08-01-2018, 02:11 AM
1010- Dut yaprağı açtı, soyun; döktü giyin.
Dut ağacı yapraklanınca soğuklar geçmis olur; kısın giyilen kalın giysiler çıkarılmalıdır. Dut
ağacı yaprağını döktüğü zaman soğuklar baslamıs olur; kıs giysilerini giyinmek gerektir.
1011- Duvarın beri yüzü beri, öte yüzü öte.
Hısımlar, dostlar, ne denli yakın yerde otururlarsa otursunlar, birbirlerinin özel yasantısını
bilmezler ve buna karısmazlar.
1012- Duvarı nem, insanı gam yıkar.
Bkz. Demir nemden, insan gamdan çürür.
1013- Duvarın kulağı var, gözünü de unutma.
Sır olarak söylenen söz, gizli yapılan is, dört duvar arasında kalmaz. Gizli söz duyulur, gizli
is de görülmüs gibi yayılır.
1014- Düğün asıyla dost ağırlanmaz.
Ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlanmasında, bir özveride bulunulmasındadır. Onun için
orta malı, gerçek ikram konusu olmaz.
1015- Düğünde Fatmacığı kim bilir?
Onun gibi pek çok kisinin katıldığı bir toplulukta, kendisine önem verileceğini sanan
kimsenin adı bile anılmaz.
1016- Düğün el ile, harman yel ile.
Her is, gereken yardımcıların sağlanmasıyla basrılabilir.
1017- Düğün olur iki kisiye, kaygısı düser deli komsuya.
Akılsız kisi, elalemin eğlence programlarında bir aksama olmasın diye çabalar durur.
1018- Düğünü okuyucu boklar.
Đki taraf arasındaki güzel iliskileri, söz götürüp getiren anlayıssız aracı bozar. Çünkü bir
tarafın iyi niyetle söylediği bir sözü, kendine göre yanlıs yorumlayarak, öbür tarafa kötü biçimde
ulastırır.
1019- Dün öleni dün gömerler.
Bir üzüntüyü sürdürmemeli, unutmaya çalısmalıdır.
1020- Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, kolla kendini, göreyim seni.
Đslerini aksatmadan yürütmek isteyen, aklının gücünden, düsünce ve sağduyusunun
kılavuzluğundan ayrılmamalıdır.
1021- Dünya bir, isin bin.
Bu dünyada insanın düsünemeyeceği, türlü türlü durumlar ortaya çıkar.
1022- Dünya bir yağlı kuyruktur; yiyebilene ask olsun.
Dünyada kazanç yolları çoktur. Đs becerip yararlanabilenleri övgü ile anmak gerekir.
1023- Dünya bol olmus neye yarar, pabuç dar olduktan sonra.
Rahatlık, özgürlük, bolluk bulunan yer, bunlardan yararlanma olanağı bulunmayan kisiler
için bir değer tasımaz.
1024- Dünyada tasasız bas bostan korkuluğunda bulunur.
Bu dünyada tatsız olan canlı bas yoktur. Tasasız bas, ancak bostan korkuluğunda, cansız
olarak, bulunur. Krs. Ağrısız bas mezarda gerek.
1025- Dünya dört (kırk) kulplu bir kazan, bir kulpundan tut da kazan.
Bu dünyada herkes için kazanç yolu vardır. Ancak bunlardan birini izleyip yürümeyi bilmek
gerektir.
1026- Dünya gençten gence, dinçten dince.
Đnsanlar yaslanınca is yapamaz ya da yeniliklere karsı uyum sağlayamaz olurlar. Oysa dünya
isleri her an yenilikler gösterir. Bunları ancak gençler ve güçlüler yürütebilir. Kısacası dünya
gençten gence devredilir.
1027- Dünya iki kapılı handır.
Doğmak iki kapılı hanın bir kapısından içeri girmektir. Orada Tanrı'nın uygun gördüğü
sürece kalınır. Sonra öteki kapıdan çıkılır; yani ölünür.
1428- Dünya malı dünyada kalır.
Đnsan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götürmez. Bu maldan ancak yasadığı sürece
yararlanabilir. Öyle ise gerek kendisi için, gerekse hayırlı isler için para harcamaktan
kaçınmamalıdır.
1029- Dünyanın iki bası (ucu) bir (araya) gelmez.
Đnsan dünya islerinin hepsini istediği gibi yürütemez. Birini yoluna koyar; bu sırada baska
birinin bozuk gittiğini görür. Onu da düzeltir, bu kez daha baskasının düzensizliği belirir. Yani
hepsini bir arada düzenli duruma getiremez ve tam rahatı bulamaz.
1030- Dünyanın ucu uzun(-dur).
Đnsan ne kadar yasayacağını, ileride durumunun ne olacağını, ne gibi olaylarla karsılasacağını
bilmez. Bunun için hep gelecek kaygısı gütmeli, davranıslarında ihtiyatlı olmalı, birçok yeni
olaylarla karsılasacağını unutmamalıdır.
1031- Dünya ölümlü, gün aksamlı.
Hiçbir durum sürekli değildir. Her iyi durumun bir sonu vardır. Zenginler yoksullasabilir; is
basındakiler düsebilir; gençler yaslılar; herkes ölür. Bundan ibret alınmalıdır.
1032- Dünya (Peygamber) Süleyman'a bile kalmamıs.
Đnsan ne denli zengin, ne kadar erkli olursa olsun dünyadan göçüp gidecektir. Egemenliği son
kerteye ulasmıs olanlar dahi ölüme yenilirler. Bunun için dünyaya bel bağlamamalıdır.
1033- Dünya tükenir, yalan tükenmez.
Dünyada hadsiz, hesapsız yalancı vardır. Bunları huylarından vazgeçirmek de olanaksızdır.
Yalan, yeryüzünü öyle sarmıstır ki kıyamet kopsa ona bir sey olmaz.
1034- Dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir.
Birçok kimseler için yıkıma yol açan bir olay, kimi kimseleri ilgilendirmez. Çünkü bunların
yasayısına göre olayda bir olağanüstülük yoktur.
1035- Dünyayı umutla yemisler.
Kisinin bütün yasamı umutla dolu geçer. Umduğu seylerin kimisini ele geçirir, kimisini
geçiremez; ama hiçbir zaman umudunu kesmez.
1036- Düsenin dostu olmaz (hele bir düs de gör).
Zenginle, is basında olanla herkes dostluk kurar. Çünkü ondan çıkarları vardır. Zengin kisi
yoksul düsünce, is basındaki isten ayrılınca, çevresinde o dostlardan kimse kalmaz. Hepsi, eski
dostlarını kötü durumuyla bas basa bırakırlar.
1037- Düsmana (Zeker) (Silah) gerek, ya düsmandan ırak gerek.
Düsmanın hakkından gelebilmek için silah gerektir. Silahınız yoksa düsmandan uzak olunuz;
onunla karsılasmamaya çalısınız.
1038- Düsman düsmana gazel okumaz.
Düsmanınızdan oksayıcı bir davranıs beklemeyiniz. O, size karsı elinden gelen kötülüğü en
sert biçimiyle yapacaktır.
1039- Düsman, düsmanın halinden bilmez.
Savasmakta olan iki düsmandan her ikisinin de zayıf yönleri bulunur. Bir taraf, ötekinin zayıf
yönlerini bilip de saldırısını bu noktalar üzerinde toplasa utkuyu kazanacaktır. Ama bunları
bilmez ki...
1040- Düsmanın karınca ise de hor bakma.
Düsmanın senden ne denli güçsüz olursa olsun, önem vermemezlik etme, tetikte bulun.
Böyle bir düsman, kayıtsızlığından yararlanır; zayıf yanını bulup seni alt edebilir.
1041- Düsmez kalkmaz bir Allah.
Đnsanoğlu zengin iken yoksul düsebilir; sağlık içideyken hastalanabilir; yüksek bir is basında
iken düsebilir... Bunların tersi de olabilir. Gücünü, yüceliğini yitirmeyen tek varlık, Tanrı'dır.
1042- Düstüğün yerden bir avuç toprakla kalk.
Bkz. Düstünse toprağa sarıl.
1043- Düstünse toprağa sarıl.
Mal durumu bozulan kisi, tarıma yönelmekle kalkınabilir. Krs. Düstüğün yerden bir avuç...
1044- Düs uykudan sonra olur (gelir).
Bir isin temeli gerçeklesmelidir ki ona bağlı olan ayrıntılara sıra gelsin.
1045- Düsüne düsüne görmeli isi, sonra pisman olmamalı kisi.
Đnsan, sonunda pisman olacağı bir duruma düsmemek için, giriseceği isin her yönünü iyice
düsünmelidir.
1046- Düt demeye dudak gerek (ister).
Bir isin gerçeklestirilebilmesi, gerekli kosulların, araçların bulunmasına bağlıdır. Bol parası
olmayan kisi güzel bir kösk; bilim, sanat gücü bulunmayan kisi beğenilir bir yapıt ortaya
koyamaz.
:::::::::::::
-E-
1047- Ecele (ölüme) çare bulunmaz.
Çaresiz gibi görünen her güç isin bir çıkar yolu bulunur. Çaresi bulunamayan tek sey
ölümdür.
1048- Ecel geldi cihane, bas ağrısı bahane. (Bahanesiz ölüm olmaz).
Kisi nasıl olsa ölür. Ama her ölüm bir nedene dayanır. Kimi ölümlerin nedeni olarak
gösterilen seyler ölüm sonucunu doğuracak seyler olmaktan uzaktır. Bunlar bahanedir; asıl
neden, kisinin yasama süresinin sona ermis olmasıdır.
1049- Eceli gelen fare kedi tasağı kasır.
Davranısının bu denli ağıra mal olacağını bilmeyen kisi, yasantısını sona erdirecek kimseye
çatar. Krs. Eceli gelen it...
1050- Eceli (ölümü) gelen (yaklasan) it cami (mescit) duvarına (avlusuna) siyer (iser). (Đtin
ölümü gelirse cami duvarına iser.)
Herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığı seyi kötüleyen, bozan kisi, artık bulunduğu yerde
yasayamaz. Krs. Eceli gelen fare, kedi tasağı kasır Dayak isteyen keçi, çobanın değneğine
sürünür Sıçılacak ağız, göte yakın gelir.
1051- Edebi edepsizden öğren.
Edepsizin yaptığı islerin yapılmaması gereken isler olduğunu düsünmekle doğru yolu
bulmus, böylece edebi edepsizden öğrenmis olursunuz.
1052- Eden bulur, inleyen ölür. (Etme bulursun, inleme ölürsün).
Bir durumun nasıl sonuç doğuracaı, isin basında belli olur: Baskasına kötülük edenin basına
kötü isler gelir; inlemekten kendini alamayacak kadar ağır olan hasta ölür.
1053- Eğer ile meğeri evlendirmisler, keske diye bir çocuk doğmus.
Bkz. Olsa ile bulsayı ekmisler, `yel' ile `yuf' bitmis.
1054- Eğilen bas kesilmez.
Kusurunu anlayıp özür dileyen ve büyüklüğünüze sığınan kisi affedilmelidir. Krs. Aman
dileyene kılıç kalkmaz.
1055- Eğreti ata (emanet ata, el atına) binen tez iner.
Geçici olarak baskasının malını ve yetkisini kullanan kisi, çok geçmeden bu mal ve yetkiyi
asıl sahibine bırakacaktır.
1056- Eğretinin canı berk olur.
Đnsanlar, baskasından geçici olarak aldıkları seyi, kendi mallarına gösterdikleri özenle değil
hor kullanırlar; eğreti mal sağlam olurmus gibi.
1057- Eğri otur (oturalım), doğru söyle (konusalım).
Sadece seni ilgilendiren konularda doğru yolda olmamana baskası karısamaz. Durusun,
oturusun, giyinisin, özel islerini yürütüsün beğenilmese bile bunlar senin bileceğin seylerdir.
Ama yalan söylemene göz yumulamaz. Her vakit doğru söylemeli, doğruluktan sasmamalısın.
1058- Eken biçen, konan göçer.
1) Her davranıs, doğal sonucuna varır. Örneğin, emek verip ekin eken ürün alır. Gezmekte
olup da bir yerde konaklayan, kuskusuz oradan baska yere gider.
2) Bkz. Ne ekersen onu biçersin.
1059- Ekici ol, bilici olma.
Çiftçi, isini bilir; gereğini yapar; ama istediği ürünü alabilip alamayacağını bilmez. Çünkü
doğa olaylarının ekin üzerinde ne gibi etkiler yapacağı belli değildir.
1060- Ekincinin karnını yarmıslar; kırk bu yılcık, kırk bıldırcık çıkmıs.
Ekincinin bütün yasamı, geçen yıl söyle olmustuyu düsünmek ve bu yıl sunu bekliyorum
diye umutlanmakla geçer. Krs. Çiftçinin karnını yarmıslar; kırk tane `gelecek yıl' çıkmıs.
1061- Ekmeden biçilmez.
1) Emek harcanmadan verim alınmaz.
2) Kendisine karsı fedakarlik yapmadığın kimseden sana karsı özveride bulunmasını
bekleyemezsin.
1062- Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver. (Yarısını yerse helal olsun).
Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her is uzmanına yaptırılmalıdır. Krs. Ustanın
çekici...
1063- Ekmeğin (çöreğin) büyüğü, hamurun (unun) çoğundan olur.
Verimin bol olması, gerecin bol olmasına bağlıdır.
1064- Ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır.
Sunun bunun kazancına, rızkına engel olanlara bir gün aynı seyi yaparlar.
1065- Ekmekten kasık olur ama her yoğurdun hakkına değil.
Kimi isler iyi niteliktedir. Kullanılan araç elverissiz yetersiz de olsa kolaylıkla yürütülebilir.
Ama her is elverissiz araçla yürütülemez.
1066- Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını.
Bir girisimden iyi sonuç almak isteyen, temeli sağlam kurmalıdır. Nitekim ekilen tohum
güzel olursa çıkan ekin de güzel, güçlü, bol olur.
1067- El, adamı cömert der maldan eder, yiğit der candan eder.
Bkz. Cömert der, maldan ederler...
1068- El ağzına bakan, karısını tez bosar. (Ele uyan esini bosar.)
Kisi, özel yasamı ile ilgili önemli konularda baskasının düsüncesiyle değil, kendi
düsüncesiyle ve kendi durumunu düsünerek karar vermelidir. Baskasının sözüne uyarsa, özel
hayatının düzeni bozulabilir.
1069- El atına binen tez iner.
Bkz. Eğreti ata binen tez iner.
1070- Elçiye zeval olmaz.
Bir kimsenin sözünü baska bir kimseye iletmekle görevli kisi, bu sözlerden sorumlu değildir.
Sözler kırıcı ise bunda aracının suçu yoktur. Onu cezalandırmak gibi bir davranısta
bulunulmamalıdır.
1071- Elde bulunan beyde bulunmaz. (Beyde bulunmayan elde neler var).
Beyler varlıklıdır, güçlüdür, saygındır... Sanılır ki her sey onlardadır. Ama öyle seyler vardır
ki beyde bulunmaz da halkta bulunur.
1072- Eldeki yara, yarasıza (bende) duvar deliği (gibidir).
Bir kimsenin acı ve sıkıntısı baskasına dert gibi görünmez: Üzüntü içinde olan o değil ki.
Krs. Herkes kendi ölüsü için ağlar, El elin eseğini..., El elin nesine...
1073- Elden gelen geç gelir, onda da karnın aç kalır.
Bkz. Elden gelen övün olmaz; o da vaktinde gelmez.
1074- Elden gelen övün (ülüs) olmaz, o da vaktinde (her vakit) bulunmaz (gelmez).
Bir kimsenin sürekli ihtiyaçları, baskasının yardımıyla tam olarak karsılanamadığı gibi bu
yardım, gerekli olduğu zamanda da yapılmaz. Onun için kisi yalnız kendi kazancına
güvenmelidir.
1075- Elden yiyen börkmüs, keseden yiyen çökmüs.
Çalısıp kazanan kisi yokluk yüzü görmez. Hep hazırdan yiyen, çok geçmeden yoksulluğa
düser.
1076- El elden kalmaz, dil dilden kalmaz.
Bir kisi baskasına vurursa, o da kendisine vurur. Bir kisi baskasına kötü söz söylerse o da
kendisine söyler. Saldıranın eli, dili var da saldırılanın yok mu?
1077- El elden üstündür (ta arsa kadar) (arsa çıkıncaya, varıncaya kadar).
Bir konuda çok ileri durumu bulunan kisi, o konunun son kertesine ulasmıs değildir.
Kendisinden ileri ve derece derece birbirinden yüksek birçok kimseler daha vardır.
1078- El el için ağlamaz; basına kara bağlamaz.
Herkes, derdinin çaresini baskasından beklememeli; kendisi bulmalıdır. Elin adamı,
derdinize sizin gibi yanmaz.
1079- El el ile, değirmen yel ile.
Đnsanlar bir araya gelmeden yasayamazlar; birbirlerine yardım etmeden basarıya ulasamazlar.
Bu durum, cansızlarda bile görülür: Değirmenin dönebilmesi ve buğdayı öğütebilmesi için
rüzgar ister.
1080- El elin aynasıdır.
Birbirine yabancı kimseler bile birbirinin durum ve davranıslarını dikkatle izlerler; onlar
üzerine doğru bilgi edinirler. Öyle ki kimi zaman kisi, kendi özelliklerini baskalarından öğrenir.
1081- El elin eseğini türkü çağırarak arar.
Bir kimsenin sıkıntısına çare bulacak olan kisi, içinden acı duyarak değil, zevk ve
eğlencesinden geri kalmayarak bu isi yapar. Krs. Eldeki yara, yarasıza duvar deliği.
1082- El elin nesine, gülerek gider yasına.
Bir kimsenin acısı, baskasının umurunda değildir. Bu acı ile ilgilenir görünse bile içinde acı
duymaz; keyfini bozmaz. Krs. Eldeki yara, yarasıza duvar deliği.
1083- El eli (bir eli bir eli) yıkar (yur), iki el (de) yüzü (yıkar, yur).
Bir kisi baska bir kisiye yardım ederse o da bu iyiliğin altında kalmaz; güçlenmis olarak
yardımlara kosar.
1084- El eliyle yılan tutulur. (El eliyle yılan tut, onu da yalan tut).
1) Önemli bir çalısma isteyen is, baskasına ısmarlanmakla yapılamaz. Kisi kendi isini
kendisi yapmalıdır. Baskasının eliyle ancak yılan tutulur.
2) Bir kimse, baskasına yaptıracağı isin tehlikesine ve güçlülüğüne bakmaz, sonuç almak
ister.
1085- El el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz.
Birbirinin üstüne konabilen, birbiriyle birlesebilen birçok seyler vardır. Ancak bir aile üstüne
ikinci bir aile, aynı evde yasayamaz. Krs. Dağ dağ üstüne olur...
1086- Ele uyan esini bosar.
Bkz. El ağzına bakan karısını...
1087- Eli bosa ağa uyur derler; eli doluya ağa buyur derler.
Armağansız gelen kisiye yüz verilmez. Dahası arayıp sorduğu ev büyüğü onun yanına
çıkmaz. Armağanla gelen kisi ise güleryüzle ve saygıyla karsılanır.
1088- El için ağlayan (iki) gözden olur, (yar için dövünen dizden olur).
Baskası için yapılacak özverinin bir sınırı vardır. Bunu asarsanız uğrayacağınız zarar
yanınıza kalır.
1089- El için kuyu kazan, evvela kendi düser. (Kazma kuyuyu kendin düsersin).
Baskasını tuzağa düsürmeye çalısan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi düser. Krs. Kazma
elin kuyusunu...
1090- El için yanma nare (ates), yak çubuğunu safanı (keyfini) ara.
Hiç kimse için üzülüp kendini tehlikeye atma. Keyfine bak, rahatını bozma.
1091- Elifin hecesi var, gündüzün gecesi var.
Kolay ve düzgün baslayan is, hep öyle sürüp gitmez. Güçlükler ve aksaklıklarla birlikte
yürür.
1092- El ile bozgun düzgün.
Toplum içinde yasayan kisi, baskalarını üzen seyleri de, sevindiren seyleri de paylasmalıdır.
Krs. El ile gelen düğün, bayram.
1093- El ile gelen düğün, bayram(-dır).
Bir topluluk içinde yalnız bir kisinin, sırtına yüklenen sıkıntıya, basına gelen yıkıma
katlanması güçtür. Ancak herkese birden gelen sıkıntı ve yıkım hafiflesir. Đnsan yalnız benim
basımda değil, herkes aynı sıkıntı içindedir diye teselli bulur.
1094- Elin ağzı torba değil ki (çekip) büzesin.
Dedikoduya elverisli bir durum ortaya çıkmayagörsün: Halk bunu çesitli yorumlarla
genisletir. Alabildiğine dedikodu yapar. Kimsenin ağzını tutamazsınız.
1095- Elin vergisi, gönülün sevgisi.
Bkz. El vergisi...
1096- El kazanı ile as kaynamaz.
Önemli bir isini, baskasının yardımı ile basaramazsın. Yardım her an durdurulabilir; isin
yarıda kalır.
1097- El kesesinden sultanım, develer olsun kurbanım.
Bir varlıklı adına is gören kisi, bol bol harcamada bulunur.
1098- Elmanın dibi göl, armudun dibi yol (olmalı).
1) Elma ağacı çok su ister. Armut ağacı susuz ve tımarsız yetisir.
2) Dıstan birbirine benzeyen her seye aynı islemi uygulayamazsınız. Her biri özelliğine göre
ayrı bir davranıs ister.
1099- Elmas çamura düsse yine elmas.
Değerli kimse ne denli horlanırsa horlansın, değerinden bir sey eksilmez. Krs. Altın yere
düsmekle pul olmaz.
1100- Elmayı çayıra, armudu bayıra.
Elma fidanını düz ve sulak yere, armut fidanını bayıra, su tutmayan yere dikmeli.
1101- Elmayı havaya at, düsünceye kadar Allah kerim.
Đyi niyetle baslanan isin basan ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağı kestirilemese de olumlu
sonuç alınabileceğine inanmak gerekir.
1102- Elmayı soy da ye, armudu say da ye.
Elma kabuğu soyularak, armut da asırı gidilmeyerek, sayı ile yenilmelidir. Krs. Armudu soy
ye, elmayı say ye.
1103- El mi yaman, bey mi yaman? (el yaman), (Bey mi yaman, el mi yaman?)
Yüzyıllardır örnekleri görülmektedir: Halk mı beye aman dediriyor, bey mi halka? (Değil
halk topluluğu, o topluluk arasından adı sanı bilinmeyen bir kisi bile zorba beyin hakkından
geliyor.)
1104- El (etek) öpmekle ağız (dudak) asınmaz (kirlenmez).
Çok önemli bir is için bir kimseye ricada bulunmak, hatta yalvarmak gerekirse, yapınız.
Bununla hiçbir seyiniz eksilmez.
1105- El (göz) terazi, göz (el) mizan (terazi).
Ağırlık, ya da hacim için her vakit terazi, ölçü kullanmak gerekmez. Elle tartıp ağırlığı, gözle
bakıp hacmi kestirebiliriz.
1106- Elti eltiden kaçar, görümceler bayrak açar.
Eltiler sevismediklerinden birbirlerinden uzak dururlar. Görümceler ise gelinlerle, avaz avaz
bağırarak kavga ederler.
1107- Elti eltiye es olmaz, arpa unundan as olmaz.
Arpa unundan as olmadığı gibi eltiler de birbirleriyle kaynasıp arkadas olamazlar. Krs. Ortak
gemisi yürümüs, elti gemisi yürümemis.
1108- El üstünde gömlek eskimez.
Eğreti olarak alınan sey, dikkatle korunur; bir süre sonra olduğu gibi geri verilir. Ödünç para
da böyledir. Batmaz, ödenir.
1109- El(-in) vergisi, gönül(-ün) sevgisi.
Bize bir sey verene, armağan edene karsı gönlümüzde sevgi uyanır.
1110- El (bıçak) yarası onulur (geçer), dil yarası onulmaz (geçmez).
Silahla açılan el yarası çabuk iyi olur. Ama kötü sözle açılan dil yarası kolay kolay
kapanmaz.
1111- El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen tası (bozdoğan (Gürz), kantar) sanır.
(El yumruğu yemeyen kendini kahraman sanır).
Baskasının gücü karsısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayamamıs olan kimse, kendi
gücünün herkese boyun eğdireceğini sanır.
1112- Emanet ata binen tez iner.
Bkz. Eğreti ata binen...
1113- Emanete hıyanet olmaz.
Emanet olarak bize bırakılan seyi iyi korumamak, kendi yararımıza kullanıp yıpratmak,
törelerimize ve doğruluk kurallarına aykırıdır.
1114- Emanet eseğin yuları gevsek olur.
Bir kimseye emanet edilen seyin o kimsece iyi korunmadığı her zaman görülen
olaylardandır.
1115- Emanet hayvanın (eseğin) kuskunu (kayıs) (paldımı) yokusta kopar.
1) Bir ziyan gelmesin diye emanetin üzerine titreriz. Ama bu emanet, -sakınılan göze çöp
batması gibi- hiç kusurumuz olmadan, beklenmedik bir hasara uğrar. Söz gelisi, iniste
zora gelen, yokusta gevsek duran kuskun, eğer emanet bir hayvanın kuskunu ise -hiç
beklenmezken- yokusta kopar.
2) Eğreti olarak kullanılmak üzere verilen sey uydurma olur. Hiç umulmadık bir anda
bozulur.
1116- Emek olmadan (emeksiz) yemek olmaz.
Yasayabilmek, harcayabilmek için çalısıp kazanmak gerektir. Krs. Çiğnemeden yutulmaz.
1117- Emmim, dayım hepsinden aldım payım.
Bkz. Amcam, dayım...
1118- Emmim, dayım kesem; elimi soksam yesem.
Bir kimsenin minnetsiz, rahat rahat harcayacağı para, amcasının, dayısının verdiği değil,
kendisinin kazandığı paradır.
1119- En kolay is yemek, çiğnemeden yutulmaz.
Emek çekilmeden yapılabilen is yoktur. Emek çekilmeden yapılıyor gibi görünen yemek
yemek bile çiğneme emeği ile gerçeklesir.
1120- Er ek, geç ek, tava ek.
Tohumu -ekim zamanının ister bası, ister sonu olsun- herhalde nemli toprağa atmalısın.
1121- Er ekmeği er kursağında kalmaz.
Bkz. Er lokması...
1122- Er ekmeği, meydan ekmeği.
Kadın, kocasının kazancını, herkese açık olan sofrada yemek yer gibi yer. Baska yakınlarının
sofrasına bu kadar teklifsiz oturamaz ve onların kazancını bu kadar teklifsiz harcayamaz. Krs.
Baba ekmeği zindan ekmeği...
1123- Erenlerin sağı, solu (belli) olmaz.
Olgun insanlar, sizin doğru bulduğunuz biçimde de, doğru bulmadığınız biçimde de is
yaparlar. Ne türlü davranırlarsa davransınlar, tutumları kendilerine yakısır. Krs. Binicinin sağı
solu olmaz.
1124- Ergene karı (avrat) bosaması kolay(-dır).
Ağır bir durumla karsı karsıya olmayan kimse için ben olsam söyle yaparım, böyle yaparım
demek kolaydır. Dediklerinin yapılabilip yapılamayacağını o durum içinde bulunanlardan
sormalı.
1125- Ergene var ergene, kaygısız gir yorgana.
Bekarken evlenen erkeğin karısı, önce evlilik geçirip yeniden evlenen kisinin karısından daha
mutlu olur.
1126- Ergen gözüyle kız alma, gece gözüyle bez alma.
Evlenmemis kisi bir kız gördü mü hemen gönlünü kaptırıverir; sorusturma yapmadan
evlenmek ister. Bu tutum yanlıstır. Gece karanlığında, kusuru var mı, yok mu, görmeden kumas
almaya benzer. Đnsan hiçbir seyi incelemeden, gözü kapalı almamalıdır.
1127- Er gönülü ibrisim, dolasırsa açılmaz.
Kimseyi incitmeyin. Đncitilmis olan gönül kolay kolay bağıslamaz. Krs. Gönül bir sırça
saraydır. Kırılırsa yapılmaz.
1128- Erim er (yiğidim yiğit) olsun da yerim (durağım) çalı (kaya) gibi olsun.
Kadının kocası, aile sorumluluğunu bilen kisi olsun da isterse barınacak yeri bile olmayan bir
yoksul olsun.
1129- Erine göre bağla basını, tencerene göre kaynat (pisir) asını.
Davranıslarını içinde bulunduğun kosullara uydur. Kocan nasıl istiyorsa öyle giyin, kusan.
Gelirin nasıl yasamanı gerektiriyorsa harcaman da o sınırı asmasın.
1130- Erinenin oğlu kızı olmamıs.
Bkz. Üsenenin...
1131- Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
Kendini bir erkeğe beğendirmek, sevdirmek isteyen kadın, ona güzel yemekler
hazırlamalıdır. Krs. Kalbin yolu mideden geçer.
1132- Erkeğin seytanı kadın (karı). (Kadın erkeğin seytanıdır).
Erkekleri kadınlar yoldan çıkarırlar.
1133- Erkek arslan arslan da disi arslan arslan değil mi?
Güçlülük ve yüreklilik yalnız erkeklere vergi değildir. Kadın da güçlü ve yürekli olabilir.
1134- Erkek koyun kasap dükkanına yakısır.
Miskin erkek, yasamaya layık değildir.
1135- Erkek sel, kadın (avrat) göl.
Ev ekonomisinde kadının görevi çok önemlidir. Erkek, parayı su gibi harcama eğiliminde de
olsa kadın israfa meydan vermemeli, tutumlu olmalı, para biriktirmelidir.
1136- Erken kalkan (çıkan) yol alır, er evlenen döl alır.
Yapacakları ise erken baslayanlar kazançlı olurlar. Krs. Sabahtan karnını doyuran...
1137- Erken kalktım isime, seker kattım asıma.
Đsine sabahleyin erkenden baslayan kimse, basarılar, mutlu sonuçlar elde eder.
1138- Er (vücut) kocar, gönül kocamaz.
Kisi yaslanır, vücudu güçten düser. Ama gönlü taze kalır; sevgisi taskınlığını yitirmez. Krs.
Gönül karımaz.
1139- Er lokması (ekmeği) er kursağında kalmaz.
Bir kimseden iyilik gören kisi mert ise bu iyiliğin altında kalmaz. Kendisi de ona iyilik
yapma çabası gösterir.
1140- Er olan ekmeğini tastan çıkarır.
Azimli kimse, en güç islerle uğrasmaktan yılmaz; para kazanır, geçim yolunu bulur. Krs. Arı
gibi eri olanın dağ kadar yeri olur.
1141- Er oyunu üçe kadar.
Birinci ve ikinci denemede basarılamayan is için üçüncü bir deneme yapmak gerekir. Bu kez
da basarı sağlanamazsa artık o isten vazgeçilmelidir.
1142- Esirgenen (sakınılan) göze çöp batar.
Bkz. Sakınılan göze çöp batar.
1143- Eski diye atma kürkünü; gerek olur bürünürsün bir günü.
Eski esya, deneyimli, yaslı insan, bir tarafa atılıp unutulmamalıdır. Günün birinde onlara da
gerekseme duyulabilir.
1144- Eski dost düsman olmaz, yenisinden vefa gelmez.
Eski dostlar, birçok acı, tatlı günleri birlikte yasamıslardır. Bu anılar, onları sıkı sıkıya
bağlamıstır.
Aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düsman olamazlar. Yeni
dostlar arasında daha böyle sıkı bağlar yoktur. Bu dostluk, güvenilebilecek sağlamlığa
erisememistir.
1145- Eski düsman dost olmaz (olsa da dürüst olmaz). (Đt derisinden post olmaz).
Birçok nedenlerin birbirini izlemesiyle sürüp gelmis olan eski düsmanlık, dostluğa
çevrilemez.
1146- Eski kaçmıs; iğne iplik geri getirmis.
