilen zaman ve mekâna girmek, saygı duymak manalarına gelir.

Hac veya umre yapmaya niyet eden kişinin, normal zamanlarda mubah olan fiil ve davranışları hac ve umre süresince kendi nefsine haram kılması demektir. Hacda ihram, namaza başlama tekbiri gibidir.

Niyet ve telbiye, ihramın rükünleridir. Bir kişi niyet etmeden ve telbiye getirmeden yalnız beyaz elbise giymekle ihrama girmiş olmaz.

Mikat sınırında, ya da mikat sınırına gelmeden önce hac veya umreye niyet eden kişi, ilk önce ihram kıyafetlerini giyinir. Erkekler yün, keten veya pamuktan beyaz olan, iki parçalı rida ve izar adı verilen ihram kıyafetlerini giyerler. Bu giysiler belden aşağı sarılan izar, diğeri omuzlardan itibaren vücudun üst kısmını örten ridadır. Bu kıyafetler ihramın başladığını gösterir. Kadınlar normal kıyafetleriyle hac yaparlar. Sadece yüzlerini açarlar.

İhrama giren kişi için normal zamanlarda haram olmayan giyim, cinsel hayat ve avlanmayla ilgili haramlar söz konusudur. Bu yasakların çiğnenmesi, yasağın durumuna göre değişen şekilde cezayı gerekli kılar.

İHRAM YASAKLARI

İhrama girildiği andan itibaren ihramdan çıkıncaya kadar, ihram yasakları olarak bir dizi yasak başlar. Mümkün olduğu kadar bu yasaklardan uzak olmaya çalışılmalıdır.

Harem bölgesinin(Mekke ve çevresi) doğal bitkilerini kesmek, ağaçlara zarar vermek, av hayvanlarını avlamak, korkutmak, ihram elbisesi dışında elbise giymek, erkeklerin başlarını örtmesi, kadınların yüzlerini örtmesi, erkeklerin ayakkabı, çorap, eldiven giymeleri, tırnak kesmek, saç tıraşı olmak, sakal tıraşı olmak, bıyıkları düzeltmek, vücudun herhangi bir yerinden kıl koparmak, koku sürünmek, parfüm kullanmak, eşiyle cinsel ilişki, ya  da yol açacak davranışlarda bulunmak, gibi… Bütün bunlar ihramlı kişi için yasak olan durumlardır.

Ayrıca, başkalarına zarar vermek, kavga etmek, küfür etmek gibi davranışlar ihramlı için hoş olmayan ve ceza gereken durumlardır.

İhrama nerede girilir? İhrama girilen yerler nerelerdir?

HAREM BÖLGESİ

Mekke-i Mükerreme’yi çevreleyen Harem bölgesinin sınırlarını ilk defa Cebrail’in rehberliğiyle Hz. İbrâhim belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Hz. Peygamber tarafından yenilenmiştir. Bu sınırların Kâ’be’ye en yakını, Mekke’ye 8 km. mesafede Medine istikametinde “Ten‘îm”; en uzak olanları ise Tâif yönünde “Ci‘râne” ve Cidde istikametinde Hudeybiye yakınlarında “Aşâir”dir. Diğerleri; Irak yolu üzerinde “Seniyyetülcebel”, Yemen yolu üzerinde “Edâtü Libn” ve Arafat sınırında “Batn-ı Nemîre”dir.[3]

Yani velhasil kelam, ihram veya harem bölgesi demek, orada bitkilerin, insanlarin, hayvanlarin emniyette oldugu, onlara, hicbir zarar ziyanin, ullaşmamsi gereken bölge veya yer demekdir, yani bu sadece bize bir örnek teşkil eder, bu gün kötü bilim adamlari bitkilerin "DNA" sini bozarak onlari yiprattilar, ve yine hayvanlari klonlayip, genini bozarak, yine zararli türler meydana getirdiler, ve insanida neredeyse klonlamak için, bütün gayretleri ile ugraşiyorlar, amma bu harem bölgesi demek, işde dünyada öyle yerler meydana getirin ki, oradakilere zarar verilmesin, ve güvenli emniyetli bölge olsun, bunu Rabbimiz Mekke ve kabe civari için yapmiş, amma bu, sadece bir örneklik icindir, ve bugün böyle, hayvan neslinin,  insan neslinin ve bitlikilerin korundugu, ve dogal hallerinde yaşadigi, emniyetli bölgeler yapmamiz, ve oralari, hatta asker ve polisler ile korumamiz gerekliligini gösteriyor, yoksa bu kötü bilim adamlari bütün dünyayi fesada ugratacaklar, ve artik neredeyse, dogal hicbirşey kalmayacak hale geldi, ve size Fatih Sultan Mehmet Han in babasina dedigi gibi diyorum :  beni sizden biri olarak görüyorsaniz, size sadece bunu tavsiye ediyorum, yok bizi mehdi olarak kabul ediyorsaniz, size bunu emrediyorum, böyle "Harem Bölgeleri" oluşturun, her bölgede, yörede, oranin bitki örtüsünü, hayvanini koruyacak, emniyetli alanlar oluşturun, "dogal yaşam merkezleri", ve var gücünüzlede buralari koruma altina alin, ve polisinizle, askerinizle buralari beklemek sureti ile koruyunuz, yoksa dünyanin sonunu siz düşünün.......

Zaten Cennet ne demekdir : Kirden, pisden, günahdan, günahkardan, kötülerden, ve şeytanlardan, yani bir nevi mikroplardan, ve kafir cinlerden, yani kötü gazlardan... arindrilimiş bir bölge demekdir, eger siz dünyada böyle bölgeler oluşturursaniz, birinin ismine, nimetler ceneti "Naim Cenneti" adini veririz, digerine "Me've Cenneti" yani dünyanin burunu yani havasi temiz cennet adini veririz, birisine,  en iyiler diyari,  "şehitler cenneti," yani kokusu gitmemiş yiyecek, giyecek,  hayvan ve insanlar cenneti veya diyari  harem bölgesi  deriz, bir digeri bozulmamiş kirlenmemiş gazlar yani havasi bozulmamiş diyar yada cennet, digerine bozulmamiş topraklar cenneti,  yani velhasil, sizler harem bölgeleri kurarsaniz, artik böyle daha ileri dogru giden yolumuzda, ahiret baki kalanlarin diyari olur işde, yoksa bu kafir bilim adamlari bize, ceneti dar etcekler, ve cennet yerine kiyameti başimiza getirmeye ugraşiyorlar. akillanin artik ey insanoglu

-----------
Kadinlardan niye peygamber yok? niye imam olamiyorlar

Eskiden bazi toplumlar, kadin erkil toplummuş, yani kadin reisler yönetmiş, "Anadolu Ana Tanricasi" bodrum yahut marmaris kalesinde birkac tanesini ben bizzzat gördüm, tarihi eser olan  biblollarina bakiverin, yani anadolu insani  ve Türkler, ve onlar ayrica cok evlilik veya cok kocali olabilyormuş, Türkler bunlardan birisi,  yani bunun bu gün örnekleri yok deniyor, halbuki bu gün, _Almanya başbakani  Frau M. kadin, yine ingiltere Kralicesi  sevgili Krailce E. ayni, ve yine ingiltere  yeni başbakani bir Bayan, yani kadinlar yönetiyor devleti, peki neden Allah, bir Bayanin imam olmasina izin vermemiş, veya peygamber yapmamiş
sebeblerini aciklayanlar diyor ki : kadin peygamer olsa idi, ve namaz farz olsa idi, namazida onun kildirmasi gerekcecek, amma, mesela regel vakti yani aadetli oldugu zamanlar görevini yapamayacak, yine hamile olacak, yine görevde  olmayacak, yine lohusa olacak, görevde olamaycak, yine imam olsa, herkesin önünde namaz kildiriyorum diye, bir bayan domalcak, uygunmu bu, yani birinin aklina cinsellik geliverir degilmi, onu önde o halde görse yani ,......

Fakat bu kurallar globalmidir, yani üniversal bütün dünyaya şamil  bir kuralmidir, üniversal kurallar demek, mesala bunlardan trafik lambasini insanlar koymuş, dur gec bekle kurali, ve bu kirmizi lambada dur demek, italya ya gidince, kirmizi lamba gec demek degil, yine yunanistan a gidene bekle demek degil, yine afganistanda, sus demek degil, yine amerikada yavaş yürü, yada yavaş konuş demek degil, peki nedir? her yerde trafikdeki hali ile, dur demekdir, yani üniversal bir kural, yani şeriatin zahiride böyledir, yani Allah bir kural koymuş ise, bu kural, ne sadece müslümani, ne hiristiyani, ne de musavi, ne de sadece ateşperesti degil, bütün hepsini kapsayan bir kuraldir, öyle olunca Dinde Bütün insanligin güzel bir şekilde yaşayabilmesi için elzem olan Kurallar zümresidir, Kuran da kadinlardan imam olmaz, peygamber olmaz, diye bir kural varmi? yok, yine hiristiyanlarda varmi bu kural, incilde varmi, ben duymadim, onda da yok, yin musavilikdede yok, öyle olunca, yine kainatta örnekleri var, arilari yöneten bir dişi kralice aridir, ve binler yada yüzler kocasi vardir, ve tek bir dişi aridir onlari yöneten, yine karincalarda da ayni yönetim sistemi ile yönetilirler,

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِي النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Hattâ izâ etev alâ vâdin nemli kâlet nemletun yâ eyyuhân nemludhulû mesâkinekum, lâ yahtımennekum suleymânu ve cunûduhu ve hum lâ yeş’urûn.

Meali :

Nihayet Karınca Vadisine geldikleri vakit, bir dişi karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar, yuvalarınıza giriniz! Süleyman (A.S) ve onun orduları, farkında olmadan sakın sizi ezmesin."

(Sadakallahul Aziym NEML Suresi 18. ayet)

Yani öyle olunca kadindanda Reis olabilir, yönetici olabilir, yani kadin erkil olmuş toplumlarida, kadinlar yönetir, ve karincalar cok calişkan topluluklardir, yine arilar cok calişkan toplumlardir, ancak ve ancak calişkan toplumlari kadinlar yönetir, yoksa tenbelleri dirayete getirmek için,  onlara erkek gücü lazimdir, yoksa kurallara uyan, bir toplumu, bir bayanda yönetebilir, ancak kurallara uymayan ah maklar sürüsüne dayak tekme ve güc gerekir, yani sizlerde kurallara uyan ve calişkan toplumlar olursaniz, o zaman kadinlarin  da yönetici olmasinda bir beis yokdur.

--------------
Yukardaki "Abu Hayat Suyu" bahsinden bir bölümü M. gazeteseinden alinti yaptim, amma nasil yaptim, gazete sag tiklamayi kilitlemiş, ve birde alintiyida yasklamişdir belkide,  amma ben girdim ve  caldim aldim. sebebine gelince, hava su ve yol ve ilim Allahin ammeyi cüziyesindendir, yani amme mallaridir, yani kamu mali veya devlet mali gibidir, öyle olunca nasil bir devletin herhangi bir yolundan,  köylüsüde kentiliside, zenginide, fakiride gecme hakina sahipse, yine hava amme malidir, herkesin hava alma ve karbondioksit salma hakki vardir, bu sadece hatta sadece insanlara ait bir kural degil hayvanlarinda ayni hakki var, yine su ammeyi cüziyeden olmasina ragmen, bu gün, devletler, biz bu konuda masraf yapiyoruz diye, halkina suyu para ile satiyor, lan trottel, salih aleyhisselam kissasini nasil unutunuzda suyu haraca bagladiniz ha, senin hakkin kadar o suda, hayvanlarin bile hakki varken, neymiş, bu falan belediyenin suyu, filen devletin suyu, yani halbuki, su yine Allahin ammeyi cüziyesindendir, ve yine bilgi ve ilim herkesin erişmesi gereken bir amme hakkidir, nasil herkesin, fakirine fukarasina kadar herkesin okula gidip ögrenme hakki varsa, aynen her bilgiyede bütün dünya insanlarinin eşit şekilde erişme, okuma alma paylaşma ve kullanma hakki vardir, o yüzden muhammed demedimi :

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“ilim Hikmet, değerli bilgiler müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17)

öyle olunca bilgi imanli her kimsenin, nerede bulursa, alacagi bir hazine ise, o zaman M. gazetesi bunu kilitlemiş, ve gazetesini alana satiyor, senin buna hakin yok, bilgi öyle parasi olanin alacagi bir hak degildir, bilmem kimin kitabini satin alinca ögrenilcek bir hak degildir, bilgi ve ilim, amme hakkidir, ve öyle olunca eger saklayip tresora koysaniz, mümin bir kimse tilki olsun, onu oradan calip alsin, yani dogru bilgi ve yanliş bilgi var birde  tabiki, bu bilgiyi alma ve calma, bir kimsenin  bir yere giriş şifresi, bimem banka hesabi, bilmem banka bakiyesi hakkindaki bilgi, senin alma hakkin olan calma hakkin olan bilgi degil, amma amme hakki olan her bilgiye herkes üniversal olarak ulaşabilmelidir, ve egeer buna itiraz ederseniz eger, o benim sizden aldigim bilgi sizin maliniz ise, o zaman zemzemde Hz Hacerin suyu ve kuyusu, hacer annemizde, ismailin annesi, ismailde muhmmedin soyu, ve öyle olunca zemzem kuyusu muhamed soyuna intikal etti, onun soyu olan seyidler ve şerifler dişinda kimse zemzem icmesin hacca da gitmesin o zaman, madem mal bulanin bilenin, hazine bulanin, ele gecirenin ise, halbuku zemzem ismail soyunun  suyu degilmi, amma hacca giden herkes ondan bedava icmiyormu, su amme hakki degilmi o zaman, sen kimsin o zaman, yine din  muhammedin bilgisi ve muhammed ehlinin bilgisi  sen o zaman hicbir yazinda  "muhammed dedi" deme, musa dedi deme, nede onlardan ademden isa dan  evliyadan bahsetme, cünkü o bilgiler bu gün muhammedin mirasini devralanlarin bilgisi, sen kimsin o zaman, neyse mesele anlaşilmiştir sanirim


-------------
DiPNOTLAR :
--------------------
[1] turkiyegazetesi com tr/gundem/54957
[2] milliyet com tr - Nazan Şara Şatana
[3] Bazi internet Sayfalari

--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 4 Mart 2018 Pazar

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Biz "Kalu Bela" dan Beri Müslümanız, Ya Siz (Kar©glanin 19 Şubat 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 09:53 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies



Biz "Kalu Bela" dan Beri Müslümanız, Ya Siz Kafirler, Ne Zamandan Beri Kafirsiniz


(Kar©glanin 19 Şubat 2018 Vaazi)


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kâle Rabbişrah lî sadrî Ve yessir lî emrî

Meali :

Musa; Rab’bim! Dedi, yüreğime genişlik ver, İşimi bana kolaylaştır.

