Firdevs ne demektir? Adn cenneti ile Firdevs cenneti arasındaki fark nedir?
Soru Detayı
- Firdevs ne demektir, kelimenin kaynağı nedir, ayet ve hadislerde nasıl geçer?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Firdevs, sözlükte, içinde her türlü ağacın, özellikle üzüm bağlarının bulunduğu büyük bahçe anlamına gelir. Çoğulu ferâdîsdir.
Firdevs, edebiyatta, üzüm ve asmaların çoğunlukta olduğu sık ağaçlarla kaplı yemyeşil bahçeleri ifade için kullanılmıştır.
İslâmî kaynaklarda firdevs kelimesinin menşei hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Arapça kökenli olduğu iddia edildiği gibi Grekçe veya Farsça’dan geldiği de söylenmektedir.
Firdevsin sadece Şam yöresinde “bahçe” anlamında kullanıldığı, dolayısıyla Arapça’ya sonradan girdiği görüşüne karşılık, şair Hassan b. Sâbit’in bir beytinde geçen “cinân mine’l-firdevs” ifadesi (Dîvân, s. 339) delil gösterilerek, Arapların eskiden beri bu kelimeye âşina olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca Arapça’da aynı kökten gelen “çardaklanmış” anlamında müferdes kelimesinin bulunması, kaynağı yabancı da olsa firdevsin Arapça’da yerleşmiş bir kelime olduğunu gösterir.
Firdevs kaynaklarda Yemâme ve Şam yöresindeki bazı yerlerin özel adı olarak da geçmektedir. (Lisânü’l-ʿArab, “frds” md.; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 144-145)
Fahreddin er-Râzî firdevsin Habeşçe bir kelime olduğunu kaydederken (Mefâtîḥü’l-ġayb, XXIII, 82) Süryânîce’den geldiğini kabul edenler de vardır. (İbn Habîb es-Sülemî, s. 21)
Firdevs Kur’an’da biri “cennâtü’l-firdevs” (Kehf 18/107), diğeri sadece “firdevs” (Mü’minûn 23/11) şeklinde olmak üzere iki yerde geçer.
Bu ayetlerde iman edip iyi davranışlarda bulunanların firdevs cennetlerine girecekleri, namazlarında huşû gösterip boş şeylerden yüz çeviren, zekâtlarını veren, iffetlerini koruyan, emanete ve verdikleri söze riayet edenlerle namazlarını sürekli kılanların burayı hak edecekleri bildirilmiştir.
Firdevs kelimesi, Hz. Peygamber Efendimize (asm) nisbet edilen ve cennetten söz eden çeşitli hadislerde de geçmektedir.
Bu hadislerde belirtildiğine göre firdevs:
Cennetin ortası, en yüksek ve en değerli bölgesi olup arşın altındadır. Aynı zamanda cennet ırmaklarının fışkırdığı bir bölge olan firdevs cennetleri dört tanedir; ikisinde kullanılan eşya ve süslemeler altından, diğerlerinde ise gümüştendir.
Yine ilgili hadislerde Hz. Peygamber (asm) ashabına Allah’tan firdevs cennetlerini istemelerini tavsiye etmiş ve oğlu şehid düşen Ümmü Hârise’ye onun firdevs cennetlerinin en değerlisine girdiğini müjdelemiştir. (Buhârî, Tevḥîd, 22, Cihâd, 4, 14, Meġāzî, 9; Müsned, II, 335; III, 124, 197, 210; IV, 416; V, 241, 316; Tirmizî, Sıfatü’l-cenne, 4; İbn Mâce, Zühd, 39; Dârimî, Riḳāḳ, 101)
Resûl-i Ekrem vefat edince kızı Fâtıma’nın, “Mekânı firdevs cenneti olan babacığım.” diyerek ağladığı hadis kaynaklarında belirtilir. (Müsned, III, 197; Buhârî, “Meġāzî”, 83)
İbn Kayyim el-Cevziyye’nin mevkuf olarak naklettiği bir rivayette ise firdevsin bizzat ilâhî kudret eliyle yaratılan varlıklardan biri olduğu kaydedilir. (Ḥâdi’l-ervâḥ, s. 90)
Muhyiddin İbnü’l-Arabî de cennet mevkileri arasında yaptığı sıralamada firdevsi adn cennetinden sonra ikinci sıraya koyar. (bk. Şa‘rânî, s. 170, 176)
İslam alimlerinin naslarda zikredilen bilgilere ve sahabe yorumlarına dayanarak firdevs hakkında yaptıkları açıklamaları iki noktada toplamak mümkündür:
Birincisi: Firdevs kelimesi, cennetin tamamını ifade eden bir isimdir. Zira müzekker bir kelime olduğu halde Kur’an’da firdevs karşılığında müennes zamiri kullanılmıştır. (Müminûn 23/11) Bu durum onun cennet kelimesinin yerine kullanıldığını gösterir.