Bir giysi azıcık yırtıldı diye atılmamalı, dikisle yamayla kullanılabilir duruma getirilmelidir.
Bu öğüt, onarılabilen her sey için geçerlidir.
1147- Eskisi olmayanın yenisi olmaz.
Biraz kullanılmıs olan giysi, ya da esya, yenisi gibi is görür. Bunlar eskidi diye elden
çıkarılmamalı, gündelik islerde kullanılmalıdır. Böylece yenileri, gündelik islerde eskitilmekten
kurtarılmıs ve gerekli zamanlarda kullanılmak üzere tertemiz korunmus olur.
1148- Eskiye itibar (rağbet) olsaydı bitpazarına nur yağardı.
Herkes yeni seyleri sever. Eski seylerden kimse hoslanmaz.
1149- Esmere al bağla, karsısına geç ağla.
Esmer insana al renkli giysi hiç yakısmaz.
1150- Esrik devenin çulu eğri gerek.
Herkesin davranısı durumuna uygun olmalıdır. Sözgelisi yoksul kisi, süslü, pahalı elbise
giymeye kalkısmamalı; bilgisi az olan kimse, bilgililer yanında susmalıdır. Kabadayılara da özel
giysileri, davranısları, konusmaları yakısır.
1151- Eseğe altın semer vursalar yine esektir.
Đnsanlık değerinden yoksun kisi, kılık kıyafetle, ünvan ve sandalye ile değer kazanmaz. O
yine bayağı ve düsüktür. Krs. Esek, kulağı kesilmekle... Kalıp kıyafetle adam adam olmaz.
1152- Eseğe (katıra) cilve yap demisler, çifte (tekme) atmıs.
Kaba ve ahmak kisinin hosa gitsin diye söylediği sözler ve yaptığı isler, kaba ve incitici olur.
Krs, Eseğe marifetini göster demisler...
1153- Eseğe kaç gün yol gidersin demisler; onu bizlengiç (nodul) bilir demis.
Tembel kisinin üretebileceği is, kendisini çalıstıranın sıkıstıma tutumuna bağlıdır.
1154- Eseğe marifetini göster demisler, yıkılıp ağnamıs (yatıp yuvarlanmak).
Esek gibi bir kisinin en çok özenerek yaptığı is bile esekçe olur. Krs. Eseğe cilve yap
demisler...
1155- Eseğe rakı içirmisler; çulunu bahsıs vermis.
Rakı içen kisi hem kabadayı olur, hem de ahmaklasır. Kendini beğendirmek için, nesi varsa
suna buna verir. Krs. Sıçana rakı içirmisler...
1156- Eseğe semer yük değil.
Bkz. Koça boynuzu yük değil.
1157- Eseği bağla, isini sağla.
Bkz. Eseğini sağlam bağla...
1158- Eseği dama çıkaran yine kendi indirir.
Ağır ve kötü bir is yapan kisi, bu isi kendisi düzeltmek zorundadır.
1159- Eseği düğüne çağırmıslar, ya odun eksik, ya su demis.
Đsi, gücü baskasına hizmet etmek olan bir kisi, kendisinin ağırlanacağı anlamını tasıyan bir
çağrı alsa söyle düsünür: Bu çağrı, beni ağırlamak için değil, kendilerine hizmet ettirmek içindir.
Böyle düsünmekte haklıdır da.
1160- Eseğin gönlüne kalsa bir bağ maydanozu götürmez.
Bir isin yapılması tembel kisinin gönlüne bırakılırsa o is görülmez. Onun için isveren bu gibi
kisileri sürekli denetimle çalıstırmalıdır.
1161- Eseğini sağlam bağla, sonra Allah'a ısmarla (komsunu hırsız çıkarma). (Eseği bağla,
isini sağla.)
Đsini baskasına, dahası Allah'a emanet etmekle sağlama bağlamıs olmazsın. Onu sağlama
bağlamak için önce sen bütün olanaklarını kullanacaksın; ondan sonra baskasına emanet
edeceksin. Krs. Ne karanlıkta yat, ne kara düs gör.
1162- Eseğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun der, kimi kısa.
Kimseyi ilgilendirmeyen önemsiz bir isini, herkesin düsüncesini bildirmesine meydan
verecek biçimde yapmaya kalkarsan her kafadan bir ses çıkar; hangisine uyacağını sasırırsın.
Böyle isleri kendi kendine karar verip yapmalısın.
1163- Eseğin ölümü köpeğe düğündür.
Kimi zaman bir kisinin uğradığı zarar, baskası için çıkar kaynağı olur.
1164- Eseğin yorulduğu yere han (köy) yapılmaz.
Dinlenme yer ve zamam, tembel kisinin isteğine göre değil, isin gereğine göre ayarlanır.
1165- Eseği sahibinin dediği yere bağla da varsın kurt yesin.
Sana emanet edilen isi, sahibinin isteğine uygun olarak yap. Kötü bir sonuç ortaya çıkarsa
sen sorumlu olmazsın.
1166- Eseği süren (tımarlayan) osuruğuna katlanır.
Kaba bir kimse ile uğrasan, ondan gelecek çirkin, iğrenç karsılığı göze almalıdır.
1167- Eseği yoldan çıkaran sıpanın oynaması.
Çocuklarının düzensiz davranısı, anne babayı da yanlıs yola saptırır.
1168- Esek at olmaz, ciğer et olmaz.
Soysuz kisi soyluluk, bayağı sey yüksek nitelik kazanamaz. Kötü maya, dönüsüp iyi olmaz.
1169- Esek bile bir düstüğü yere (çukura) bir daha düsmez.
En aptal kisi bile uğradığı yıkımdan ders alır. O yıkıma yol açan seylerden artık kendini
korur.
1170- Esek büyümekle tavlabası olmaz.
Yeteneksiz kisi yasça büyümekle önemli islerin basına geçmeye hak kazanmıs olmaz.
1171- Esek çamura çökerse sahibinden gayretlisi olmaz.
Bir kimsenin isi bozulursa, durumunu düzeltmek için yardım edenler bulunur. Ancak en
büyük çabayı kendisi gösterir.
1172- Esek eseği ödünç kasır.
Çıkarcı, baskasına yardım ederken düsünür ki ileride o da kendisine yardım edecektir.
1173- Esek (eskin) (oldukça açık adımlarla yürüyen at.) eve gelmis, yorga yolda kalmıs.
Düzenli ve sürekli çalısan güçsüz kimse, düzensiz ve süreksiz çalısan güçlü kimseden daha
basarılı olur ve daha önce sonuç alır.
1174- Esek hosaftan ne anlar?
Bilgisiz, görgüsüz kimse, ince, güzel seylerin zevkine varamaz; değerini ölçemez.
1175- Esek kocamakla (büyümekle) tavlabası olmaz.
Anlayıssız kisi, ne denli yaslanırsa yaslansın bas olacak bir olgunluğa ulasamaz.
1176- Esek, kalağı kesilmekle küheylan olmaz.
Biçim değistirmekle öz değistirilmis olmaz. Görünüste bir seye benzemek, gerçekte öyle bir
sey olmak demek değildir. Krs. Eseğe altın semer vursalar yine esektir.
1177- Esek küçüktür ama dokuz deveyi yeder.
Bkz. Deve büyüktür ama...
1175- Eskıyanın (zürafanın, ihtiyarın, fukaranın) düskünü, beyaz (hasa) giyer kıs günü.
1) Vaktiyle durumu elverisli olduğundan giyimine
özen gösteren kisi, eski durumunu yitirince mevsime, modaya uymayan seyler giyinir.
2) Vaktiyle toplumda belli bir yeri olan kisi, eski durumunu yitirince herkesin yadırğadığı,
alay ettiği isler yapar.
1179- Eskin eve gelmis, yorga yolda kalmıs.
Bkz. Esek eve gelmis...
1180- Etek öpmekle dudak asınmaz.
Bkz. El öpmekle ağız asınmaz.
1181- Eti ciğer eden de avrat, ciğeri et eden de.
Beceriksiz kadın, pahalı malzemeyi heder eder; becerikli kadın ucuz nesnelerle güzel seyler
yapar. Krs. Kadın var, arpa ununu...
1182- Etin çiği et getirir, ekmeğin çiği dert getirir.
Etin az pisirilmisi daha yararlıdır. Ekmeğin çiği ise zararlı.
1183- Et kanlı gerek, yiğit canlı.
Kebap ve pirzola çok pisirilmemeli, biraz kanlı olmalı; genç dediğin de durgun, hareketsiz
olmamalı, canlı olmalıdır.
1184- Et (balık) kokarsa tuzlanır; ya tuz kokarsa ne yapılır?
Bozulan seyi düzeltecek etken vardır. Ama bu etken bozulmussa artık düzeltmeden umudu
kesmek gerekir.
1185- Etle (kemikle) deri, yemekle diri.
Đnsanın temel yapısı eti (kemiği) ile derisidir. Ama gereken besin alınmadıkça bunlarla
ayakta durulamaz.
1186- Etle tırnak arasına girilmez.
1) Ana baba ile çocuklar ve yakın hısımlar, kimi zaman birbirlerine darılırlar, ancak çok
sürmez barısırlar. Dısarıdan bir kimsenin barıstırmak için aralarına girmesi doğru
değildir.
2) Ana baba ile çocukların ve yakın hısımların aralarını açmaya çalısmak bos bir çabadır.
Krs. Et tırnaktan ayrılmaz.
1187- Etme bulma dünyası.
Bu dünya, kötülük yapanın kötülük gördüğü bir yerdir.
1188- Etme bulursun, inleme (inleye inleye) ölürsün.
Bkz. Eden bulur, inleyen ölür.
1189- Et ne kadar arık olsa ekmek üstünde yarasır.
Bilgili, görgülü kisiye, is basında ve zengin olmasa bile bilgisiz, görgüsüz kisilerin üstünde
bir yer yakısır.
1190- Et ola, it ola.
Çok karlı bir is ortaya çıksın da dört gözle bekleyenler ondan yararlanmaya çalısmasınlar;
olacak sey mi?
1191- Et tırnaktan ayrılmaz.
Çok yakın hısımlar, aralarında ne kadar anlasmazlık çıkarsa çıksın, birbirlerinden
ayrılmazlar. Krs. Etle tırnak arasına girilmez.
1192- Ev alanla evlenene Allah yardım eder.
Bkz. Evlenenle ev alana...
1193- Ev alma, komsu al.
Ev alacak kimse için komsular evden daha önemlidir. Komsular kötü ise, en güzel bir evde
bile rahat oturulamaz.
1194- Eveceğizim evceğizim, saklar benim halceğizim.
Her ailenin baskalarınca bilinmesini istemediği durumları olur. Bunlar ev içinde kalır. Krs.
Herkesin delisi evinde, derdi karnında.
1195- Evdeki hesap (pazara) çarsıya uymaz.
Yapacağımız is için hazırladığımız tasarı, uygulamada düsündüğümüz gibi
gerçeklestirilemez.
1196- Ev dememisler, evran demisler.
Bir ev doymak bilmeyen ejderha gibidir. Bir yandan eksikleri tamamlanır, bir yandan yeni
eksikler ortaya çıkar.
1197- Evden bir ölü çıkacak demisler, herkes hizmetçinin yüzüne bakmıs.
Topluluk içinde birinin tehlikeli bir is yapması gerektiğinde herkes bunu koruyucusu
bulunmayan ve kendisine söz geçirilebilen kisiden bekler.
1198- Evi ev eden avrat (yurdu sen eden devlet).
Bir evin temizliğini, güzelliğini, rahatlığını, ekonomik düzenini sağlayan ve orada mutlu bir
yasayıs havası yaratan kadındır. Nasıl ki yurdun sen ve bayındır olmasını sağlayan devlettir.
1199- Evine göre pisir asını; erine göre bağla basını.
Kisi, davranıslarını sorumluluğunu tasıdığı konuların gereklerine göre ayarlamalıdır.
1200- Evladı (oğlumu) ben doğurdum, ama gönlünü ben doğurmadım.
Đnsanın çocuğu kendisinin bir parçasıdır. Birçok özellikleri onunkine benzer. Yalnız gönlü ve
huyu benzemeyebilir. Bir kimse evladına emredip birçok seyler yaptırır; ancak gönlüne söz
geçiremez.
1201- Evladın var mı, derdin var.
Ana baba, çocuklarını yetistirmek için birçok özverilere, sıkıntılara katlanırlar. Onların
bitmeyen hastalıkları, baska üzüntüleri ana baba için sürekli derttir.
1202- Evlenenle ev alana (yapana,) Allah yardım eder (...yaptıranın Allah yardımcısıdır.)
Evlenmek ve ev yapmak hayırlı islerdir. Herkes evlenene ve ev yapana kolaylık gösterir.
Bunlara dolayısıyla Allah yardım ediyor demektir.
1203- Evli evinde köylü köyünde gerek.
Herkes kendi yerinde ve isinin basında bulunmalıdır. Toplumun düzeni de, kendisinin
rahatlığı da bunu gerektirir.
1204- Evlinin (ev sahibinin) bir evi var, evsizin (kiracının) bin evi var.
Evi olan yalnız kendi evinde oturur. Evi olmayan, kiracı da olsa, seçer seçer, beğendiği evde
oturur.
1205- Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var.
Bkz. Evlinin bir evi var...
1206- Evvel can, sonra canan.
Đnsan, önce kendini, kendi çıkarını düsünür; sonra sevdiğini ve onun çıkarını.
1207- Evvel taam (selam), sonra kelam.
1) Bir konu üzerinde görüsme, yemek zamanına rastlarsa önce yemek yenmeli, sonra
görüsülmelidir. Çünkü aç insan rahat değildir; iyi düsünemez, aklı yemekte kalır.
2) Yemek yerken konusmak doğru değildir. Çünkü insanın ağzından yemek saçılır. Bir de
yemek, konusma yüzünden, sofrada uzun süre kalırsa soğur, tadı kaçar.
:::::::::::::
-F-
1208- Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp.
Yoksul bir aileden olmak ve çalıstığı halde az para kazanmak utanılacak bir sey değildir.
Utanılacak sey, tembellik yüzünden yoksul olmak ve zengin de olsa çalısmamaktır.
1209- Fala inanma, falsız kalma.
Fal inanılacak sey değildir. Ancak kisi oyalanmak, yalan da olsa geleceği üzerine bir seyler
dinlemek ister. Bunu da hos görmek gerekir.
1210- Fare çıktığı deliği bilir.
Bkz. Sıçan çıktığı deliği bilir.
1211- Farz sünneti bastırır.
Çok önemli olan bir isin, daha az önemli olandan önce yapılması gerekir.
1212- Faydasız bas mezara yarasır.
Yasayan kimse bir ise yaramalıdır. Bir ise yaramayan kisi, ölü kisi gibidir.
1213- Fazla (artık) mal göz çıkarmaz.
Fazla mal kisiye zarar vermez. Bundan dolayı elden çıkarılmamalıdır. Simdi gereksemenin
üstünde görülen malın ileride fazla olmadığı anlasılabilir.
1214- Felek, kimine kavun yedirir kimine kelek.
Bu dünyada kimi kisiler mutlu bir yasantı içindedirler. Kimi kisiler ise talihsizdirler; ne denli
çabalasalar istediklerini elde edemezler.
1215- Fırsat her vakit ele geçmez.
Fırsat insanın eline çok seyrek geçer. Onun için çıkan fırsatı kaçırmamak, ondan yararlanmak
gerektir.
1216- Fırsat sakal altından geçer.
Fırsatı yakalamak, kimi kez çok kolaydır. Ancak, yakalayabilmek için zamanını kollamak
gerektir.
1217- Fıs fıstığı kırıp düsman gözü çıkarmalı.
Zengin olmadığınız halde zenginmissiniz gibi davranıslarınızla sizi sevmeyenleri
kıskandırabilirsiniz.
1218- Fısıltı ev yıkar.
Bir toplantıda, kimi kisilerin fısıltı ile konusmaları, güvensizlik havası yaratır; toplantının
dağılmasına yol açar.
1219- Fincancı katırını ürküten sayısız dayak yer.
Eylemiyle bir düzene zarar veren kisi ağır biçimde cezalandırılır.
1220- Fukaranın düskünü, beyaz giyer kıs günü.
Bkz. Eskıyanın düskünü...
1221- Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar.
Talih, yoksula hiç gülmez. Esit sermaye zengine da ha çok, yoksula daha az gelir getirir.
:::::::::::::
-G-
1222- Gafile kelam, nafile kelam.
Gaflet uykusunda olan kisiye söz kar etmez. Böylelerine bos yere söz anlatmaya çalısmayın.
1223- Gailesiz bas, yerin altında.
Bkz. Ağrısız bas mezarda olur.
1224- Gammaz olmasa tilki pazarda gezer.
Gizli, yasa dısı yollarla çıkarını sağlayan kisi, yakayı ele vereceğinden korkmasa bu isleri
açıktan açığa yapar.
1225- Garibe bir selam bin altın değer.
Yabancı yerde tek basına kalan kisiye karsı gösterilecek küçük bir ilgi, bir hal hatır sorma, en
büyük iyilik yerine geçer.
1226- Garip itin kuyruğu bacağı arasında (götünde, kıçına kısık) gerek (olur).
Sığıntı durumunda olan kisi, yabancı bir yerde hiçbir seye karısmamalı, sessiz, kendi halinde
yasamalıdır.
1227- Garip (yabancı) kim, kör o.
Bir yere yeni gelen yabancı, orada satın alınacak seylerin nerede bulunduğunu, kendi
davranıslarında nelere uyması gerektiğini bilmeyen kör gibidir.
1228- Garip (kör) kusun yuvasını Allah yapar.
Garip ve kimsesiz kisileri Allah darda bırakmaz.
1229- Gavura kızıp oruç yenmez.
Baskasının sizi ilgilendirmeyen tutumuna kızarak çok önemli olan ödevinizi yapmamanız
doğru değildir.
1230- Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar.
Kisi, inançları ayrı da olsa, sevismeseler de geçimini sağlayan kimsenin yanlısı olur, ona
hizmet eder.
1231- Gavurun tembeli kesis, Müslümanın tembeli dervis olur.
Hıristiyanlar arasında kesisler, Müslümanlar arasında dervisler tembel kisilerdir. Çünkü bir
köseye çekilip otururlar; sunun bunun verdikleriyle geçinirler.
1232- Gece isi kör isi.
Gece yapılan is, körlerin yaptığı is gibi özensiz olur. Çünkü ısık yetersizliği, isin bütün
incelikleriyle yapılmasına olanak vermez. Bu nedenle islerimizi gündüz yapmayı yeğlemeliyiz.
1233- Geceler gebedir.
Her sabah uyandığımız zaman yeni yeni olaylarla, durumlarla karsılasırız. Krs. Gün
doğmadan neler doğar.
1234- Gece yağar gündüz açar, yıl düzgünlüğü; erkek söyler kadın susar, ev düzgünlüğü.
Gece yağmur yağar, gündüz günes açarsa o yıl uğurlu, bereketli olur. Erkek istedigini söyler
de kadın susarsa o evde dirlik düzenlik olur. Bkz. Gündüz yağar, gece açar...
1235- Geçim dünyası.
1) Bu dünyada insanın düsündüğü en önemli sey, yasayısını sağlayacak yolu bulmaktır.
2) Kisi, herkesle iyi geçinmeye dikkat etmelidir.
1236- Geçmise mazi, yenmise kuzu derler.
Geçmisteki basarıları ya da can sıkıcı olayları anıp övünmek, üzülmek neye yarar? Geçmisi
unutalım da bugünkü ve yarınki durumlara bakalım.
1237- Geç olsun da güç olmasın.
Elde etmek istediğimiz sonuca geç kavusmamızın zararı yok. Yeter ki engeller çıkarak ona
erismeyi güçlestirmesin.
1238- Gel demek kolay ama git demek güçtür.
Bir kimseyi ise almak, bir konuk çağırmak kolaydır. Đnsan bunları severek yapar. Ancak bir
kimsenin isine son vermek, konuğa git demek kolay değildir. Onun için bir kimseye gel demeden
önce uzun uzun düsünmek gerektir.
1239- Gel denilen yere gitmeye ar eyleme; gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme.
Gel dedikleri yere gitmekten utanma, çekinme. Gelme dedikleri yere de gitme. Gidersen yüz
vermezler, yer göstermezler. Krs. Çağrılan yere erinme...
1240- Geldik yüze, çıktık düze.
Kasımın yüzüncü günü (15 Subat) olunca kısın en azgın günleri geride kalır. Mevsim artık
çok sıkıntı vermeden geçer.
1241- Gelene git denilmez.
1) Kendiliğinden sana gelen konuğu kabul etmemek Türk geleneklerine uymaz.
2) Kendiliğinden gelen güzel bir sey geri çevrilmez.
1242- Gelen geçer, konan göçer.
Dünyada hiçbir sey sürekli olarak aynı durumda kalmaz. Özellikle insanlar yerlerini sık sık
değistirirler.
1243- Gelen gidene rahmet okutur. (Gelen gideni aratır).
Beğenmediğimiz ve isten ayrılmasını dilediğimiz bir kisi yerine çoğu zaman öyle birisi gelir
ki, nerede eskisi? O çok iyiydi dedirtir. Krs. Göçtük yurdun kadri...
1244- Gelen gideni aratır.
Bkz. Gelen gidene rahmet okutur.
1245- Gelin altın taht (kürsü) getirmis, çıkmıs (üstüne) kendisi oturmus.
Bir topluluk içerisine giren kimse, yanında götürdüğü esyayı kendisi kullanacaksa bunun
değerli, değersiz olması, kimseyi ilgilendirmez.
1246- Gelin atta buyruk Hak'ta.
Bir gelin güveyinin evine götürülmek üzere ata bindirilir. Ama bakalım oraya ulasacak ve
evlenme gerçeklesecek mi? Yoldayken ölüm gibi, gelini baskasının kaçırması gibi engeller
çıkabilir. Oldu bitti sandığımız her sey bu durumdadır. Kesin sonuca ulasmadan hiçbir seye
gerçeklesti gözüyle bakılmamalı. Krs. Gelini ata bindirmisler...
1247- Geline oyna demisler, yerim dar demis.
Bkz. Oynamasını bilmeyen kız...
1248- Gelin esikte oğlan besikte.
Bir eve gelin gelir gelmez, çocuğu da besikte saymak ve bebek hazırlıklarına baslamak
gerekir.
1249- Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.
Her eve gelin girmeyebilir. Ama her eve ölüm girer.
1250- Gelin halı getirir, serer kendi oturur.
Bkz. Gelin altın taht getirmis, çıkmıs kendisi oturmus.
1251- Gelini ata bindirmisler, ya nasip demis.
1) Nikah kıyılmıs, gelin kocası evine gitmek üzere ata binmis de olsa evlenmenin
gerçeklesmemesi ihtimali vardır.
2) Kesin sonuç alınmadan, hiçbir ise oldu bitti gözüyle bakılmamalıdır. Umulmadık
engeller isi bozabilir.
1252- Gelin olmayan kızın vebali amcası oğlunun boynuna.
Geleneğe göre, amca oğlu, amcası kızını bu duruma düsürmemeli, nikahlamalıdır.
1253- Gem almayan atın ölümü yakındır.
Dik kafalı, söz dinlemez, hırçın kisi, davranısının büyük zararını görür.
1254- Gemisini kurtaran kaptan(-dır).
Yetenekli, becerikli adam, herkesin ne yapacağını sasırdığı karısık bir ortamda bütün
tehlikeleri atlatarak isini iyi bir sonuca ulastırır.
1255- Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir.
Đnsan gençliğinde zamanını gereği gibi değerlendirmez. Đhtiyarlayınca, yapılacak birçok
seyleri vaktiyle yapmamıs olduğunu görür. Ama artık bunları yapacak gücü ve zamanı
kalmamıstır. O vakit, gençliğin ne kadar değerli olduğunu anlar. Ne çare ki is isten geçmis
bulunur. Sağlık konusunda da durum böyledir.
1256- Gençlikte para kazan (tas tası), kocalıkta kur kazan (ye ası).
Kisi gençliğinde çalısıp para biriktirmelidir ki, ihtiyarlayıp çalısamadığı zaman onunla rahat
rahat geçinsin.
1257- Getir bana hıdrellezi, göstereyim sana yazı.
Hıdrellez gelince (yani 6 Mayısta) yazın kendini göstermesi gibi ancak uygun kosullar
gerçeklesirse beklenen sonuca kavusulur. Krs. Üç elli yaz belli.
1257- Gezen ayağa tas değer.
Gerekli olmadığı halde surada burada dolasan kisi, bu gezme sırasında kendisine zararı
dokunan seylerle karsılasır. Krs. Çok gezen tavuk ayağında pis getirir.
1259- Gezen kurt aç kalmaz.
Rızkını çıkarmak için gezip dolasan, suraya buraya basvuran kimse aç kalmaz.
1260- Gideceğin Antep, yiyeceğin pekmez.
Böyle bir yol tutanın elde edebileceği sey pesin olarak söylenebilir.
1261- Giden gelse dedem gelirdi.
Ölen kimse nasıl dirilmezse, elden çıkan sey de bir daha ele geçmez.
1262- Gidilmeyen yer senin olmaz (değildir).
Gidemediğimiz, yararlanamadığımız yer, malımız olsa bile neye yarar? Böyle bir yerin bizim
olmayan yerle ne farkı vardır?
1263- Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek (bulmamak) var.
Uzak bir yere giden kimse, ayrıldığı yere bir daha dönmeyebilir; belki de orada ölür.
Dönebilirse, ayrılırken bıraktığı yakınlarını bulmayabilir; onlar da ölmüs olabilirler. O halde
vedalasırken bunu hatırlamak ve helallesmek gerektir.
1264- Gizlide gebe kalan asikarede doğurur.
Toplum içinde hiçbir davranıs gizli kalmaz. Đlkin gizlenebilmis olan bir is, bir süre sonra
gizlenemeyecek sonucu ile açığa çıkar.
1265- Göç dönüsü topal esek öne geçer.
Toplum belli bir yönde ilerlerken sonuncu olanlar bu gidis ters yön alırsa birinci olurlar.
1266- Göçtük yurdun kadri konduk yurtta bilinir.
Beğenilmeyip bırakılan yerin ne denli değerli olduğu, yeni yerlesilen yerin kötülüğü
görüldükten sonra anlasılır. Krs. Gelen gidene rahmet okutur.
1267- Göğe direk, denize kapak olmaz.
Hem gereksiz, hem de gerçeklestirilmesi hayale bile sığmayan seylerle uğrasılmamalıdır.
1268- Gök gürlemeden yağmur yağmaz.
Bir kisi ya da topluluk, sesini yükseltmezse istediğine kavusmaz.
1269- Gökten ne yağdı da (yağar ki) yer kabul etmedi (etmesin?)
Büyüklerden gelen seyleri küçükler geri çeviremezler.
1270- Gökten yere yağar, yerden göğe değil.
Varlıklılar yoksullara, güçlüler güçsüzlere yardım eder; tersi düsünülemez.
1271- Gökyüzünde düğün var deseler, kadınlar merdiven kurmaya kalkar.
Kadınlar, düğüne, eğlenceye can atarlar. Bu uğurda katlanmayacakları sıkıntı yoktur.
1272- Göle (arığa) su gelinceye (gelene) kadar kurbağanın gözü patlar.
Ferahlatıcı bir duruma kavusulacağı belli olsa bile, sonucun çok gecikmesi, onu yararsız kılar
ve bekleyeni yoksunluk içinde kıvrandırır.
1273- Gölgesinde oturulacak ağacın dalı kesilmez.
Kendisinden yararlanılan kisiyi, nesneyi zarara uğratacak eylemlerden sakınılmalıdır.
1274- Gölgeyi hos gören tekneyi bos görür.
Çalısmayıp keyfine bakan yoksulluk içinde kalır.
Krs. Yazın yersen lokumu..., Ağustosta gölge kovan...
1275- Gönlün yazı var, kısı var.
Đnsan kimi zaman neseli, iyimser, yasama sevgisi ile dolu olur; kimi zaman da bunalmıs,
kötümser, bezgin.
1276- Gönül alma bir elma.
Bkz. Yarım elma gönül alma.
1277- Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.
Bir kimsenin, hele dostlarımızın gönlünü kırmamaya dikkat etmeliyiz. Kırılan gönül kolay
kolay onarılamaz. Bu yüzden, eski dostluk bir daha, o içtenlikle yenilenemez.
1278- Gönülden gönüle (kalpten kalbe yol vardır. (Kalp kalbe karsıdır).
Birbirlerine birtakım duygularla bağlı olan iki kimseden biri, öteki için ne düsünüyorsa o da
beriki için aynı seyi düsünür.
1279- Gönül düstü bir boka o da misk gibi koka.
Kimi kisiler çok çirkin birine ya da çok kötü bir seye gönül kaptırırlar. Onların gözünde
bunlar çirkin değil, çok güzeldir, kötü değil çok iyidir.
1280- Gönül ferman dinlemez.
En yüksek yerden yasak emri de gelse gönül sevdiğinden vazgeçmez.
1281- Gönül karımaz (kocamaz).
Đnsanlar yaslansalar da gönülleri genç kalır. Sevgi ve istekler eski; gücünü, tazeligini
yitirmez. Krs, Er kocar, gönül kocamaz.
1282- Gönül kimi severse güzel odur.
Bir kisinin güzel bulduğunu baska bir kisi güzel bulmayabilir. Ölçüler değistiğine göre bir
kimse için güzel, gönlünün sevdiğidir.
1283- Gönülsüz namaz göğe (göklere) ağmaz.
Đçten gelen bir duygu ile kılınmayan namaz kabul olunmaz. Bunun gibi, isteksiz yapılan isten
hayır gelmez.
1284- Gönülsüz yenen (istenmeyen) as, ya karın ağrıtır ya bas.
Đsteksiz yenilen yemek, nasıl insana dokunursa, istenmeyerek yapılan is de öylece kötü sonuç
verir.
1285- Gönül ummadığı yere küser.
Đnsan, kendisini sevmeyenlerin çiğ davranıslarını doğal karsılar. Ama sevistiği kimsenin bu
gibi davranıslarından dolayı ona kırılır. Krs. Kisi umduğuna küser.
1286- Gönül var otluğa, gönül var bokluğa (konar).
Đyi ve güzel seyleri seven yüksek ruhlu insanlarda vardır; kötü, murdar seylerden hoslanan
asağılık insanlar da.
1287- Gönül verme evliye; eve gider unutur.
Bir kadın, evli bir erkeğe gönül kaptırmasın. Onun göstereceği ilgiye inanmasın. Evli olan
erkekler, baska kadınlara bağlanamazlar.
1288- Gön yufka yerinden delinir.
Her is en çürük yerinden patlak verir. Örneğin, ciğerlerinden rahatsızlık geçirmis olan kisi,
zayıf düsse hemen ciğerlerinden hastalanır. Toplumsal olaylarda da durum böyledir. Krs. Đp
inceldiği yerden...
1289- Gördün deli, savul geri.
Dengesiz kimselerden uzak durmak, böyleleriyle karsılasmamak gerektir.
1290- Görenedir görene, köre nedir köre ne?
Her sey görebilen kimse için anlamlıdır. Göremeyen için hiçbir sey anlam tasımaz. Krs.
Anlayana sivrisinek...
1291- Gören gözün hakkı vardır.
Yiyecek, ya da imrenilecek bir seyi görene o seyden vermek gerekir.
1292- Görgülü kuslar gördüğünü isler, görmedik kuslar ne görsün ki ne isler?
Đyi eğitim görmüs, iyi aile içinde yetismis kimseler, aldıkları terbiyenin gereğini yaparlar,
beğenilirler. Böyle bir eğitim görmemis ve iyi bir ortamda yetismemis olanlar, bir sey bilmezler
ki yapsınlar.
1293- Görmemis görmüs, gülmeden (güle güle) ölmüs.
Görgüsüz kisi, günün birinde ummadığı bir duruma erisirse sevincinden ne yapacağını
sasırır.
Dut ağacı yapraklanınca soğuklar geçmis olur; kısın giyilen kalın giysiler çıkarılmalıdır. Dut
ağacı yaprağını döktüğü zaman soğuklar baslamıs olur; kıs giysilerini giyinmek gerektir.
1011- Duvarın beri yüzü beri, öte yüzü öte.
Hısımlar, dostlar, ne denli yakın yerde otururlarsa otursunlar, birbirlerinin özel yasantısını
bilmezler ve buna karısmazlar.
1012- Duvarı nem, insanı gam yıkar.
Bkz. Demir nemden, insan gamdan çürür.
1013- Duvarın kulağı var, gözünü de unutma.
Sır olarak söylenen söz, gizli yapılan is, dört duvar arasında kalmaz. Gizli söz duyulur, gizli
is de görülmüs gibi yayılır.
1014- Düğün asıyla dost ağırlanmaz.
Ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlanmasında, bir özveride bulunulmasındadır. Onun için
orta malı, gerçek ikram konusu olmaz.
1015- Düğünde Fatmacığı kim bilir?
Onun gibi pek çok kisinin katıldığı bir toplulukta, kendisine önem verileceğini sanan
kimsenin adı bile anılmaz.
1016- Düğün el ile, harman yel ile.
Her is, gereken yardımcıların sağlanmasıyla basrılabilir.
1017- Düğün olur iki kisiye, kaygısı düser deli komsuya.
Akılsız kisi, elalemin eğlence programlarında bir aksama olmasın diye çabalar durur.
1018- Düğünü okuyucu boklar.
Đki taraf arasındaki güzel iliskileri, söz götürüp getiren anlayıssız aracı bozar. Çünkü bir
tarafın iyi niyetle söylediği bir sözü, kendine göre yanlıs yorumlayarak, öbür tarafa kötü biçimde
ulastırır.
1019- Dün öleni dün gömerler.
Bir üzüntüyü sürdürmemeli, unutmaya çalısmalıdır.
1020- Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, kolla kendini, göreyim seni.
Đslerini aksatmadan yürütmek isteyen, aklının gücünden, düsünce ve sağduyusunun
kılavuzluğundan ayrılmamalıdır.
1021- Dünya bir, isin bin.
Bu dünyada insanın düsünemeyeceği, türlü türlü durumlar ortaya çıkar.
1022- Dünya bir yağlı kuyruktur; yiyebilene ask olsun.
Dünyada kazanç yolları çoktur. Đs becerip yararlanabilenleri övgü ile anmak gerekir.
1023- Dünya bol olmus neye yarar, pabuç dar olduktan sonra.
Rahatlık, özgürlük, bolluk bulunan yer, bunlardan yararlanma olanağı bulunmayan kisiler
için bir değer tasımaz.
1024- Dünyada tasasız bas bostan korkuluğunda bulunur.
Bu dünyada tatsız olan canlı bas yoktur. Tasasız bas, ancak bostan korkuluğunda, cansız
olarak, bulunur. Krs. Ağrısız bas mezarda gerek.
1025- Dünya dört (kırk) kulplu bir kazan, bir kulpundan tut da kazan.
Bu dünyada herkes için kazanç yolu vardır. Ancak bunlardan birini izleyip yürümeyi bilmek
gerektir.
1026- Dünya gençten gence, dinçten dince.
Đnsanlar yaslanınca is yapamaz ya da yeniliklere karsı uyum sağlayamaz olurlar. Oysa dünya
isleri her an yenilikler gösterir. Bunları ancak gençler ve güçlüler yürütebilir. Kısacası dünya
gençten gence devredilir.
1027- Dünya iki kapılı handır.
Doğmak iki kapılı hanın bir kapısından içeri girmektir. Orada Tanrı'nın uygun gördüğü
sürece kalınır. Sonra öteki kapıdan çıkılır; yani ölünür.
1428- Dünya malı dünyada kalır.
Đnsan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götürmez. Bu maldan ancak yasadığı sürece
yararlanabilir. Öyle ise gerek kendisi için, gerekse hayırlı isler için para harcamaktan
kaçınmamalıdır.
1029- Dünyanın iki bası (ucu) bir (araya) gelmez.
Đnsan dünya islerinin hepsini istediği gibi yürütemez. Birini yoluna koyar; bu sırada baska
birinin bozuk gittiğini görür. Onu da düzeltir, bu kez daha baskasının düzensizliği belirir. Yani
hepsini bir arada düzenli duruma getiremez ve tam rahatı bulamaz.
1030- Dünyanın ucu uzun(-dur).
Đnsan ne kadar yasayacağını, ileride durumunun ne olacağını, ne gibi olaylarla karsılasacağını
bilmez. Bunun için hep gelecek kaygısı gütmeli, davranıslarında ihtiyatlı olmalı, birçok yeni
olaylarla karsılasacağını unutmamalıdır.
1031- Dünya ölümlü, gün aksamlı.
Hiçbir durum sürekli değildir. Her iyi durumun bir sonu vardır. Zenginler yoksullasabilir; is
basındakiler düsebilir; gençler yaslılar; herkes ölür. Bundan ibret alınmalıdır.
1032- Dünya (Peygamber) Süleyman'a bile kalmamıs.
Đnsan ne denli zengin, ne kadar erkli olursa olsun dünyadan göçüp gidecektir. Egemenliği son
kerteye ulasmıs olanlar dahi ölüme yenilirler. Bunun için dünyaya bel bağlamamalıdır.
1033- Dünya tükenir, yalan tükenmez.
Dünyada hadsiz, hesapsız yalancı vardır. Bunları huylarından vazgeçirmek de olanaksızdır.
Yalan, yeryüzünü öyle sarmıstır ki kıyamet kopsa ona bir sey olmaz.
1034- Dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir.
Birçok kimseler için yıkıma yol açan bir olay, kimi kimseleri ilgilendirmez. Çünkü bunların
yasayısına göre olayda bir olağanüstülük yoktur.
1035- Dünyayı umutla yemisler.
Kisinin bütün yasamı umutla dolu geçer. Umduğu seylerin kimisini ele geçirir, kimisini
geçiremez; ama hiçbir zaman umudunu kesmez.
1036- Düsenin dostu olmaz (hele bir düs de gör).
Zenginle, is basında olanla herkes dostluk kurar. Çünkü ondan çıkarları vardır. Zengin kisi
yoksul düsünce, is basındaki isten ayrılınca, çevresinde o dostlardan kimse kalmaz. Hepsi, eski
dostlarını kötü durumuyla bas basa bırakırlar.
1037- Düsmana (Zeker) (Silah) gerek, ya düsmandan ırak gerek.
Düsmanın hakkından gelebilmek için silah gerektir. Silahınız yoksa düsmandan uzak olunuz;
onunla karsılasmamaya çalısınız.
1038- Düsman düsmana gazel okumaz.
Düsmanınızdan oksayıcı bir davranıs beklemeyiniz. O, size karsı elinden gelen kötülüğü en
sert biçimiyle yapacaktır.
1039- Düsman, düsmanın halinden bilmez.
Savasmakta olan iki düsmandan her ikisinin de zayıf yönleri bulunur. Bir taraf, ötekinin zayıf
yönlerini bilip de saldırısını bu noktalar üzerinde toplasa utkuyu kazanacaktır. Ama bunları
bilmez ki...
1040- Düsmanın karınca ise de hor bakma.
Düsmanın senden ne denli güçsüz olursa olsun, önem vermemezlik etme, tetikte bulun.
Böyle bir düsman, kayıtsızlığından yararlanır; zayıf yanını bulup seni alt edebilir.
1041- Düsmez kalkmaz bir Allah.
Đnsanoğlu zengin iken yoksul düsebilir; sağlık içideyken hastalanabilir; yüksek bir is basında
iken düsebilir... Bunların tersi de olabilir. Gücünü, yüceliğini yitirmeyen tek varlık, Tanrı'dır.
1042- Düstüğün yerden bir avuç toprakla kalk.
Bkz. Düstünse toprağa sarıl.
1043- Düstünse toprağa sarıl.
Mal durumu bozulan kisi, tarıma yönelmekle kalkınabilir. Krs. Düstüğün yerden bir avuç...
1044- Düs uykudan sonra olur (gelir).
Bir isin temeli gerçeklesmelidir ki ona bağlı olan ayrıntılara sıra gelsin.
1045- Düsüne düsüne görmeli isi, sonra pisman olmamalı kisi.
Đnsan, sonunda pisman olacağı bir duruma düsmemek için, giriseceği isin her yönünü iyice
düsünmelidir.
1046- Düt demeye dudak gerek (ister).
Bir isin gerçeklestirilebilmesi, gerekli kosulların, araçların bulunmasına bağlıdır. Bol parası
olmayan kisi güzel bir kösk; bilim, sanat gücü bulunmayan kisi beğenilir bir yapıt ortaya
koyamaz.
:::::::::::::
-E-
1047- Ecele (ölüme) çare bulunmaz.
Çaresiz gibi görünen her güç isin bir çıkar yolu bulunur. Çaresi bulunamayan tek sey
ölümdür.
1048- Ecel geldi cihane, bas ağrısı bahane. (Bahanesiz ölüm olmaz).
Kisi nasıl olsa ölür. Ama her ölüm bir nedene dayanır. Kimi ölümlerin nedeni olarak
gösterilen seyler ölüm sonucunu doğuracak seyler olmaktan uzaktır. Bunlar bahanedir; asıl
neden, kisinin yasama süresinin sona ermis olmasıdır.
1049- Eceli gelen fare kedi tasağı kasır.
Davranısının bu denli ağıra mal olacağını bilmeyen kisi, yasantısını sona erdirecek kimseye
çatar. Krs. Eceli gelen it...
1050- Eceli (ölümü) gelen (yaklasan) it cami (mescit) duvarına (avlusuna) siyer (iser). (Đtin
ölümü gelirse cami duvarına iser.)
Herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığı seyi kötüleyen, bozan kisi, artık bulunduğu yerde
yasayamaz. Krs. Eceli gelen fare, kedi tasağı kasır Dayak isteyen keçi, çobanın değneğine
sürünür Sıçılacak ağız, göte yakın gelir.
1051- Edebi edepsizden öğren.
Edepsizin yaptığı islerin yapılmaması gereken isler olduğunu düsünmekle doğru yolu
bulmus, böylece edebi edepsizden öğrenmis olursunuz.
1052- Eden bulur, inleyen ölür. (Etme bulursun, inleme ölürsün).
Bir durumun nasıl sonuç doğuracaı, isin basında belli olur: Baskasına kötülük edenin basına
kötü isler gelir; inlemekten kendini alamayacak kadar ağır olan hasta ölür.
1053- Eğer ile meğeri evlendirmisler, keske diye bir çocuk doğmus.
Bkz. Olsa ile bulsayı ekmisler, `yel' ile `yuf' bitmis.
1054- Eğilen bas kesilmez.
Kusurunu anlayıp özür dileyen ve büyüklüğünüze sığınan kisi affedilmelidir. Krs. Aman
dileyene kılıç kalkmaz.
1055- Eğreti ata (emanet ata, el atına) binen tez iner.
Geçici olarak baskasının malını ve yetkisini kullanan kisi, çok geçmeden bu mal ve yetkiyi
asıl sahibine bırakacaktır.
1056- Eğretinin canı berk olur.
Đnsanlar, baskasından geçici olarak aldıkları seyi, kendi mallarına gösterdikleri özenle değil
hor kullanırlar; eğreti mal sağlam olurmus gibi.
1057- Eğri otur (oturalım), doğru söyle (konusalım).
Sadece seni ilgilendiren konularda doğru yolda olmamana baskası karısamaz. Durusun,
oturusun, giyinisin, özel islerini yürütüsün beğenilmese bile bunlar senin bileceğin seylerdir.
Ama yalan söylemene göz yumulamaz. Her vakit doğru söylemeli, doğruluktan sasmamalısın.
1058- Eken biçen, konan göçer.
1) Her davranıs, doğal sonucuna varır. Örneğin, emek verip ekin eken ürün alır. Gezmekte
olup da bir yerde konaklayan, kuskusuz oradan baska yere gider.
2) Bkz. Ne ekersen onu biçersin.
1059- Ekici ol, bilici olma.
Çiftçi, isini bilir; gereğini yapar; ama istediği ürünü alabilip alamayacağını bilmez. Çünkü
doğa olaylarının ekin üzerinde ne gibi etkiler yapacağı belli değildir.
1060- Ekincinin karnını yarmıslar; kırk bu yılcık, kırk bıldırcık çıkmıs.
Ekincinin bütün yasamı, geçen yıl söyle olmustuyu düsünmek ve bu yıl sunu bekliyorum
diye umutlanmakla geçer. Krs. Çiftçinin karnını yarmıslar; kırk tane `gelecek yıl' çıkmıs.
1061- Ekmeden biçilmez.
1) Emek harcanmadan verim alınmaz.
2) Kendisine karsı fedakarlik yapmadığın kimseden sana karsı özveride bulunmasını
bekleyemezsin.
1062- Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver. (Yarısını yerse helal olsun).
Verilecek ücret ne kadar çok olursa olsun, her is uzmanına yaptırılmalıdır. Krs. Ustanın
çekici...
1063- Ekmeğin (çöreğin) büyüğü, hamurun (unun) çoğundan olur.
Verimin bol olması, gerecin bol olmasına bağlıdır.
1064- Ekmekle oynayanın ekmeğiyle oynanır.
Sunun bunun kazancına, rızkına engel olanlara bir gün aynı seyi yaparlar.
1065- Ekmekten kasık olur ama her yoğurdun hakkına değil.
Kimi isler iyi niteliktedir. Kullanılan araç elverissiz yetersiz de olsa kolaylıkla yürütülebilir.
Ama her is elverissiz araçla yürütülemez.
1066- Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını.
Bir girisimden iyi sonuç almak isteyen, temeli sağlam kurmalıdır. Nitekim ekilen tohum
güzel olursa çıkan ekin de güzel, güçlü, bol olur.
1067- El, adamı cömert der maldan eder, yiğit der candan eder.
Bkz. Cömert der, maldan ederler...
1068- El ağzına bakan, karısını tez bosar. (Ele uyan esini bosar.)
Kisi, özel yasamı ile ilgili önemli konularda baskasının düsüncesiyle değil, kendi
düsüncesiyle ve kendi durumunu düsünerek karar vermelidir. Baskasının sözüne uyarsa, özel
hayatının düzeni bozulabilir.
1069- El atına binen tez iner.
Bkz. Eğreti ata binen tez iner.
1070- Elçiye zeval olmaz.
Bir kimsenin sözünü baska bir kimseye iletmekle görevli kisi, bu sözlerden sorumlu değildir.
Sözler kırıcı ise bunda aracının suçu yoktur. Onu cezalandırmak gibi bir davranısta
bulunulmamalıdır.
1071- Elde bulunan beyde bulunmaz. (Beyde bulunmayan elde neler var).
Beyler varlıklıdır, güçlüdür, saygındır... Sanılır ki her sey onlardadır. Ama öyle seyler vardır
ki beyde bulunmaz da halkta bulunur.
1072- Eldeki yara, yarasıza (bende) duvar deliği (gibidir).
Bir kimsenin acı ve sıkıntısı baskasına dert gibi görünmez: Üzüntü içinde olan o değil ki.
Krs. Herkes kendi ölüsü için ağlar, El elin eseğini..., El elin nesine...
1073- Elden gelen geç gelir, onda da karnın aç kalır.
Bkz. Elden gelen övün olmaz; o da vaktinde gelmez.
1074- Elden gelen övün (ülüs) olmaz, o da vaktinde (her vakit) bulunmaz (gelmez).
Bir kimsenin sürekli ihtiyaçları, baskasının yardımıyla tam olarak karsılanamadığı gibi bu
yardım, gerekli olduğu zamanda da yapılmaz. Onun için kisi yalnız kendi kazancına
güvenmelidir.
1075- Elden yiyen börkmüs, keseden yiyen çökmüs.
Çalısıp kazanan kisi yokluk yüzü görmez. Hep hazırdan yiyen, çok geçmeden yoksulluğa
düser.
1076- El elden kalmaz, dil dilden kalmaz.
Bir kisi baskasına vurursa, o da kendisine vurur. Bir kisi baskasına kötü söz söylerse o da
kendisine söyler. Saldıranın eli, dili var da saldırılanın yok mu?
1077- El elden üstündür (ta arsa kadar) (arsa çıkıncaya, varıncaya kadar).
Bir konuda çok ileri durumu bulunan kisi, o konunun son kertesine ulasmıs değildir.
Kendisinden ileri ve derece derece birbirinden yüksek birçok kimseler daha vardır.
1078- El el için ağlamaz; basına kara bağlamaz.
Herkes, derdinin çaresini baskasından beklememeli; kendisi bulmalıdır. Elin adamı,
derdinize sizin gibi yanmaz.
1079- El el ile, değirmen yel ile.
Đnsanlar bir araya gelmeden yasayamazlar; birbirlerine yardım etmeden basarıya ulasamazlar.
Bu durum, cansızlarda bile görülür: Değirmenin dönebilmesi ve buğdayı öğütebilmesi için
rüzgar ister.
1080- El elin aynasıdır.
Birbirine yabancı kimseler bile birbirinin durum ve davranıslarını dikkatle izlerler; onlar
üzerine doğru bilgi edinirler. Öyle ki kimi zaman kisi, kendi özelliklerini baskalarından öğrenir.
1081- El elin eseğini türkü çağırarak arar.
Bir kimsenin sıkıntısına çare bulacak olan kisi, içinden acı duyarak değil, zevk ve
eğlencesinden geri kalmayarak bu isi yapar. Krs. Eldeki yara, yarasıza duvar deliği.
1082- El elin nesine, gülerek gider yasına.
Bir kimsenin acısı, baskasının umurunda değildir. Bu acı ile ilgilenir görünse bile içinde acı
duymaz; keyfini bozmaz. Krs. Eldeki yara, yarasıza duvar deliği.
1083- El eli (bir eli bir eli) yıkar (yur), iki el (de) yüzü (yıkar, yur).
Bir kisi baska bir kisiye yardım ederse o da bu iyiliğin altında kalmaz; güçlenmis olarak
yardımlara kosar.
1084- El eliyle yılan tutulur. (El eliyle yılan tut, onu da yalan tut).
1) Önemli bir çalısma isteyen is, baskasına ısmarlanmakla yapılamaz. Kisi kendi isini
kendisi yapmalıdır. Baskasının eliyle ancak yılan tutulur.
2) Bir kimse, baskasına yaptıracağı isin tehlikesine ve güçlülüğüne bakmaz, sonuç almak
ister.
1085- El el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz.
Birbirinin üstüne konabilen, birbiriyle birlesebilen birçok seyler vardır. Ancak bir aile üstüne
ikinci bir aile, aynı evde yasayamaz. Krs. Dağ dağ üstüne olur...
1086- Ele uyan esini bosar.
Bkz. El ağzına bakan karısını...
1087- Eli bosa ağa uyur derler; eli doluya ağa buyur derler.
Armağansız gelen kisiye yüz verilmez. Dahası arayıp sorduğu ev büyüğü onun yanına
çıkmaz. Armağanla gelen kisi ise güleryüzle ve saygıyla karsılanır.
1088- El için ağlayan (iki) gözden olur, (yar için dövünen dizden olur).
Baskası için yapılacak özverinin bir sınırı vardır. Bunu asarsanız uğrayacağınız zarar
yanınıza kalır.
1089- El için kuyu kazan, evvela kendi düser. (Kazma kuyuyu kendin düsersin).
Baskasını tuzağa düsürmeye çalısan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi düser. Krs. Kazma
elin kuyusunu...
1090- El için yanma nare (ates), yak çubuğunu safanı (keyfini) ara.
Hiç kimse için üzülüp kendini tehlikeye atma. Keyfine bak, rahatını bozma.
1091- Elifin hecesi var, gündüzün gecesi var.
Kolay ve düzgün baslayan is, hep öyle sürüp gitmez. Güçlükler ve aksaklıklarla birlikte
yürür.
1092- El ile bozgun düzgün.
Toplum içinde yasayan kisi, baskalarını üzen seyleri de, sevindiren seyleri de paylasmalıdır.
Krs. El ile gelen düğün, bayram.
1093- El ile gelen düğün, bayram(-dır).
Bir topluluk içinde yalnız bir kisinin, sırtına yüklenen sıkıntıya, basına gelen yıkıma
katlanması güçtür. Ancak herkese birden gelen sıkıntı ve yıkım hafiflesir. Đnsan yalnız benim
basımda değil, herkes aynı sıkıntı içindedir diye teselli bulur.
1094- Elin ağzı torba değil ki (çekip) büzesin.
Dedikoduya elverisli bir durum ortaya çıkmayagörsün: Halk bunu çesitli yorumlarla
genisletir. Alabildiğine dedikodu yapar. Kimsenin ağzını tutamazsınız.
1095- Elin vergisi, gönülün sevgisi.
Bkz. El vergisi...
1096- El kazanı ile as kaynamaz.
Önemli bir isini, baskasının yardımı ile basaramazsın. Yardım her an durdurulabilir; isin
yarıda kalır.
1097- El kesesinden sultanım, develer olsun kurbanım.
Bir varlıklı adına is gören kisi, bol bol harcamada bulunur.
1098- Elmanın dibi göl, armudun dibi yol (olmalı).
1) Elma ağacı çok su ister. Armut ağacı susuz ve tımarsız yetisir.
2) Dıstan birbirine benzeyen her seye aynı islemi uygulayamazsınız. Her biri özelliğine göre
ayrı bir davranıs ister.
1099- Elmas çamura düsse yine elmas.
Değerli kimse ne denli horlanırsa horlansın, değerinden bir sey eksilmez. Krs. Altın yere
düsmekle pul olmaz.
1100- Elmayı çayıra, armudu bayıra.
Elma fidanını düz ve sulak yere, armut fidanını bayıra, su tutmayan yere dikmeli.
1101- Elmayı havaya at, düsünceye kadar Allah kerim.
Đyi niyetle baslanan isin basan ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağı kestirilemese de olumlu
sonuç alınabileceğine inanmak gerekir.
1102- Elmayı soy da ye, armudu say da ye.
Elma kabuğu soyularak, armut da asırı gidilmeyerek, sayı ile yenilmelidir. Krs. Armudu soy
ye, elmayı say ye.
1103- El mi yaman, bey mi yaman? (el yaman), (Bey mi yaman, el mi yaman?)
Yüzyıllardır örnekleri görülmektedir: Halk mı beye aman dediriyor, bey mi halka? (Değil
halk topluluğu, o topluluk arasından adı sanı bilinmeyen bir kisi bile zorba beyin hakkından
geliyor.)
1104- El (etek) öpmekle ağız (dudak) asınmaz (kirlenmez).
Çok önemli bir is için bir kimseye ricada bulunmak, hatta yalvarmak gerekirse, yapınız.
Bununla hiçbir seyiniz eksilmez.
1105- El (göz) terazi, göz (el) mizan (terazi).
Ağırlık, ya da hacim için her vakit terazi, ölçü kullanmak gerekmez. Elle tartıp ağırlığı, gözle
bakıp hacmi kestirebiliriz.
1106- Elti eltiden kaçar, görümceler bayrak açar.
Eltiler sevismediklerinden birbirlerinden uzak dururlar. Görümceler ise gelinlerle, avaz avaz
bağırarak kavga ederler.
1107- Elti eltiye es olmaz, arpa unundan as olmaz.
Arpa unundan as olmadığı gibi eltiler de birbirleriyle kaynasıp arkadas olamazlar. Krs. Ortak
gemisi yürümüs, elti gemisi yürümemis.
1108- El üstünde gömlek eskimez.
Eğreti olarak alınan sey, dikkatle korunur; bir süre sonra olduğu gibi geri verilir. Ödünç para
da böyledir. Batmaz, ödenir.
1109- El(-in) vergisi, gönül(-ün) sevgisi.
Bize bir sey verene, armağan edene karsı gönlümüzde sevgi uyanır.
1110- El (bıçak) yarası onulur (geçer), dil yarası onulmaz (geçmez).
Silahla açılan el yarası çabuk iyi olur. Ama kötü sözle açılan dil yarası kolay kolay
kapanmaz.
1111- El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen tası (bozdoğan (Gürz), kantar) sanır.
(El yumruğu yemeyen kendini kahraman sanır).
Baskasının gücü karsısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayamamıs olan kimse, kendi
gücünün herkese boyun eğdireceğini sanır.
1112- Emanet ata binen tez iner.
Bkz. Eğreti ata binen...
1113- Emanete hıyanet olmaz.
Emanet olarak bize bırakılan seyi iyi korumamak, kendi yararımıza kullanıp yıpratmak,
törelerimize ve doğruluk kurallarına aykırıdır.
1114- Emanet eseğin yuları gevsek olur.
Bir kimseye emanet edilen seyin o kimsece iyi korunmadığı her zaman görülen
olaylardandır.
1115- Emanet hayvanın (eseğin) kuskunu (kayıs) (paldımı) yokusta kopar.
1) Bir ziyan gelmesin diye emanetin üzerine titreriz. Ama bu emanet, -sakınılan göze çöp
batması gibi- hiç kusurumuz olmadan, beklenmedik bir hasara uğrar. Söz gelisi, iniste
zora gelen, yokusta gevsek duran kuskun, eğer emanet bir hayvanın kuskunu ise -hiç
beklenmezken- yokusta kopar.
2) Eğreti olarak kullanılmak üzere verilen sey uydurma olur. Hiç umulmadık bir anda
bozulur.
1116- Emek olmadan (emeksiz) yemek olmaz.
Yasayabilmek, harcayabilmek için çalısıp kazanmak gerektir. Krs. Çiğnemeden yutulmaz.
1117- Emmim, dayım hepsinden aldım payım.
Bkz. Amcam, dayım...
1118- Emmim, dayım kesem; elimi soksam yesem.
Bir kimsenin minnetsiz, rahat rahat harcayacağı para, amcasının, dayısının verdiği değil,
kendisinin kazandığı paradır.
1119- En kolay is yemek, çiğnemeden yutulmaz.
Emek çekilmeden yapılabilen is yoktur. Emek çekilmeden yapılıyor gibi görünen yemek
yemek bile çiğneme emeği ile gerçeklesir.
1120- Er ek, geç ek, tava ek.
Tohumu -ekim zamanının ister bası, ister sonu olsun- herhalde nemli toprağa atmalısın.
1121- Er ekmeği er kursağında kalmaz.
Bkz. Er lokması...
1122- Er ekmeği, meydan ekmeği.
Kadın, kocasının kazancını, herkese açık olan sofrada yemek yer gibi yer. Baska yakınlarının
sofrasına bu kadar teklifsiz oturamaz ve onların kazancını bu kadar teklifsiz harcayamaz. Krs.
Baba ekmeği zindan ekmeği...
1123- Erenlerin sağı, solu (belli) olmaz.
Olgun insanlar, sizin doğru bulduğunuz biçimde de, doğru bulmadığınız biçimde de is
yaparlar. Ne türlü davranırlarsa davransınlar, tutumları kendilerine yakısır. Krs. Binicinin sağı
solu olmaz.
1124- Ergene karı (avrat) bosaması kolay(-dır).
Ağır bir durumla karsı karsıya olmayan kimse için ben olsam söyle yaparım, böyle yaparım
demek kolaydır. Dediklerinin yapılabilip yapılamayacağını o durum içinde bulunanlardan
sormalı.
1125- Ergene var ergene, kaygısız gir yorgana.
Bekarken evlenen erkeğin karısı, önce evlilik geçirip yeniden evlenen kisinin karısından daha
mutlu olur.
1126- Ergen gözüyle kız alma, gece gözüyle bez alma.
Evlenmemis kisi bir kız gördü mü hemen gönlünü kaptırıverir; sorusturma yapmadan
evlenmek ister. Bu tutum yanlıstır. Gece karanlığında, kusuru var mı, yok mu, görmeden kumas
almaya benzer. Đnsan hiçbir seyi incelemeden, gözü kapalı almamalıdır.
1127- Er gönülü ibrisim, dolasırsa açılmaz.
Kimseyi incitmeyin. Đncitilmis olan gönül kolay kolay bağıslamaz. Krs. Gönül bir sırça
saraydır. Kırılırsa yapılmaz.
1128- Erim er (yiğidim yiğit) olsun da yerim (durağım) çalı (kaya) gibi olsun.
Kadının kocası, aile sorumluluğunu bilen kisi olsun da isterse barınacak yeri bile olmayan bir
yoksul olsun.
1129- Erine göre bağla basını, tencerene göre kaynat (pisir) asını.
Davranıslarını içinde bulunduğun kosullara uydur. Kocan nasıl istiyorsa öyle giyin, kusan.
Gelirin nasıl yasamanı gerektiriyorsa harcaman da o sınırı asmasın.
1130- Erinenin oğlu kızı olmamıs.
Bkz. Üsenenin...
1131- Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer.
Kendini bir erkeğe beğendirmek, sevdirmek isteyen kadın, ona güzel yemekler
hazırlamalıdır. Krs. Kalbin yolu mideden geçer.
1132- Erkeğin seytanı kadın (karı). (Kadın erkeğin seytanıdır).
Erkekleri kadınlar yoldan çıkarırlar.
1133- Erkek arslan arslan da disi arslan arslan değil mi?
Güçlülük ve yüreklilik yalnız erkeklere vergi değildir. Kadın da güçlü ve yürekli olabilir.
1134- Erkek koyun kasap dükkanına yakısır.
Miskin erkek, yasamaya layık değildir.
1135- Erkek sel, kadın (avrat) göl.
Ev ekonomisinde kadının görevi çok önemlidir. Erkek, parayı su gibi harcama eğiliminde de
olsa kadın israfa meydan vermemeli, tutumlu olmalı, para biriktirmelidir.
1136- Erken kalkan (çıkan) yol alır, er evlenen döl alır.
Yapacakları ise erken baslayanlar kazançlı olurlar. Krs. Sabahtan karnını doyuran...
1137- Erken kalktım isime, seker kattım asıma.
Đsine sabahleyin erkenden baslayan kimse, basarılar, mutlu sonuçlar elde eder.
1138- Er (vücut) kocar, gönül kocamaz.
Kisi yaslanır, vücudu güçten düser. Ama gönlü taze kalır; sevgisi taskınlığını yitirmez. Krs.
Gönül karımaz.
1139- Er lokması (ekmeği) er kursağında kalmaz.
Bir kimseden iyilik gören kisi mert ise bu iyiliğin altında kalmaz. Kendisi de ona iyilik
yapma çabası gösterir.
1140- Er olan ekmeğini tastan çıkarır.
Azimli kimse, en güç islerle uğrasmaktan yılmaz; para kazanır, geçim yolunu bulur. Krs. Arı
gibi eri olanın dağ kadar yeri olur.
1141- Er oyunu üçe kadar.
Birinci ve ikinci denemede basarılamayan is için üçüncü bir deneme yapmak gerekir. Bu kez
da basarı sağlanamazsa artık o isten vazgeçilmelidir.
1142- Esirgenen (sakınılan) göze çöp batar.
Bkz. Sakınılan göze çöp batar.
1143- Eski diye atma kürkünü; gerek olur bürünürsün bir günü.
Eski esya, deneyimli, yaslı insan, bir tarafa atılıp unutulmamalıdır. Günün birinde onlara da
gerekseme duyulabilir.
1144- Eski dost düsman olmaz, yenisinden vefa gelmez.
Eski dostlar, birçok acı, tatlı günleri birlikte yasamıslardır. Bu anılar, onları sıkı sıkıya
bağlamıstır.
Aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düsman olamazlar. Yeni
dostlar arasında daha böyle sıkı bağlar yoktur. Bu dostluk, güvenilebilecek sağlamlığa
erisememistir.
1145- Eski düsman dost olmaz (olsa da dürüst olmaz). (Đt derisinden post olmaz).
Birçok nedenlerin birbirini izlemesiyle sürüp gelmis olan eski düsmanlık, dostluğa
çevrilemez.
1146- Eski kaçmıs; iğne iplik geri getirmis.
Bir giysi azıcık yırtıldı diye atılmamalı, dikisle yamayla kullanılabilir duruma getirilmelidir.