Sadakallahul Aziym TÂHÂ Suresi 25 ve 26. ayet


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın(bâtınu), ve huve bi kulli şey’in alîm

Meali :

O, evveldir (ilktir) ve ahirdir (sondur), zahirdir (alâmetleri tüm varlıklarda görünendir) ve bâtındır (gizli olandır). Ve O, herşeyi en iyi bilendir.

Sadakallahul Aziym HADÎD Suresi 3. aye


---oOo---
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e sordular:

“Ya Resulallah Cenab-ı Hak evvela neyi halk etti?”

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Benim nurumu yarattı.”[Feraidü-l-Fevâid fi beyani-l-Akâid s.87 Şerh ve tercümei delâili Abdülkadiri Geylani, Kettani Mütevatir hadisler]
Sonra o nuru kendi nurundan yaratıp dörde böldü. Birinden arşı kürsü, birinden melaikeleri, yerleri gökleri, birinden de Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ruhunu yarattı. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ruhuna beni zikret diye emretti. Zikrullah yaparken her bir ismin bir mazharı var. Yani bir zuhuratı var. Allah isminin zuhuratı nurdur. Rahman isminin zuhuratı kâinatı besleyici, bütün hayır ve berekettir. Rahmaniyetinin zuhuratını görünce terledi. O terin damlalarından bizim ruhlarımız halk olundu. Ondan sonra, bizim ruhlarımızla peygamberlerin ruhu ayrıldı, seçildi, istiğfa etti. İstiğfa demek Mustafa, seçilmiş demek. İstiğfa seçmektir. Peygamberlerin ruhlarını seçti. Onlara dedi ki; “Ben sizi yeryüzüne göndereceğim. Yeryüzünde kullarıma benim emrimi tebliğ edeceksiniz. Ahd ediyormusunuz?” Onlar da vaad ettiler. O zaman onlardan ahd-i misak aldı.
Bu defa bizim ruhlarımızı toplatıp bizim ruhlarımıza dedi ki; “Yeryüzüne indiğinizde benim muhabbetimden, benim zikrimden ayrılmayacağınıza vaad ediyormusunuz?” dedi. Bizim ruhlarımız da vaad etdi. Bizden de ahd-i misak aldı. Şimdi bu dünyaya geldik, bu cesedimiz yapıldıktan sonra bu dünyaya çıktık. Buradaki vazifelerimiz evvelki ahdimizi tazelemekdir. Allah için sevişmek, Allah için bağlanmak bu tarikat, bu şeriat ahkâmı, hepsi onun için kurulmuş ki, o evvelki ahd-i misakı tazelemek ve onun üstünde durmak lazımdır. Allah bizi ahdinde vefa, yani ezelde Cenab-ı Hak’ka verdiğimiz sözün üzerinde durmayı nasip, müyeser eylesin. Amin.
Kâbeyi muazzamayı niçin ziyaret ederler? O da ahd-i misakı tazelemek içindir. Hazreti Ömer, Hazreti Ali ile kâbeyi tavaf ederken, Hazreti Ömer Hacerül Esved’e varmış, elini koymuş demiş; “Ey taş ben biliyorum ki sende hiçbir şey yoktur. Allahu teâle emrettiği için sana yüzümü sürüyorum. Yoksa senden bir şey beklemiyorum” demiş. Öyle deyince Hazreti İmam Ali Efendimiz diyor ki; “Ya Ömer bu taş öyle bir taş ki Cenab-ı Hak kullarından ezelde ahd-i misak aldığında o ahd-i misakı bu taşın içine koymuştur. İşte o ahd-i misak bu taşın içindedir. Buraya kim gelip elini yüzünü sürmüş ise, bu taş yarin mahşerde şahitlik yapacaktır. Bu onun içindir” deyince Hazreti Ömer Efendimiz şöyle söylemiştir: “Ali olmasaydı Ömer helaka giderdi.”

( Hadis-i Şerif , Şir’atu-l-İslam)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم


وَإِذْ أَخَذَ رَبُّكَ مِن بَنِي آدَمَ مِن ظُهُورِهِمْ ذُرِّيَّتَهُمْ وَأَشْهَدَهُمْ عَلَى أَنفُسِهِمْ أَلَسْتَ بِرَبِّكُمْ قَالُواْ بَلَى شَهِدْنَا أَن تَقُولُواْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّا كُنَّا عَنْ هَذَا غَافِلِينَ
أَوْ تَقُولُواْ إِنَّمَا أَشْرَكَ آبَاؤُنَا مِن قَبْلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّن بَعْدِهِمْ أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfusihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne). Ev tekûlû innemâ eşreke âbâunâ min kablu ve kunnâ zurriyyeten min ba’dihim, e fe tuhlikunâ bimâ fealel mubtilûn(mubtilûne).

Meali :

Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.

Yahut, “Bizden önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlar. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi batılcıların işlediği yüzünden bizi helâk mı edeceksin?” dememeniz içindir.

(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 172 ve 173. ayet)

Cenab-ı Hak, ruhları yarattığı zaman, (elestü birabbiküm) buyurdu. Ruhlar da (bela) diye cevap verdiler.

Elestü birabbiküm, (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) demektir. Kalu Bela ise, (Evet [Sen bizim Rabbimizsin] dediler) demektir.

(Kalu Beladan beri müslümanım) demek, (Ruhlarımızın "Evet" dedikleri zamandan beri müslümanım) demektir.

Bunun tam manada anlaşilmasi, örnek olarak almancada

ja , nein, doch, Fragen- Einige Beispiele (Evet ,Hayır biçiminde cevaplar ve örnekler)

1.Kommst du? (+) Ja, ich komme.

(-) Nein, ich komme nicht.

(dikkat almancada olumsuz bir soruya cevabınız olumlu olacaksa ja yada nein kullanmayız! “doch” tercih ederiz!

Kommst du nicht

(+) Doch, ich komme.

(-) Nein, ich komme nicht. (görüldüğü gibi olumsuz sorunun cevabı olumsuz ise doch yada ja denilmez “nein” tercih edilir!

3.Kommst du aus der Türkei? – Türkiye’den mi geliyorsun?

ja, ich komme aus der Türkei.
–Nein, ich komme aus Österreich. – Hayır, ben Avusturya’dan geldim.

4.Möchtest du Apfel?

Ja, ich möchte Apfel.——Nein, ich möchte kein Apfel.

Möchtest du kein Apfel? Doch, ich möchte Apfel.

Möchtest du kein Apfel? Nein, ich möchte kein Apfel.


Yani almancada, olumsuz bir soruya cevabınız olumlu olacaksa ja yada nein kullanmayız! “doch” tercih ederiz!

Rabbimizde, biz ruhlari yaratirken sordugu soru, olumsuz soru, yani "Elestü birabbiküm", (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) demektir. Kalu Bela ise, (Evet [Sen bizim Rabbimizsin] dediler) demektir.

Neam da, bela da evet demektir. Olumsuz soruların olumlu tasdiki için neam değil, bela kullanılır. Mesela, (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) sorusuna neam denirse, (Evet sen bizim Rabbimiz değilsin) denmiş olur. Bela denirse, (Evet sen bizim Rabbimizsin) denmiş olur.

Acaba Galu bela da, ruhlardan bazilari, orda "Bela" diyecekleri yere, acaba "neam" deyipda tongayami düşdüler. cünkü mesela imtihanda yabanci dil sinavinda eger böyle bir soru gelse, bizim türkcede bu "bela" gramtigi ve "doch " gramatigi yok, biz olumsuz cümleyede evet diye cevap veririz. Biz gibi olan bazi ruhlar elbet dogru söyledigini sanip, doch yerine evet diyecek ve, rabbimizin olumsuz cümlesini olumlamiş olacaklar, haşa rabbimiz onlarin onu demek istemediklerini bilmiyormu ? hayir bilsede, burada bir tilsim var. yani ayni şeytana, şeytanlik verilmeden önce, denilirki secde et denilir ve Hz. Ademin nuru beyazdir, ve melek grublari renk ile amel ederler, yani nurdan varliklar, ve nurun üstünlügüne göre, ve şeytan aleyhillanenin nuru ise siyah, ve adem ise beyaz, Ademin Nurunda bütün renkler var, ama siyah yok, siyah olsa zaten, beyaza siyah katinca, beyaz kalmaz deglimi? öyle olunca şeytan bakdi ve "bunda siyah yok, bu benim komutanim olamaz." dedi ve secde etmedi. ve öyle olunca öyleyse sen cik aramizdan, ve şeytan ol denildi. yani şeytanliga zaten kaderinde aday olmuşdu, onun nuru da siyahdi, öyle olunca yine bu kafirlerin kafir olacaklarida belli, amma işde, o misak aliniriken galu bela dada onlar, bela yerine, Allahu alem, neam demişler, ve neam ise rabbimizin rabligini inkar etmek demek oluyor o cümlede, öyle olunca kader taaaaa ezelden ebede belli, yani onlarda onun için secilmiş olanlar Allahu alem, yani kafirlerinde kafirligi, elestüdeki neamden beri galiba kafirler bunlar da. yapacak birşey yokmu? var. Hacca gidip arafat ve tövbden sonra tavaf ile hacerül esevede selam verip misak yenilemek, ve "neam" yerine "bela"

Bela ya Rab, Rabbimiz, sen bizim elbette rabbimizsin demek ile, bu beladan, Allahu alem, kurtulunabilir.

Bu hafta sizlere bir tefekkür sorusu başlatacagiz

Hizirin ölümsüzlük suyunda icip, ölümsüz olmasi, idris in ve ilyas in, cennete girip cikmamasi, ve isa nin yeniden dirilmesi, ve Mehdininde, deccal ile karşilaştiklarinda, onu (Mehdiyi) önce öldürecek olmasi, ve fakat, sonra tekrar dirilcek olmasi, işde Allahin " Hayyul Kayyum" esmasina tealluk eder, yani o esma onlarda tecelliyat gösterir. Neden Ahmet te, Mehmet de degilde, onlarda tecelli gösteriyor onu da siz tefekkür edin biraz.


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

اللّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm

Meali :

Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur (Sadece O vardır). Hayy’dır Kayyum’dur.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 255. ayetten pasaj)

-------------
Bir hadisde buyrulduki

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

An Ebi Hüreyrete Radiyallahü Anhü: Kale Rasûlullahi Sallâllahü Aleyhi ve Sellem, İnne Lillâhi Tis'aten ve Tis'îne ismen, men ahsâhâ dehalelcennete, Huva'llâhü'llezî lâ ilahe illâ Hû. Er-Rahmân Er-Rahîm EI-Melik El-Kuddûs Es-Selâm El-Mü'min El-Müheymin El-Azîz El-Cebbar El-Mütekebbir El-Hâlik El-Bâri' El-Musavvir El-Ğaffâr El-Kahhâr El-Vehhâb Er-Razzâk El-Fettâh El-Alîm El-Kâbid El-Bâsit El-Hâfıd Er-Râfı' El-Muız El-Müzil Es-Semi El-Basîr El-Hakem El-Adl El-Lâtîf El-Habîr El-Halîm El-Azîm El-Gafûr Eş-Şekûr El-Aliy El-Kebîr El-Hafîz El-Mukît El-Hasîb El-Celîl El-Kerîm Er-Rakîb El-Mucîb El-Vâsi' El-Hakîm El-Vedûd El-Mecîd EI-Bâıs Eş-Şehîd El-Hak El-Vekîl El-Kaviy El-Metîn El-Veliy EI-Hamîd El-Muhsî El-Mübdi’ El-Muîd El-Muhyî El-Mümît El-Hay El-Kayyûm El-Vâcid El-Mâcid El-Vâhid (El-Ahad) Es-Samed El-Kâdir El-Muktedir El-Mukaddim EI-Muahhir El-Evvel El-Âhir Ez-Zâhir El-Bâtın El-Vâlî El-Müteâlî El-Berr Et-Tevvâb El-Müntekım EI-Afüv Er-Raûf Mâlikü'l-Mülki Zü'1-Celâli ve'1-İkrâm El-Muksit El-Câmi’ El-Ğaniy El-Muğnî El-Mâni’ Ed-Dâr En-Nâfı' En-Nûr El-Hâdî El-Bedî El-Bâkî El-Vâris Er-Reşîd Es-Sebûr (Celle Celâluh)

Meali:
"Allah Teâlâ'nın doksan dokuz ismi vardır. Her kim bu doksan dokuz ismi ihsâ ederse O isimleri kim ezberlerse (sayar, manasını anlar ve şuûruna ererse) Cennete girer, sonsuz saadete ulaşmış olur. Şüphesiz, Allah tektir ve tek olmayı sever." ve ardina da bu 99 isime yer verilmiş

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, İbn-i Hibban ve Hâkim,Buhârî, Daavât, 68 )

Bu hadîs-i şerîfteki 'Ahsâ' kelimesinin bir mânası, saymaktır. Diğer bir mânası ise, bu ism-i şerîfleri öğrenip bilmektir. Bir mânası da, bu esmâ-i şerîfin mûcibince amel etmektir. yani hassalarini bilip ögrenmek, ve onu hayatina tatbik etmekdir. Nitekim sesli vaazlarimizda ögrettik ki, Hz. Adem ilk yaratildi, ve ona halifelik verildi, Allahin yeryüzündeki temsilcisi oldu, ve ona, yani ilk isim Allahlik verildi , haşa ve kelle biz Allah a şirk koşan sapiklardan degiliz, burdaki mana, nasil bir başbakan makaminda olup, orda görevini yaparken, başbakanin yerine bakan yardimcisida, odasinda ve makaminda oturup, o da başbakanin bazi diger görevlerini, oradan yönetmekdedir degilmi, yani Allah her an makaminda olup, كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ bir şe'n de görevde olmasina ragmen [5] amma Allahlik görevini, yeryüzünde Hz. Adem yani insanoglu üstlendi, ve ona sonra Rahmanlik sifati verildi, yani rahman erkek idi ve rahman bir nevi baba demekdir, ve havva ya da annelik verildi ve Rahimlik sifati, ve onlara cocuk yapabilme ve erkek ve dişiligin özellikleri ögretildi önce, onlar anlayinca, halvet edip, cocuk yaptilar, ve Allahin "Muhyi" hayat ve can veren ismi tecelliyat gösterdi, ve onu ögrendiler, ve sonra cocugu yetiştirebilme yetisi olan Rablık verildi yani mürebbi rabbi veya mürebbi yani terbiyet edici ve cocuklarini terbiyette, cocuklarinin farkli mizaclarda oldugu ögretildi, yani her insan ayni mizacda degil, birisi kabil gibi itaatsiz olabilir, yani "Kafir" birisi ise habil gibi itaatkar olabilir, yani "el mü min" imanli kimse ismi ögrenildi ve sonra habile ise, ölmek düşdü, ve kabile ise öldürmek düşdü, ve ilk insan ölünce, Allahin "el mümit" ismi tecelli etti, yani öyle bu dünyayi sonsuz sanmayin, size verilen can, bir gün geri alinacak, ona göre tedbirli hareket edin manasinda bir ders verildi. ve Allah Mümit tir öldürür ve sonra cocuk dogduyduya önce hay simi teclli etti allah yeni can verir sonra öldürdü ve can alir yani işde adem atamiz Allahin bu 99 esmasi ve onun dişindaki bütün bilmedigi diger esmalarinde yolculuk etti, ve her bir esmasi ile, daha bilge oldu, ve dünyayi mamur etme görevinide üstlendi insanoglu
Esmâül-Hüsnâ Ne Demektir? Esma, ismin cem'idir. Hüsnâ kelimesi de en güzel ma'nâsına tafdil sîgasıdır. Terkibin ma'nâsı: En güzel isimler demek olur. En güzel isimler Allah'a mahsustur. Çünkü bütün kemâllerin sahibi O'dur. O'nun isimleri, en ileri ve mutlak bir kemâl ifâde eden, mukaddes kelimelerdir.