Ayrıca Müminun suresinin baş tarafında namaz kılan, zekât veren, iffetlerini koruyan ve emanete riayet eden müminlerin firdevse vâris olup orada ebediyen kalacakları belirtilmiş, Mearic sûresinde ise (70/22-35) bu vasıflara sahip olanların cennetlerde ağırlanacakları ifade edilmiştir. Bu ayetler de firdevsin cennetin bütününü ifade ettiğini ortaya koyar. (Kurtubî, s. 525)
İkincisi: Firdevs cennetin ortasını, en yüksek ve en değerli bölgesini teşkil eden kısımlarının adı olup burada peygamberlerle veliler kalacaktır. Zira hadislerde dört firdevs cennetinin bulunduğu bildirilmiş ve özellikle firdevsin cennetin en kıymetli bölgesi olduğu açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca bazı ayetlerde, Rabbinin huzuruna çıkacağını düşünerek ondan korkanlara iki cennetin yanında iki cennet daha verileceği vaad edilmiştir. Bu da cennetin bütün bölgelerinin aynı olmadığına, yapılan amellere göre farklı derecelerinin bulunduğuna ve firdevsin de onun en değerli mevkiini teşkil ettiğine bir delildir. (Hakîm et-Tirmizî, s. 129; Kurtubî, s. 518)
Çeşitli naslardan çıkarılabilecek sonuçlara göre, ahiret saadetine kavuşacak müminlerin hepsinin hak ettiği mükafat aynı olmadığı gibi, ebedî hayatlarını sürdürecekleri cennetler de nitelik bakımından eşit değildir.
Adn cenneti ile Firdevs cenneti arasındaki fark nedir?
Soru Detayı
- Adn cennetine kimler girer, Firdevs cennetine kimler?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Hangi cennete hangi şahısların ve şahsiyetlerin gireceğini söyleyecek durumda değiliz. Bunu ancak Allah bilir.
Kur’an’da yaklaşık 170 defa tekil veya çoğul olarak cennetten söz edildiği halde, Firdevs cennetinden iki defa, Adn cennetinden ise on bir defa bahsedilmiştir. Bu da gösteriyor ki, Kur’an’da mükâfat yeri olarak nazara verilen “sekiz adet” cennettir. Bunların hepsi de çok güzeldir.
“Allah mümin erkeklere de mümin kadınlara da ebedî kalmak üzere girecekleri, içinden ırmaklar akan cennetler vaad etti. Hem Adn cennetlerinde hoş hoş konaklar! Hepsinden âlâsı ise Allah’ın kendilerinden razı olmasıdır. İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur.” (Tevbe, 9/72)
mealindeki ayette, genel cennetlerle Adn cennetlerinin aynı kategoride sayılması, cennete gidenlerin ayırıcı vasıflarına değinilmeden ifade edilmesi, bu söylediklerimizin kanıtıdır.
Adn cennetine girenlerin vasıfları belki de en geniş şekliyle Rad suresinin 19-24. ayetlerinde yer almıştır. Bu konudaki anahtar kelime “Ulu’l-elbab” (akıllı kimseler)dir. Akıllı kimselerin özellikleri olarak da; “Allah’a verdikleri sözü tutan, emirlerini yerine getiren, O’ndan korkan, kötü hesapla karşılaşmaktan endişe eden, Allah’ın rızasını esas alan, namaz kılan, gizliden ve açıktan Allah yolunda harcayan, kötülüğü iyilikle savmaya çalışan...” kimseler söz konusu edilmiştir.
Görüldüğü gibi, bu özellikler sadece ADN cennetine girenlerin değil, aynı zamanda genel olarak cennete gidenlerin temel özellikleridir.
Firdevs cennetine gidenlerin özellikleri de genel olarak cennete gidenlerin aynı özellikleridir.