Bu öğüt, onarılabilen her sey için geçerlidir.
1147- Eskisi olmayanın yenisi olmaz.
Biraz kullanılmıs olan giysi, ya da esya, yenisi gibi is görür. Bunlar eskidi diye elden
çıkarılmamalı, gündelik islerde kullanılmalıdır. Böylece yenileri, gündelik islerde eskitilmekten
kurtarılmıs ve gerekli zamanlarda kullanılmak üzere tertemiz korunmus olur.
1148- Eskiye itibar (rağbet) olsaydı bitpazarına nur yağardı.
Herkes yeni seyleri sever. Eski seylerden kimse hoslanmaz.
1149- Esmere al bağla, karsısına geç ağla.
Esmer insana al renkli giysi hiç yakısmaz.
1150- Esrik devenin çulu eğri gerek.
Herkesin davranısı durumuna uygun olmalıdır. Sözgelisi yoksul kisi, süslü, pahalı elbise
giymeye kalkısmamalı; bilgisi az olan kimse, bilgililer yanında susmalıdır. Kabadayılara da özel
giysileri, davranısları, konusmaları yakısır.
1151- Eseğe altın semer vursalar yine esektir.
Đnsanlık değerinden yoksun kisi, kılık kıyafetle, ünvan ve sandalye ile değer kazanmaz. O
yine bayağı ve düsüktür. Krs. Esek, kulağı kesilmekle... Kalıp kıyafetle adam adam olmaz.
1152- Eseğe (katıra) cilve yap demisler, çifte (tekme) atmıs.
Kaba ve ahmak kisinin hosa gitsin diye söylediği sözler ve yaptığı isler, kaba ve incitici olur.
Krs, Eseğe marifetini göster demisler...
1153- Eseğe kaç gün yol gidersin demisler; onu bizlengiç (nodul) bilir demis.
Tembel kisinin üretebileceği is, kendisini çalıstıranın sıkıstıma tutumuna bağlıdır.
1154- Eseğe marifetini göster demisler, yıkılıp ağnamıs (yatıp yuvarlanmak).
Esek gibi bir kisinin en çok özenerek yaptığı is bile esekçe olur. Krs. Eseğe cilve yap
demisler...
1155- Eseğe rakı içirmisler; çulunu bahsıs vermis.
Rakı içen kisi hem kabadayı olur, hem de ahmaklasır. Kendini beğendirmek için, nesi varsa
suna buna verir. Krs. Sıçana rakı içirmisler...
1156- Eseğe semer yük değil.
Bkz. Koça boynuzu yük değil.
1157- Eseği bağla, isini sağla.
Bkz. Eseğini sağlam bağla...
1158- Eseği dama çıkaran yine kendi indirir.
Ağır ve kötü bir is yapan kisi, bu isi kendisi düzeltmek zorundadır.
1159- Eseği düğüne çağırmıslar, ya odun eksik, ya su demis.
Đsi, gücü baskasına hizmet etmek olan bir kisi, kendisinin ağırlanacağı anlamını tasıyan bir
çağrı alsa söyle düsünür: Bu çağrı, beni ağırlamak için değil, kendilerine hizmet ettirmek içindir.
Böyle düsünmekte haklıdır da.
1160- Eseğin gönlüne kalsa bir bağ maydanozu götürmez.
Bir isin yapılması tembel kisinin gönlüne bırakılırsa o is görülmez. Onun için isveren bu gibi
kisileri sürekli denetimle çalıstırmalıdır.
1161- Eseğini sağlam bağla, sonra Allah'a ısmarla (komsunu hırsız çıkarma). (Eseği bağla,
isini sağla.)
Đsini baskasına, dahası Allah'a emanet etmekle sağlama bağlamıs olmazsın. Onu sağlama
bağlamak için önce sen bütün olanaklarını kullanacaksın; ondan sonra baskasına emanet
edeceksin. Krs. Ne karanlıkta yat, ne kara düs gör.
1162- Eseğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun der, kimi kısa.
Kimseyi ilgilendirmeyen önemsiz bir isini, herkesin düsüncesini bildirmesine meydan
verecek biçimde yapmaya kalkarsan her kafadan bir ses çıkar; hangisine uyacağını sasırırsın.
Böyle isleri kendi kendine karar verip yapmalısın.
1163- Eseğin ölümü köpeğe düğündür.
Kimi zaman bir kisinin uğradığı zarar, baskası için çıkar kaynağı olur.
1164- Eseğin yorulduğu yere han (köy) yapılmaz.
Dinlenme yer ve zamam, tembel kisinin isteğine göre değil, isin gereğine göre ayarlanır.
1165- Eseği sahibinin dediği yere bağla da varsın kurt yesin.
Sana emanet edilen isi, sahibinin isteğine uygun olarak yap. Kötü bir sonuç ortaya çıkarsa
sen sorumlu olmazsın.
1166- Eseği süren (tımarlayan) osuruğuna katlanır.
Kaba bir kimse ile uğrasan, ondan gelecek çirkin, iğrenç karsılığı göze almalıdır.
1167- Eseği yoldan çıkaran sıpanın oynaması.
Çocuklarının düzensiz davranısı, anne babayı da yanlıs yola saptırır.
1168- Esek at olmaz, ciğer et olmaz.
Soysuz kisi soyluluk, bayağı sey yüksek nitelik kazanamaz. Kötü maya, dönüsüp iyi olmaz.
1169- Esek bile bir düstüğü yere (çukura) bir daha düsmez.
En aptal kisi bile uğradığı yıkımdan ders alır. O yıkıma yol açan seylerden artık kendini
korur.
1170- Esek büyümekle tavlabası olmaz.
Yeteneksiz kisi yasça büyümekle önemli islerin basına geçmeye hak kazanmıs olmaz.
1171- Esek çamura çökerse sahibinden gayretlisi olmaz.
Bir kimsenin isi bozulursa, durumunu düzeltmek için yardım edenler bulunur. Ancak en
büyük çabayı kendisi gösterir.
1172- Esek eseği ödünç kasır.
Çıkarcı, baskasına yardım ederken düsünür ki ileride o da kendisine yardım edecektir.
1173- Esek (eskin) (oldukça açık adımlarla yürüyen at.) eve gelmis, yorga yolda kalmıs.
Düzenli ve sürekli çalısan güçsüz kimse, düzensiz ve süreksiz çalısan güçlü kimseden daha
basarılı olur ve daha önce sonuç alır.
1174- Esek hosaftan ne anlar?
Bilgisiz, görgüsüz kimse, ince, güzel seylerin zevkine varamaz; değerini ölçemez.
1175- Esek kocamakla (büyümekle) tavlabası olmaz.
Anlayıssız kisi, ne denli yaslanırsa yaslansın bas olacak bir olgunluğa ulasamaz.
1176- Esek, kalağı kesilmekle küheylan olmaz.
Biçim değistirmekle öz değistirilmis olmaz. Görünüste bir seye benzemek, gerçekte öyle bir
sey olmak demek değildir. Krs. Eseğe altın semer vursalar yine esektir.
1177- Esek küçüktür ama dokuz deveyi yeder.
Bkz. Deve büyüktür ama...
1175- Eskıyanın (zürafanın, ihtiyarın, fukaranın) düskünü, beyaz (hasa) giyer kıs günü.
1) Vaktiyle durumu elverisli olduğundan giyimine
özen gösteren kisi, eski durumunu yitirince mevsime, modaya uymayan seyler giyinir.
2) Vaktiyle toplumda belli bir yeri olan kisi, eski durumunu yitirince herkesin yadırğadığı,
alay ettiği isler yapar.
1179- Eskin eve gelmis, yorga yolda kalmıs.
Bkz. Esek eve gelmis...
1180- Etek öpmekle dudak asınmaz.
Bkz. El öpmekle ağız asınmaz.
1181- Eti ciğer eden de avrat, ciğeri et eden de.
Beceriksiz kadın, pahalı malzemeyi heder eder; becerikli kadın ucuz nesnelerle güzel seyler
yapar. Krs. Kadın var, arpa ununu...
1182- Etin çiği et getirir, ekmeğin çiği dert getirir.
Etin az pisirilmisi daha yararlıdır. Ekmeğin çiği ise zararlı.
1183- Et kanlı gerek, yiğit canlı.
Kebap ve pirzola çok pisirilmemeli, biraz kanlı olmalı; genç dediğin de durgun, hareketsiz
olmamalı, canlı olmalıdır.
1184- Et (balık) kokarsa tuzlanır; ya tuz kokarsa ne yapılır?
Bozulan seyi düzeltecek etken vardır. Ama bu etken bozulmussa artık düzeltmeden umudu
kesmek gerekir.
1185- Etle (kemikle) deri, yemekle diri.
Đnsanın temel yapısı eti (kemiği) ile derisidir. Ama gereken besin alınmadıkça bunlarla
ayakta durulamaz.
1186- Etle tırnak arasına girilmez.
1) Ana baba ile çocuklar ve yakın hısımlar, kimi zaman birbirlerine darılırlar, ancak çok
sürmez barısırlar. Dısarıdan bir kimsenin barıstırmak için aralarına girmesi doğru
değildir.
2) Ana baba ile çocukların ve yakın hısımların aralarını açmaya çalısmak bos bir çabadır.
Krs. Et tırnaktan ayrılmaz.
1187- Etme bulma dünyası.
Bu dünya, kötülük yapanın kötülük gördüğü bir yerdir.
1188- Etme bulursun, inleme (inleye inleye) ölürsün.
Bkz. Eden bulur, inleyen ölür.
1189- Et ne kadar arık olsa ekmek üstünde yarasır.
Bilgili, görgülü kisiye, is basında ve zengin olmasa bile bilgisiz, görgüsüz kisilerin üstünde
bir yer yakısır.
1190- Et ola, it ola.
Çok karlı bir is ortaya çıksın da dört gözle bekleyenler ondan yararlanmaya çalısmasınlar;
olacak sey mi?
1191- Et tırnaktan ayrılmaz.
Çok yakın hısımlar, aralarında ne kadar anlasmazlık çıkarsa çıksın, birbirlerinden
ayrılmazlar. Krs. Etle tırnak arasına girilmez.
1192- Ev alanla evlenene Allah yardım eder.
Bkz. Evlenenle ev alana...
1193- Ev alma, komsu al.
Ev alacak kimse için komsular evden daha önemlidir. Komsular kötü ise, en güzel bir evde
bile rahat oturulamaz.
1194- Eveceğizim evceğizim, saklar benim halceğizim.
Her ailenin baskalarınca bilinmesini istemediği durumları olur. Bunlar ev içinde kalır. Krs.
Herkesin delisi evinde, derdi karnında.
1195- Evdeki hesap (pazara) çarsıya uymaz.
Yapacağımız is için hazırladığımız tasarı, uygulamada düsündüğümüz gibi
gerçeklestirilemez.
1196- Ev dememisler, evran demisler.
Bir ev doymak bilmeyen ejderha gibidir. Bir yandan eksikleri tamamlanır, bir yandan yeni
eksikler ortaya çıkar.
1197- Evden bir ölü çıkacak demisler, herkes hizmetçinin yüzüne bakmıs.
Topluluk içinde birinin tehlikeli bir is yapması gerektiğinde herkes bunu koruyucusu
bulunmayan ve kendisine söz geçirilebilen kisiden bekler.
1198- Evi ev eden avrat (yurdu sen eden devlet).
Bir evin temizliğini, güzelliğini, rahatlığını, ekonomik düzenini sağlayan ve orada mutlu bir
yasayıs havası yaratan kadındır. Nasıl ki yurdun sen ve bayındır olmasını sağlayan devlettir.
1199- Evine göre pisir asını; erine göre bağla basını.
Kisi, davranıslarını sorumluluğunu tasıdığı konuların gereklerine göre ayarlamalıdır.
1200- Evladı (oğlumu) ben doğurdum, ama gönlünü ben doğurmadım.
Đnsanın çocuğu kendisinin bir parçasıdır. Birçok özellikleri onunkine benzer. Yalnız gönlü ve
huyu benzemeyebilir. Bir kimse evladına emredip birçok seyler yaptırır; ancak gönlüne söz
geçiremez.
1201- Evladın var mı, derdin var.
Ana baba, çocuklarını yetistirmek için birçok özverilere, sıkıntılara katlanırlar. Onların
bitmeyen hastalıkları, baska üzüntüleri ana baba için sürekli derttir.
1202- Evlenenle ev alana (yapana,) Allah yardım eder (...yaptıranın Allah yardımcısıdır.)
Evlenmek ve ev yapmak hayırlı islerdir. Herkes evlenene ve ev yapana kolaylık gösterir.
Bunlara dolayısıyla Allah yardım ediyor demektir.
1203- Evli evinde köylü köyünde gerek.
Herkes kendi yerinde ve isinin basında bulunmalıdır. Toplumun düzeni de, kendisinin
rahatlığı da bunu gerektirir.
1204- Evlinin (ev sahibinin) bir evi var, evsizin (kiracının) bin evi var.
Evi olan yalnız kendi evinde oturur. Evi olmayan, kiracı da olsa, seçer seçer, beğendiği evde
oturur.
1205- Ev sahibinin bir evi, kiracının bin evi var.
Bkz. Evlinin bir evi var...
1206- Evvel can, sonra canan.
Đnsan, önce kendini, kendi çıkarını düsünür; sonra sevdiğini ve onun çıkarını.
1207- Evvel taam (selam), sonra kelam.
1) Bir konu üzerinde görüsme, yemek zamanına rastlarsa önce yemek yenmeli, sonra
görüsülmelidir. Çünkü aç insan rahat değildir; iyi düsünemez, aklı yemekte kalır.
2) Yemek yerken konusmak doğru değildir. Çünkü insanın ağzından yemek saçılır. Bir de
yemek, konusma yüzünden, sofrada uzun süre kalırsa soğur, tadı kaçar.
:::::::::::::
-F-
1208- Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp.
Yoksul bir aileden olmak ve çalıstığı halde az para kazanmak utanılacak bir sey değildir.
Utanılacak sey, tembellik yüzünden yoksul olmak ve zengin de olsa çalısmamaktır.
1209- Fala inanma, falsız kalma.
Fal inanılacak sey değildir. Ancak kisi oyalanmak, yalan da olsa geleceği üzerine bir seyler
dinlemek ister. Bunu da hos görmek gerekir.
1210- Fare çıktığı deliği bilir.
Bkz. Sıçan çıktığı deliği bilir.
1211- Farz sünneti bastırır.
Çok önemli olan bir isin, daha az önemli olandan önce yapılması gerekir.
1212- Faydasız bas mezara yarasır.
Yasayan kimse bir ise yaramalıdır. Bir ise yaramayan kisi, ölü kisi gibidir.
1213- Fazla (artık) mal göz çıkarmaz.
Fazla mal kisiye zarar vermez. Bundan dolayı elden çıkarılmamalıdır. Simdi gereksemenin
üstünde görülen malın ileride fazla olmadığı anlasılabilir.
1214- Felek, kimine kavun yedirir kimine kelek.
Bu dünyada kimi kisiler mutlu bir yasantı içindedirler. Kimi kisiler ise talihsizdirler; ne denli
çabalasalar istediklerini elde edemezler.
1215- Fırsat her vakit ele geçmez.
Fırsat insanın eline çok seyrek geçer. Onun için çıkan fırsatı kaçırmamak, ondan yararlanmak
gerektir.
1216- Fırsat sakal altından geçer.
Fırsatı yakalamak, kimi kez çok kolaydır. Ancak, yakalayabilmek için zamanını kollamak
gerektir.
1217- Fıs fıstığı kırıp düsman gözü çıkarmalı.
Zengin olmadığınız halde zenginmissiniz gibi davranıslarınızla sizi sevmeyenleri
kıskandırabilirsiniz.
1218- Fısıltı ev yıkar.
Bir toplantıda, kimi kisilerin fısıltı ile konusmaları, güvensizlik havası yaratır; toplantının
dağılmasına yol açar.
1219- Fincancı katırını ürküten sayısız dayak yer.
Eylemiyle bir düzene zarar veren kisi ağır biçimde cezalandırılır.
1220- Fukaranın düskünü, beyaz giyer kıs günü.
Bkz. Eskıyanın düskünü...
1221- Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar.
Talih, yoksula hiç gülmez. Esit sermaye zengine da ha çok, yoksula daha az gelir getirir.
:::::::::::::
-G-
1222- Gafile kelam, nafile kelam.
Gaflet uykusunda olan kisiye söz kar etmez. Böylelerine bos yere söz anlatmaya çalısmayın.
1223- Gailesiz bas, yerin altında.
Bkz. Ağrısız bas mezarda olur.
1224- Gammaz olmasa tilki pazarda gezer.
Gizli, yasa dısı yollarla çıkarını sağlayan kisi, yakayı ele vereceğinden korkmasa bu isleri
açıktan açığa yapar.
1225- Garibe bir selam bin altın değer.
Yabancı yerde tek basına kalan kisiye karsı gösterilecek küçük bir ilgi, bir hal hatır sorma, en
büyük iyilik yerine geçer.
1226- Garip itin kuyruğu bacağı arasında (götünde, kıçına kısık) gerek (olur).
Sığıntı durumunda olan kisi, yabancı bir yerde hiçbir seye karısmamalı, sessiz, kendi halinde
yasamalıdır.
1227- Garip (yabancı) kim, kör o.
Bir yere yeni gelen yabancı, orada satın alınacak seylerin nerede bulunduğunu, kendi
davranıslarında nelere uyması gerektiğini bilmeyen kör gibidir.
1228- Garip (kör) kusun yuvasını Allah yapar.
Garip ve kimsesiz kisileri Allah darda bırakmaz.
1229- Gavura kızıp oruç yenmez.
Baskasının sizi ilgilendirmeyen tutumuna kızarak çok önemli olan ödevinizi yapmamanız
doğru değildir.
1230- Gavurun ekmeğini yiyen gavurun kılıcını çalar.
Kisi, inançları ayrı da olsa, sevismeseler de geçimini sağlayan kimsenin yanlısı olur, ona
hizmet eder.
1231- Gavurun tembeli kesis, Müslümanın tembeli dervis olur.
Hıristiyanlar arasında kesisler, Müslümanlar arasında dervisler tembel kisilerdir. Çünkü bir
köseye çekilip otururlar; sunun bunun verdikleriyle geçinirler.
1232- Gece isi kör isi.
Gece yapılan is, körlerin yaptığı is gibi özensiz olur. Çünkü ısık yetersizliği, isin bütün
incelikleriyle yapılmasına olanak vermez. Bu nedenle islerimizi gündüz yapmayı yeğlemeliyiz.
1233- Geceler gebedir.
Her sabah uyandığımız zaman yeni yeni olaylarla, durumlarla karsılasırız. Krs. Gün
doğmadan neler doğar.
1234- Gece yağar gündüz açar, yıl düzgünlüğü; erkek söyler kadın susar, ev düzgünlüğü.
Gece yağmur yağar, gündüz günes açarsa o yıl uğurlu, bereketli olur. Erkek istedigini söyler
de kadın susarsa o evde dirlik düzenlik olur. Bkz. Gündüz yağar, gece açar...
1235- Geçim dünyası.
1) Bu dünyada insanın düsündüğü en önemli sey, yasayısını sağlayacak yolu bulmaktır.
2) Kisi, herkesle iyi geçinmeye dikkat etmelidir.
1236- Geçmise mazi, yenmise kuzu derler.
Geçmisteki basarıları ya da can sıkıcı olayları anıp övünmek, üzülmek neye yarar? Geçmisi
unutalım da bugünkü ve yarınki durumlara bakalım.
1237- Geç olsun da güç olmasın.
Elde etmek istediğimiz sonuca geç kavusmamızın zararı yok. Yeter ki engeller çıkarak ona
erismeyi güçlestirmesin.
1238- Gel demek kolay ama git demek güçtür.
Bir kimseyi ise almak, bir konuk çağırmak kolaydır. Đnsan bunları severek yapar. Ancak bir
kimsenin isine son vermek, konuğa git demek kolay değildir. Onun için bir kimseye gel demeden
önce uzun uzun düsünmek gerektir.
1239- Gel denilen yere gitmeye ar eyleme; gelme denilen yere gidip yerini dar eyleme.
Gel dedikleri yere gitmekten utanma, çekinme. Gelme dedikleri yere de gitme. Gidersen yüz
vermezler, yer göstermezler. Krs. Çağrılan yere erinme...
1240- Geldik yüze, çıktık düze.
Kasımın yüzüncü günü (15 Subat) olunca kısın en azgın günleri geride kalır. Mevsim artık
çok sıkıntı vermeden geçer.
1241- Gelene git denilmez.
1) Kendiliğinden sana gelen konuğu kabul etmemek Türk geleneklerine uymaz.
2) Kendiliğinden gelen güzel bir sey geri çevrilmez.
1242- Gelen geçer, konan göçer.
Dünyada hiçbir sey sürekli olarak aynı durumda kalmaz. Özellikle insanlar yerlerini sık sık
değistirirler.
1243- Gelen gidene rahmet okutur. (Gelen gideni aratır).
Beğenmediğimiz ve isten ayrılmasını dilediğimiz bir kisi yerine çoğu zaman öyle birisi gelir
ki, nerede eskisi? O çok iyiydi dedirtir. Krs. Göçtük yurdun kadri...
1244- Gelen gideni aratır.
Bkz. Gelen gidene rahmet okutur.
1245- Gelin altın taht (kürsü) getirmis, çıkmıs (üstüne) kendisi oturmus.
Bir topluluk içerisine giren kimse, yanında götürdüğü esyayı kendisi kullanacaksa bunun
değerli, değersiz olması, kimseyi ilgilendirmez.
1246- Gelin atta buyruk Hak'ta.
Bir gelin güveyinin evine götürülmek üzere ata bindirilir. Ama bakalım oraya ulasacak ve
evlenme gerçeklesecek mi? Yoldayken ölüm gibi, gelini baskasının kaçırması gibi engeller
çıkabilir. Oldu bitti sandığımız her sey bu durumdadır. Kesin sonuca ulasmadan hiçbir seye
gerçeklesti gözüyle bakılmamalı. Krs. Gelini ata bindirmisler...
1247- Geline oyna demisler, yerim dar demis.
Bkz. Oynamasını bilmeyen kız...
1248- Gelin esikte oğlan besikte.
Bir eve gelin gelir gelmez, çocuğu da besikte saymak ve bebek hazırlıklarına baslamak
gerekir.
1249- Gelin girmedik ev olur, ölüm girmedik ev olmaz.
Her eve gelin girmeyebilir. Ama her eve ölüm girer.
1250- Gelin halı getirir, serer kendi oturur.
Bkz. Gelin altın taht getirmis, çıkmıs kendisi oturmus.
1251- Gelini ata bindirmisler, ya nasip demis.
1) Nikah kıyılmıs, gelin kocası evine gitmek üzere ata binmis de olsa evlenmenin
gerçeklesmemesi ihtimali vardır.
2) Kesin sonuç alınmadan, hiçbir ise oldu bitti gözüyle bakılmamalıdır. Umulmadık
engeller isi bozabilir.
1252- Gelin olmayan kızın vebali amcası oğlunun boynuna.
Geleneğe göre, amca oğlu, amcası kızını bu duruma düsürmemeli, nikahlamalıdır.
1253- Gem almayan atın ölümü yakındır.
Dik kafalı, söz dinlemez, hırçın kisi, davranısının büyük zararını görür.
1254- Gemisini kurtaran kaptan(-dır).
Yetenekli, becerikli adam, herkesin ne yapacağını sasırdığı karısık bir ortamda bütün
tehlikeleri atlatarak isini iyi bir sonuca ulastırır.
1255- Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir.
Đnsan gençliğinde zamanını gereği gibi değerlendirmez. Đhtiyarlayınca, yapılacak birçok
seyleri vaktiyle yapmamıs olduğunu görür. Ama artık bunları yapacak gücü ve zamanı
kalmamıstır. O vakit, gençliğin ne kadar değerli olduğunu anlar. Ne çare ki is isten geçmis
bulunur. Sağlık konusunda da durum böyledir.
1256- Gençlikte para kazan (tas tası), kocalıkta kur kazan (ye ası).
Kisi gençliğinde çalısıp para biriktirmelidir ki, ihtiyarlayıp çalısamadığı zaman onunla rahat
rahat geçinsin.
1257- Getir bana hıdrellezi, göstereyim sana yazı.
Hıdrellez gelince (yani 6 Mayısta) yazın kendini göstermesi gibi ancak uygun kosullar
gerçeklesirse beklenen sonuca kavusulur. Krs. Üç elli yaz belli.
1257- Gezen ayağa tas değer.
Gerekli olmadığı halde surada burada dolasan kisi, bu gezme sırasında kendisine zararı
dokunan seylerle karsılasır. Krs. Çok gezen tavuk ayağında pis getirir.
1259- Gezen kurt aç kalmaz.
Rızkını çıkarmak için gezip dolasan, suraya buraya basvuran kimse aç kalmaz.
1260- Gideceğin Antep, yiyeceğin pekmez.
Böyle bir yol tutanın elde edebileceği sey pesin olarak söylenebilir.
1261- Giden gelse dedem gelirdi.
Ölen kimse nasıl dirilmezse, elden çıkan sey de bir daha ele geçmez.
1262- Gidilmeyen yer senin olmaz (değildir).
Gidemediğimiz, yararlanamadığımız yer, malımız olsa bile neye yarar? Böyle bir yerin bizim
olmayan yerle ne farkı vardır?
1263- Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek (bulmamak) var.
Uzak bir yere giden kimse, ayrıldığı yere bir daha dönmeyebilir; belki de orada ölür.
Dönebilirse, ayrılırken bıraktığı yakınlarını bulmayabilir; onlar da ölmüs olabilirler. O halde
vedalasırken bunu hatırlamak ve helallesmek gerektir.
1264- Gizlide gebe kalan asikarede doğurur.
Toplum içinde hiçbir davranıs gizli kalmaz. Đlkin gizlenebilmis olan bir is, bir süre sonra
gizlenemeyecek sonucu ile açığa çıkar.
1265- Göç dönüsü topal esek öne geçer.
Toplum belli bir yönde ilerlerken sonuncu olanlar bu gidis ters yön alırsa birinci olurlar.
1266- Göçtük yurdun kadri konduk yurtta bilinir.
Beğenilmeyip bırakılan yerin ne denli değerli olduğu, yeni yerlesilen yerin kötülüğü
görüldükten sonra anlasılır. Krs. Gelen gidene rahmet okutur.
1267- Göğe direk, denize kapak olmaz.
Hem gereksiz, hem de gerçeklestirilmesi hayale bile sığmayan seylerle uğrasılmamalıdır.
1268- Gök gürlemeden yağmur yağmaz.
Bir kisi ya da topluluk, sesini yükseltmezse istediğine kavusmaz.
1269- Gökten ne yağdı da (yağar ki) yer kabul etmedi (etmesin?)
Büyüklerden gelen seyleri küçükler geri çeviremezler.
1270- Gökten yere yağar, yerden göğe değil.
Varlıklılar yoksullara, güçlüler güçsüzlere yardım eder; tersi düsünülemez.
1271- Gökyüzünde düğün var deseler, kadınlar merdiven kurmaya kalkar.
Kadınlar, düğüne, eğlenceye can atarlar. Bu uğurda katlanmayacakları sıkıntı yoktur.
1272- Göle (arığa) su gelinceye (gelene) kadar kurbağanın gözü patlar.
Ferahlatıcı bir duruma kavusulacağı belli olsa bile, sonucun çok gecikmesi, onu yararsız kılar
ve bekleyeni yoksunluk içinde kıvrandırır.
1273- Gölgesinde oturulacak ağacın dalı kesilmez.
Kendisinden yararlanılan kisiyi, nesneyi zarara uğratacak eylemlerden sakınılmalıdır.
1274- Gölgeyi hos gören tekneyi bos görür.
Çalısmayıp keyfine bakan yoksulluk içinde kalır.
Krs. Yazın yersen lokumu..., Ağustosta gölge kovan...
1275- Gönlün yazı var, kısı var.
Đnsan kimi zaman neseli, iyimser, yasama sevgisi ile dolu olur; kimi zaman da bunalmıs,
kötümser, bezgin.
1276- Gönül alma bir elma.
Bkz. Yarım elma gönül alma.
1277- Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz.
Bir kimsenin, hele dostlarımızın gönlünü kırmamaya dikkat etmeliyiz. Kırılan gönül kolay
kolay onarılamaz. Bu yüzden, eski dostluk bir daha, o içtenlikle yenilenemez.
1278- Gönülden gönüle (kalpten kalbe yol vardır. (Kalp kalbe karsıdır).
Birbirlerine birtakım duygularla bağlı olan iki kimseden biri, öteki için ne düsünüyorsa o da
beriki için aynı seyi düsünür.
1279- Gönül düstü bir boka o da misk gibi koka.
Kimi kisiler çok çirkin birine ya da çok kötü bir seye gönül kaptırırlar. Onların gözünde
bunlar çirkin değil, çok güzeldir, kötü değil çok iyidir.
1280- Gönül ferman dinlemez.
En yüksek yerden yasak emri de gelse gönül sevdiğinden vazgeçmez.
1281- Gönül karımaz (kocamaz).
Đnsanlar yaslansalar da gönülleri genç kalır. Sevgi ve istekler eski; gücünü, tazeligini
yitirmez. Krs, Er kocar, gönül kocamaz.
1282- Gönül kimi severse güzel odur.
Bir kisinin güzel bulduğunu baska bir kisi güzel bulmayabilir. Ölçüler değistiğine göre bir
kimse için güzel, gönlünün sevdiğidir.
1283- Gönülsüz namaz göğe (göklere) ağmaz.
Đçten gelen bir duygu ile kılınmayan namaz kabul olunmaz. Bunun gibi, isteksiz yapılan isten
hayır gelmez.
1284- Gönülsüz yenen (istenmeyen) as, ya karın ağrıtır ya bas.
Đsteksiz yenilen yemek, nasıl insana dokunursa, istenmeyerek yapılan is de öylece kötü sonuç
verir.
1285- Gönül ummadığı yere küser.
Đnsan, kendisini sevmeyenlerin çiğ davranıslarını doğal karsılar. Ama sevistiği kimsenin bu
gibi davranıslarından dolayı ona kırılır. Krs. Kisi umduğuna küser.
1286- Gönül var otluğa, gönül var bokluğa (konar).
Đyi ve güzel seyleri seven yüksek ruhlu insanlarda vardır; kötü, murdar seylerden hoslanan
asağılık insanlar da.
1287- Gönül verme evliye; eve gider unutur.
Bir kadın, evli bir erkeğe gönül kaptırmasın. Onun göstereceği ilgiye inanmasın. Evli olan
erkekler, baska kadınlara bağlanamazlar.
1288- Gön yufka yerinden delinir.
Her is en çürük yerinden patlak verir. Örneğin, ciğerlerinden rahatsızlık geçirmis olan kisi,
zayıf düsse hemen ciğerlerinden hastalanır. Toplumsal olaylarda da durum böyledir. Krs. Đp
inceldiği yerden...
1289- Gördün deli, savul geri.
Dengesiz kimselerden uzak durmak, böyleleriyle karsılasmamak gerektir.
1290- Görenedir görene, köre nedir köre ne?
Her sey görebilen kimse için anlamlıdır. Göremeyen için hiçbir sey anlam tasımaz. Krs.
Anlayana sivrisinek...
1291- Gören gözün hakkı vardır.
Yiyecek, ya da imrenilecek bir seyi görene o seyden vermek gerekir.
1292- Görgülü kuslar gördüğünü isler, görmedik kuslar ne görsün ki ne isler?
Đyi eğitim görmüs, iyi aile içinde yetismis kimseler, aldıkları terbiyenin gereğini yaparlar,
beğenilirler. Böyle bir eğitim görmemis ve iyi bir ortamda yetismemis olanlar, bir sey bilmezler
ki yapsınlar.
1293- Görmemis görmüs, gülmeden (güle güle) ölmüs.
Görgüsüz kisi, günün birinde ummadığı bir duruma erisirse sevincinden ne yapacağını
sasırır.