Esmâül-Hüsnâ'yı Öğrenmenin Faydaları: Allahu teâlâ Hazretlerini bilmek, sevmek, kulluğuna bağışlanmak, O'nun sevmediği kötü huyları atmak, hoşnud olduğu temiz huylarla varlığını güzelleştirmek, bu suretle rızâsına ermektir. ve bunlar ise esmada gizlidir, elbet onlari ezberlemek lazim, cünkü mesala tornavida diye bir alet var, amma tornavidayi kullanmadan önce, onu bir görüp bakip, onun isminin tornavida oldgunu görüp bilmek lazimki, sonra tornavida lazim oldugu yerde, yada senden tornavida istendiginde, tornavida nedir bilip, onu getirebilmek, yada kullanmak hassasi sende orataya ciksin.

Allahu teâlâ'yi bilmek, O'nun isimlerini ve sıfatlarını öğrenmekle olur. Allahu teâlâ'yı sevmek : Bu da bütün kemâlâtın ancak Allah'ta bulunduğunu ve O'ndan olduğunu bilmekle kazanılır. Rûh kemâle âşıktır. Bir şeyin kemâlini öğrenince hemen oraya akıverir ve gördüğü kemâlin kuvvetine göre bir zevk duyar. Bütün kemâlâtın ancak Allah'ta bulunduğuna kat'î bilgi edinen rûh, bu bilgiden sonsuz bir zevke dalar ki, kendisinden bu zevkin asla kesilmemesini ister.

Allahu teâlâ'nın kulluğuna bağlanmak : Bu zevkin, intisap şerefinin hiç kesilmeden devamı için biricik yol da, Allah'ın buyruklarına sımsıkı yapışmak, yasak ettiği şeylerden son derece sakınmaktır. Seven için en büyük zevk, sevdiğini kendisinden memnun etmeğe çalışmaktır. Bunu temin için her şeyi ve hattâ icâbında canını feda etmeği göze alır. En ziyâde korktuğu şey de, sevdiğinin hışmına uğramaktır. Sevdiğinin nazarından düşürecek olan en ehemmiyetsiz şeylerden bile titrer,... ürperir.


Hayâtın Gayesi : Hayatın gayesi, Allah'ın rızâsına ermektir. Bütün ibâdetler, bütün güzel huylar, insanı Allah'ın rızasına ulaştıran yollar, vâsıtalardır. Bütün kabahatler, bütün kötü huylar, insanı Allah'ın hışmına uğratacak çirkinliklerdir. Velhasıl Esmâü'l-Hüsnâ'yı öğrenmekle Allah bilgisi kazanılır. Allah bilgisi, Allah sevgisinin tohumudur. Bir gönüle bu tohumdan düşerse filizlenir. O gönülden şevk ve muhabbet ağacı biter, bu ağacın meyveleri vardır ki, kalbde, ruhta, elde, ayakta, gözde, kulakta, insanın bütün maddî ve ruhî varlığında belirir ve olgunlaşır. Bu meyveler başlıca, Yaradana hürmet, yaradılmışlara merhamet etmek, kötü huyları atmak, güzel huy kazanmak, hak uğrunda her türlü fedâkârlığa katlanmak... gibi samimî meziyetlerdir. Hakikî insan olmak, bu meziyetleri kendinde toplamaktır. Allah'ın rızâsı, dünya ve âhiretin saadeti de bu meziyetlerin arkasındadır.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلِلّهِ الأَسْمَاء الْحُسْنَى فَادْعُوهُ بِهَا وَذَرُواْ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي أَسْمَآئِهِ سَيُجْزَوْنَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lillâhil esmâul husnâ fed’uhu bihâ ve zerûllezîne yulhıdûne fî esmâihî, se yuczevne mâ kânû ya’melûn

Meali :

En güzel isimler Allah’ındır. O’na o güzel isimleriyle dua edin ve O’nun isimleri hakkında gerçeği çarpıtanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasına çarptırılacaklardır.

(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 180. ayet)

Burdaki "fed uhu" ayetinin manasi "O na (Allah a) bunlarla dua edin" den daha ziyade, onu, o isimleri ile cagirin demekdir, yani rahman baba demekdir ve , babaligi ögrencek kimse, onu rahman olarak cagircak önce, baba baba diye, babasindan babaligi görecek ögrencek, ve sonrada bir hanim ve anne olabilcek bir bayan bulup rahim tecelliyatinda bir kadin bulup onunla evlenip zifaf ve halvet edip cocuk yapma gayretinde olmali ki , rab de bir cocuk ikram ederse eger, babalik hikmetini, "hakkal yakin" bizatihi tadip yaşayacakki rahman nedir hakkiyle bilip ögrensin, ve hayatina tatbik edip onun ne hassalari (ihsa lari veya özellikleri ) var ögrenip bir sonraki neslinede ögretebilsin degilmi, yoksa oturup, 100 kere rahman, rahman demek, elbette zikirdir, amma ondan dahada ziyade, Rahmanligi ve Rabligi, hayatina tatbik etmek, ancak evlilik sonucu, veya evlatlik almak sonucu ortaya cikar, yoksa otur kitapdan yüzmeyi oku, hatta ezberle, bir defa suya atlayip yüzmedikce, sen yüzmeyi ögrendin diyebilirmiyiz? diyemeyiz degilmi? öyle olunca, oturup 1000 Ya Rahman demekden ziyade, onu hayatina tatbik edip hakkal yakin yaşayarak ögrenmek, babalik ve annelik hikmetini giymek demekdir, ve öyle olunca rabliği sırtlarına alan halifelik cübbesini giyen demek, Allahlığı sırtlanan , Allahlığın ilk esmaları olan Rahmanlik ve Rahimliği, bir cübbe gibi giymek demek, bürünmek demek işde ihsa demek işde onu hayatina tatbik etmek demekdir. ve o ayetteki dea etmek dua etmek, veya çağırmak ise, bir insan, ben evlencen diye cağırmazsa, istek yollamazsa, annesine babasına haber etmezse, yahut sevdiğine, seninle evelenelim diye, birini evliliğe cağırmazsa, sonrada evlenenincede, ben çocuk istiyorum diye dua edip, çocuk çocuk diye çagırmazsa, çocuk sahibi olup, Rabliğe, yani çocuk ve insan yetiştiriciliğine, yükselip çıkabilirmi, diğer esmalarde aynı şekle binaen hakeza hakeza.....

İhsâ Ne Demektir: Bu kelimeye üç türlü ma'nâ verilmiştir: Saymak, ezberle­mek, ma'nâlarını şuurla anlamak. Şu halde ihsâ tahakkuk etmek için bu doksan dokuz ismi hem ezberlemek, hem ma'nâlarını öğrenmek, hem de saymak gerektir. Yoksa bir papağan gi­bi sâdece ezber etmek veya saymak kâfi değildir. İnsan gibi şuurlu bir mahlûka yaraşan da budur.

Bu doksan dokuz isme "İhsâ İsimleri" denir: Burada dok­san dokuz adedinin söylenmesi hasr için değildir. Yâni Allahu teâlâ'nın ancak doksan dokuz ismi vardır. Bunlardan başka yoktur ma'nasına değildir. Belki yalnız ihsâ isimlerini bildirmek içindir. Yoksa Kur'ân'da Allâh'u teâlâ'nın bunlardan başka isimleri de gelmiştir. Allah, nice has kullarına nice adlarını bildirmiştir. Sonra hiç bir mahlûkuna bildirmediği adları da vardır. Meselâ denir ki:

"İnne li fülânin elfe dinarın eaddehâ li's-Sadaka" yâni, "Filancanın bin lirası vardır ki, hayır için hazırlamıştır." demektir. Acaba bu sözden o adamın bin liradan başka parası olmadığı mı anlaşılıyor? Tabiî ki, hayır. İşte bu da öyle.. [1]

İsimleri Saymak Nasıl Yapılmalı : Kur'ân'da "Haşr" sûresinin sonundaki Esmâü'l-Hüsnâ'yı okuduğumuz gibi bütün isimleri birbirine ulaştırarak okumak caizdir. Bunun aksine olarak her ismi diğerinden bölerek teker teker ve her birinin sonunda vakfederek okumak da caizdir. Hattâ ihsâ'nın, saymak ma'nâsına olduğuna göre, bu şekilde okunması daha muvafıktır. Bâzılarında ulaştırmak, bâzılarında ayırmak suretiyle okumak da caizdir.

Bâzıları Esmâü'l Hüsnâ'yı harf-i tarif dediğimiz elif-lâm ile okumuştur. Nitekim âyette ve hadîste de böyle gelmiştir. Bâzıları da elif-lâm'a bedel olarak (yâ) harf nidâsiyle okumuşlardır.

Yâ Allah, yâ Rahman, yâ Rahîm... gibi

Demek ki, Esmâü'l-Hüsnâ'yı okuma şekli geniş ve müsaittir. Asıl mühim olan şey, okurken kalbin şuurlu ve uyanık bulunmasıdır. Bir de her ism-i Şerîf i okudukça (Celle Celâlühû) tazîm cümlesini tekrarlamak edep ve saygı iktizâsındandır. [21]
onlari ezberlek hususunda yukarda degimiz gibi

Dedikki bu konuya Mesala tornivaida diye bir alet var, amma tornavidayi kullanmadan önce, onun isminin tornavida oldugunu, görüp bilmek lazimki, sonra tornavida lazim oldugu yerlerde, yada senden tornavida istendiginde, tornavida nedir bilip, onu getirrmek, yada lazim oldugunda kullanmak hassasi, yani özelligi, sende orataya ciksin. Ezberleyip ögrenmenin manasi budur, yoksa mesela Fettah ismini, ha "ya fetttah" yahut Rahman ismini "ya rahman" de öyle ezberle ve unutmamak için tekrar et, zikret, yada sade "rahman veya fetah...." de ezberle ve zikret, fark nerde...


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُلِ ادْعُواْ اللّهَ أَوِ ادْعُواْ الرَّحْمَنَ أَيًّا مَّا تَدْعُواْ فَلَهُ الأَسْمَاء الْحُسْنَى وَلاَ تَجْهَرْ بِصَلاَتِكَ وَلاَ تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kulid’ûllâhe evid’ûr rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ

Meali :

De ki: “Allah diye çağırın veya Rahmân diye çağırın. Nasıl çağırırsanız hepsi O’nun Esmaül Hüsnası’dır (Allah’ın en güzel isimleridir).” Namazında (sesini) yükseltme ve onu (sesini) alçaltma. Bu ikisi arasında bir yol tut.

(Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 110. ayet)

Yani Rabbimizde öyle ögretiyor, yani, ha "rahman" de, yahutta "ya rahman" de, fark yok, yani mesela, bir adamin ismi ahmet olsun, cok kibar birileri "ahmet bey" diye cagirir onu, diger samimi oldugu bir arkadaşi "ahmeeet" diye cagirir, yahut daha yakin biri "ahmet kurbanim" diye cagirir, bir başkasi "ahmet dostum" diye cagirir, yani fark nerde, ahmetmi ahmet, ahmet demekden maksad, ahmeti cagirmak, ahmet demekden gaye, onu cagirmak, ve ahmetten istenilcek olani istemek için, yoksa "ahmet bey" demek ile "ahmet kurbanim" arasinda ancak samimiyet farki var yani.....
----------
Allah'ın zâtı, bir, güzel isimleri (esmâü'l-hüsnâ / esmâ-i hüsnâ) ise çoktur. Allah'ın doksan dokuz ismi hadis-i şeriflerde de bildirilmiştir. İbn Kesir, tefsirinde, Buhâri ve Müslim'in Ebû Hureyre (r.a.)'den naklettikleri bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (asm)'den şöyle buyurduğu rivâyet ediliyor:

"Yüce Allah'ın bir eksiğiyle yüz ismi vardır. (yani doksan dokuz). Kim onları sayarsa cennete girer. O tektir, tek 'i sever." [2]

---------------

Allahin celali ismleri ve ve cemali isimleri vardir, yani sevecen isimleri, ve birde gadabli kizgin isimleri yani.

Allah'ın celali ve cemali isimleri nelerdir?
Önce şunu hatırlatmakta fayda vardır: Allah’ın isim ve sıfatları mütedahil daireler gibi iç içedir. Yani bir celal sıfatında bir cemal tecellisini de görmek mümkündür. Bir cemal sıfatında da bir celal tecellisi görülebilir. Bu sebeple örnek olarak yazacağımız birkaç celal sıfatlarının cemal tecellilerini de unutmamak gerekir. Mesela, Kahhar ismi zalimler için bir celal tezahürü iken, gadre uğramış mazlum biri için rahmettir, onu teskin eder.

Allah'ın celali isimleri

Allah, Celil, Aziz, Azim, Kahhar, Müntakim, Cebbar, Kuddus, Kadim, Kayyum, Fert, Mümit, Hakem, Adl, Halık, Bari, Fatır, Deyyan gibi isimler celallî isimlerdir. Bu manalar doğrultusunda başka isimleri bulabilirsiniz. Fakat tekrar edelim ki, sıfatlar iç içedir. Allah’ın azametinde şefkat, heybetinde hilm/yumuşaklık, izzetinde merhamet vardır. Kişilere göre de tecelliler farklı algılanır. Kimi, kahrından korkar, kimi de şefkatini suistimal etmekten titrer.

Tecelli Tek Çeşit Değil

GÖZÜN akı ve karası olduğu gibi dünyanın da gecesi ve gündüzü var. Bunlardan biri kendi öz benliğimizde diğeri de çevremizi kuşatan alemde görülen celal ve cemal tecellilerinden sadece ikisi.

İnsan ömrü ne cemalin ne de celalin tecellileriyle geçip durmaz, bu iki ayrı tecelli ömrünüzün her safhasında iç içedirler; bazen sırayla, bazen birlikte icraat gösterirler. Ömür yolculuğumuz bunlardan ayrı düşünülemez. Bunun böylece bilinmesi insan için bir rahatlık, bir huzur kaynağı olur. Hayatı hep tozpembe görmek isteyenler aradıklarını çoğu kez bulamayınca önce karamsarlığa sonra ümitsizliği düşerler. Ümidin kaybolduğu yerde ise hayat acılaşmaya başlar ve ruhî sıkıntılar insanı her gün biraz daha hırpalar.

Askere kaydolan bir genç, orada zamanının çoğunu talimle geçireceğini, ara sıra da dinleneceğini yahut oyun oynayacağını peşinen kabul etti mi ruh dünyası buna göre şekillenir; sıkıntılara karşı kendini hazırladığı için de onları kolaylıkla aşar. Bir talim ve imtihan meydanı olan bu dünyaya da bu gözle bakanlar saadeti yakalarlar. Havanın hep sakin olmayacağını bilir, fırtına olunca fazla şaşırmazlar. Bedenin hep sıhhat üzere kalmayacağını çok iyi bildiklerinden hastalıklara karşı daha sabırlı olurlar. Gençliğin bir gün yerini ihtiyarlığa bırakacağını önceden kabul ettiklerinden ağaran saçları onları hüzne düşürmez.

Bu dünyada celal ve cemal tecellileri içi içedir. Üstad’ın o güzel tespitiyle “celalin gözüne cemal, cemal gözünde celal” tecellileri vardır. İşte, celalin gözündeki cemali seyredebilenler, hayatlarını huzur içinde geçirirler. Mesela, ölüm bir celal tecellisidir, fakat kabrin cennet bahçelerinden bir bahçe olduğunu bilenler bu celalin gözündeki cemali seyredebilirler.

Bir hadis-i kutsîde “Rahmetim gazabımı geçti.” buyrulur. Buna göre, ilk bakışta bir celal, bir kahır tecellisi gibi görünen üzücü olayların, bilemediğimiz nice rahmet yönleri de vardır. Ve bu rahmet o gazaptan daha ileri seviyededir. Hastalanan bir insanda Müzill yani “zillete düşürücü” ismi tecelli eder. Ama hastalığına sabrettiği taktirde günahları erir, derecesi artar, dünya sevgisi kalbinden silinmeye başlar, bütün bunlar o kul için ahirette “izzetli” bir ömür sürmenin sermayesi olurlar. O ebedi saadetin yanında bu fani hastalığın verdiği elemler çok küçük kalırlar ve rahmet gazabı geçmiş olur.

FFIRTINALI bir denize kıyıdan yahut yüksek bir tepeden bakanlar harika bir manzara seyrederler. Burada, celalin gözünde cemal tecelli etmiştir. Şu var ki, bunu ancak dalgalara kapılmayan, olayları kenardan seyretmesini bilenler başarırlar. Dalgaların sürüklediği kişi bu zevkten mahrum kalır, o ancak celal tecellileri karşısında korku, dehşet, ümitsizlik karışımı bir ruh halinin altına ezilir.

Mülkü sahibine teslim etmeyi başaranlar, kendi varlıklarını da bir emanet bilirler. O emaneti korumaya çok ihtimam gösterirler. Kendi iradeleri dışında başlarına gelen olayları değerlendirirken de, bir kenara çekilir, denizi uzaktan seyreden adam gibi, olaylardan faydalanmaya bakarlar. Bir bitkinin geceden ve gündüzden ayrı faydalar sağlaması misali, onlar da hem kahır hem de lütuf tecellilerinden, ruhları ve kalpleri namına, büyük kârlar elde etmesini bilirler.[3]

Dedik ya işde, Allah ilk insan, Hz Ademe, ilk halifeye, önce Allahlik verdi yani yeryüzünün halifesi tayin etti, sonra rahmanlik, sonrada rahimlik, sonrada rablik verildi, sonra, baba olunca, yeni bir cocuk dogdu, ve muhyi, yani can veren oldugu "cemali bir isimi" ögretildi, sonra ise cocuk büyüdü bir itaatkar oldu el mü minu ismi aciga cikdi yani iman edip itaat eden diger cocuk isyankar oldu ve imanin ziddi olan "kafir ve küfür" isimi aciga cikdi, ve sonunda, birisi öldü veyada öldürüldü, ve Allahin "el mümit" oldugu aciga cikdi, yani can alan, ve celali bir isim ortaya cikdi, ve insanin öyle boşu boşuna ve başli başina saliverilmedigi ortaya cikdi, ve iki kanatli ögrenmeye başladi hz Adem ve hz insan, yani bir cemali taraf, ve birde celali taraf ile, esmalarda, Allah likda, halifelikde, yolculuk devam etdi.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَفَغَيْرَ دِينِ اللّهِ يَبْغُونَ وَلَهُ أَسْلَمَ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَإِلَيْهِ يُرْجَعُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E fe gayre dînillâhi yebgûne ve lehû esleme men fîs semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve ileyhi yurceûn

Meali :

Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez O’na boyun eğmişken ve O’na döndürülüp götürülecekken onlar(inanan insanlar, ehli Kitap) Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?

(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 83. ayet)

---------------
Mesela el-CEBBAR: Allah'ın, yarattığı tüm varlıklarının ihtiyaçlarını karşılayan, her konuda çok güçlü ve kudretli olduğu anlamındadır. Ayrıca Allah'ın yarattıklarının tümünü kendi iradesine mecbur eden, dilediğini de zorla yaptırmaya gücü yeten, kesin hükmüne karşı gelinemeyen yaratıcı olduğu anlamına da gelir.

Yüce Allah'ın "Cebbâr" sıfatı sebebiyle insanların, işlerine kendi iradeleri ve serbestlikleri olmadığı sanılmamalıdır. Çünkü Allah, bildirdiği emir ve yasaklarına uyup uymama konusunda insanları kendi iradelerinde serbest bırakmıştır. Şüphesiz insanların, Allah tarafından akıllı ve iradeli yaratılmalarının bir anlamı vardır. Allah, insanı O'nun hükümlerini tanıyıp bilmesi için akıllı, kendi irade ve istekleri ile O'nun emrine uymaları ve gösterdiği bu yolda yürümeleri için de serbest iradeli yaratmıştır.

Ancak Allah'ın, insanlara işlerinde serbestlik tanımış olması, onların bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur olduğu anlamına gelmez. Örneğin Allah'ın emirlerini dinlemeyip O'na karşı gelen asiler, günahkârlar cezaya yanaşmak istemeseler de vakti gelince cezalarını çekmeye mecbur olacaklardır. Allah'ın mutlak iradesi ve kudreti altına girmeyen hiçbir varlık düşünülemez.[4]

--------------

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِّن لِّقَاء رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُّحِيطٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E lâ innehum fî miryetin min likâi rabbihim, e lâ innehu bi kulli şey’in muhît

Meali :

İyi bilin ki, onlar Rablerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. İyi bilin ki, O, her şeyi kuşatandır ihata edendir.

(Sadakallahul Aziym FUSSİLET Suresi 54. ayet)

Bunu şu misallerle anlatalim :

1.örnek : Bilgisayar ekrani, yada televizyonlarda bir sürü görüntü gösteriliyor, bu mesela : sanatci ahmet şarki söylerken, veya mühendis mehmet, mühendislik yaparken, yahutda, fatma teyze yemek yaparken ki görüntüleri, ve ordaki alet erdavat, veya dometes biber, yahut bir alim kuran okuyup vaaz ediyor, önünde kitaplar var, ve hepsi görüntü , ve bu görüntüler cok farkli farkli olmasina ragmen, aslinda görüntülerin hepsi, ayni parcalardan oluşuyor, cünkü, eski televizyon ekranlari, bircok noktacikdan, ışığın yanıp yanip sönerek, sinyal vermesi halinde, görüntü oluştuluyordu, yine şimdiki LCD lerde işte bu noktalarin ismine pixel deniyor, her bir pixel, ya kare halinde, yada yuvarlak nokta halinde, yine noktalardan oluşuyor, öyle olunca, ahmet amcayi gösterirkende, o noktalardan meydana geliyor, dometesi gösterirken de noktalardan oluşuyor, öyle olunca ahmet amcanin asli, bir adet veya binler adet noktadir, diyebiliriz degilmi? o noktanin cogalip, degişik şekillerde görünmesine, işde ekrandaki ahmet amca diyoruz.

2. örnek : Bir cocuk meydana gelirken, önce tek bir hücre idi, o hücre cogalip, bölüne, bölüne, binlerce, milyonlarca hücreye bölündü, ve o hücrelerin toplamindan, bir bebek meydana geldi, o bebek yine büyüdü delikanli oldu, yine ne ile, hücrelrin cogalmasi ile, ve sonra adam oldu, sonra dede oldu, sonrada öldü topraga geri döndü, yani ne oldu o zaman, o cocuk tek bir hücre idi yani bir nokta idi degilmi?

3. örnek : Hz Adem ilk yaratildi, ve ondan dogacak bütün insanlik ve cocuklarin ana maddesini ve yapisini oluşturacak sperm, hz Ademin icinde meydana geldi, ve o sperm, havaya girdi, ve cocuk oldu, ondan cikdi ,..bilmem ademin diger cocuklarina girdi, onlardanda cikdi, taaaaa sonra Hz. idris oldu, ondanda cikdi,... bu sefer nuh oldu,.... sonra hud oldu. sonra salih oldu.... musa oldu, isa oldu, muhammed oldu,.... sonra bizim mahalledeki fatma oldu, mehmet oldu fadime oldu degilmi, amma o tek bir insan Hz Adem idi, o bölündü ve, bir idi, binler oldu, aslinda adem veya insan tek idi, o yüzden hz adem demek, insan demek, ve ademin icinde hepimiz bütün halde idik, sonra doga doga dagildik, ve dönüşümüz ona ise, ademden geldik, ademe geri dönecegiz, insandan meydana geldik yine başka bir insana geri dönececgiz, yani işde nuh dogdu büyüdü peygamber oldu, sonra öldü topraga geri döndü, toprakdan bir daha cikdi, ve yine bir başka ademdeki cocuk oldu ve dogdu, öyle olunca adem ise toprakdandi ve

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ مِن سُلَالَةٍ مِّن طِينٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad halaknâl insâne min sulâletin min tîn

Meali :

Andolsun ki biz insanı, balçık çamurdan (süzüp çıkarılmış nemli organik ve inorganik toprağın) özünden yarattık.

(Sadakallahul Aziym MU'MİNÛN Suresi 12. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا لِي لاَ أَعْبُدُ الَّذِي فَطَرَنِي وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ liye lâ a’budullezî fataranî ve ileyhi turceûn

Meali :

Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet ve kulluk etmeyecekmişim. Halbuki hepiniz O’na döndürüleceksiniz.

(Sadakallahul Aziym YASİN Suresi 22. ayet)

o zaman, O Allah ise, o zaman toprakda Allah mi demek cünkü "e lâ innehu bi kulli şey’in muhît", yani Cünkü "O, her şeyi kuşatandır ihata edendir kaplayandir."

öyleyse toprakdada Allah var, toprak ise elementlerden, minarellerden oluşuyor, ve toprakdaki element ve minareller ise, bitikler veya sular ile bedenimize giriyor, ve bizi ve neslimizi oluşturuyor, öyleyse Hz Adem gibi, toprakda bütün olan, ve bizler onun parcalariyiz, insan toprakdir demek yanliş olmaz, ve elementler ise atomlardan ve atom alti parcalardan oluşuyor, yani öyle olunca, atom demek ise, kücük noktalardan oluşuyor demek, ve öyle ise, insan atomdur demek yanliş olmaz, güneşler, aylar feleklerde bu atom parcaciklarindan oluşuyorsa, heryeri atomlar kuşatmiş demek olmazmi, peki atom ne, Allah mi, yani Allah atomlar ve atom alti parcaciklarla, yine her yeri kuşatandır, ihata edendir kaplayandir. o zaman "Allah bize şah damarimizdan bile dah yakindir" kelami hak sözdür. ve bizim özümüz zaten Allah parcaciklarindan oluşuyorn yokki ondan başka bir nesne bir şey "la mevcuda ila hu" Tasavufdaki "ondan başka bir varlik ve mevcudat yok." sözüde hak o zaman. Bütün, parcalardan oluşur, veya parcalar bütünü oluşturur hikmeti ile bütüne varim, veya bütünden gelim, "Toprakdan geldik, topraga geri dönecegiz" veya "Allah dan geldik yine Allah a geri dönecegiz" yine atomlarmiza elementlerimize ayrilip, döndürelecegiz demek olmazmi bu?

4. örnek :yine sayilar, mesala 1, vahid ve tek ve bütün olan, ve mesala 10 ise, 10 tane birin, bir araya gelmesinden oluşuyor, yine 100 demek, 100 tane bir demek, 8000 demek yine 8000 tane bir, bir araya geldi demek. bölsen birin katlari, carpsan birin katlari, cikarsanda birin katlari ve toplasam yine birin katlari, ve birde sifir var, o ne peki, varlik ve yokluk,hayat ve ölüm, biri sifir ile carparsan, bir sifir olur, yine 800 ü sifir ile carparsan, 800 de sifir olur, yine 100 000 i sifir ile carparsan, yine sifir olur," ya mümit" olan Allah sifirlayan Allah hikmeti, öldüren Allah, yok eden Allah, yine bir ve 1 vahid ve var eden, hayat veren, can veren Allah, vahidul kahhar olan Allah in , kendisini bize tanittigi birer misali, yani sifiri 1 ile topla etkisiz eleman, 1 ne artar, ne de eksilir, yani yine 10 dan sifir cikar, ne artar ne eksilir, yani etkisiz eleman, yani "Allah sameddir hikmeti", senin kulluk etmen namz kilman zikretmen, yada kurban kesmen, oruc tutman, yada kafirlik etmen , kötü ve günah işler ile meşgul olman, ona zarar vermez, senin yaptiklarin ondan birşey eksiltmez , senin yaptiklarin birşey O nda artirmaz, o Artmayan eksilmeyendir, yine sifira bir ekle 1 oldu, 10 ekle 10 oldu, eksi 10 ekle, eksi 10 oldu yani rahman ve rahimdir O. 10 lu rahman, yani Baba ve 10 lu tabanca veya eksi 10 lu rahim, Anne, artan dogup ve üreyip cogalabilen, amma bu kadin ve rahim olarak, amma bu erkek ve Rahman olarak.....