“İman edip makbul ve güzel işler yapanlara gelince, onlara da konak olarak Firdevs cennetleri hazırlandı.” (Kehf, 18/107),
mealindeki ayette bu gerçeğe işaret etmektedir.
İkinci kez tekrarlanan Firdevs cennetinin geçtiği yerde (Müminun, 23/1-11) ise, anahtar kelime olarak “iman” esas alınmıştır. Ve iman eden / müminlerin vasıfları da yaklaşık ADN cennetine girenler için kullanılan aynı vasıflardır.
Bu iki ayrı cennetin sakinleri için referans verilen anahtar kelimeler ve vasıflar dikkate değerdir. ADN cenneti için “Akıl”, Firdevs cenneti için “İman”ın zikredilmesi, akıl-iman ilişkisine de ışık tutmaktadır. Demek ki gerçekten akl-ı selime sahip insanlar mutlaka iman edeceklerdir. Çünkü İslam’da genel olarak bütün davalar, hükümler akla tasdik ettirilmektedir. Bu yüzdendir ki, “Aklı olmayanın dini de olmaz” denilmiştir. Geriye kalan ortak vasıflar ise, “amel-i salih” kavramıyla ifade edilir ki, Allah’ın emirlerine riayet, yasaklarından uzak durmak demektir.
Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bir hadîs-i şerife göre, Allah’ın Rasûlü şöyle buyurmuşlardır:
“Kim Allah'a ve elçisine îmân eder, namazı kılar, zekâtı verir ve ramazânı oruçlu geçirirse; ister Allah yolunda hicret etsin, isterse doğduğu yerde otursun; Allah'ın onu cennete koyması kendisi için bir haktır.”
"Ey Allah'ın Rasûlü, bunu insanlara müjdelemeyelim mi?" diye sordular. Allah Rasûlü şöyle buyurdu:
"Cennette yüz derece vardır ki; Allah Teâlâ bunları Allah yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arasında gökle yer arası kadar mesafe vardır. Allah'tan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyiniz. Muhakkak ki o, cennetin ortası ve en yüksek yeridir. Onun üstü Rahmanın arşıdır ki cennet ırmakları oradan kaynar.” (Buharî, Tavhid, 22; Müslim, İmare, 46).
Hadiste “Allah'tan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyiniz...” ifadesi her mümin için geçerlidir. Herkes isteyebilir ve Allah’ın lütfüyle oraya girebilir.
Hz. Peygamber (a.s.m)’in ümmetine Firdevs cennetini istemelerini salık vermesi ise, ümmetine karşı gösterdiği vefakârlığın bir örneğidir. Ayrıca, Efendimiz (a.s.m) zaten, kendisi dahil hiç kimsenin kendi ameliyle cennete gidemeyeceğini öğretmiştir. Onun cennetin hangi bölümü olursa olsun, ilahî bir lütuf olacağını ders vermiştir.
Kaynaklar:
Lisânü’l-ʿArab, “frds” md.;
Hassân b. Sâbit, Dîvân (nşr. Seyyid Hanefî Haseneyn), Kahire 1983, s. 339;
İbn Habîb es-Sülemî, Vaṣfü’l-firdevs, Beyrut 1987, s. 21;
Taberî, Câmiʿu’l-beyân (Bulak), XVI, 29-30;
Hakîm et-Tirmizî, Nevâdirü’l-uṣûl, İstanbul 1293, s. 129;
Zemahşerî, el-Keşşâf (Kahire), III, 27;
İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, V, 199-200;
Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, XI, 175; XXI, 175; XXIII, 82;
Kurtubî, et-Teẕkire, Kahire 1405/1985, s. 518, 525;
İbn Kayyim el-Cevziyye, Ḥâdi’l-ervâḥ (nşr. Yûsuf Ali Büdeyvî), Beyrut 1411/1991, s. 84-85, 90, 144-145;
İbn Kesîr, en-Nihâye (nşr. Muhammed Ahmed Abdülazîz), Beyrut 1408/1988, II, 270-271;
Şa‘rânî, el-Yevâḳīt ve’l-cevâhir, Kahire 1317 → Beyrut, ts. (Dârü’l-Ma‘rife), s. 170, 176.
(bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Firdevs md.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Soru Detayı
- Firdevs ne demektir, kelimenin kaynağı nedir, ayet ve hadislerde nasıl geçer?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Firdevs, sözlükte, içinde her türlü ağacın, özellikle üzüm bağlarının bulunduğu büyük bahçe anlamına gelir. Çoğulu ferâdîsdir.
Firdevs, edebiyatta, üzüm ve asmaların çoğunlukta olduğu sık ağaçlarla kaplı yemyeşil bahçeleri ifade için kullanılmıştır.
İslâmî kaynaklarda firdevs kelimesinin menşei hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Arapça kökenli olduğu iddia edildiği gibi Grekçe veya Farsça’dan geldiği de söylenmektedir.
Firdevsin sadece Şam yöresinde “bahçe” anlamında kullanıldığı, dolayısıyla Arapça’ya sonradan girdiği görüşüne karşılık, şair Hassan b. Sâbit’in bir beytinde geçen “cinân mine’l-firdevs” ifadesi (Dîvân, s. 339) delil gösterilerek, Arapların eskiden beri bu kelimeye âşina olduğu belirtilmiştir.
Ayrıca Arapça’da aynı kökten gelen “çardaklanmış” anlamında müferdes kelimesinin bulunması, kaynağı yabancı da olsa firdevsin Arapça’da yerleşmiş bir kelime olduğunu gösterir.
Firdevs kaynaklarda Yemâme ve Şam yöresindeki bazı yerlerin özel adı olarak da geçmektedir. (Lisânü’l-ʿArab, “frds” md.; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 144-145)
Fahreddin er-Râzî firdevsin Habeşçe bir kelime olduğunu kaydederken (Mefâtîḥü’l-ġayb, XXIII, 82) Süryânîce’den geldiğini kabul edenler de vardır. (İbn Habîb es-Sülemî, s. 21)
Firdevs Kur’an’da biri “cennâtü’l-firdevs” (Kehf 18/107), diğeri sadece “firdevs” (Mü’minûn 23/11) şeklinde olmak üzere iki yerde geçer.
Bu ayetlerde iman edip iyi davranışlarda bulunanların firdevs cennetlerine girecekleri, namazlarında huşû gösterip boş şeylerden yüz çeviren, zekâtlarını veren, iffetlerini koruyan, emanete ve verdikleri söze riayet edenlerle namazlarını sürekli kılanların burayı hak edecekleri bildirilmiştir.
Firdevs kelimesi, Hz. Peygamber Efendimize (asm) nisbet edilen ve cennetten söz eden çeşitli hadislerde de geçmektedir.
Bu hadislerde belirtildiğine göre firdevs:
Cennetin ortası, en yüksek ve en değerli bölgesi olup arşın altındadır. Aynı zamanda cennet ırmaklarının fışkırdığı bir bölge olan firdevs cennetleri dört tanedir; ikisinde kullanılan eşya ve süslemeler altından, diğerlerinde ise gümüştendir.
Yine ilgili hadislerde Hz. Peygamber (asm) ashabına Allah’tan firdevs cennetlerini istemelerini tavsiye etmiş ve oğlu şehid düşen Ümmü Hârise’ye onun firdevs cennetlerinin en değerlisine girdiğini müjdelemiştir. (Buhârî, Tevḥîd, 22, Cihâd, 4, 14, Meġāzî, 9; Müsned, II, 335; III, 124, 197, 210; IV, 416; V, 241, 316; Tirmizî, Sıfatü’l-cenne, 4; İbn Mâce, Zühd, 39; Dârimî, Riḳāḳ, 101)
Resûl-i Ekrem vefat edince kızı Fâtıma’nın, “Mekânı firdevs cenneti olan babacığım.” diyerek ağladığı hadis kaynaklarında belirtilir. (Müsned, III, 197; Buhârî, “Meġāzî”, 83)
İbn Kayyim el-Cevziyye’nin mevkuf olarak naklettiği bir rivayette ise firdevsin bizzat ilâhî kudret eliyle yaratılan varlıklardan biri olduğu kaydedilir. (Ḥâdi’l-ervâḥ, s. 90)
Muhyiddin İbnü’l-Arabî de cennet mevkileri arasında yaptığı sıralamada firdevsi adn cennetinden sonra ikinci sıraya koyar. (bk. Şa‘rânî, s. 170, 176)
İslam alimlerinin naslarda zikredilen bilgilere ve sahabe yorumlarına dayanarak firdevs hakkında yaptıkları açıklamaları iki noktada toplamak mümkündür:
Birincisi: Firdevs kelimesi, cennetin tamamını ifade eden bir isimdir. Zira müzekker bir kelime olduğu halde Kur’an’da firdevs karşılığında müennes zamiri kullanılmıştır. (Müminûn 23/11) Bu durum onun cennet kelimesinin yerine kullanıldığını gösterir.
Ayrıca Müminun suresinin baş tarafında namaz kılan, zekât veren, iffetlerini koruyan ve emanete riayet eden müminlerin firdevse vâris olup orada ebediyen kalacakları belirtilmiş, Mearic sûresinde ise (70/22-35) bu vasıflara sahip olanların cennetlerde ağırlanacakları ifade edilmiştir. Bu ayetler de firdevsin cennetin bütününü ifade ettiğini ortaya koyar. (Kurtubî, s. 525)
İkincisi: Firdevs cennetin ortasını, en yüksek ve en değerli bölgesini teşkil eden kısımlarının adı olup burada peygamberlerle veliler kalacaktır. Zira hadislerde dört firdevs cennetinin bulunduğu bildirilmiş ve özellikle firdevsin cennetin en kıymetli bölgesi olduğu açıkça belirtilmiştir.
Ayrıca bazı ayetlerde, Rabbinin huzuruna çıkacağını düşünerek ondan korkanlara iki cennetin yanında iki cennet daha verileceği vaad edilmiştir. Bu da cennetin bütün bölgelerinin aynı olmadığına, yapılan amellere göre farklı derecelerinin bulunduğuna ve firdevsin de onun en değerli mevkiini teşkil ettiğine bir delildir. (Hakîm et-Tirmizî, s. 129; Kurtubî, s. 518)
Çeşitli naslardan çıkarılabilecek sonuçlara göre, ahiret saadetine kavuşacak müminlerin hepsinin hak ettiği mükafat aynı olmadığı gibi, ebedî hayatlarını sürdürecekleri cennetler de nitelik bakımından eşit değildir.
Adn cenneti ile Firdevs cenneti arasındaki fark nedir?
Soru Detayı
- Adn cennetine kimler girer, Firdevs cennetine kimler?
Cevap
Değerli kardeşimiz,
Hangi cennete hangi şahısların ve şahsiyetlerin gireceğini söyleyecek durumda değiliz. Bunu ancak Allah bilir.
Kur’an’da yaklaşık 170 defa tekil veya çoğul olarak cennetten söz edildiği halde, Firdevs cennetinden iki defa, Adn cennetinden ise on bir defa bahsedilmiştir. Bu da gösteriyor ki, Kur’an’da mükâfat yeri olarak nazara verilen “sekiz adet” cennettir. Bunların hepsi de çok güzeldir.
“Allah mümin erkeklere de mümin kadınlara da ebedî kalmak üzere girecekleri, içinden ırmaklar akan cennetler vaad etti. Hem Adn cennetlerinde hoş hoş konaklar! Hepsinden âlâsı ise Allah’ın kendilerinden razı olmasıdır. İşte en büyük mutluluk, en büyük başarı budur.” (Tevbe, 9/72)
mealindeki ayette, genel cennetlerle Adn cennetlerinin aynı kategoride sayılması, cennete gidenlerin ayırıcı vasıflarına değinilmeden ifade edilmesi, bu söylediklerimizin kanıtıdır.
Adn cennetine girenlerin vasıfları belki de en geniş şekliyle Rad suresinin 19-24. ayetlerinde yer almıştır. Bu konudaki anahtar kelime “Ulu’l-elbab” (akıllı kimseler)dir. Akıllı kimselerin özellikleri olarak da; “Allah’a verdikleri sözü tutan, emirlerini yerine getiren, O’ndan korkan, kötü hesapla karşılaşmaktan endişe eden, Allah’ın rızasını esas alan, namaz kılan, gizliden ve açıktan Allah yolunda harcayan, kötülüğü iyilikle savmaya çalışan...” kimseler söz konusu edilmiştir.
Görüldüğü gibi, bu özellikler sadece ADN cennetine girenlerin değil, aynı zamanda genel olarak cennete gidenlerin temel özellikleridir.
Firdevs cennetine gidenlerin özellikleri de genel olarak cennete gidenlerin aynı özellikleridir.