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve le initteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr,
Meali :

Nasraniler (Hiristiyanlar) ve Yahudiler, sen onlarin milletlerini, millet olarak kabul etmedikce, onlarda seni kabul edip razi olmazlar, Allahin hidayeti ve dogru yolunu ancak hidayete ermiş birisi anlatabilir ögretebilir, ve senin bundaki hükmün, ancak ilmin kadardir, ve öyleki sana Allah dan bir bilgi ve ögretici bir veli veya yardimci olmadan, sende asla onlara zaten tabi olamazsin, onlari kabul edemezsin.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 120. ayet)

yani kardeşim, ahir zamanda, global dünya nın kurulması, mehdi vaktinin ve krallığının kurulması demek, bütün insanlık bir baş altında toplanması demek, ancak sen karşındakine müsamaha göstermezsen, kibar olmazsan, ve onlarla cihad etmemiz lazım, onlar kafir, onları öldürmek lazım dersen, karşındakinin de, iki eli kolu var, onlarda sana karşı savaşır, amma sen onları kabul edip, gelin bir araya gelelim der isen, onlar da seni kabul ederlermiş, yani müsamaha gösterki, sanada müsamaha gösterilsin, sen kibar ol ki sanada kibar davransınlar, mesala Avusturyada birisinden bir şey isterken dedin ki "gibt mir ein glass wasser bitte." yani "bana bir bardak su verirmisin lütfen." dedin ve oda senin o "Bitte" lafına "Lütfen" kibar lığına karşı aldi bir bardak su vedi, ve sende dedinki "Danke,yani teşekkür ederim" o da derki "Bitte, nicht zu danken," yani teşekkür etmene gerek yok rica ederim der. yani kibarlıkdan kibarlık doğdu, yahutda sen on a "lan şurdan bir su ver" dersen o da der ki "kalkda kendin al lan, ben senin hizmetcinmiyim ." der yani bu ister hanımından iste ister evladından iste, ister bir yabancıdan iste, durum aynı, değilmi? yani sen kibar ve müsamahalı olursan, karşındakide eş şek değilse, o da sana kibar ve müsamahalı olur, yoksa bu ayet, öyle "sen onların dinine dönmedikce, onlar senin dinini kabul etmezler" manasında değildir, ve yanlış bir yerde kullanılmakdadır, halbuki muhammed aleyhisselam öğretmdimi ki bizlere, ve bu kuranda da ayet olarak yer almakda

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِذَا حُيِّيْتُم بِتَحِيَّةٍ فَحَيُّواْ بِأَحْسَنَ مِنْهَا أَوْ رُدُّوهَا إِنَّ اللّهَ كَانَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَسِيبًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve izâ huyyîtum bi tahıyyetin fe hayyû bi ahsene minhâ ev ruddûhâ. İnnallâhe kâne alâ kulli şey’in hasîbâ

Meali :

“Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.”

(Sadakallahul Aziym NİSA Suresi 86. ayet )

yani Allah ögretiyor ki, sana kibar olana, sen daha kibar ol, sana müsamaha gösterene, sende ona daha iyisi ile müsamaha et, sana iylik yapana, sende elinden gelen başka bir iyilik ile karşılık ver demek değilmidir bu ayet. öyle olunca yukardaki ayetteki de sen onlari anlayip kabul edip müsamaha gösterirsen, onlarda seni anlar kabul eder, ve sen kim hidayette delalette, açık bir bilgi gelmeden bilemezsin diyor rabbim . Nitekim Mekke fethediilirkende o ilk defa gidildiğinde muhammed e müsade etmediler, muhammet de onları anlayışla karşıladı, mekkeyi fethetmeden ve hac ve tavaf etmeden geri döndü, ertesi sene ona müsmaha gösterceklerini söylediler, ve doğru olan oldu, ertesi sene insan canına kıyılmadan Mekke fethedilmiş oldu, yani haram bölgesinde orda cana kıymakda haram olması hükmü icra ettti, ve müsamaha müsamaha doğurdu,kavgasız döğüşsüz Mekke fetholdu,

Ve Bu Hafta Cemileler girdi, yani cemreler girdi, ilk cemre havaya düşdü, ve dünyamızın toprağı, ve toprakdan olanların, "velbeasü hikmeti" olan, öldükden sonra yeniden dirilme hikmetinin başı olan, havaların ısınması, ve semadan berzahdan ilk Ali ve fatmacık olcak olanların tohumlarının, yeryüzüne indirilmesi, ve yani bu sene doğacak insan, bitki ve hayvan neslinin ruhlarının ve nefis tohumlarının yeryüzüne indirilmesi olan zamanlar,(Kadir ve Takdir gecesi ve günü) ve havaya incek, sonra suya incek, sonra toprağa inecekki, sonra toprakdan bir defa daha can olup çıkacaklar , öldükden sonra dirilmeye yolculuk olan, bu seneki Bahara doğru ilk adımımız hayırlı ve mübarek olsun.

Rabbim Ahirzman insanığına, Mehdinin etrafında, bir baş ve tek imam altında, bir hak söz üstünde, birleşip, birbirlerine anlayış ve müsamaha göstermeyi nasip etsinki, o mehdi Krallığı kurulabilsin.

Dip Notlar :
-----------------------------------------------
[1] Ali Osman Tatlısu, Esmaü’l-Hüsna Şerhi, Başak Yayınları: 14.
[2] Osman ÇETİN - Sorularla İslamiyet
[3] Sorularla islamiyet - Allahin-celali-ve-cemali-isimleri-nelerdir
[4] Sorularla islamiyet - esmaul-husna-esma-i-husna
[5] RAHMAN-29 ayet


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 19 Şubat 2018 Pazartesi

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 Tekamülde, Kemal Yolculuğunda Zikirin Önemi (Kar©glanin 11 Şubat 2018 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-24-2018, 09:47 AM - Forum: 2018 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Tekamülde, Kemal Yolculuğunda Zikirin Önemi

(Kar©glanin 11 Şubat 2018  Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ  ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Lekad halaknâl insâne fî ahseni takvîm. Summe radednâhu esfele sâfilîn

Meali :

Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonrada onu aşağıların en aşağısına indirdik.

Sadakallahul Aziym TİN Suresi 4 ve 5. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Benim Ümmetimin alimleri, İsrâiloğullarının peygamberleri gibidir."

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Alimler, Peygamberlerin Varisleridir."

( Hadis-i Şerif )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Bütün Hak Tarikatlar,Kemala giden, Kemaline Ermişlige Giden yolda, Yaptirdiklari Seyri Sülük yolculugunda, Sofi ve Müridlerini, Bu Yolda Zikir ve Rabita yolu ile terbiyet ederek, tekamül yolunu secmişler.
Peki Zikirin rolü nedir burada? ve zikirde önce "Allah" zikrini ele almiş, ve sonra baziliarida Letaiflerin Zikrini ele almişlar, ve  mesala Nakşibendi Tarikatina intisab eden,  yeni başlayan brine 5000 Allah zikiri cekeceksin günde diyor. peki  Bu sistemde, Allah sağırmı, duymazmiki, bir insan, Allah a  kendini duyurmak için 5000 kere "Allah" desin. Birak 5000 i, 100 bin "Allah" Zikri cekenler var günde, peki Allah sağırmı ki, duyuramiyorsun Allaha.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad halaknâl insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuhu, ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verîd

Meali :

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 16. ayet )

Halbuki Allah bize, şah damarimizdan daha yakin, o senin her nefesinden bile haberdar iken, peki nedir bu zulum, 5000 kere Allah demek, ben temsili misal : Ahmetten bir bardak su istiyecek olsam, Ahmet e Ahmet in isimini 5000 kere söyleyipdemi isterim suyu, yoksa bir seslendim duymadi, bir defa daha ona duyurcak kadar bagiririm, ve ona duyururum isterim, peki nerden cikdi bu 5000 Allah zikri? yada 50000 veya 100 000 Allah zikri
peki bunlar safsatami, uydurukmu? yoksa alimlerece test  edilmiş şeylermi?

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اذْكُرُوا اللَّهَ ذِكْرًا كَثِيرًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkurûllâhe zikran kesîrân.

Meali :

Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikredin.

(Sadakallahul Aziym AHZAB Suresi 41. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

سَنُقْرِؤُكَ فَلَا تَنسَى  إِلَّا مَا شَاء اللَّهُ إِنَّهُ يَعْلَمُ الْجَهْرَ وَمَا يَخْفَى  وَنُيَسِّرُكَ لِلْيُسْرَى  فَذَكِّرْ إِن نَّفَعَتِ الذِّكْرَى  سَيَذَّكَّرُ مَن يَخْشَى  وَيَتَجَنَّبُهَا الْأَشْقَى  لَّذِي يَصْلَى النَّارَ الْكُبْرَى  ثُمَّ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَى  قَدْ أَفْلَحَ مَن تَزَكَّى  وَذَكَرَ اسْمَ رَبِّهِ فَصَلَّى

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Se nukriuke fe lâ tensâ. İllâ mâ şâallâh(şâallâhu), innehu ya’lemul cehra ve mâ yahfâ. Ve nuyessiruke lil yusrâ. Fe zekkir in nefeatiz zikrâ. Se yezzekkeru men yahşâ. Ve yetecennebuhâl eşkâ. Ellezî yaslân nâral kubrâ. Summe lâ yemûtu fîhâ ve lâ yahyâ. Kad efleha men tezekkâ. Ve zekeresme rabbihî fe sallâ.

Meali :

(Kur’ân’ı) sana, Biz okutacağız, bundan sonra sen unutmayacaksın. Ancak (bu) Allah’ın dilediği şeydir. Muhakkak ki O, açık ve gizli olanı bilir. Ve kolay gelmesi için Biz (O’nu), sana kolaylaştıracağız.O halde,  fayda verecek zikri zikret (zikri öğret, öğüt ver). Allah’a karşı huşû duyan kişi seninle birlikte zikir yapacaktır (ve Zakir olup tezekkür edecektir). Ve şâkî olan, ondan (zikirden) içtinap edecek (kaçınıp zikretmeyecektir). Ki o (şâkî), büyük ateşe atılacak. Sonra onun içinde (ateşte) ölmez ve de hayat bulmaz. Nefsini tezkiye eden kimse felâha (kurtuluşa) ermiştir. Ve (o nefsini tezkiye edecek olan kimse) Rabbinin İsmi’ni zikredip ve de namaz kılsın.

(Sadakallahul Aziym A'LA Suresi 6 dan 15. ayete kadar, 15 dahil)

öyleki gecen haftalarda anlattigimiz "Allah" Esmasinin Ebced Degeri, yani sayisal degeri, frekans degeri 66 dir. ve öyleki günde 5000 Allah cekmeye başlayan biri yeni acemi sofi 5000X66=330 000

MEGAHERTZ – DERECE – MEGAHERTZ ÇEVİRME

1 megahertz kaç derece eder? 359999971 derece/sn yapar.
1 derece kaç megahertz eder? 0.0000000027 mhz yapar.

MEGAHERTZ – HERTZ – MEGAHERTZ ÇEVİRME

1 megahertz kaç hertz eder? 1000000 hz yapar.
1 hertz kaç megahertz eder? 0.000001 mhz yapar.

ve 66 demek bir "Hertz" demekdir, yani kalbin bir birim frekensina Hertz diyoruz, Hertz Demek kalp frekansi demekdir, Kalbin bir Defa Allah demesidir. ve sen kalpden 5000 Allah dedin, 5000 Allah zikri ceken bir sofi 330 000 Hertz freknasindan yayin yapip, yayin aliyor demek olur, ve oda 0,3030 Megahertz eder,

Mesela Avusturya FM Radyosu Hitradio Ö3,  " 88,3 Megahertz" den yayin yapiyor

yani öyle olunca, sen En basit hali ile, kainat ile iletişim haline gectiginde, ilk acemi amatör radyocu yayini ile 0,3030 megahertzden yayin alip veriyorsun, peki 100 000 Allah ceken bir kimse ise 100 000x66=6 600 000 Hertz yapar, onuda Megahertze cevirirsek
6 600 000/1 000 000 = 6,6 Megahertz eder yani o kimsenin kalbi artik 6,6 mehgahertzden yayin alip, yayin yapar, yani hangi melek grubu hangi frekansdan alip verir biliyormusun sen?  bilmiyorsun, peki letaif zikri nedir, artik dahada yüksek zikir, mesala kalp ve ruh ve hafa ahfa vardir  o baştaki ayette gecen hafi yani gizli denilen yer, yani hafa cakrasini caliştiran bir sofi, artik bu rakami 4 e katlamiş olur, yani 4x6,6=26,4 megahertzden yayin yapmaya ve almaya başlar, yani öyle olunca
zikirde sayi mühimdir, ve en kolay zikirin birimi 66 dir, ve bir hertzdir işde ve Allah in diger isimleri ve kurandaki diger zikir olan ayetlerin frekansi ise, onlar hep ayri bir frekans biriminden yayin alip yayin yapar.

Ve insan nefsin mertebelerinde kemal dercesini yükselttikce, bir üst melek grubunun frekans alanaina girer, ve oradan onlarin, o nun kemala ermsi için yardım niteligindeki ilhamlarini duymaya başlar, ve onlarin dogrultusunda hareket edip, duruma uygun tedbirini alip, ve yanliş yapmazsa, bir üst zikir grubuna yükselir, ve artik bir üst melek grubunun frekans  araligina girmeye başlar,  o zikre devam ettikcede, bir üst melek grubunun frekansindan duyar, ve onlar ile mülakat edebilir.
ve bazi esmalarin ebced degeri, sayisal frekans araligi

ya Rahman = 298 ya Kavîy= 116
ya Semi = 180 ya Müta’âlî= 551
ya Hakk=108 ya Kuddûs= 170
ya Bâtın= 62 ya Adl= 104
ya Rahîm= 258 ya Metin= 500
gibi her esmanin ebced degeri, yani frekans araligi farklidir, ve farkli bir melek grubuna taalluk eder. her esmanin ayri bir melek  grubu oldugu gibi, birde  nasil biz isim olarak esmalari dünyada, insanlara isim koymakda isek, aynen cinlerde, ayni esmalari isim olrak koymakdalar, ve öyle olunca mesala Abdurahman bizlerin koydugu isim oldugu gibi, ayni ismi cinlerde koydugu için, o esmanin frekans araligini girilince, ayni frekans araliginda o cin taifeside yer almakda, öyle olunca bunlar sufli veya ulvi olabilir. işde insan o zikri cekdikce o frekans araligina girer, ve fakat o aralikda, o aralagi kullanan, korsan kullanan bu cinler ve şeytanlar taifeside vardir, öyle olunca, işde zikir cekdikce insan, ulvi ruhlarin, yani meleklerin sesini duymamaya başladigi gibi, o frekans üzerinden korsan yayin yapan şeytanlarida duymaya başlar, onlar ise seni dogru yoldan alip saptirmak üzere ayarlilardir. o yüzden adimlari cok dikkatle atmak gerekir yani. şeriatin zahirine uymayan her hal ve ilham ve  his,  ulvi bir ruhden geliyor olabilcegi gibi, sufli ve habis bir ruhdanda geliyor olabilir, burda devreye giren ise, bir zikirin 40 hassasi veya havasi olabilir, amma bunlar mesala bir cismin rengi, kokusu, boyu, eni , 2d hali , 3d hali, üsten perspektif, altan perspektif, aydinlkdaki hali, karanlikdaki hali, yaz mevsimi ve sicakdaki hali, kiş mevsimindeki ve sogukdaki hali gibi 40 hassasi olsa, sen bunlardan hangisini elde etmek için o zikre talipsin, o muhim, yani mesala insan ekmek firinina ya ekmek almak için, yada börek cörek almak için, yada ekmek yapmak için, yada satmak için,.. gidiyor olabilir, amma firina elektrik faturasi ödemek için gitmez degilmi,  bu bir misal, yani eger sana o zikir araliginda gelen ilham işde böyle, o zikirin havasinin ve hassalarinin dişinda bir mucize ve keramete taalluk ediyorsa, bu yani 10 tl verip jaguar araba almak gibi birşeyse, o zaman bu sufli bir ruhun, seni saptirmak için kullandigi bir yem olabilir, ancak baligi ve fareyi avlamak için, en sevdgi lokma önüne yem olarak konulurki, cazip olup, onu almak  yada yemek, ona cazip gelsin, ve sonunda kapana kisilip yakalansin, öldürelebilsin degilmi, işde sufli ruhlarda senin imani calip bedenine hükmetmek isterlerki, kendilerinin bir bedeni olmadigi için, senin bedenini istedikleri gibi kullabilmek için, önce senin bedenindeki senin hükmünü iptal etmeleri lazimdir, ve sen onlarin emrine harfiyyen uymaya başlayinca, sen sanirsinki ha elimden mucize meydana geldi, yada keremet meydana geldi, halbuki hepsi istidracdir, sufli habis ruhlarin oluşturdugu durumlardir, artik senin imanini caldiklari için onlar kendi menfeatleri dogrultusunda, senin bedenini kullanmakdalardir, yoksa senin bedeninden o haller zuhur etmez yani.

[attachment=52792]

Her bir Letaifin merkezi, farkli yerdedir, ve o melek grubunun sesini duydugunda, yani  Ruh Letaifini,  nefsini kemala erdirmiş bir ruh duyabilir, yani cigerinin sesini duymaya başlamak ve öyleki, kötü ruh, iyi ruh kimdir bakinca hemen o kimseye malum oluverir, yani artik o insani cigerinden, akcigerinden tanimaya başlar, bir digeri mideden bilir, yani ne yiyor, ne iciyor helalmi harammi yiyor, nefsi levvame, o sadece  temizler ve pisler, birde helaller haramlar ve şüphelileri ayirt edebilirse, artik midesinin sesini, mide meleklerininin sesisini duymaya başlar, işde midenin sesini duymak için, önce şeriata uyacak, ve sonra helale harama dikkat edecek, sonra temiz ve semiz şeyler yiyip icecek, ve sonra şüphelilerdende kacacak, ve namazina ve zikirinede devam edecek, ve frekans boyutu mide meleklerinin boyutuna ulaşinca, artik ona bakinca, veya tadinca, ne temiz, ne helal, ne haram, ne şüpheli ayirt edebilcek, bir organ verilir, yani hisleri ve bedeni onun bunlari hissetmeye başlar, ve haram girince bedene, namazlar, zikirler sekteye ugrar,  ve eger dogrulari yapiyorsa, bir ileri yürür ve şüpheliler ise gaflet verir, ve bunu ayirt edebilcek bir insan olunca, işde midesi onunla konuşuyor demekdir, ve o zaman işde, o kötü bir iş yapinca, farkeder, bu kötü ve yanliş demeye başlar, ve vicdani calişir hale gelir, vicdanli bir insan olur......
yine mülhime nefse cikan artik dalaginin sesini duymaya başlar, dalak midenin komutanidir, midenin üstüne yapişikdir,  neler kan olcak neler kan olmaycak ayirt eden organ, ve yani kan ise kara cigerde imal edilir, ve kara cigere gidecek yolculari tespit eden organ demekdir, yani ne ekşi, ne tatli bilen organ, ekşiler safra kesesine, tatlilar kara cigere gidecekdir, ve bu organin melekerinin sesini duyunca, artik insan ilhamlanmaya başlar, ve artik tatli insan, aydinlik insan, aydinlik ulvi ruh, veya karanlik ekşi sufli ruh, ve yiyecek ayirt edilir, ve onlarin vücutta yada kainatta gidecegi yer ve yol bellidir,  ekşi ve karanlik olanlar, safraya oradanda bübrekler, ve oradanda ferc uzvuna incekdir, ve ciş olarak atilcakdir eger sufli ise, eger ulvi ise safra kesesinde karar kilcakdir. ve tatli olanlar ise, ya ulvi ise ciger, kara cigere gidecek, ve orada kan halini alacakdir, veya kötülerden ise, mideden alinip kalin barsaklar  ve defi hacet olarak atilcakdir.  ve  karacigerin sesini marziye makamina cikanlar duyar, raziye makami ise safra kesesinin sesinim duymaya başlar, ve kainat, insan bedeninde derc olmuş ise, ayni yerde, yani kainatin o bölgesindede o melek grubu ikamet etmekdedir, yani hem yukarda aynisi var, hem icde aynisi var,  nefsi safiye ise tezekki olan, temizlenen nefis, yani böbrekler, temizleyici olarak  görev yapar, böbreklerin sesinide safiye makamina cikanlar ve arinan temizlenenler duyar, yani temiz müminler duyar.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

النظافة من الايمان

En-Nedzafetü minel iman.

Temizlik imandandır

( Hadis-i Şerif )

ve Böbrek Meleklerinin sesini duymaya başlayan bir mümin, temiz ve naif bir mümin olur, "SIR "cevherinin yükselmesi sonucu yani, "nefsi safiyeye" yükselen bir kimse bu sesleri frekans düzeyini işitebilir, ondanda sonrasi ise, "hafa" cevheri ve letaifi, yani o da karaciger meleklerinin sesi, artik ondan sonra kandaki hücrelerin sesini duyabilcek kivamdaki kimse, kim dost, kim düşman ayirt edebilen bir yapidaki kimseler. Kimler Allah askeri olacak ,kimler olmaycak ayirt edildigi nokta, ve diyorki yukardaki ayette,  sana onu biz okutacagiz, ve ögretecigiz ki, artik bir daha unutmayacaksin, yani hafa meleklerinin sesini duymaya başlayan bir insan, artik duydugunu ögrendigini artik bir daha unutmayan insanlar olur unutsa bile ona hatirlatilr, yani extern festplattede hepsi kayitli, yani öyle olunca, hafa cevherini yani letaifini caliştirabilen bir sofi, artik levhi mahfuzdan, ana hafiza kartindan okumasini ögrenen sofi olur,

Ayeti kerimelerdeki Levhi mahfuz ise şöyle tenimlanir

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
Allah, dilediğini ortadan kaldırır ve bırakır. Kitabın anası O'nun Katındadır. (Ra'd Suresi, 39)
Şüphesiz o, Bizim Katımız'da olan Ana kitaptadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. (Zuhruf Suresi, 4)
Doğrusu Biz, yerin onlardan ne eksilttiğini bilmişizdir. Katımız'da (bütün bunları) saklayıp-koruyan bir kitap vardır. (Kaf Suresi, 4)
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)
O (Kur'an), 'şerefli-üstün' sahifelerdedir. (Abese Suresi, 13)
Yüceltilmiş, tertemiz (mutahhar) kılınmış. (Abese Suresi, 14)
Katiplerin ellerinde. (Abese Suresi, 15)
(Ki onlar,) Üstün değerli, 'iyilik ve dürüstlük sembolü.' (Abese Suresi, 16)
Levh-i Mahfuz'dadır. (Buruc Suresi, 22)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

بَلْ هُوَ قُرْآنٌ مَّجِيدٌ  فِي لَوْحٍ مَّحْفُوظٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Bel huve kur’ânun mecîdun.  Fî levhın mahfûz.

Meali :

Hayır, O Kur’ân, Mecid’dir (yüce ve şerefli Kur’ân’dır). Kaybolmayan korunmuş iyi muhafaza edilen bir levhada(Festpalettede merkezî kompüter sisteminde kayıtlıdır) kayıtlıdır.

(Sadakallahul Aziym BURUC Suresi 20 ve 21. ayet)

artik herşey orada yazili, orayi okuyan artik bilgiye merkezden ulaşir, nefsi marziye yani Allahin razi oldugu kullar ve askerler, yani kan askerleri, hangi meyvayi yiyince, o meyva kan olcak mi,  yahut hangisi olmayacak, onlarin karari artik cigerdedir, yani bir sofi Allah askeri yani,  canini malini, ibadetlerini Allah rizasi için yapabilcek feda edebilcek kimsemi? degilmi ayirt edilir.

[attachment=52791]

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn.

Meali :

Ey Muhammed! De ki: “Şüphesiz benim namazım da, diğer ibadetlerim de, yaşamam da, ölümüm de âlemlerin Rabbi Allah içindir.”

(Sadakallahul Aziym EN'ÂM Suresi 162. ayet ayet)

yani kan askerleri, yani akyuvar ve alyuvar, herşeyini Allah için feda edebilcek olan Allah fedaileri.

ve ondan sonrasida "ahfa" letaifi öyleki mehdi askeri olup olmaycak karar verilen kimseler orada ayirt edilir, insanda 313 tane cok gizli salgilanan hormon vardir, yani her horman bir asker ve ve asker grbunu tetikler, kainati gizli yöneten güc, gizlinin gizlisi, ahfa. mehdi gizli kimse. onun askeri ise gizlininde gizlisi. onun üstünden ise cebrail ve akli kül ondan ötesi varmi var ondan sora mikail ondan sonra israfil ondan sonra Azrail ondan sonra Feryail,........


Unutkanlık Yapan Şeyler ve Hafızayı Kuvvetlendiren Şeyler ve Hafızayı Kuvvetlendiren Dualar

Unutkanlığın bir çok maddi ve manevi sebepleri vardır. İşte onlardan bazıları:

1-Yeşil havuç yemek
2-Ekşi ve ham elma yemek
3-Fare artığı yemek
4-Durgun suya bevletmek(işemek)
5-Yere bit atmak
6-İdam edilen kişiye bakmak
7-İki katar(birbirine bağlı olan iki deve ve yük taşıyan şeylerin )arasından geçmek
8-Evi bez ile süpürmek
9-Mezar taşlarını okumak
10-Uzun süre denize bakmak
11-Cünüp iken yemek içmek
12-Çok balık eti yemek
13-Karnı tıka basa doldumak
14-Çok bakla yemek
15- Geceleri Sakız çiğnemek
16-Siyah terlik giymek
17-Enseden hacamat yaptırmak
18-Küçük üzüntüler
19-Avret mahalline bakmak
20-Karşı cinsi düşünmek
21-kişinin ferce bakması
22-Ferc Uzvuna  bakmak (Yani Bugünkü deyim ile, Por no filim ve ero tik icerikli filim ve resimlere bakmak, veya kendisinin ve eşinin veya başkasinin cinsel organlarına, ve cinsel münasebetine bakmak seyretmek)
Rivayet olurki Hz. Ali efendimiz Akıl  ve ilmin Babasıdır, çünkü hiç ferç uzvuna bakmamıştır , hatta ne kendi ferç uzvuna nede başkalarınin ferç  uzvuna bakmamıştır. o yüzden Hafızası çok kuvvetlidir.
23-ikindiden sonra  ve gece ev süpürmek
24- Perşembe ikindiden sonra  Cuma  Günü öglenden sonraya kadar Ev süpürmek
25-Nakıs Vakitlerde (Kısa vakitlerde, ikindi vakti veya, akşam vakti gibi kısa vakitlerde)  saçları kısaltmak, tırnakları kesmek.
26-Kerahat vakitlerinde uyumak
27-Akarsuya bevletmek (işemek)
28-Tuvalet Yaparken Avret yerinden çıkan pisliklere bakmak
28-Yol üzerine, mescit civarına, mezarlığa, durgun ve akarsulara, ırmak kenarlarına, ağaç altlarına abdest bozmak veya  bevletmek (işemek)  banyoya çiş yapmak.
29-Tuvalette Helada iken konuşmak
30-İdrarın içine tükürmek
31-Helada (Tuvalette) kıbleye yönelik  veya güneşe karşı oturmak
32-Banyodayken veya hamamdayken, banyo ve hamama bevletmek (işemek)
33-Bir kadının oturupda kalktığı yere, hemen ardından oturmak.
34-Örtünmeden Çıplak olarak cinsi münasebette bulunmak.
"Peygamberimizin bu konuda hadisleri var. Sizden biriniz ailesiyle cinsel birleşimde bulunduğunda, eşeklerin yaptığı gibi tamamen soyunmasın. Bu da haram değil ama böyle diyor peygamberimiz. Niçin diyeceksiniz; çünkü melekler vardır ve oradan uzaklaşırlar. Onlar uzaklaşınca da, o ilişkiden şeytanın da nasibi olur."
35-Çok ekşi yemek veya ekşi elma yemek , yani asit ve balgam yapıcı şeyleri çok yemek.
36-Mezar isimlerini okumak - Kabir Taşlarındaki Hitabeleri okumak.
(Bu konuya, bu sahih hadis degil cünkü peygamber vaktinde mezar taşlarina yazi yazilmiyordu diye itiraz edenler var, o zaman firavunun piramitlerinde yazilanlar, yazi degilde ne  aa ah ma k.
orada firavunun kabiri degilmi, yani degil muhammed zamani taaa bu zülkarneyn vakti oguz yazitlari var, zamanini bilebiliyonmu sen, yani cok eski, yani yazi ve kabir başina konan hitabeler cok eski. bundan kasit gidip kabirde bütün isimleri ve orda yazanlari okumak ve bunu yaygin hale getirmek, yani hani mesala internette dolaşan kamyon arkasi yazilari gibi, bunuda kabir taşi yazilarini reklam etmek, yani öldükden sonra akli başina gelen yada haala gelmeyenler gibi olmamak meselesi, yani firavun ölcegini anlayinca iman ettti, ahmagin daniskasi, yani ne demek, sofraya sonradan gelen  tuz gibi, iş işten gectikten sonra gelen akil gibi, keşke şöyle yapsaydim yada, keşke şöyle yapmasydim gibi, yani faydasi olmayan iilim ve bilgi. yani firavunlaşmak bir nevi yani.

Hafızayı Güçlendirmek için Neler Yapmalı

Hafiza ve akil, Allah in yaratma ilkesine göre, caliştirdikca  acilan ve gelişen bir yapida,
yani atalar demişki  "İşleyen demir ışıldar yani (pas tutmaz)." bunun terside "İşlemeyen demir pas tutar." yani Allah kuranda bir cok kere boşuna  "akletmezmisiniz?" diye buyurmuyor. o yüzden bu alltaki örneklerde aklinizi caliştirmanizi saglaycak kücük örnekler var . Hafızayı Kuvvetlendirmek için Ne Yapmak Gerekir?
Sakinleşmek, stresten uzak durmak, egzersiz yapmak, yeşil yapraklı ve parlak renkli sebze ve meyve yemek, şarkı ezberlemek hafızayı güçlendiriyor, kuran okumak ve kuran ayetlerini ezberlemek.

Beyin kaslarını harekete geçirerek, daha güçlü hafızaya sahip olabiliriz.

1- Vücudunuzu yeni davranışlara alıştırın. Saçınızı tararken, dişlerinizi fırçalarken, kahvenizi karıştırırken ya da diğer günlük basit işleri yaparken sürekli kullandığınız elinizi değil diğer elinizi kullanın.

2- Gözlerinizi kapatın ve odada yolunuzu duygularınızla bulmaya çalışın. Bilinçli olarak sesleri dinlemeye ve kokuları almaya çalışın. Bazen yerden bir şey almanız gerektiğinde, ayaklarınızı kullanın mesela kapıyı ayağınızla kapatmak gibi… Kitap okumayı seviyorsanız bir sayfayı baş aşağı okuyun.

3- Birisini eleştirmek yerine övgü dolu sözler bulun ve söyleyin. Yargılayıcılığınızı askıya aldığınızda, o kişi sandığınızdan daha iyi insan olmaya başlayacak.

4- Buzdolabınızın içine dikkatlice bakın. Daha sonra kapağını kapatın. İçindekileri teker teker sıralamaya çalışın. Eviniz için de aynı şeyi yapabilirsiniz, pencerenin önündekileri ya da duvardaki resmin ayrıntılarını inceleyebilirsiniz.

5- Her gün 5 dakika, kendinizi bir başka insanın yerine koyun ve olaylarını onun bakış açısından anlamaya ve hissetmeye çalışın. Bir aktörmüş gibi yapın, rol gereği yani ve kişi gibi davranın. Ne hissederse hissedin.

6- Her zaman üzüntü ya da şüpheye yakalanıyorsanız ve kendinizi başkalarından daha aşağı görüyorsanız, bunun yerine en çok istediğiniz şeyi ayrıntılı olarak tasarlayın ve elde ettiğinizdeki yaşamınızı düşünün. Negatif düşünceleriniz olduğunda pozitife çevirmek için gün boyunca bunu uygulayın.

7- Her günün sonunda o ana kadar ne yaptığınızı 60 dakikada gözden geçirin. Bu gününüzü daha önemli hale getirmek için iyi yardımcı yoldur. O ana kadar olan tüm aktivitelerini zihinsel olarak gözden geçirin. Hafızanız gününüz hakkındaki boşlukları, anları kasıtsız olarak açığa vuracaktır. Siz de bunları daha iyi değerlendireceksiniz.

8- Esnek olmak ve kolayca uyum sağlamak için hayatınızı değiştirin, her gün farklı bir şeyler yapın. Farklı bir mağazadan alışveriş yapın ya da rutin ev-iş yaşamından çıkın.

* Bir şeyi öğrenmek için el hareketleri kullanmak beynin anımsama yapmasında kolaylık sağlıyor.

* Televizyon izlemek, kitap okumak ve müzik dinlemek gibi aktivitelerle beyni meşgul etmeden kesintisiz en azından 6 saat uyuma hafızayı onarıyor.

* Okumak ve okunan kitabı tartışmak hafızayı güçlendiriyor. Beyindeki düşünmeden sorumlu bölgeyi güçlendirmek için okunan şeyin tercüme edilmesi de etkili oluyor.

* Sürekli yeni şeyler öğrenmek.

* Şarkı ezberlemek.

* Tek bir şeyle ilgilenmek. Örneğin, kitap okurken televizyonun açık olmaması, yemek yaparken telefonla konuşmamak gibi.

* Sakinleşmek ve stresten uzak durmak beyne ciddi anlamda yardımcı oluyor.

* Koku, hatırlamaya yardımcı oluyor. En kuvvetli ve ekonomik koku ise biberiye. Konsantrasyon ve dikkat sorunu çeken kişilere biberiye içerikli parfüm öneriliyor.

* Egzersiz, tüm vücuda özellikle beyindeki hafıza bölümlerine ulaşarak kan akımını hızlandırıyor.

* Brüksel lahanası, brokoli, kabak, yapraklı yeşillikler, kiraz, kırmızı elma, patlıcan ve üzüm gibi parlak renkteki sebze ve meyve yemek hafızayı kuvvetlendiriyor.


Hafıza Güçlendiren Yiyecekler

Eskiden, hafızanın zayıflanmasının tamamen yaşlanma ile ilgili olduğu düşünülürken günümüzde, yetersiz beslenmenin de hafızanın zayıflamasına neden olduğu bilinmektedir.

Yediğiniz gıdalar ve “yemedikleriniz” beyin fonksiyonlarını etkileyerek, konsantrasyonun ve hafızanın ilerleyen yaşa rağmen keskin kalmasını sağlayabilir.

Hafıza güçlendiren yiyecekler listesinde ön plana çıkan besin grupları; çeşitli renklerde sebzeler, flavonoidler bakımından zengin meyveler ve esansiyel yağ asitlerini içeren balıklardır.
Hafızayı Güçlendirmek İçin Ne Yemeli?

Aşağıdaki listede hafızayı güçlendiren ve beyni yaşlanmanın etkilerine karşı koruyan bazı gıdaların listesini bulabilirsiniz.

Bu liste tam liste değildir ve listede bulunan bazı gıdaların düzenli tüketimi diğer sağlık sorunlarına yol açabilir.

Örneğin, yumurta içerdiği vitaminlerle hafızaya katkıda bulunabilir ancak her gün yumurta yemek aynı zamanda kolesterolü yükseltebilir.

Bu nedenle hafızanızı güçlendirmek için yemeniz gerekenler hakkında bilgileri ve sizin sağlık koşullarınıza uygun beslenme programını ancak bir uzmandan alabilirsiniz.

Balık: Yağ oranı yüksek olan gıdalar genellikle belleği güçlendirmek için tavsiye edilmez, ancak omega-3 yağ asitleri bilişsel fonksiyon üzerinde olumlu etkiye sahiptir.

    Uzmanların hemen hepsi bunama ve Alzheimer hastalığı riskini azaltmak için düzenli olarak balık tüketilmesini önermektedir.

Haftada en az 2 kez, özellikle omega-3 bakımından oldukça zengin olan ton, somon gibi yağlı deniz balıklarını tüketmek beyninizin ihtiyaç duyduğu omega-2 yağ asitlerini almanız için yeterli olacaktır.

Aşırı omega-3 tüketiminin bazı yan etkileri olabileceğini unutmadan gıdalar yoluyla almak dışında, omega-3 takviyesi kullanmak isterseniz öncelikle doktorunuza danışmanızı öneririz.

Sebzeler: K vitamini bakımından zengin brokoli, kuşkonmaz ve ıspanak gibi sebzeler beyin gücünü arttırarak hafıza ve konsantrasyon gibi fonksiyonlarını geliştirebilir.

    Polifenol içeren kırmızılahana beyindeki hücre hasarını, dolayısıyla Alzheimer riskini azaltan sebzeler arasında gösterilmektedir.

Kırmızı soğanda bulunan “fisetin”in ise uzun dönemli hafızayı arttırdığı yönünde bazı araştırmalar bulunmaktadır.

Meyveler: Antioksidan bakımından zengin olan yaban mersini, çilek, böğürtlen, hücre hasarına neden olan “serbest radikallere” karşı beyni korur.

Bu meyveler aynı zamanda belleği güçlendirdiği bilinen “antosiyanin” adlı bir fitokimyasal içermektedir.

Hafızayı güçlendiren ve beyni koruyan diğer meyveler arasında kırmızı üzüm, kivi, portakal ve elma ilk sıralarda gösterilmektedir. Portakal hariç tüm bu meyveleri kabuğuyla birlikte yemek daha çok fayda sağlayacaktır.
Hafızayı Güçlendiren Diğer Besinler

Ispanak: B vitamini ve folat açısından zengin ıspanak, diğer yapraklı sebzelerle birlikte hafızayı güçlendirmek için kullanılabilir.

Folat ve B vitamini vücudun ürettiği ve nöronlara zarar veren bir madde olan “homosistein” adlı maddeye karşı beyni korur.

Ispanak ayrıca beyne ve diğer organlara oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerinin sentezine yardımcı olur. Güçlü bir hafıza için ıspanak ve diğer yapraklı sebzeleri günlük beslenmenize ekleyebilirsiniz.

Çikolata: Yüksek kakao içeren siyah çikolata beyin reseptörlerini aktive eden endorfin salınımını artırır. Endorfin arttıkça konsantrasyon artar ve ruh hali yukarı taşınır.

    Çikolatanın bu etkisinden yararlanmak için çok fazla şeker içermeyen, en az %60-70 oranında kakao ile üretilen çikolatalardan yemelisiniz.

Süt ve Süt Ürünleri: Organik yoğurt, yağsız süt ve az yağlı peynir yüksek protein miktarlarıyla vücut dokularının gelişmesine yardımcı olur ve odaklanma ile hafızayı geliştirir.

Kuruyemişler: Kabak çekirdeği ve ay çekirdeğinde bulunan mineraller, kavrama yeteneğini geliştirerek uykusuzluğa iyi gelir, daha net bir düşünce akışına yardımcı olur.

Kepekli Tahıllar: B6, B12 vitaminleri ve folik asit içeren esmer pirinç, kepek ekmeği ve yulaf gibi kepekli tahıllar belleği korurken konsantrasyonu arttırır.

Yeşil Çay: Düzenli olarak yeşil çay içmek vücudunuzdaki kolesterolü ve homosistein miktarını azaltarak beyin fonksiyonlarının korumasına katkıda bulunur.

Yumurta: A, B, B12 ve D vitaminleri bakımından zengin yumurta, beynin hafızayla ilgili bölümünün gelişmesine yardımcı olur.

Hafızayı Güçlendirmek için Yapılacak Dua ve Zikirler ve Fiil ve Ameller

Öncelikle Proğramlı ve Planlı olarak yaşamak, Allah bize eger bir ömür 5 vakit namaz emrettiyse sebeblerinden biri, plan ve progamli yaşamamiz için. yani hayati rutine baglamamak, neden cünkü mesala ikindi namazi yaz ve bahar vakitlerinde, her gün, yada iki günde bir, iki dakika yada 1 dakika, daha gec girip, daha gec cikiyor, kiş ve sonbahar mevsimlerinde ise, her gün, yada iki günde bir, iki dakika yada bir dakika kadar, daha erken girip, erken cikiyor, yani öyle olunca hayati rutine baglama, hergün saat 5 de iş başi, akşam altida paydos, yada öglen onikide yemek gibi, rutine baglama, bak Allah namaz ile, ne ögretiyor, hergün kafani caliştir, zamanini ayarla, işini ona göre ayarla. Ramazn bazen yazin, bazen kiş, bazen baharda yine orucu rutine baglama, yani programli ol amma, rutine baglama, her an uyanik ol. şeytani görevlendirmiş, geliyor namazda vesvese verip, seni namazda unutturuyor,  sen onunla namazda beş dakika mücadele ederek, yine aklini ve ve fikrini ve dinini savunup, uyanik olmak durumundasin, yoksa sevaplarini calacak şeytan. şeytan ne işe yariyor? senin mücadele etmene yariyor, sen ounla mücadele ettikce, aklin ve imanin ayakda yine, ve yine ramazanda orucu tutmak imsak ve acmak iftar etmek hergün iki dakika erken yada gec mevsime göre, öyle olunca akşam yada ögle yemegini rutine baglama yine, proglamli ol, amma rutine baglama, yani her an uyanik ol, cünkü kişin akşam erken, yazin gec, öyle olunca kiş mevsimini ele alip, saat dörtte akşam yemegi yersen, yaz geldimi vücut ayari bozulur, gece yine acikirsin bu sefer, yani rutin yok, rutin yok, porogramli ama rutin degil.

yani dedik yukarda Allah dan faydali ilim vermesi için dua etmek lazim, cünkü bir deyim vardir.
"Türkün aklı ya sıçarken ya kaçarken gelir" yani firavunun aklida başina, denizlerin dibini boylayinca gelmiş, yani Allah dan faydali ilim taleb edip, faydasiz ilimdende Allah a siginmak lazimdir. cünkü son nefesde iman, insani firavununki kadar kurtarir, ancak denizlerin agirligini yüklenmek, sivi, deniz gibi, amma cok agir, kulle gibi, yani öyle olunca, bu yükün altina girmemek için, dünyada hayattayken, Allah in emirlerine ve peygamberin sünnetlerine ittiba, yine aklin ve hafizanin kuvvetlenmesini saglar.
"yumurta götünün agzina gelince folluk aranmaz" deyimi ile tedbirli olmak gerektigi, tehlike  zamanindan önce,  tedbir alma, yani sen asker ve silah hazirlamazsan, yarin biri saldirirsa,  düşmana yenik düşersin. öyle olunca, ögrencide imtihandan bir gün önce, derse calışmak, elbette ögenciye cok az fayda verir, cünkü bir ay yada, bir senede ögrenilen dersi, bir günde tekrar etmek, ve hatirlamak ne kadar zor ise, yani köyde ekmek eden birisi, bir tekne ekmek yapar, amma o ekmeklerin hepsini bir günde yemiyecek, yani iki haftada yada bir ayda yiyecek mesela. yani işde ne kadar ac olursan ol, en fazla yiyecegin,
iki dilim, üc dilim ekmek, bir tabak yemek oldugu gibi, yani sen derse calişma calişma, ve son gün haril haril ders caliş, orada ögrenebilcegin, ancak bir dilimdir o ilimden, yani calişmayi bütün seneye yay, her gün derslerini müteala et.
o yüzden bizde diyoruzki  Raşidi Tarikati mensublari ve zikir ehli kimseler, haftada bir, mesala Pazar günleri, bütün bildigin sureleri bir kere müteala etki, unutmayasin.
ve biz zikirlerimizde Raşidi zikir evradinda
"Ya Hafizu, Ya Muhafizu" cekeriz, sizede tavsiye ediyoruz.
yine zikirlerimizden biride Zemzem duasidir ve günde 33 defaya kadar okunur

اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْئَلُكَ عِلْماً ناَفِعاً وَرِزْقاً وَاسِعاً وَشِفآءً مِنْ كُلِّ دَآءٍ

"Alllaahümme innii es'elüke ilmen naafian ve rızgan vaasian ve şifaaen min külli daain "

Allahım senden, menfaat ve fayda veren (yararlı ) ilim, geniş rızık ve her türlü dert ve hastalıklara karşı şifa niyaz ederim.

işin espirisi ise

Yüzme bilmeyen bir turist denize düşmüştü. Suda çırpınırken can havliyle bağırıyordu.
-Help! Help!
Yoldan geçen Temel onu gördü. Kızgın bir şekilde bağırdı:
-Ula ingilizce ögreneceğine, yüzme ögrenseydin ya!..

yani fayda vermeyen ilim, son nefesde bile kurtarmaz.

[attachment=52793]

ve elektrikde Kondensator diye bir parca vardır, bazı eski motorlar bu kondensator ile calışır, eski radyolar telvizyonlar, camaşir makinlerinde kullanilir. nedir o? yani elektrigi kapazitesi kadar icine depo eder, ve sonra onun ile motoru caliştirir, o bitince birdefa daha tersine dogru döner, oraya elektrigi depo eder, ve ordakini kullanir, yani bir o yanna bir yanna, ayni TIPDA oksijen alamayan hastalarin, oksijen almasini saglayan aletin, bir yukari doldurup üfürmesi, birde geri cekmesi gibi, yani nefes vermesinide bilmiyor unutmuş o hasta,  almasinida unutmuş, o insan kendinde degil, yani öyle olunca, ona hem vermek, hemde birde geri almak lazim degilmi yani, kondensatarorda ayni sistem üzere calişir, yani öyle olunca bunlar eski motor sistmeleridir, yani öyle olunca, bazi eski kafa insanlarin beyin sistemide böyle calişir, yani ona önce ögreteceksin, sonra soracaksin, o da sadece ögrendigini söyler, yani papagan gibi sadece ezberci, kafasini o konuda yürütemez, sadece ezberci, sor o ezberin manasinida bilmez, ayni şimdi namaz kilipda kulhu fatiha okuyupda, kulhu de ne diyor, elhamda ne diyor bilmiyen  müslümanlar gibi. yani 

[attachment=52794]

ve birde eger bir insan yaratilirken, "Ram" kücük ise, onun ram ini yükseltebilecegin, sadece belli bir miktar var, yani ondan fazlada artiramazsin, AKIL  artarmi? evet artar, amma belli mikdar, yani Allah, alak sureside, "Ek-ram dan oku" diyor yani ram dan ana karttan oku,  ve ram gecici bellek demekdir, yani bakdin o an bir olay gördün, düsündün, ve kafan o konuya sardi, ve bir fikir oluşdu, bilgiler oluşdu. sonra başka bir olay ve başka birşey gördün, oradan gecdin, bu sefer ram da sadece o konu ile bilgiler var, dün başka olaylar ve fikirler vardi, bugün yeni gün, yeni bilgiler, ve dünküler kaybolmadi, eger lazim ise, hafiza kartina kaydedildi. ve hafiza karti ise, fest platte, yada flaş bellek, yada SD kart gibi bazisi intern, bazisi ise dişda cikarilabilir hafiza kartlari. nedir bunlar : mesala Doktorda bir randevun var o randevunu sana doktor  yazdi verdi, ve doktor yazdi bir not kagidina verdi, ve dedi "martin 15 inde yine kontrole gel" ve sen onu unutmamak için her zaman kontrol edip görecegin yere asarsan, onun zamani gelince, hatirlar ve terminine yani randevuna gidersin, yani öyle olunca, yaziya dökülmeyen ilimde, unutulur demiş alimler öyle olunca yine hafizayi kuvvetlendirmek, yada bilgi ögrenmek için, bir yöntemde yazarak, not tutarak calişmakdir, bize eskiden okulda ögretmenlerimiz, yarin şu sayfadan şu sayfaya kadar calişin, ve konunun özetini yazin derdi, celalettin hocam vardi, sosyal ve cografya derslerinde bu yöntemi kullanirdi. yani özetini yazin. önce okuyacaksin, sonra anladigin ve hatirladigin kadarini yazacacaksin ki unutmayasin. ve yani not  tutmak ve yazmak, bir yerlere yazmak, yine zamani geldimi usb sticki, yada, sd karti, nasil takip bilgiye ulaşabiliyorsak, o özetledigimiz konuyu, işde gereketigi zaman cikarip, bir defa okuyunca, yine hatirlayacagizdir, yani ezberleme ve ögrenme yöntemelerinden biride, yazmak not tutmakdir, yani extern festplatteye, yada flaş belleke, yada sd karta, yada cd veya DVD ye yazdidirmak gibi.

[attachment=52795]

Ve yine senin meslegin ve egitimin, ve bilgilerin, ve sevdigin alanlarda, bilgilerini güncelle, yeni neler olmuş, o konuda araştir ögren, ve güncel tut, ve gerici olma, her an yenliklere ve yeni bilgilere acik ol.
ve Hz Ali veya Hz Ömer demiş ki :
"onlar bizi görselerdi deli derlerdi, biz onlari görsek, kafir der boyunlarini vururduk."

yani eskide gecmişde  kalma, eskilerin bildigi, o zaman icindi,  mesela ashabdan bir misal ve örnek : Ashabdan genc birisi sokakdan gecerken, bir bayani banyo ederken ciplak yerlerini görmüş, ve istek ve şehvetle, o an o na bakmiş, sonra ise helak oldugunu söyliyerek muhammede gelmiş, Allah beni affedermi demiş sormuş. ve zina ise haram, ha bu göz zinasi olmuş, yada bugünün tabiri ile röntgencilik, yani sapiklik, ve hoş görülmeyen bir hal, ha bu bu bizatihi zina olsun, yasak ve kerih görülen amel. amma bu gün, herkesin evinde, internet veya televizyonunda, mayolu bayanlar seyrediliyor, dünkü o ashabin halini düşün, ve bugünkü muhammed ümmetinin halini düşün, öyle olunca onlara bu günküleri ve telvizyonlari interneti göstersek, bunlar kafir deyip boynumuzu vurmaya kalkarlar, biz ise onlarin Allah kitap peygamber diye, fakir fukara, bicare yaşamlarina baksak, bunlar  deli derdik degilmi, o günler dündü, dünde kalamayiz bugün böyle azizim. kim bu gün internetinden vazegecer kim bilmem instagram face  ve twitsiz durabiliyor, ancak daha tanimayanlar bilmiyenler imkani olmayanlar onlar,
ve yine veda hutbesinde peygamberimiz diyorki

"Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur. "
yani dünde kalma, yarina dogru yürü, bunun icinde her an yeni bilgileri, ara bul ögren, o konuda senin ilmin ve egitimin dogrultusunda yeni neler olmuş  ögren, olaki senin bildiklerin bile, yeni bilgilere göre, yanlişdir. cünkü dün atom en kücük diyen bilim adamlarinin bildigi  bilgi bile artik eski bilgi oldu, atomunda parcalari  oldugu yeni bilgiler keşfoldu. eger sen haala eski bilgi, atom son parcada kalirsan, allaturka olursun azizim, yani bilgi, yine güncelliklelri takip etmekle olur. yoksa sen ayni eski şerkicilarin ve filim yildizlarinin, iş yapamama sebeblerinden biri olan, eskide saplanip kalmaktir, o yüzden muhammed dedi, bilgiyi ileri taşiyin, olaki ilerdeki birisi bunu daha güzel yorumlar ve anlar. dedi işde

"Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur. "
(Hz Muhammed)

yani ögrenme yöntemlerinden biriside, ögrendigini başkalarina anlatmak, ve bilgiyi cogaltmak, ve bilgi cogalinca, sen unutsan, birisi hatirlar, başk bir insanda o bilgi hala saklidir, ve vardir. öyle olunca o ndan duymasan bundan duyarsin o bilgiyi, ve yine unutmamak için ögrendigini şeyi  birilerine hemen anlatmak, onu cogaltmak.  islam bizlere bu yöntem ile ieltildi, buna "Tevatür" denilir. Anlatma ile tekrar etme  ve başkalarina ögretme ile tekrar. Tevatür yani.


Nefsini Kemale erdiren bir kimse, en son halinde, mehdi olabilecek, veya mehdi askeri olabilcek kivama gelince, artik onun tekamül yolunda son hali, artik bilgiyi cebrailden alir, yani "AKLI KÜL" den alir bilgiyi. yani öyle olunca, hafiza ve akil kuvveti, korunmuş kaynakdan alininca, yani hani eski disketler vardi, yada SD kartlardada var, altinda yada yaninda bir dügme var, onu cekince, yani acinca, artik o SD deki yada eski disketteki yaziyi, bir daha takildigi bilgisayarda oynama ve degiştirme imkani yok, yani copyright kilidi, yani öyle olunca, cebraildeki bilgi, onun bilgi aldığı yerdeki bilgi, copyrigt kilidi ile kilitli bilgi, artik onun degiştrilme imkani olmayan bilgi, yani kader tahtasinin arka yüzü, yani kader tahtasi alin ve ön beyin, cebrail ise arka beyin, ve beyincik, yani copyrigtli bölge, artik o yazilim, o insanda asla degişmeyen  mutlak kaderini temsil eder.  belli oranlar sabit şekilde korunmak zorundadir, onlar bozulursa o ahmet se ahmet olmakdan fatma ysa fatma olmakdan cikar, onlar onun temel degişmeyen ve degişmeyecek kadar ve özellikleridir,  mutlak kaderinde yazili oldugu yer, oraya ancak ve ancak, mesela : Allah in ibrahimi ateşden kurtarip, ateşe" serin ol " dedigi yer olan,  ilahi müdahele dişinda, müdaleye izin verilmeyen korunmuş yazilim, artik onun secimlerinin ve tercihlerinin meyva verdiği yerdeki yazilim, ve AKLI KÜL, Akli Küle  ulaşan için, artik her an vahiy vardir, artik o cebrailden vahiy alir, yani  vahiy sedece kuran ve incil gibi bir din ve ahkami degil, her amelinde dogruyu yapabilmen için, sana yol gösterecek olan ilim ve bilgidir, ve  marifet makamidir. insan icad edecegi bir icadin planinida, ordaki merkezden alir.  Her ayri  kimsenin fitarinda yazili ve sakli olan bilgiye ermek demek, marifet demek, ve marifet ehli bir kimsenin, hic kimsenin bilmedigi bir bilgisi ve SIRRI vardir, mesala adam motor icad etmiş, ona motorun bütün ahkami yolu yolagi ögretildi, bu bin sene sonrayada gelsek ayni yolun farkli eteplarda işletilmesi ile, yoksa ana yol belli, yani alti ana yön gibi, ve 12 ara yön gibi


Rabbim Mehdi askerine istikamet versin, istikamet nedir, yönlerden bir yönüde onlara versin,  yani mehdinin, ya saginda, ya solunda, yada önünde, yada ardinda, yada ,..... durmak ve onun emrine SIKI SIKI baglanmak, ölümde olsa sonunda, emirden cikmamak nasip eylesin. gafletten ve gafileerden onlari uzak eylesin


--oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne,
Amiyn.
Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve

etûbu ileyk.

--OoO--


Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 11 Şubat 2018 Pazar

Original Kar © glan


Etiketler : Tekamülde, Kemal Yolculuğunda, Zikirin Önemi ,(Kar©glanin 11 Şubat 2018  Vaazi),hertz,kilohertz,megahertz,frekans,kalp frekansi,kalbin allah demsi,zikir,zikrin önemi,letafi zikri,kalp zikri,cinler,sufli cinler,melekler,melek grublari,meleklerin sesini duymak,cinlerin sesini duymak,yardım,vahiy,ilham,nefsi levvame,nefsi mülhime,nefsi mutmainne,nefsi raziye,nefsi marziye,nefsi safiye,nefsi kamil nefsi kamile,kemaline ermiş,çakra merkezleri,çakra renkleri,letaif renkleri,mide cakrasi,kalp cakrasi,ruh cakrasi,sir,hafa,ahfa,akli kül,cebrail,peygamber,din,vaaz,sohbet,dini vaaz,dini sohbet,dini nasihatler,not tutmak,tevatür nedir,termin,randevu,doktor randevusu,ezber yapma,papagan,kondensatar,cikarilabilir hafiza kartlari,sd kart,flash diks,festpalette,hafize,levhi mahfuz,mehdi,turuncu,hormon kelebegi,safra kesesi,akciger cakrasi,karaciger cakrasi,esmalarin ebced degleri,Levhi mahfuz,ana kart,ram,gecici bellek,bilgisayar,gecici hafiza,En-Nezafetü minel iman, Temizlik imandandır,esmalarin sayisal degerleri,esmaül hüsnain frekanslari,Unutkanlığa sebep olan şeyler,Unutkanlık, Yapan Şeyle, Hafızayı, Kuvvetlendiren Şeyler, Hafızayı Kuvvetlendiren Dualar, Hafıza,Mezar taşı okumak unutkanlık yaparmı ?,Akarsuya işemek unutkanlık yaparmı ?,yeşil ve ekşi elme yemek unutkanlık yaparmı ?,Banyoda işemek unutkanlık yaparmı ?,prono filimlere bakmak unutkanlık yaparmı ?, ferc uzvuna bakmak unutkanlık yaparmı ?,sex filimlerine bakmak unutkanlık yaparmı ?,cinsel filimlere bakmak unutkanlık yaparmı ?, erotik filimlere ve resimlere bakmak unutkanlık yaparmı ?,gölgelige agac altina işemek unutkanlık yaparmı ?,avret mahlline bakmamak,başkasinin cinsel oragina bakmamak,

Print this item