“İman edip makbul ve güzel işler yapanlara gelince, onlara da konak olarak Firdevs cennetleri hazırlandı.” (Kehf, 18/107),
mealindeki ayette bu gerçeğe işaret etmektedir.
İkinci kez tekrarlanan Firdevs cennetinin geçtiği yerde (Müminun, 23/1-11) ise, anahtar kelime olarak “iman” esas alınmıştır. Ve iman eden / müminlerin vasıfları da yaklaşık ADN cennetine girenler için kullanılan aynı vasıflardır.
Bu iki ayrı cennetin sakinleri için referans verilen anahtar kelimeler ve vasıflar dikkate değerdir. ADN cenneti için “Akıl”, Firdevs cenneti için “İman”ın zikredilmesi, akıl-iman ilişkisine de ışık tutmaktadır. Demek ki gerçekten akl-ı selime sahip insanlar mutlaka iman edeceklerdir. Çünkü İslam’da genel olarak bütün davalar, hükümler akla tasdik ettirilmektedir. Bu yüzdendir ki, “Aklı olmayanın dini de olmaz” denilmiştir. Geriye kalan ortak vasıflar ise, “amel-i salih” kavramıyla ifade edilir ki, Allah’ın emirlerine riayet, yasaklarından uzak durmak demektir.
Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bir hadîs-i şerife göre, Allah’ın Rasûlü şöyle buyurmuşlardır:
“Kim Allah'a ve elçisine îmân eder, namazı kılar, zekâtı verir ve ramazânı oruçlu geçirirse; ister Allah yolunda hicret etsin, isterse doğduğu yerde otursun; Allah'ın onu cennete koyması kendisi için bir haktır.”
"Ey Allah'ın Rasûlü, bunu insanlara müjdelemeyelim mi?" diye sordular. Allah Rasûlü şöyle buyurdu:
"Cennette yüz derece vardır ki; Allah Teâlâ bunları Allah yolunda cihad edenler için hazırlamıştır. Her iki derece arasında gökle yer arası kadar mesafe vardır. Allah'tan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyiniz. Muhakkak ki o, cennetin ortası ve en yüksek yeridir. Onun üstü Rahmanın arşıdır ki cennet ırmakları oradan kaynar.” (Buharî, Tavhid, 22; Müslim, İmare, 46).
Hadiste “Allah'tan istediğiniz zaman Firdevs'i isteyiniz...” ifadesi her mümin için geçerlidir. Herkes isteyebilir ve Allah’ın lütfüyle oraya girebilir.
Hz. Peygamber (a.s.m)’in ümmetine Firdevs cennetini istemelerini salık vermesi ise, ümmetine karşı gösterdiği vefakârlığın bir örneğidir. Ayrıca, Efendimiz (a.s.m) zaten, kendisi dahil hiç kimsenin kendi ameliyle cennete gidemeyeceğini öğretmiştir. Onun cennetin hangi bölümü olursa olsun, ilahî bir lütuf olacağını ders vermiştir.
Kaynaklar:
Lisânü’l-ʿArab, “frds” md.;
Hassân b. Sâbit, Dîvân (nşr. Seyyid Hanefî Haseneyn), Kahire 1983, s. 339;
İbn Habîb es-Sülemî, Vaṣfü’l-firdevs, Beyrut 1987, s. 21;
Taberî, Câmiʿu’l-beyân (Bulak), XVI, 29-30;
Hakîm et-Tirmizî, Nevâdirü’l-uṣûl, İstanbul 1293, s. 129;
Zemahşerî, el-Keşşâf (Kahire), III, 27;
İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, V, 199-200;
Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, XI, 175; XXI, 175; XXIII, 82;
Kurtubî, et-Teẕkire, Kahire 1405/1985, s. 518, 525;
İbn Kayyim el-Cevziyye, Ḥâdi’l-ervâḥ (nşr. Yûsuf Ali Büdeyvî), Beyrut 1411/1991, s. 84-85, 90, 144-145;
İbn Kesîr, en-Nihâye (nşr. Muhammed Ahmed Abdülazîz), Beyrut 1408/1988, II, 270-271;
Şa‘rânî, el-Yevâḳīt ve’l-cevâhir, Kahire 1317 → Beyrut, ts. (Dârü’l-Ma‘rife), s. 170, 176.
(bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Firdevs md.)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet