Atasözleri Ve Deyimler Sözlüğü
#3
1294- Görmemisin oğlu olmus, çekmis çükünü koparmıs.
Görgüsüz kisi, eline geçen nimeti nasıl kullanacağını bilmez. Kullanayım derken heder eder.
1295- Görünen dağın (köyün) uzağı olmaz.
Bir durumun nasıl bir sonuca varacağı belli olduktan sonra bu sonuç çok geçmeden
gerçeklesir.
1296- Görünen köy kılavuz istemez.
Ortada duran bir gerçeği açıklamak gerekmez.
1297- Görünüse aldanma (aldanmamalı).
Her seyin bir dıs görünüsü, bir de içyüzü vardır. Dısı güzel, içi kötü, ya da dısı kötü içi güzel
olan seyler de çoktur. Onun için yalnız dıs görünüse bakarak yargıya varmak insanı aldatabilir.
1298- Göte yakın yerden et yememeli.
Bir sakınca doğurabilecek ise girisilmemelidir.
1299- Gözden ırak (uzak) olan gönülden de ırak (uzak) olur.
Đnsan, çevresindeki arkadaslarını sık sık arar. Ama uzaktaki arkadasını o kadar sık
arayamadığından yavas yavas unutur. Krs. Göz görmeyince...
1300- Göze yasak olmaz.
Ortada duran seye herkes bakar. Hiçbir kimseye buna bakmaz denilemez.
1301- Göz gördüğünü (ağız yediğini) ister.
Kisi, her zaman gördüğü (yemeye) alıstığı güzel seyleri unutamaz. Onları ister durur. Krs.
Göz görür, gönül ister.
1302- Göz görmeyince gönül katlanır.
Đnsan, yakınında bulunan sevdiği kimse ile sık sık görüsmeden edemez. Ama bu kisi uzak bir
yere giderse, görüsmekten umudunu keser, ayrılığa katlanır. Krs. Gözden ırak olan...
1303- Göz görür, gönül ister (çeker).
Kisi, görmediği seyi istemez; görüp beğendiği seye karsı istek duyar. Krs. Göz gördüğünü
ister.
1304- Gözlüye gizli yoktur.
Görmesini bilen kisiden hiçbir sey gizlenemez.
1305- Gözsüzden gözlü doğar, dilsizden dilli doğar, ille deli soy kovar. (Gözsüzden gözlü,
dilsizden dilli; deliden deli, deliden deli.)
Kisideki beden sakatlıkları çocuklarına geçmez. Ama delilik soya çeker.
1306- Göz terazi; el mizan.
Bkz. El terazi, göz mizan.
1307- Gözü tanede olan kusun ayağı tuzaktan kurtulmaz.
Hep çıkar pesinde kosan kisi, tehlikeden uzak kalamaz.
1308- Göz var, izan var.
Bir seyin iyi ya da kötü olduğu dikkat edilerek, güzelce yoklanarak anlasılır. Bunlar
yapılmadan alınan nesne kötü ise bu, incelenmeden alan kisinin basına kakılır.
1309- Gurkun cücüğü güzün sayılır.
Bir girisimden elde edilen verimin gerçek değeri, bu verimin karsılasacağı tehlikeler bittikten
sonra belli olur. (Gurk: Kuluçka tavuğu, cücük: Piliç) Đlkbaharda çıkan piliçlerin hepsi yasamaz.
Kimisi ölür, kimisini kedi kapar. Kesin sayıları sonbaharda belli olur.
1310- Gücük (subat), ya iti soludurum, ya devenin kuyruğuna çıkarım demis.
Subat ayında kimileyin bunaltıcı sıcak olur, kimileyin diz boyu kar.
1311- Gül dalından odun, beslemeden kadın olmaz.
Bkz. Halayıktan kadın olmaz...
1312- Gül dikensiz olmaz.
Bkz. Dikensiz gül olmaz.
1313- Gülme komsuna, gelir basına.
Đnsan baskasının basına gelen yıkımla alay etmemelidir. Gün olur, öyle bir yıkım kendisinin
de basına gelir.
1314- Gülü seven dikenine katlanır.
Đnsan, sevdiği kimse ve sevdiği is yüzünden gelecek sıkıntılara katlanır. Krs. Dikensiz gül
olmaz.
1315- Gün bugün.
1) Đse yarayan gün, içinde bulunduğun gündür. Onu değerlendirmeye bak. Bugün ne
yapabilirsen kazancın odur.
2) Bugün kim is basında, kim itibarda ise onun sözü geçer. Dün belli bir kisi olmaması,
yarın unutulacak bir kisi olması önemli değil.
1316- Gün doğmadan neler doğar.
Yarın ne gibi olaylar çıkacağını kimse bilmez. Kötü bir durum bir gün sonra düzelebilir; iyi
bir durum kötülesebilir. Kim bilir, daha neler olur. Krs. Geceler gebedir.
1317- Gündüzün mum yakan geceyle (geceleyin) bulamaz.
Bir sey gerekmediği zaman harcayan, gerektiği zaman bulamaz.
1318- Gündüz yağar gece açar, yıl bozgunluğu; kadın söyler erkek susar, ev bozgunluğu.
Gündüz yağmur yağar, gece hava açık olursa o yıl bereketsiz olur. Kadın dırdır eder de erkek
susarsa o evde dirlik düzenlik yok demektir. Bkz. Gece yağar gündüz açar...
1319- Güne göre kürk giyinmek gerek.
Kılık kıyafetimizi ve baska durumlarımızı zamanın kosullarına uydurmalıyız.
1320- Güees balçıkla sıvanmaz.
Herkesin bildiği bir gerçek, yadsınamaz, yalan yanlıs sözlerle değistirilemez, örtbas
edilemez.
1321- Günes girmeyen eve doktor girer.
Ev, günes almalıdır. Günes, vücudu güçlendirir, birçok mikropları öldürür, birçok
hastalıklara iyi gelir. Günessiz evde hastalık eksik olmaz.
1322- Gün geçer, kin geçmez.
Aradan uzun zaman geçse biles bir kimsenin baskasına karsı beslediği kin sönmez.
1323- Gün güne uymaz. (Her gün bir olmaz).
Bir günün olayları, isleri, durumları, kosulları baska bir gününkine benzemez.
1324- Gün varken davarını eve götür.
Đslerini en uygun ve en güvenli zamanda yap.
1325- Gün var yılı besler, yıl var günü beslemez.
Bkz. Ay var yılı besler...
1326- Gürültü istemeyen kazancı (bakırcı) dükkanına girmez (hırkasını basına çeker).
Kafasını dinlemek, kendi köselerinde sessiz yasamak isteyenler; gürültülü, patırtılı islerle
ilgilenmez; böyle görevler almazlar.
1327- Güvenme (inanma) dostuna, saman doldurur postuna.
Dost bildiğin herkese inanma. Dost sandığın öyle kimseler olur ki, kendilerine karsı olan
güvenden yararlanarak sana daha kolaylıkla büyük kötülükler yaparlar.
1328- Güvenme varlığa, düsersin darlığa. (Varlığa güvenilmez).
Đnsan, varlıklı durumuna güvenerek har vurup harman savurmamalı, tutumlu olmalıdır. Buna
dikkat etmeyen kisi, islerin iyi gitmediği ve çalısamadığı zamanlarda darlığa düser.
1329- Güzel bürünür, çirkin görünür.
Güzeller kendilerini nazlı satarlar; kolay kolay kimseye görünmek istemezler. Çirkinler ise
kendilerini herkese göstermeye, beğendirmeye çalısırlar.
1330- Güzele bakmak sevaptır.
Güzel seylere bakarken hayranlık duyar, Tanrı'nın neler yarattığını düsünerek büyüklüğünü
düsünürüz. Onun için güzele bakmak sevaptır.
1331- Güzele bakmanın göze faydası var.
Çesitli organlarımızla değisik zevkler tadarız. Güzel seylere bakmakla da göz zevkimizi
doyururuz.
1332- Güzele göz ağrısı da yakısır.
Krs. Güzele ne yakısmaz., Güzele köken yakısır.
1333- Güzele kırk günde doyulur, iyi huyluya kırk yılda doyulmaz.
Đyi huylu olmayan güzel yüzlüden çabuk usanılır. Đyi huylu olan kimseden -çirkin de olsahiç
usanılmaz. Krs. Tüy güzelliği...
1334- Güzele köken yakısır, çirkine allar neylesin.
Güzel, ayağına ip bağlasa halhal gibi görünür. Çirkin de en güzel süslerle donansa
güzellesemez. Krs. Güzele ne yarasmaz.
1335- Güzele ne yarasmaz (yakısmaz).
Güzelin giysi ile, süsle güzellesmesi söz konusu değildir. Ne giyerse giysin ona yakısır.
1336- Güzeli herkes sever.
Bütün insanlar güzellere ve güzel seylere karsı sevgi duyarlar.
1337- Güzeli kızken görme, besik ardında gör.
Kızken güzel olanın, doğum yaptıktan sonra güzelliği kalır mı, belli olmaz.
1338- Güzel kanda kavga anda.
Güzel seyi herkes ele geçirmek istediğinden aralarında -Ben alacağım. -Yok, ben alacağım
diye kavga çıkar.
1339- Güzellerin talihi çirkin olur.
Güzeller, güzelliklerine yarasan bir yasayıs ararlar. Bunu bulmak da pek kolay olmadığından,
-ya da kendilerini bulduklarına layık görmediklerinden mutlu olmazlar.
1340- Güzellik ondur, dokuzu dondur.
Güzelliğin onda dokuzu giyim kusamla sağlanır.
:::::::::::::
-H-
1341- Haberi verenden alan uz gerek.
Bir kisi ne gibi sonuç doğuracağını bilmediği bir haberi sadece anlatır. Bundan sonuç
çıkarmak, dinleyenin anlayıs, uslamlama gücüne bağlıdır.
1342- Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke'ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye.
Bir isi görünüste ve biçimsel olarak yapmakla o is gerçekten yapılmıs ve sonuç elde edilmis
olmaz.
1343- Hacı hacıyı Mekke'de (dervis dervisi tekkede) bulur.
Aynı yolda olanlar, bu yol yolcularına özgü yerlerde bulusurlar.
1344- Hacı Mekke'de, dervis tekkede (yakısır).
Kisi, özel durumunun gerektirdiği yere yakısır. Bu duruma uymayan yerde bulunursa
yadırganır.
1345- Haddini bilmeyene bildirirler.
Çevresindekileri hiçe sayarak yetkili olmadığı konularda yüksekten atanlara sert karsılıklarla
gereken ders verilir.
1346- Hak deyince akan sular durur.
Bir anlasmazlıkta adalet, hakkaniyet, tarafsızlık yolu tutuldu mu artık kimsenin söyleyecek
sözü kalmaz.
1347- Haklı söz haksızı Bağdat'tan çevirir.
Doğru, inandırıcı söz, yanlıs yolda çok ileri gitmis olan kisiyi bile yola getirir.
1348- Hak söz ağıdan acıdır.
Bkz. Doğru söz...
1349- Hak yerde kalmaz.
Hak hor görülmez, çiğnenmez, yadsınmaz. Emeğin karsılığı her halde ödenir.
1350- Hak yerini bulur.
Bir anlasmazlığı ortadan kaldıran yol, doğru yoldur. Bu her zaman üstün gelir. Haklıya
hakkının verilmesi, suçlunun cezalandırılması da bu demektir.
1351- Halayıktan kadın olmaz, gül ağacından odun. (Gül dalından odun, beslemeden kadın
olmaz).
Her seyin, kendisinden beklenen görevi yapabilecek nitelikler tasıması gerekir. Gül ağacı iyi
odun görevini yapamadığı gibi orta hizmetçisi de kültürlü bir kocanın esi olamaz.
1352- Hal halin yoldasıdır.
Aynı durumdaki kimseler, birbirlerinin durumunu daha iyi anlarlar. Krs. Damdan düsen,
damdan düsenin...
1353- Halıda nakıs bir gerek.
Bir toplulukta, bir uğrası alanında ayrık niteliği bulunan bir öğe hos karsılanır. Buna benzer
baska bir öğe iyi karsılanmaz.
1354- Hamala semeri yük olmaz (değildir).
Đnsana kendi isi ve sorumluluğunu üzerine aldığı yakınlarının yükü ağır gelmez. Krs. Koça
boynuzu...
1355- Hamama giren terler.
Đçinde bulunduğumuz durum masrafı, özveriyi, sıkıntıya katlanmayı gerektiriyorsa isimizi
bunlarsız yürütmeyi düsünemeyiz.
1356- Hamı tatlı, yetkini acı.
Çocuk küçükken sevilir; sorun çıkarmaz. Ama büyüyünce anne babayı büyük sorunlar
karsısında bırakır; üzer de.
1357- Hamsi kurban olur mu? -Kanı da var, canı da. (Hamsi niçin kurban olmasın; kanı da
var, canı da).
Yanlıs is yapmaya kararlı olanlar, bunun doğru olduğunu kanıtlamaya çalısırlar.
1358- Hamsin, zemheriden kemsin.
Kırk günlük zemheri (erbain) kısın en sert dönemi sayılır. Ama onu izleyen elli gün (hamsin)
daha da zorlu geçer.
1359- Hangi gün vardır aksam olmadık.
Sona ermeyen hiçbir iyi durum, yıldızı sönmeyen hiçbir ünlü yoktur.
1360- Hanım kırarsa kaza, halayık kırarsa ceza, (Hizmetçi kırarsa suç, hanım kırarsa kaza).
Buyurucu durumunda olanların yaptığı yanlıslık hos görülür; buyruk altındakilerin yaptığı
yanlıslık suç sayılır.
1361- Haramın temeli (binası) olmaz.
Haram kazanç, bir ise yaramadan telef olur gider.
1362- Haramzade pazar bozar, helalzade pazar yapar. (Helalzade barıstırır, haramzade
karıstırır.)
Sütü bozuk kisi, iki kimsenin arasını açar, anlasmalarına engel olur. Soylu kisi arabuluculuk
yapar, anlasmalarına yardım eder.
1363- Harmanda dirgen (tırpan) yiyen sıpa, yılına kadar acısını unutmaz.
Bir haylazlığından dolayı dövülen çocuk, uzun süre bunu hatırlar da haylazlık yapmaktan
çekinir.
Uygunsuz bir davranısından dolayı cezalandırılan kimseler de böyle.
1364- Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz.
Hizmetinin verimlerini aldığımız kimsenin bize kazandırdığı seylerden yararlanması gerekir.
Krs. Bal tutan parmağını yalar.
1365- Harman dövmek keçinin isi değil.
Önemli, ağır isler, hafife alınmamalı, çoluk çocuğa, acemilere yaptırılmamalıdır.
1366- Harmanı yakarım diyen, orağa yetismemis.
Baskasına kötülük yapmayı tasarlayan kisi, kötülüğünü yapmaya fırsat bulmadan cezasını
görür.
1367- Harman sonu dervislerindir.
Herkesin bol bol yararlandığı seyin arta kalanından alçakgönüllü kimseler yararlanırlar.
1368- Harman yel ile, düğün el ile.
Her isin gerçeklesmesi birtakım kosulların bulunmasına bağlıdır. Örneğin, harmanı savurmak
için yel, düğünün iyi hazırlanması ve toplantının sen geçmesi için hısım, akraba, es, dost ister.
1369- Hastalık kantarla girer, miskalle çıkar.
Hastalık, birden ve çok zorlu gelir. Ama yavas yavas iyilesir.
1370- Hastalık sağlık (sayrılı) bizim için.
Đnsan can tasıyor: Sağ, esen olduğu gibi hasta da olur. Bu durumları düsünüp tedbirli
bulunmak gerekir.
1371- Hasta ol benim için, öleyim senin için.
Kisi, kendisi için bir özveride bulunan kimseye karsı, sırası gelince daha büyük özveride
bulunur.
1372- Hasta olmayan, sağlığın kadrini bilmez.
Đnsan hasta olup ağrılar, sızılar içinde kıvrandıktan sonra hasta olmadığı zamanki durumunun
değerini gereği gibi anlar.
1373- Hastaya bakmaktan hasta olması yeğdir.
Ağır bir hastaya bakmak o denli güçtür ki, kimi zaman hasta olmak bundan daha kolay
görünür.
1374- Hastaya (dösek) yatak sorulmaz.
Bir kisiye, onsuz yapamayacağı belli olan bir seyin gerek olup olmadığı sorulmaz.
1375- Hasta yatan ölmez, eceli yeten ölür.
Bkz. Yatan ölmez, eceli yeten ölür.
1376- Hatasız kul olmaz.
Yanılmayan, kusur islemeyen insan yoktur. Krs. Kul kusursuz olmaz.
1377- Hatır alma bir elma.
Bir kimseye karsı sevgimizi göstermek için sunduğumuz armağanın değeri pahalı olmasında
değil, duygumuzu tasımasındadır. Krs. Yarım elma, gönül alma, An beni bir kozla...
1378- Hatır için çiğ tavuk (da) yenir.
Đnsan, sevdiğinin hatırı için yapılmayacak seyleri yapar.
1379- Haydan gelen huya gider (selden gelen suya gider.)
Havadan kazanılan para, ise yaramayan seyler uğruna savrulur gider.
1378- Hayıf ölene olur.
Acınacak yasta ya da acıklı biçimde ölene herkes üzülür; ama bir süre sonra üzüntüler geçer,
acı unutulur. Ölenin acınacak durumu ise sürer gider.
1381- Hayır dile esine (komsuna), hayır gele basına. (Ne dilersen esine o gelir basına.)
Sen baskaları için iyi seyler dile ve yap ki baskaları da senin için iyi seyler dilesin, yapsın.
Krs. Komsunu iki inekli iste ki...
1382- Hayır isi uzat serre dönsün, ser izi uzat hayra dönsün.
Bkz. Ser isi uzat...
1383- Hayırlı evlat neylesin malı, hayrsız evlat neylesin malı.
Bkz. Akıllı oğlan neyler ata malını...
1384- Hayırlı komsu, hayırsız akrabadan iyidir.
Bkz. Yakın dost...
1385- Hayvan koklasa koklasa, insan söylese söylese.
Bkz. Đnsan söylese söylese...
1386- Hayvan yularından, insan ikrarından (sözünden) tutulur.
Bkz. Đnsan sözünden...
1387- Hazıra dağlar dayanmaz.
Hazırdan yemeye dağ kadar para olsa dayanmaz.
Onun için insan bir yandan yerken bir yandan da kazanmalıdır. Krs. Sıcağa kar mı...
1388- He demek de is bitirir, yok demek de.
Đsinin incelenmesi uzayıp giden kisi, olumlu ya da olumsuz olsun, bir an önce sonucu
öğrenmek ister. Çünkü ona göre bir program çizecektir. Olumlu sonuç da, olumsuz sonuç da bu
nedenle isine yarar.
1389- Hekimden sorma, çekenden sor.
1) Hastanın ne çektiğini hekim bilmez, hasta bilir.
2) Bir sıkıntının acısını, çare gösterecek kimse değil; çeken bilir.
1390- Hekim kim, basına gelen.
Bir hastalığın en iyi hekimi, bu hastalığı geçirmis olan kimsedir. Toplumsal alanda da
böyledir: Bir konuyu en iyi sonuca ulastırmasını bilen kimse, basından böyle bir olay geçmis
olan kimsedir.
1391- Hekimsiz, hakimsiz memlekette oturma.
Sağlığın güvencesi hekim, toplumun güvencesi hakimdir. Bu iki güvencenin bulunmadığı
yerde oturmak doğru değildir.
1392- Helale cömertlik olmaz.
Karı kocasının, koca karısının baskasıyla senli benli olmasına, düsüp kalkmasına göz
yummamalıdır.
1393- Helal kazanç ile yağlı pilav yenmez.
Din, yasa, ahlak dısı is yapmadan zengin olunmaz.
1394- Helalzade barıstırır, haramzade karıstırır.
Bkz. Haramzade pazar bozar...
1395- Helva sirin, nefis kafir.
Yasaklanan ya da ele geçirilmesi güç olan seyin çekiciliği karsısında ona kavusma isteğini
yenmek güçtür.
1396- Her ağacın meyvesi olmaz.
Dıstan verimli gibi görünen herkes verimli olmaz.
1397- Her ağaç kökünden kurur (çürür).
Bir topluluğun dayandığı temel bozulursa o topluluk yıkılır.
1398- Her ağaçtan kasık olmaz.
Özelliği bulunan bir is için herhangi bir kimse ve herhangi bir sey kullanılamaz.
1399- Her basın (herkesin) bin derdi var, değirmencininki su.
Herkesin kendi yasayısı ile ilgili bir derdi vardır. Bir kisinin derdi ötekininkine benzemez.
1400- Her çiçek koklanmaz.
Her güzelle iliski kurmak doğru değildir.
1401- Her çok, azdan olur.
Çok dediğimiz seyler, azların birikmesiyle meydana gelmistir. Çoğu elde etmek için azları
biriktirmeye önem verilmelidir. Krs. Damlaya damlaya...
1402- Her damardan kan alınmaz.
Herkesten yardım istenmez. Đstense de alınamaz.
1403- Her deliğe (tasın altına) elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan.
Sonunu düsünmeden, zarar görmen olasılığı bulunan davranıslarda bulunma. Krs. Yılana
yumusak diye el sunma., Aklına geleni isleme...
1404- Her delinin basına bayrak dikilse bedestende bez kalmaz.
Çevrede o denli çok dengesiz var.
1405- Her dükkan kirasıyla.
Her malın fiyatı değerlilik derecesine (nitelik düzeyine) göredir.
1406- Her düsüs bir öğrenis.
Kisi her yanlıs davranısın acı sonucundan bir ders alır. Krs. Her ziyan bir öğüttür.
1407- Her gönülde bir arslan yatar.
Bkz. Her yiğidin gönlünde...
1408- Her gün baklava börek yense bıkılır.
Hep aynı seyle uğrasmak, usanç verir. Bunlar en güzel seyler olsa bile.
1409- Her gün bir olmaz.
Bkz. Gün güne uymaz.
1410- Her gün gezen kırda, bir gün uğrar kurda.
Sakıncalı islerle uğrasan kimse, günün birinde tehlikenin kurbanı olur.
1411- Her güzelin bir kusuru (huyu) vardır.
Bkz. Kusursuz güzel olmaz.
1412- Her horoz kendi çöplüğünde (küllüğünde) öter; (esinir).
Bir kisinin kendi malı olan yerde, ya da kendisine çok bağlı bulunan çevrede sözü geçer.
1413- Her inisin bir yokusu (her yokusun bir inisi) vardır.
Đsi bozulan kisi üzülmemelidir. Her inisin bir yokusu olduğu gibi, bozulan isin düzelmesi,
düsmenin kalkması da vardır.
1414- Her inleyen ölmez.
Her sıkıntılı durum kötü biçimde sonuçlanmaz. Umutsuzluğa düsmemek, sıkıntıyı giderecek
yollara basvurmak gerekir.
1415- Her insan kendi çukurunu doldurur.
Bkz. Kimse kimsenin çukurunu...
1416- Her isin bası sağlık.
Đnsanın yapacağı her is, vücut sağlığına bağlıdır. Sağlık olmazsa hiçbir is yapılamaz.
1417- Her iste bir hayır vardır.
Olup biten bir isi -baska biçime sokmak elimizde olmadığına göre- hayra yormak gerekir.
Bu, insanı kötümserlikten kurtarır.
1418- Her kapının bir anahtarı vardır.
Her güç isi çözecek bir yol vardır.
1419- Her kasığın kısmeti bir olmaz.
Herkesin talihi, kazancı bir değildir. Aynı çabayı göstermelerine karsın kimisi daha çok,
kimisi daha az kazanır.
1420- Herkes aklını pazara çıkarmıs (mezada vermis), yine kendi aklını almıs (begenmis).
(Herkes kendi aklını beğenir).
Đnsanlar kendi akıllarını baskalarının aklından üstün görürler. Bir konu üzerindeki türlü
düsünceler arasından, en çok kendi düsüncelerini beğenirler. Çünkü ölçüleri de kendi akıllarıdır.
Krs. Akılları...
1421- Herkes bildiğini okur.
Baskaları ne söylerse söylesin, herkes kendi düsünüsüne göre is yapar.
1422- Herkes davul çalar ama çomağı makama uyduramaz.
Herkes is yapar ama, o isin gerektirdiği ustalığı gösteremez. Krs. Herkes kasık yapar ama...
1423- Herkes ektiğini biçer.
Bkz. Ne ekersen onu biçersin.
1424- Herkese tükrüğü bal.
Kisi -baskaları beğenmese de- kendi yapıtını, kendi yakınlarını beğenir, sever.
1425- Herkes evinde ağadır.
Herkesin kendi evinde, kendi bölgesinde hatırı sayılır, sözü geçer. Krs. Her horoz kendi
çöplüğünde öter.
1426- Herkes gübresini kendi tarlasına kor.
Kisinin baskasına yaptığı kötülük kendi tarlasına koyduğu gübre gibidir; Kendi malıdır, yine
kendisine dönecektir.
1427- Herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz.
Çesitli isler, çesit çesit yetenekli kisilerle basarılabilir. Herkes aynı seyi bilse ve yapabilseydi,
geri kalan isleri yapacak kimse bulunmazdı.
1428- Herkesin arsınına göre bez vermezler (verilmez).
Herkes bir seyden istediği ölçüde değil, ancak gerektiği ve olabildiği oranda yararlanabilir.
1429- Herkesi (kisiyi) nasıl bilirsin? Kendin gibi (kalbince).
Baskalarının bir durum karsısında nasıl davranacağını düsünürken hep kendimizi ölçü tutar,
ona göre yargıya varırız. (Ama bu yargı her zaman doğru çıkmaz.)
1430- Herkesin (her basın) bir derdi var, değirmencininki de su.
Bkz. Her basın bir derdi var...
1431- Herkesin delisi evinde, derdi karnında.
Aile bireylerinin uygunsuzlukları, evin çesitli sıkıntı ve sorunları olur. Bunlar kimseye
duyurulmaz; sineye çekilir.
1432- Herkesin ettiği yoluna gelir.
Bir kimse baskasına bir kötülük yaparsa aynısı kendisinin de basına gelir. Đyilik de böyle.
1433- Herkesin geçtiği köprüden sen de geç.
Sana uygun görünmese bile herkesin yaptığı isi sen de yap.
1434- Herkesin hamuru ekmeğine göredir.
Bir is için yapılan hazırlık, gerekseme ölçüsünde olur.
1435- Herkesin tenceresi kapalı kaynar.
Bir ailenin geçim durumunu baska bir aile bilmez.
1436- Herkesin yorulduğu yere han yapmazlar (yapılmaz).
Bir isi yapmakla yükümlü olan kimseye, bu isi dilediği zaman yapması, dilediği gibi
yapması, istemediği zaman yapmaması hakkı tanınmaz.
1437- Herkes karının rengine boyanır.
Đnsan davranıslarını uğrastığı isin gereklerine uydurmalıdır.
1438- Herkes kasık yapar ama sapını ortaya getiremez.
Bir isi yapmadan yapmaya fark vardır. Kusursuz ve en güzel biçimde yapmayı herkes
bilemez. Krs. Herkes davul çalar ama...
1439- Herkes kendi aklını beğenir.
Bkz. Herkes aklını pazara çıkarmıs....
1440- Herkes (kimse) kendi ayıbını bilmez (görmez).
Đnsan kendi kusurunu göremez, bilemez. Bilse zaten onu yapmaz.
1441- Herkes (her insan) kendi çukurunu doldurur.
Bkz. Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz.
1442- Herkes kendi ölüsü için ağlar.
Hiç kimse baskasının acısını içinde duymaz. Onun yüreğini sızlatan ancak kendi acısıdır.
Krs. Eldeki yara, yarasıza...
1443- Herkes ne ederse kendine eder.
Kisinin davranısları, niteliğine göre çevrede yankı bulur. Davranısları iyi ise, çevresinden
iyilik gelir. Kötü ise, karsılıklar da kötü olur. Krs. Đyilik eden iyilik bulur, Ne doğrarsan asına o
çıkar kasığına, Ne ekersen onu biçersin.
1444- Herkes sakız çiğner ama (çıtlatamaz), Kürt (Çingene) kızı tadını çıkarır.
Bir isi herkes yapar ama, meraklısı baska bir istahla, tadını çıkararak ve herkesin dikkatini
çekerek yapar.
1445- Herkes sevdiğini öper, bayram da bahane.
Kisi, yapmayı uygun gördüğü is için bir gerekçe yakıstırır.
1446- Herkes zibilliğinin horozu. (Her horoz zibilliğinde öter.)
Bir çevreye egemen olan kisinin sözü o çevrede geçer.
1447- Her kimin bağı var, yüreğinde dağı var.
Bkz. Dağda bağın var, yüreğinde...
1448- Her koyun kendi bacağından asılır.
Herkes kendi suçundan sorumludur.
1449- Her kusun eti yenmez (kus var ki et yedirirler.)
Bkz. Kus var eti yenir, kus var...
1450- Her sakaldan bir tel çekseler, köseye sakal olur.
Herkes biraz özveride bulunsa bir yoksul perisanlıktan kurtulur.
1451- Her sakallıyı baban mı sanırsın?
Dıs görünüsü ile iyi sanılan kisinin içyüzünü anlamadıkça kesin yargıya varmayınız.
1452- Her seyin vakti var, horoz bile vaktinde öter.
Her sey zamanında yapılmalıdır. Zamanı gelmeden yapılmaya kalkısılırsa basarı elde
edilemez. Çünkü gereken kosullar tamam olmamıstır. Zamanı geçtikten sonra yapılırsa gereği
kalmayan bir is için uğrasılmıs olur. Krs. Vakitsiz öten horozun...
1453- Her seyin yenisi, dostun eskisi.
Eski, yıpranmıs, bozulmus seyi kullanmak, insana sıkıntı verir. Yeni sey zevkle kullanılır.
Eskilik ancak dostlukta değer tasır. Çünkü eski dostluk, birçok sınav geçirmis, pekismistir;
unutulmaz anılarla iki tarafı birbirine bağlamıstır.
1454- Her seyin yokluğu yokluktur.
Đnsan pek çok seye gerekseme duyar. Gerekli olan sey, küçük bir sey de olsa yokluğu kendini
belli eder.
1455- Her tas bas yarmaz.
Her korkulan sey tehlikeli değildir. Krs. Ummadığın tas bas yarar.
1456- Her vaktin bir padisahı var.
Her isin iyi yapılacak uygun bir zamanı vardır.
1457- Her yerde okka (okka her yerde) dört yüz dirhem.
Bkz. Nereye gitsen okka dört yüz dirhem.
1458- Her yiğidin bir yoğurt yiyisi vardır.
Her kisinin kendine özgü bir çalısma yolu, bir is yapma biçimi vardır.
1459- Her yiğidin gönlünde (her gönülde) bir arslan yatar.
Herkesin gönlünde, elde etmek istediği büyük bir sey vardır.
1460- Her yokusun bir inisi vardır.
Bkz. Her inisin bir yokusu vardır.
1461- Her zaman çiğdem çıkmaz; bazen de küsküç kırılır.
Girisilen islerden her zaman olumlu sonuç alınamaz. Kimileyin olumsuz durumlar basarıya
engel olur.
1462- Her zaman esek ölmez, on köfte on paraya olmaz.
1) Her zaman piyasa malla dolup fiyatlar ucuzlamaz.
2) Đstenen seyi kolayca elde etmek olanağı çıkınca fırsatı kaçırmamalı.
1463- Her zaman gemicinin istediği rüzgar esmez.
Olaylar herkesin dileğine uygun olarak gelismez.
1464- Her ziyan bir öğüttür.
Kisi her uğradığı zarardan bir ders alır. Kendisini bu zarara sürükleyen yanlıs tutumu artık
bırakır. Krs. Her düsüs bir öğrenis.
1465- Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat, (Hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır, ne
masat).
1) Đsinin ehli olmayan, ne yapacağını önceden iyi düsünmeyen kisi, isin içinden bir türlü
çıkamaz. Bu uğurda basvurduğu araçları da heder eder.
2) Hesabını bilmeyen kisi elinde, avucunda bulunan ise yarar seyleri de ziyan eder.
1466- Hırsıza beyler de borçlu.
Bkz. Zora beylerin borcu var.
1467- Hırsıza kilit (kapı, baca) olmaz.
1) Hırsıza ne kilitli kapı, ne yüksek duvar engel olabilir. O içeri girmenin yolunu bulur.
2) Kötü bir is yapmaya kararlı olan kisiyi önlemek olanaksızdır.
1468- Hırsız evden olursa mandayı bacadan asırır.
Ev içindeki hırsızlığa karsı önlem almak güçtür. Evin ve evdeki yasayısın bütün inceliklerini
bildiği için akla gelmeyen yollarla, olanaksız sanılan eylemlerle hırsızlığını yapar.
1469- Hırsızlığı da öğren, basucunda dursun.
Hırsızlığı ve benzeri kötü davranısları da öğrenin. Eylemde bulunmak için değil, bunları
yapanlara karsı ne gibi önlemler alınması gerektiğini bilmeye ve kendilerini daha kolay bulmaya
yarayacağı için.
1470- Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten.
Hırsızlığın büyüğü küçüğü olmaz; bir ekmek çalan da hırsızdır. Nitekim kadının namusunu
satmıs sayılması için bir öpücük vermis olması yeter.
1471- Hısım hısımın ne öldüğünü ister, ne onduğunu.
Bkz. Kardes kardesin ne öldüğünü...
1472- Hıyar akçesiyle alınan eseğin ölümü sudan olur.
Çok ucuza alınan mal, çürük, ise yaramaz olur.
1473- Hıyarın önü, dutun sonu.
Hıyar, ilk çıktığında taze ve lezzetli olur; gitgide kartlasır. Dut ise ilk çıktığında ham, son
günlerinde olgun ve tatlı olur.
1474- Hile ile is gören mihnet ile can verir.
Đslerine hile karıstırmıs, baskalarını aldatmıs olan kisi son nefesini azap içinde verir.
1475- Hilekardan yumurta alan, içinde sarısını bulamaz.
Hilekar satıcı, hiç kimsenin kuskulanmasına olanak bulunmayan hileler yapar. Bunun gibi
kurnaz kisi, isini yaparken kimseye sezdirmeden çıkar sağlar.
1476- Hizmetçi kırarsa suç, hanım kırarsa kaza.
Bkz. Hanım kırarsa kaza.
1477- Hocanın dediğini yap (söylediğini dinle), yaptığını yapma (Hocanın okuduğunu dinle,
gittiği yola gitme.)
Din adamları bize dinin buyruklarını anlatırlar. Buna uymak gerektir. Ama birçok din
adamının davranısları, din buyruklarına aykırı olduğundan gittikleri yola gidilmemelidir.
1478- Hocanın vurduğu yerde gül biter.
Öğretmen gerekli görürse çocuğu döver. Attığı dayağa, gücenmek söyle dursun, nimet
gözüyle bakılır ve dayağın yaptığı kızartı, vücutta açılmıs gül diye nitelenir.
1479- Hoca okurken yanılır.
Yanılmak doğal bir olaydır; kusur sayılmamalıdır. Hoca bile çok iyi bildiği Kuran ayetlerini
okurken yanılabilir.
1480- Horoz ne kadar öterse ötsün, civciv tavuğun dıkdıkına bakar.
Babalar çocuklarının kendilerine yakın olmaları için ne denli uğrasırlarsa uğrassınlar,
çocuklar annelerine daha çok bağlı olurlar.
1481- Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Kisinin sevdiği seye karsı olan hırsı ölene değin sürer.
1482- Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.
Bir konu üzerinde söz söyleyen çok olursa varmak gecikir.
1483- Huy canın altındadır.
Bkz. Can çıkmayınca huy çıkmaz.
1484- Huylu huyundan vazgeçmez.
Bir huy edinmis olan kisiyi bu huydan vazgeçirmek için ne kadar uğrasılırsa bostur. Krs. Can
çıkmadan huy çıkmaz, Huy canın altındadır, Đnsan yedisinde ne ise...
:::::::::::::
-I-
1485- Irak yerin haberini kervan getirir.
Erisemediğimiz seyle aramızdaki iliskiyi bir aracı sağlar.
1456- Irmak kenarına çesme yapılmaz.
Zaten var olan ve herkesin isine yarayıp artan seyin yanına aynı isi görmek üzere bir de daha
zayıfını eklemek bosuna yorulmaktır.
1487- Irmaktan (çaydan, dereden) geçerken at değistirilmez.
Bir yöntemden baska bir yönteme geçerken tehlikeli davranıslardan sakınmak gerekir.
1488- Irz insanın kanı pahasıdır.
Đnsan ırzım, namusunu korumak için canını feda eder.
1489- Isıracak it disini (dis) göstermez.
Kötülük etmeye kararlı olan, bunu daha önce açığa vurmaz.
1490- Isıramadığın (bükemediğin) eli öp basına koy.
Düsmanını yenemiyorsan ona hos görünmeye çalısarak kötülüğünden kendini koru!
1491- Isırgan ile taharet olmaz.
1) Đyi si yapmak çiin zararlı araç kullanılmaz.
2) Kötü kisiden iyilik beklenemez.
1492- Isırgan, ocağında biter.
Saldırgan kisi, saldırgan ortamda yetisir. Krs. Ot kökü üstünde biter.
1493- Isıtma ben tuttuğumu kırk yıl sonra tanırım demis.
Sıtma hastalığına yakalanmıs olan kimse, iyi olduktan uzun yıllar sonra bile sarı, soluk
benzinden belli olur.
1494- Islanmısın yağmurdan korkusu (pervası) olmaz.
Daha önce bir zarara uğramıs kimse, kendisine aynı zararı verecek seyden korkmaz.
1495- Ismarlama hac, hac olmaz (kabul olunmaz).
Kisi, kendisinin yapması gereken isi baskasına ısmarlamamalıdır. Baskası eliyle yapılan is,
kendi eliyle yaptığı isin yerini tutmaz.
1496- Issız eve it buruk.
Bkz. Sahipsiz eve it buyruk.
1497- Isığını aksamdan önce yakan sabaha çırasında yağ bulamaz.
Savurganlık, kisiyi yoksulluğa düsürür. Gerekmediği zaman bol para harcayanlar, gerektiği
zaman harcayacak para bulamazlar.
:::::::::::::
-Đ-
1498- Đbadet de gizli, kabahat de.
Đbadet gösteris için yapılmaz. Kul, Tanrı'sına karsı olan borcunu elalem görsün diye yaparsa
bu, ibadet olmaktan çıkar. Kabahat, kamunun kınadığı bir seydir; ona da gizlilik yakısır.
1499- Đbibik sende bu göt var, çok yuvalar kokutursun.
Kötü huylu kisi, nereye gitse çevresine kötülük saçar. Hangi ise el atsa o isi yozlastırır.
1500- Đçgüveysi iç ağrısı.
Đçgüveysi konuk gibidir. Evdekiler sürekli olarak onu ağırlamaya, memnun etmeye,
gücendirmemeye çalısırlar ve kendileri rahatsız olurlar.
1501- Đhmalin devlete zarara var.
Đhmalci kisinin zengin olması kolay değildir. Çünkü kazanç getiren isi vaktinde yapmaya
üsenir; fırsatı kaçırır.
1502- Đhtiyarın düskünü, beyaz giyer kıs günü.
Bkz. Eskıyanın düskünü...
1503-Đki arslan bir posta sığmaz.
Bir ülkede iki bas egemen olmaz. Böyle iki bas bulunursa geçinemezler, kavga ederler; biri
ötekini ortadan kaldırır.
1504- Đki at bir kazığa bağlanmaz.
Basına buyruk olmak isteyen iki kisi, aynı is üzerinde birlikte çalıstırılamaz; aralarında
anlasmazlık çıkar, kavga çıkar. Krs. Đki bas bir kazanda kaynamaz.
1505- Đki bas bie kazanda kaynamaz.
Ayrı ayrı düsünceleri ve kisilikleri bulunan iki kimse, bir arada yasayamaz, birlikte yapılacak
is üzerinde birlesemezler. Krs. Đki at bir kazığa bağlanmaz.
1506- Đki cambaz bir ipte oynamaz.
Kurnaz, hileci iki kisi, bir is üzerinde karsılasırlarsa birbirlerini aldatmak, atlatmak için bütün
hünerlerini harcarlar. Bu durum ikisi için de tehlikelidir.
1507- Đki çıplak bir hamamda yakısır.
Evlenecek çiftten biri yoksul ise ötekinin az çok bir seyleri bulunmalıdır ki için de
barınabilecekleri bir ev açabilsinler ve orada büyük bir sıkıntı çekmeden yasayabilsinler.
1508- Đki deliye bir uslu koymuslar.
Birbirleriyle anlasamayan, kavga eden iki kisinin arasını bulacak bir akıllı çıkar. Böyle biri
çıkmazsa aynı isi mahkemeler görür.
1509- Đki dinle (bin isit) bir söyle. (Sir söyle, iki dinle).
Çok konusmak doğru değildir. Çok konusan, gereksiz, yanlıs sözler söyler. Karsındaki iki,
on, yüz söylerse sen bir söyle. Yerinde cevap verebilmen için de hemen atılamaman,
söylenenleri uzun uzun dinlemen gerektir.
1510- Đki el bir bas içindir.
Tanrı insana çalısıp kazanarak yasayabilmesi için güç vermistir, el kol vermistir. Bunlar iyi
kullanılmalı, baskasının yardımına muhtaç kalınmamalıdır.
1511- Đki emini bir yemin aralar.
Birbirinin doğruluğuna güvenerek birlikte is yapmakta olan iki kisiden biri, hile yapmadığına
arkadasını inandırmak için yemin ediyorsa güven bozulmus demektir. Artık ayrılmaları gerekir.
1512- Đki gönül bir olursa (olunca) samanlık seyran olur.
Birbirini seven ve evlenmek isteyenler için ev-bark söz konusu değildir. Onlara samanlık bile
saray gibi gelir.
1513- Đki kardes savasmıs, ebleh buna inanmıs.
Đki kardes arasında çıkan anlasmazlık, geçicidir. Onu gerçek ve sürekli sanmak saflıktır.
1514- Đki karılı bitten, iki analı sütten ölür.
Bir kisinin iki karısı olursa, isleri, her karı ötekinin yapmasını bekler. Kocaları da bakımsız
kalır. Süt ninesi tutulan çocuk da, annesinin süt ninesine, onun da anneye güvenerek emzirmeyi
ihmal etmelerinden iyi beslenemez. Đki baslı islerin iyi gitmemesi bundandır.
1515- Đki karpuz bir koltuğa sığmaz.
Bir kimse iki büyük isi aynı zamanda yapamaz.
1516- Đki kere iki dört eder.
Gerçek çok açık ve kesin olarak ortada. Tersini savunmak olanaksız.
1517- Đki kisi basında fes yok derse basını yokla.
Çevrendekiler, sende düzeltilmesi gereken bir durum bulunduğunu söylerlerse hemen yok
deme. Söylenenin doğru olup olmadığına sen de dikkat et.
1518- Đki kisi dinden olursa bir kisi candan olur.
Đki kisi yalan yemin ile dinden çıkar, bir kimsenin cinayet islediğine tanıklık ederlerse o
kimse asılır.
1519- Đki koç kafası bir kazanda kaynamaz.
Bkz. Đki bas bir kazanda kaynamaz.
1520-Đki (dokuz) ölç, bir biç.
Tasarlanan is, önce tekrar tekrar ve sonuçlarıyla birlikte düsünülmeli, ondan sonra -verilecek
karara göre- yapılmalıdır.
1521- Đki testi çarpısınca biri kırılırsa biri de çatlar.
Bir çatısmada yenen de yenilen de zarar görür. Biri az, biri çok olsa da.
1522- Đki testi tokusunca biri elbet kırılır.
Đki kisi kavgaya tutusur, iki ordu çarpısırsa doğal olarak bir taraf yenilir, büyük zarara uğrar.
1523- Đki tımar bir yem yerine geçer.
Atı sık sık tımar etmek, yemle beslemek kadar önemlidir.
1524- Đlk avrat çarık, sonraki sarık.
Birinci karısına hor bakan kisi, esinin ölmesi ya da ayrılması dolayısıyla yeniden evlendiği
kadını bastacı eder.
1525- Đlk vuran okçudur.
Amaca baskalarından önce ulasan, isinin eridir ve kazançlıdır.
1526- Đmam evinden as, ölü gözünden yas çıkmaz.
Bir sey alınması olanağı bulunmayan yerden bir seyler vermesini beklemek bostur. Krs.
Yoktan yonga çıkmaz.
1527- Đmam osurursa cemaat sıçar.
Bastakinin küçük bir suç islemesi, onun buyruğu altındakilerin büyük suç islemelene yol
açar.
1528- Đmece günü bulutlu, görmeyene ne mutlu.
Zamanın elverisli olup olmadığına bakmadan yardıma gelenleri bulunan is sahibine ne mutlu.
1529- Đnanma dostuna, saman doldurur postuna.
Bkz. Güvenme dostuna...
1530- Đncir babadan, zeytin dededen.
Đncir ağacı yaslanarak babadan evlada, zeytin ağacı da ondan çok yaslanarak dededen toruna
kalırsa daha verimli olur.
1531- Đneğin sarısı, toprağın karası.
Çiftçiler arasında ineğin sarı, toprağın kara renkli olanı beğenilir.
1532- Đnek ağzından sağılır.
Bir kisiden ya da hayvandan bol verim bekleyen onu iyi beslemeli, doyurmalıdır.
1533- Đnek gibi süt vermeyen, öküz gibi kutan sürer.
Yorucu olmayan islerde kendisinden yararlanılamayan kisi, ağır islere kosulur.
1534- Đn kalk (çık) dünyası.
Dünyada hiç kimse değismeyen bir durum sağlayamaz. Kah düser, kah kalkar. Krs. Kavanoz
dipli dünya.
1535- Đnkar mahkemenin kilidi.
Mahkeme, davalının inkarı ile açılır; inkarı ile kapanır.
1536- Đnsan ayaktan, at tırnaktan kapar.
Birçok hastalıklar insana ayağını üsütmesinden, ata da tırnağı yoluyla gelir. Krs. Ayağını
sıcak tut...
1537- Đnsan beser, kuldur (bazen) sasar.
Tanrı insanları eksiksiz yaratmamıstır. Dünyada yanılmayan kimse yoktur. Kisinin kimi
zaman sasırmasını, yanılmasını hos görmek gerektir. krs. Kul kusursuz olmaz.
1538- Đnsan bilmediğini ayağının altına alsa bası göğe erer.
Đnsan ne denli bilgili olursa olsun bilmedikleri bildiklerinden binlerce kez çoktur.
1539- Đnsan çesit çesit, yer damar damar.
Toprağın her kesimi ayırı ayrı nitelikler tasıdığı gibi, insanlar da küme küme ve tek tek
birbirlerinden ayrı nitelikler tasırlar.
1540- Đnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde.
Đnsan doğduğu yeri değil, geçimini sağladığı yeri yurt edinir.
1541- Đnsan esek olunca semer vuran çok olur.
Kisi anlayıssız, budala olursa, çevresi bu durumunu sömürür: Kendisiyle alay edenler, ondan
çıkar sağlayanlar çok olur.
1642- Đnsan (adam) eti (yükü) ağırdır.
1) Bakmakla yükümlü olduğu kimselerin hizmeti bir aileyi zaten çok yorar. Buna, bakmakla
yükümlü olmadığı kimsenin hizmeti eklenmemelidir. Yani hiçbir kimse, baska bir aileye
yük olmamalıdır. Bu yük aileye ağır gelir.
2) Yatalak insanı kaldırmak, yatırmak güçtür.
1543- Đnsan göre göre, hayvan süre süre (alısır).
Đnsanlar bir seyi göre göre öğrenirler. Hayvanların öğrenmesi ise insanların onlara istedikleri
isi sürekli olarak yaptırması ile sağlanır.
1544- Đnsanı gam duvarı nem yıkar.
Bkz. Duvarı nem, insanı gam yıkar.
1545- Đnsanın (adamın, bir kimsenin) adı çıkmadansa canı çıkması yeğdir (hayırlıdır).
Bkz. Bir adamın adı çıkacağına...
1546- Đnsanın (adamın) alacası içinde, hayvanın alacası dısında (-dır).
Hayvanın rengi dısındadır, bellidir. Ama insanın rengi içindedir: Ne düsündüğü, ne yapmak
istediği, kısaca içyüzü belli değildir.
1547- Đnsanın canı acıyan yerindedir.
Bir yerimiz acıdı mı bütün vücudumuz rahatsız olur; sanırız ki canımız oradadır.
1548- Đnsanın eti yenmez, derisi giyilmez; tatlı dilinden baska nesi var?
Đnsanın kendini sevdirmesi tatlı diliyle olur. Onu; eti, sütü, yumurtası, derisi... için sevilen
hayvandan ayıran da budur.
1549- Đnsanın kötüsü (fenası) olmaz; meğer ki züğürt ola (parası olmaya).
Bkz. Adamın kötüsü olmaz...
1550- Đnsanın vatanı doğduğu yer değil, doyduğu yerdir.
Kisi doğduğu yerde kazanç sağlayamazsa, kazanç sağlayabileceği bir yere göçer; orayı yurt
edinir. Doğduğu yerden çok burasını benimser.
1551- Đnsan ikrarından, hayvan yularından tutulur.
Bkz. Đnsan sözünden...
1552- Đnsan insanın (adam adamın) seytanıdır.
Uygunsuz arkadas, insanı doğru yoldan saptırır; kötülüğe sürükler. Krs. Kisi refikinden azar.
1553- Đnsan kendini beğenmese çatlar (ölür).
Herkes kendini beğenir. Bu, kendi aklını beğenmesinin sonucudur. Çünkü insanın kisiliği,
aklının yönetimi ile biçimlenir. Madem ki kendi aklını bütün akılların üstünde görüyor, kisiliğini
de üstün bir değer kazanmıs bilir. Zaten böyle olduğuna inanmasa yasayamaz. Krs. Herkes aklını
pazara çıkarmıs...
1554- insan (adam) kıymetini insan (adam) bilir.
Bir kimsenin ne kadar değerli olduğunu ancak o kimsenin değerini ölçebilecek nitelikteki
insanlar anlar.
1555- Đnsanoğlu çiğ süt emmis.
Đnsanoğlu her zaman iyi değildir. Kimi zaman sütsüzlük damarı tutar, soysuzca davranıslarda
bulunur; iyiliğini gördüğü kimseye kötülük yapar.
1556- Đnsan söylese söylese (konusa konusa) hayvan koklasa koklasa.
Hayvanlar koklasarak tanıstıkları gibi insanlar da konusarak tanısırlar ve konustukça
birbirlerini daha iyi anlarlar.
1557- Đnsan sözünden (ikrarından), hayvan yularından tutulur.
Söylediği söz, kisiyi bağlar. Buna uymayan bir davranısta bulunmak istese kendisine hemen
bu söz anımsatılır. Onun için söylediğinin dısına çıkamaz. Su durum, yularından tutulduğu için
baska yöne sapamayan hayvanın durumuna benzer.
1558- Đnsan yanıla yanıla, pehlivan yenile yenile.
Bkz. Adam yanıla yanıla...
1559- Đnsan yedisinde ne ise yetmisinde de odur.
Kisinin çocukluğundaki huyları, özellikleri değismez; ihtiyarlığında da sürer. Krs. Can
çıkmayınca..., Huy canın altındadır, Sütle giren huy..., Huylu huyundan vaz geçmez.
1560- Đp inceldiği yerden kopar.
Bir durum, en çürük yerinden patlak verir. Krs. Gön yufka yerinden delinir.
1561- Đp kırıldığı (koptuğu) yerden ulanır (bağlanır).
1) iki ki si arasındaki krıgınlığın giderilmesi çiin krıgınlık nedeninin giderilmesi gerekir.
2) Bozulan bir is nerede kalmıssa, düzeltilmesine oradan baslanır.
1562- Đplik pazarında Fatmacığa kim?
Benzerleri çok olan kisi ya da nesnelere kimse önem vermez; ayrıcalık tanımaz.
1563- Đsin yanına varan is, misin yanına varan mis kokar. (Karga ile gezen boka konar.)
Kisi kiminle arkadaslık ederse ondan kendisine birtakım huylar geçer: Kötü arkadastan kötü,
iyi arkadastan iyi. Krs. Đtle yatan bitle kalkar, Kisi refikinden azar, Kır atın yanında duran...,
Körle yatan..., Topalla gezen..., Üzüm üzüme...
1564- Đslam'ın sartı bes, altıncısı insaf demisler.
Đslam dininin bes temel direği vardır. Kelime-i sahadet, namaz, oruç, zekat, hac.) Eğer
altıncısı olsaydı her halde insaf olurdu. Đnsaf, namaz, oruç gibi, Đslamlığın temel direklerinden
sayılmaya değer.
1566- Đstediğini söyleyen, istemediğini isitir.
Bir kimseye ölçüsüz, ağır sözler söylemek, hakaret etmek doğru değildir. O da ağır sözlerle
karsılık verir.
1566- Đstemem diyenden korkmalı.
Bir seyi istemem diyen, fırsat bulunca, bakarsınız ki asırı istekli olandan daha çok o seyi
istiyormus.
1567- Đstenmeyen as, ya karın ağrıtır ya bas.
Bkz. Gönülsüz yenen as...
1568- Đsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü.
Birisinden bir sey istemek zorunda kalan kimse utanır. Ama onun yüzsuyu dökmesine karsı
istediğini vermeyenin daha çok utanması gerekir.
1569- Đs amana binince kavga uzamaz.
Kavga edenlerden biri aman dilerse artık çekisme kalmaz.
1570- Đs anlatıncaya kadar bas elden gider.
Kızısmıs bir kavgada, ya da bir tarafın büyük zarara uğrayacağı bir islemde meram
anlatmaya fırsat kalmadan, olacak olur.
1571- Đs bilenin, kılıç kusananın.
Bkz. At binenin...
1572- Đsçi kırk yılda, tüccar kırk günde.
Đsçinin kırk yılda eline geçen parayı tüccar kırk günde, belki de bir günde kazanır. Buna
benzer esitsizlik örnekleri çoktur.
1573- Đsine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba takar.
Đsini küçümseyen kisi para kazanamaz. Para kazanmayanın sonu ise dilenciliktir.
1574- Đsini bilmeyen kasap, ne bıçak kor ne masat.
Bilmediği ise girisen kisi, her seyi karmakarısık duruma getirir.
1575- Đsini kıs tut da yaz çıkarsa bahtına.
Basladığın isin güç yürüyeceğini, ya da parlak sonuç vermeyeceğini düsün, kendini ona göre
hazırla ki sonunda düs kırıklığına uğramayasın ve isi kolay yürütebilir, parlak sonuç alırsan
sevinesin.
1576- Đs insanın aynasıdır.
Bir kimsenin nasıl bir kisi olduğunu anlamak isterseniz yaptığı islere bakınız. Bu islerin
niteliği, o kisinin yeteneğini, huyunu, tutumunu... belli eder.
1577- Đs insanın kalayı.
Beden ve kafa, çalıstıkça gelisir, güçlenir, güzellesir.
1578- Đsin yoksa sahit ol, paran çoksa (borcun yoksa) kefil ol.
Tanık, ikide birde mahkemeye çağırılır, isini, gücünü bırakıp gider. Kefil de, asıl borçlunun
borcunu ödememesi dolayısıyla bu parayı ödemek zorunda kalır. Onun için tanıklık, bos oturan
kimselerin, kefillik, parası çok kimselerin isidir. Đkisinden de uzak kal.
1579- Đskilli büzük dingilder.
Meydana çıkmasını istemediği bir is yapmıs olan kisi, hep korku, telas içinde, tetikte
bulunur. Bu durumuyla kuskuları üzerine çeker. Krs. Al kasağıyı...
1580- Đsleyen demir pas tutmaz (paslanmaz, ısıldar).
Tembel tembel oturan kimse hantallasır, is yapma yeteneğini yitirir. Çalısan kimse gittikçe
açılır, daha yararlı isler yapar. Krs. Yuvarlanan tas yosun tutmaz, Akan su yosun tutmaz.
1581- Đsleyen eseğin boynu boncuklu olur.
Đsveren, görevini iyi yapan, çalıskan isçisine iyi bakar. Onu ödüllendirir.
1582- Đs olacağına varır.
Bir is, kosullar neyi gerektiriyorsa o yönde gelisir; ne olacaksa o olur. Sen onun yürüyüsünü
değistiremezsin. Bundan dolayı su, ya da bu biçimde yürümemekte olmasına bos yere üzülme.
1583- Đstah disin dibindedir.
Bir sey yemeyi canı çekmeyen kimse, yiyecekten bir parça tadınca istahının açıldığını görür.
1584- Đsten artmaz, disten artar.
Đnsan ne denli çok çalısıp para kazanırsa kazansın, tutumlu harcamasını bilmezse bir sey
artıramaz. Para, kazanmakla değil, tutumla artar.
1585- Đt ağzını kemik tutar.
Asağılık kisinin ağzını kapamak için ona bir çıkar sağlamak yeter.
1586- Đt, boku acından yer.
Yasa dısı çıkar sağlayanlar ve toplumun kınadığı yollarla para kazananlar içinde öyleleri var
ki, yasamlarını sürdürebilmek için baska yol bulamamıslardır.
1587- Đt değmekle (isemekle) deniz pis olmaz.
Temizliğine herkesin büyük bir inancı bulunan kisi ya da sey, asağılık kimselerin atmak
istediği çamurla kirletilemez. Krs. Köpek sürünmekle..., Kalaylı bakır küflenmez.
1588- Đt derisinden post olmaz.
Asağılık kimse, ya da sey, yüce ve temiz bir amaca hizmet edemez.
1589- Đte dalanmaktan çalıyı dolanmak iyidir.
Kisi, yapacağı iste huysuz biriyle çatısacaksa isini o kisiyle karsılasmayacağı yoldan (bu yol
güçlüklerle dolu olsa bile) yürütmelidir.
1590- Đte vurmazlar (host demezler) sahibinin hatırı var diye.
Bir kimsenin buyruğu altındaki kisiyi incitecek eylem, dolaylı olarak o kimseyi de incitir. Bu
nedenle bir kimse adına is gören buyruk altındaki kisilere karsı dikkatli bulunmak gerekir.
1591- Đti an, (değneği yanına koy) tası eline al.
Saldırgan birisiyle karsılasacak olan kimse, kavgaya hazır olmalıdır.
1592- Đtin (köpeğin) ahmağı baklavadan pay umar.
Aptal kisi, eline geçmesi olanağı bulunmayan bir nimeti bekler.
1593- Đtin akılsızı kurban bayramında sılaya gider.
Đsini bilmeyen kisi, ayağına gelen kısmetten yararlanacağı yerde, zorunlu olmayan, her
zaman yapabileceği bir isi öne alır.
1594- Đtin (köpeğin) duası kabul (makbul) olsa (-ydı) gökten kemik yağar(-dı).
Asağılık kisinin istediği olsaydı dünya, yalnız kendisinin isine yarayan, baskalarını rahatsız
eden seylerle dolardı.
1595- Đtin gönlüne kalsa günde bir les yer.
Tamahkar kisi doymak bilmez. Gözü hep daha çok kazançtadır.
1596- Đtin kuyruğu kalıba konmakla doğrulmaz.
Yaradılıstan kötü olan kisi, ne denli eğitilirse eğitilsin yola gelmez.
1597- Đtin ölümü gelirse cami duvarına iser.
Bkz. Eceli gelen köpek...
1598- Đti (köpeği) öldürene sürütürler.
Berbat bir isin sıkıntısını, onu yapana çektirirler. Bu isin temizlenmesini, düzeltilmesini ona
yüklerler.
1599- Đt ite buyurur, it de kuyruğuna.
Tembel kisi kendisinin yapması gereken isi, tembel olan birine buyurur. O da buyruğu
altındaki birine.
1600- Đt itin ayağına (kuyruğuna) basmaz.
Baskasına kötülük etmekte ayaktas olanlar birbirlerini incitmezler.
1601- Đt itin kuyruğunu bırakmaz.
Đsleri, güçleri kötülük yapmak olanlar birbirlerinden ayrılmazlar.
1602- Đt iti suvatta bulur.
Asağılık kisiler birbirlerini kendi gibilerinin toplandığı yerde bulurlar.
1603- Đt kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmıs.
Baskasının korumasıyla is yapan akılsız kisi, desteklendiğini unutarak kendi gücüne inanır.
1604- Đt kısı geçirir ama gel derisinden sor.
Bir desteği bulunmayan kisi, (özellikle paraca) çektiği sıkıntıları zamanla atlatır ama bu
arada çektiklerini ancak kendisi bilir.
1605- Đtle çuvala girilmez.
Edepsiz ve saldırgan kimse ile bir konu üzerinde karsılasmak ve kavgaya tutusmak doğru
değildir.
1606- Đtle (köpekle) dalasmaktan çalıyı dolasmak yeğdir. (Köpeğe dalanmaktan çalıyı
dolanmak yeğdir.)
Edepsiz kimse ile uğrasmamak için onun bulunduğu yerden uzaklasınız.
1607- Đtle yatan bitle kalkar.
Bkz. Körle yatan sası kalkar.
1608- Đt sürü para (akça) kazan.
Ekmek parası kazanmak için it sürümek gibi bir is tutmak bile ayıp değildir.
1609- Đt ulur, birbirini bulur.
Asağılık kimse bir konu üzerinde sesini yükseltince aynı amacı güdenler o ses etrafında
toplanır, kendisiyle birlesirler.
1610- Đt ürür, kervan yürür.
Doğru yolda olanlara çatanlar, kervana ürüyen itlere benzerler. Bu tür karsı koymalar,
yürüyüsü engelleyemez.
1611- Đt yal yediği kapıyı bekler.
Vefalı kisi, iyilik gördüğü kimseyi ya da kurumu savunur.
1612- Đven (acele etmek) kız ere varmaz, varsa da baht bulmaz.
Đvmekle koca bulunmaz. Đven kız esini iyi seçemeyeceği, rasgele bir kocaya varacağı için
mutlu olmaz.
1613- Đven sinek süte düser.
Đslerini gerektiğinden önce yapmaya çalısanlar ağır zararlara uğrarlar. Krs. Çabalama ile
çarık yırtılır.
1614- Đyi dost kara günde belli olur.
Bkz. Dost kara günde belli olur.
1615- Đyi evlat babayı vezir, kötü evlat rezil eder.
Babaya ün kazandıran da, el içine çıkamayacak bir duruma düsüren de evlatlarının
tutumudur. Baba, akıllı, serefli evladıyla övünür. Kötü, serefsiz evladından da utanır. Krs. Kisiyi
vezir eden de karısı, rezil eden de.
1616- Đyi insan sözünün üstüne gelir.
Yokluğunda kendisinden söz edilen kimse, konusmanın üzerine gelirse, o iyi bir insandır,
denilir.
1617- Đyi is altı ayda çıkar.
Bkz. Temiz is altı ayda çıkar.
1618- Đyiliğe iyilik her kisinin karı, kötülüğe iyilik er kisinin karı. (Kötülük her kisinin karı,
iyilik er kisinin karı).
Đyiliğe karsı iyilik etmek olağanüstü bir sey değildir. Bunu herkes yapabilir. Herkesin
yapamadığı sey, kötülüğe karsı iyilik etmektir. Bunu yapabilen kisi olgunluk ve erdemlilik
örneğidir.
1619- Đyiliğe iyilik olsaydı, koca öküze bıçak olmazdı.
Bu dünyada her zaman iyiliğe karsı iyilik görülmez. Đyiliğe karsı kötülük de çoktur.
Baksanıza, öküz, ömrü boyunca hizmet ederek sahibine kazanç sağlamasına karsın ihtiyarlayınca
sahibi onu kesiyor.
1620- Đyiliğe nereye gidiyorsun demisler, kötülüğe demis.
Birçok iyiliklerin karsısında kötülük vardır.
1621- Đyilik eden iyilik bulur.
Đyilik eden kimseyi herkes sever. Sırası gelince, kendisinden iyilik görmüs olan baskaları da
ona iyilik eder. Krs. Herkes ne ederse kendine eder.
1622- Đyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.
Karsılık beklemeden iyilik yap. Đlgili, senden iyilik gördüğünü bilmese de Tanrı iyilik
yaptığını bilir ve sen bu davranısından dolayı bir iç rahatlığı duyarsın.
1623- Đyilik et kele, övünsün ele.
1) Sen yaptığın iyilikle bir kisinin çirkinliğini güzelliğe çevirirsin.
O, bu iyiliğin hiç sözünü etmez de güzelliğiyle herkese övünür.
2) Kisinin beğenilmeyen yönlerini düzelt; onu herkese övüneceği duruma getir.
1624- Đyilik (muhabbet) iki bastan olur. (Değirmen iyi tastan, iyilik iki bastan).
Birbiriyle iliskileri bulunan iki kisinin iyi geçinebilmeleri için yalnız birinin iyi olması
yetmez. Ötekinin de iyi olması gerektir.
1625- Đyi nasihat verilir, iyi ad verilmez.
Bir kimse baskasına iyi öğüt verebilir ama iyi ad, ün veremez. Bunu ancak kisinin kendisi
kazanabilir.
1626- Đyi olacak hastanın hekim ayağına gelir.
Tanrı kötü bir durumun iyiliğe dönmesini dilemisse bunu yapacak kimse isin üstüne gelir.
:::::::::::::
-K-
1627- Kabahat (suç) öldürende değil, ölendedir. (Kabahat ölende mi, öldürende mi?)
Kimi zaman kabahat ölendedir. Çünkü sözleriyle, davranıslarıyla karsısındakini adam
öldürecek kadar sinirlendirmis, kıskırtmıstır.
1628- Kabahat ölende mi, öldürende mi?
Bkz. Kabahat öldürende değil...
1629- Kabahat (suç) samur kürk olsa kimse sırtına (üstüne) almaz.
Kabahat; kınanan, cezalandırılan bir davranıs olduğundan hiçbir kimse onu ben yaptım
demez. Krs. Suçu gelin etmisler...
1630- Kabiliyetli çırak ustayı geçer (ustadan usta olur.) Bunun ustası falancadır. Bu, ona
yetisemez dememeli. Yetenekli çırak, ustasını geçer. Böyle olmasaydı hiçbir dalda ilerleme
olmazdı.
1631- Kabul olunmayacak duaya amin denmez.
Gerçeklesmesi olanaksız girisime oy vermek doğru değildir.
1632- Kaçan balık büyük olur. (Kaybolan koyunun kuyruğu büyük olur.)
Đnsan, elden kaçırdığı küçük bir fırsatı gözünde büyütür; onun çok önemli olduğunu söyler
durur. Krs. Kel ölür sırma saçlı...
1633- Kaçanı kovmazlar (kovalamazlar), yıkılanı vurmazlar.
Düsman kaçarsa yenilgiyi kabul etmis demektir. Onu kovalayıp ezmeye çalısmak mertliğe
yakısmaz. Yıkılanı, güçsüz olduğunu göstereni vurmak da böyle.
1634- Kaçanın anası ağlamamıs.
Kavgadan ve saldırıdan kaçan kimse, canını kurtarmıs ve annesinin ağlamasına yol açacak
bir olaya meydan vermemis olur.
1635- Kader olmayınca kadir bilinmez.
Kisi talihsiz ise, ne denli iyi bir insan olursa olsun, değeri bilinmez.
1636- Kadı anlatısa göre fetva verir. (Anlatısa göre verirler fetvayı).
Haksız kisi, olayı kendisini haklı gibi göstererek anlatırsa, dinleyen ona hak verir. Bu kisinin
haksız gösterdiği kimseyi de haksız bulur.
1637- Kadı ekmeğini karınca yemez.
Yargıcın malına kimse dokunmaz. (Đki nedenle: 1- Suçluyu o yargılayacaktır. Krs. Davacın
kadı olursa yardımcın Allah olsun. 2- Kadılar rüsvet almak, haram yemek, zulmetmekle ünlüdür.
Mallarına, ekmeklerine çok haram ve gözyası karısmıstır. Böyle bir ekmeği karınca bile pis
sayar, zehirli bulur.)
1638- Kadın erkeğin seytanıdır.
Bkz. Erkeğin seytanı kadın.
1639- Kadının fendi erkeği yendi.
Kadınlar kurnazlıkta erkeklerden üstündürler. Çesit çesit oyunlarla her zaman erkekleri
yenerler.
1640- Kadının (cahilin) sofusu, seytanın maskarası.
Sofu kadınla seytan alay eder. Çünkü böyle kadınlar, evleriyle ilgilenmezler, islerini
güçlerini bırakırlar. Bu biçimsel ibadet yüzünden gerçek ibadetlerini yapamazlar; yani evlerine,
ailelerine bakamazlar.
1641- Kadının samdanı altın olsa mumu dikecek erkektir.
Kadın ne denli bol, değerli çeyizle gelirse gelsin evin bütün eksiklerini erkek sağlar;
giderlerini erkek karsılar; evi o geçindirir.
1642- Kadın kocasını isterse vezir, isterse rezil eder. (Kocasını vezir eden ile rezil eden de
karısıdır.)
Akıllı ve tutumlu kadın kocasının saygınlığını da mal varlığını da artırır. Oynak ve tutumsuz
kadın da kocasını toplum içinde küçük düsürür; yoksulluğa sürükler. Krs. Erkek sel kadın göl.
1643- Kadın kocasının çarığı, anasının sarığıdır.
Kadın, kocasının çıkarıp attığı çarık gibi terk edilebilir bir durumdadır. Ama annesi onu her
zaman bastacı eder. Krs. Önceki çarığı...
1644- Kadın var arpa ununu as eder; kadın var buğday ununu kes eder.
Bkz. Eti ciğer eden de avrat, ciğeri et eden de.
1645- Kadıyla mı iyisin, kapıyla mı? - Kapıyla.
Đsini istediği biçimde sonuçlandırmak isteyen kisi, yüksek yetkiliden çok, onun buyruğu
altında çalısan görevliyle uyusmalıdır. Çünkü kararı hazırlayan odur. Yüksek yetkili sadece
imzalar.
1646- Kadın malı, kapı mandalı.
Bkz. Avrat malı, kapı mandalı.
1647- Kalaylı bakır küflenmez.
Temizliğini herkesin bildiği kisi ve is lekelenemez. Krs. Đt değmekle..., Köpek sürünmekle...
1648- Kalbin yolu mideden geçer.
Bir kimsenin sevgisini kazanmak isterseniz ona sölen verip güzel yiyecekler sununuz. Krs.
Erkeğin kalbine giden yol mideden geçer.
1649- Kaldın mı oğul eline, müdara eyle geline.
Oğullarının bakımına muhtaç olan ana baba, gelinlerine yaranmak zorundadırlar. Çünkü evin
asıl sahibi artık oğulları değil gelinleridir.
1650- Kalendere kıs geliyor demisler, titremeye hazırım diye cevap vermis.
Yasamanın felsefesine eren kisi, en sevimsiz, dahası rahatsız durumları bile hos karsılar. Krs.
Abdala kar yağıyor demisler...
1651- Kalın (yoğun) incelene kadar ince üzülür.
Güçlü ile zayıfın, zengin ile fakirin, bir hastalığa, bir sıkıntıya, bir zarara dayanma
yetenekleri aynı değildir. Güçlü gücünden bir parçasını yitirerek zayıflar; ama zayıf o kadar gücü
yitirince ölecek duruma düser.
1652- Kalıp kıyafetle adam adam olmaz.
Gösterisli bir vücut, iyi bir giyim-kusam, kisiye insanlık değeri kazandırmaz. Krs. Kürk ile
börk ile adam olunmaz, Eseğe altın semer vursalar yine esektir.
1653- Kalkacağın yere oturma.
Kisi, layık olmadığı, er geç uzaklastırılacağı ise girmemelidir.
1654- Kalb kalbe karsıdır.
Bkz. Gönülden gönüle yol vardır.
1655- Kalp (Gösterisli ama ise yaramaz kisi) kazanır, kaltaban (Düzenci) gönenir.
Đs becerme yeteneği bulunmayan kisi, düzenbazın kendisine yutturduğu seyi kazanç sanır.
Oysa, isini yürütmüs olan, düzenbazdır.
1656- Kalpten kalbe yol vardır.
Bkz. Gönülden gönüle yol vardır.
1657- Kanaat gibi devlet olmaz.
Gereksemeleri için çok sey istemeyen, azı yeter bulan ve elindekiyle yetinmesini bilen kisi
yokluk nedir bilmez.
1658- Kanatsız kus uçmaz.
Gereken kosullarla donanıp güçlenmeyen kisi amaca varamaz.
1659- Kancık yalanmadan erkek dolanmaz.
Kisi, çıkar sağlamayı düsündüğü kimsenin yakınlık gösterip umut vermesi üzerine tasarısını
gerçeklestirir.
1660- Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar.
Kötü bir durum, kötülüğü sürdürecek davranıslarla düzelmez. Buna son verebilecek
davranıslarla düzelir.
1661- Kan kusana altın leğenin ne faydası var.
Bkz. Altın leğenin kan kusana...
1662- Kan kus, kızılcık serbeti içtim de.
Kisisel dertlerimizi içimizde saklamalı, baskalarının öğrenmesine meydan vermemeliyiz.
Dahası, kötü olan durumumuzu iyi gibi göstermeye çalısmalıyız.
1663- Kapıyı kırarsan odun çok olur.
Bir gereksinimini karsılayacak parası bulunmayan kisi, önemli bir malını satmayı güze alırsa
sorun kalmaz.
1664- Kara gün kararıp kalmaz (durmaz). (Koç yiğit bunalıp ölmez.)
Đnsanın sıkıntılı zamanı sürüp gitmez, arkasından keyifli günler de gelir.
1665- Kara (kötü) haber tez duyulur.
Ölüm gibi, baska felaketler gibi haberler, bununla ilgili kimselerin kulağına çabuk yetisir.
1666- Karakısta karlar, martta yağmaz, nisanda durmazsa değme çiftçinin keyfine. (Martta
yağmaz, nisanda dinmezse sabanlar altın olur.)
Karakısta kar yağar, martta yağıs olmaz, nisanda da çok yağmur yağarsa o yıl bol ürün alınır;
çiftçinin yüzü güler. Krs. Nisan yağmuru...
1667- Karaya sabun, deliye öğüt neylesin.
Özü bozuk olan sey, düzeltme çabalarıyla iyi duruma getirilemez.
1668- Kardesi kardes yaratmıs, rızkını ayrı yaratmıs.
Bkz. Allah kardesi kardes yaratmıs, kesesini ayrı yaratmıs. Kardesim ağa, avradı hatın...
1669- Kardesim ağa, avradı hatın, almaz beni kulluğa satın.
Evlenen kisinin karısına verdiği değer, kardesine karsı olan sevgisini bastırır. Krs. Kardesi
kardes yaratmıs, rızkını...
1670- Kardesim olsun da kanlım olsun.
Kendisine çok büyük kötülük de yapsa, insan kardesinden vazgeçemez. Çünkü kardes, sırası
gelince, eski yaptıklarını unutturacak kadar büyük yardımda ve iyilikte bulunur. Krs. Kardes
kardesi...
1671- Kardes kardesi atmıs, yar basında tutmus. (Kardes kardesi bıçaklamıs, dönmüs yine
kucaklamıs.)
1) Kimi zaman kisi, kardesine büyük bir kötülük yapar. Ama o kötülüğün kardesini mahva
götürmekte olduğunu görünce pismanlık duyar ve yaptığını düzeltecek davranıslarla
yardımına kosar. (Yar uçurum anlamıyla alındığına göre.)
2) Kardes kardesten vazgeçebilir. Ama sevgilisi onu el üstünde tutar. (Yar sevgili anlamına
alınırsa.)
1672- Kardes kardesi bıçaklamıs, dönmüs yine kucaklamıs.
Bkz. Kardes kardesi atmıs, yar basında tutmus.
1673- Kardes kardesin (hısım hısımın) ne öldüğünü ister; ne onduğunu.
Kardes, kardese ziyan gelmesini istemez. Ama onun kendisinden üstün durumda olmasını da
kıskanır.
1674- Kardesten karın yakın (kulaktan burun yakın), (Karın kardesten yakın).
1) Kisi kardesini de sever çocuklarını da. Ama çocuklarını kardesinden daha ileri tutar.
2) Kendi çıkarıyla, baskasının, dahası kardesinin çıkarı çatısan kisi,
önce kendi çıkarını düsünür.
1675- Kar eden ar etmez.
Bkz. Ar yılı değil kar yılı.
1676- Kar erir, bok ayaza çıkar.
Kirlilikleri örten durum ortadan kalkınca bütün kötülükleri herkes görür.
1677- Karga dermis ki: Çocuklarım olalı burnumu göme göme bok yiyemedim.
Ana-baba çocukları için her türlü özveriye katlanırlar. Kendilerinden çok onları düsünürler.
1678- Karga ile gezen boka konar.
Bkz. Đsin yanına varan is...
1679- Karga kekliği taklit edeyim derken kendi yürüyüsünü sasırmıs.
Görgüsüz kisi, görgülü kisinin yaptığını yapmaya kalkısırsa beceremez, kendisinin doğal
davranısını da yitirir, gülünç olur.
1680- Karga mandayı (saksağan danayı) babası hayrına bitlemez.
Bir kimse baskasına hizmet ediyorsa bunda kendisinin de bir çıkarı vardır.
1681- Karga sakırdamıs bülbülüm sanmıs.
Bir ustayı taklit eden aptal, kendini ustalığa yükselmis gibi görür.
1682- Karga yavrusuna bakmıs, benim ak pak evladım demis. (Kuzguna yavrusu anka
görünür.)
Kisi kendi çocuğunu güzel, kendi eserini kusursuz görür. Baskalarına göre ne denli çirkin ve
kusurlu olurlarsa olsunlar.
1683- Karı-koca bir sözle yakın, bir sözle uzaktır.
Bir kadınla bir erkek, birbirlerine bağlandıklarını bildiren bir sözle karı-koca olurlar. Böyle
bir bağın kalmadığını bildiren bir sözle de yabancı olurlar.
1684- Karı (kadın) malı kapı mandalı (hamam tokmağıdır).
Bkz. Avrat malı kapı mandalı.
1685- Karıncadan ibret al, yazdan kısı karsılar.
Kisi çalısıp kazanabildiği zamanı bos geçirmemeli, çalısamayacağı günler için geçimini
sağlayacak varlık edinmelidir.
1686- Karınca kanatlanınca serçe oldum sanır.
Eline geçici ve önemsiz bir güç geçen kisi, sürekli güçlü oldum sanır.
1687- Karınca(-nın) zevali gelince kanatlanır.
Kisi, layık olmadığı asamaya yükselir, ya da durumunun gereklerine aykırı taskınlıklarda
bulunursa artık düsecek demektir.
1688- Karın kardesten yakın.
Bkz. Kardesten karın yakın.
1689- Kar kuytuda, para pintide eğlesir.
Her sey, saklanabilen yerde ve saklamasını bilenin yanında bulunur.
1690- Kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz.
Elverisli bir ortamda çoğalan seyler, ortam elverisliliğini yitirince yok olur.
1691- Karın tok it gölgede yatar.
Akılsız kisi bugün karnını doyurunca yanını düsünmez, yan gelir yatar, keyfine bakar.
1692- Karpuz kabuğunu görmeden denize girme.
Bir isi en uygun zamam gelmeden yapma; denize girmek için karpuzun olgunlasma zamanını
beklediğin gibi.
1693- Karpuz kabuğuyla büyüyen (beslenen) eseğin ölümü sudan olur.
Özensiz, üstünkörü yapılan is, hiçten bir nedenle bozulur.
1694- Karpuz kesmekle bararet sönmez (yürek soğumaz).
Size kötülük yapmıs olan bir kimseden baskasına zarar vermekle o kimseden öç almıs
olamazsınız.
1695- Karpuz (kavun, karpuz) kökeninde büyür.
Çocuk ana baba ocağında, herhangi bir kisi doğup büyüdüğü çevrede yetisir, gelisir.
1696- Kar susuzluk kandırmaz (gidermez). (Kavurga karın doyurmaz.)
Gerçek gereksemeler, avutucu, oyalayıcı seylerle karsılanamaz.
1697- Kartala bir ok değmis, yine kendi yeleğinden.
Bir kimseye en büyük kütülüğü kendisine çok yakın olanlar yapar. Krs. Ağaca balta
vurmuslar...
1698- Kartalın beğenmediğini kargalar kapısır.
Zenginlerin beğenmeyip attıkları nesneler, yoksullar için değerli mallardır.
1691- Kar yağdığı gün tozar.
Kalıcı ya da doyurucu olmayan kazanç çabucak tükenir. Sürekli ve doyurucu bir kazanç yolu
bulmak gerek.
1700- Kar yılı var yılı.
Kar yağdığı yıl ürün bol olur, çiftçinin eline bol para geçer.
1701- Kar, zararın kardesidir (ortağıdır).
Ticaretle uğrasan kimse; sadece kar edeceğini düsünmemeli, zarar etmeyi de göze almalıdır.
Alısveriste kar ve zarar birlikte gider.
1702- Kasap ekmeği yavan yer.
Bkz. Terzi kendi söküğünü dikemez.
1703- Kasap isterse keçinin boynuzundan yağ çıkarır.
Bkz. Çobanın gönlü olursa tekeden yağ çıkarır.
1704- Kasap, yağı bol olunca gerisini yağlar.
Elinde kendisine gerek olandan artık sey bulunan kimse, bunu gereksiz yere savurup telef
eder. Krs. Abdalın yağı çok olursa..., Kürdün yağı çok olunca...
1705- Kasavetsiz ağız anahtarsız açılır.
Sıkıntısı olan kimseye bir sey söyletmek güçtür. Ama sıkıntısı, kaygısı olmayan kimse, bol
bol, rahat rahat konusur.
1706- Kasımdan on gün evvel ek, on gün sonra ekme.
Ekim zamanı kasımdan on gün önce biter. Kasımdan on gün sonra ekilen tohum verimli
olmaz.
1707- Kasım yüz elli, yaz belli.
Kasımın 150- günü (8 nisan) olunca kötü havalar geçer, yazın ucu görünür.
1708- Kasım yüz, gerisi düz.
Bkz. Kasım yüz elli, yaz belli.
1709- Kas çatmakla çatık kasık olunmaz.
Görünüsü benzetmekle övülecek bir nitelik kazanılamaz. Belki eski durumdan da kötü bir
duruma düsülür.
1710- Kasığı herkes yapar ama sapını ortaya getiremez.
Her isin kendine özgü bir inceliği vardır. Bu yerine getirilmedikçe o is basarılmıs sayılamaz.
1711- Kas ile göz, gerisi (kalanı, artanı, dahası) söz.
Güzellik, her seyden önce kas ve göz güzelliğidir. Vücudun baska yerlerinin güzel olması
önemli değildir.
1712- Katıra baban kim? demisler, dayım at demis.
Asağılık duygusu içinde bulunan kisi, kendisini olduğu gibi göstermeye utanır da kötü
yönünü gizler, sadece iyi yönüyle övünür. Krs. Kel kız teyzesinin...
1713- Katıra (eseğe) cilve yap demisler, çifte (tekme) atmıs.
Bkz. Eseğe cilve yap demisler...
1714- Katrandan olmaz seker, olsa da cinsine çeker.
Kötü soylu sey ve kisi iyiye dönmez. Ona iyi niteliği kazandırmak için ne denli uğrasılırsa
uğrasılsın yine aslından bir kötü iz kalır.
1715- Kavak uzaya uzaya göğe yetmez.
Hangi alanda olursa olsun, ilerleyisin bir sınırı vardır.
1716- Kavak, yaprağını tepeden dökerse kıs çok olur.
Kavak ağacının yaprakları tepeden dökülmeye baslar, asağıdakiler, daha sonra dökülürse o
yıl kıs zorlu olur.
1717- Kavanoz dipli dünya.
Sürekli olarak durum değistiren, hiçbir durumuna güvenilemeyen, üstünde yasayanlara vefası
olmayan bir dünyada yasıyoruz. Krs. Đn kalk dünyası.
1718- Kavgada kılıç ödünç verilmez.
Kisi, savunma silahını baskasına verip kendisini savunamayacak ve yenilgiye uğrayacak
duruma düsmemelidir.
1719- Kavgada yumruk sayılmaz.
1) Kavga edenlerden her biri, ötekine karsı olabildiğince sert ve çok saldırıda bulunmak
zorundadır. Amaç düsmanı ezmektir. Saldırının sayısı ve neye mal olduğu düsünülmez.
2) Bir seyin meydana gelmesi için çok gereç harcamak zorunluluğu varsa esirgenmeden
harcanır. Ne denli çok harcanıyor diye düsünülmez.
1720- Kavun, karpuz kökeninde büyür.
Bkz. Karpuz kökeninde büyür.
1721- Kavun, karpuz yata yata büyür.
Bu söz tembel yatanlara takılmak için söylenir.
1722- Kavurga karın doyurmaz.
Bkz. Kar susuzluk kandırmaz.
1723- Kavurganın yananı sıçrar.
Bir topluluğu tedirgin eden durumdan en çok zarar gören kisi sesini yükseltir.
1724- Kaya uçmazsa dere dolmaz.
Büyük bir eksiği kapatabilmek için büyük özverilerde bulunmak gerektir.
1725- Kaybolan (zayi olan) koyunun kuyruğu büyük olur.
Bkz. Kaçan balık büyük olur.
1726- Kayıs bilir kutan (büyük pulluk) ne çeker.
Ağır bir isin ne denli güç yapıldığını ancak o i sin yapılmasında aracı olan, emeği geçen bilir.
1727- Kaymağı seven mandayı yanında tasır.
Sevdiği seyden yoksun kalmak istemeyen kisi, onu sağlayacak araçları eli altında
bulundurmalı ve bunun için gereken sıkıntılara katlanmalıdır. Krs. Zemheride yoğurt isteyen...,
Canı kaymak isteyen..., Asure yemeye giden kasığını..., Pilav yiyen kasığını...
1728- Kaynana öcü, oğlu cici.
Gelinler kocalarını severler de kaynanalarını rahatsızlık veren bir yaratık sayarlar.
1729- Kaynana pamuk ipliği olup raftan düsse gelinin basını yarar.
Kaynana ne denli yumusak huylu, iyi davranıslı olursa olsun, her hali gelini tedirgin eder.
1730- Kaynayan kazan kapak tutmaz.
Đçin için büyüyen bir olay, bir duygu, çok geçmeden patlak verir.
1731- Kaza geliyorum demez.
Kaza, beklenmedik zamanda, birdenbire gelir. Olacağı bilinse önleyici önlem alınır.
1732- Kazanına ne korsan çömçende o çıkar.
Bkz. Ne ekersen onu biçersin.
1733- Kazanırsan (sen) dost kazan, düsmanı anan da doğurur. (Sen dost kazan; düsman
ocağın basından çıkar.)
Sen dost kazanmanın yoluna bak, düsman kolay kazanılır. Anan bile sana düsman olacak bir
kardes doğurur.
1734- Kazan kazana kara demis.
Kınanacak bir durumu olan kimse, kendi kusuruna bakmaz da baskasındaki benzer durumu
kınar.
Krs. Kınayanda kırk batman.
1735- Kazanmayanın kazanı kaynamaz.
Kazancı olmayan kisinin evinde yemek pismez.
1736- Kazan tasarsa kepçenin değeri olmaz.
Önlemler tehlike basgöstermeden alınmalıdır. Tehlike ortaya çıktıktan sonra alınacak önlem
ise yaramaz.
1737- Kazaya rıza gerek.
Kazaya boyun eğilmelidir. Olup biteni değistirmeye insanın gücü yetmediğine göre baska bir
sey de yapılamaz.
1738- Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.
Büyük çıkar sağlanan yerden ufak tefek özveriler esirgenmemelidir.
1739- Kaz kazla, daz dazla, kel tavuk kel(topal) horozla.
Herkes kendi durumuna uygun gelen kisilerle anlasıp arkadaslık eder.
1740- Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu.
Sen baskasına kötülük yapma yolunu tutarsan; baskası da sana kötülük yapma yolunu tutar.
Krs. Kazma kuyuyu kendin düsersin., El için kuyu..., Az kaz uz kaz...
1741- Kazma kuyuyu kendin düsersin.
Bkz. El için kuyu kazan...
1742- Keçide de (keçinin de) sakal (sakah) var. (Sakal keçide de var.)
Bir kimse kılık kıyafetiyle değil gerçek değeriyle güven verir. Sakal, kisiye değer
kazandırmaz. O, keçilerde bile vardır.
1743- Keçi geberse de kuyruğunu indirmez.
inatçı, ölür de inadından vazgeçmez.
1744- Keçi kurttan kurtulsa gergedan olur.
Tehlikeler, zararlar olmasa her sey alabildiğine gelisir.
1745- Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar.
Büyüklerin tuttuğu yol, küçüklere örnek olur. Onlar da aynı yolu izlerler. Krs. Ağaca çıkan
keçinin... Ön tekerle nereden geçerse...
1746- Keçinin de sakalı var.
Bkz. Keçide de sakal var.
1747- Keçinin meseye ettiğini külü derisinden çıkarır.
Bkz. Keçinin sumağa ettiğini...
1748- Keçinin sumağa (meseye) ettiğini sumak keçiye edecek.
Sumak yaprağı ve mese külü -içindeki tanen dolayısıyla- deri tabaklamakta kullanılır. Keçi,
derisinin böylece hırpalanmasıyla canlı iken yaptığının karsılığını görür.
1749- Keçinin uyuzu, çesmenin (pınarın) gözünden su içer (içer suyunu).
1) Değersiz ki siler kendilerini değerli ve en güzel esye alyık görürler.
2) Đğrenç olanlar, durumlarına bakmazlar da iğrenilmeyecek sey ararlar.
1750- Keçiye can kaygısı, kasaba yağ kaygısı. (Koyun can derdinde, kasap yağ derdinde).
Değismez bir kuraldır: Bir kisi önemli bir kaybından dolayı çırpınıp kıvranırken baska bir
kisi bu durumdan ne kadar çok yararlanabileceğini düsünür.
1751- Kedi götünü görmüs, yaram var demis. (Kedi kıçına bakar da yaram var dermis.)
Sıkıntısı olmayan densiz kisi, hiç yoktan kendine sıkıntı çıkarır.
1752- Kedinin boynuna ciğer asılmaz.
Bir kimseye, kullanıp zarar vereceği, kendine mal edip ortadan kaldıracağı sey emanet
edilmez.
1753- Kedinin gideceği samanlığa kadar.
Uygunsuz bir is yapan kisi, ne kadar kaçarsa kaçsın, gideceği yerler bellidir. Az sonra yakayı
ele verir.
1754- Kedinin kabahatini önüne koyarlar, öyle döverler.
Cezalandırılan kimse suçunun ne olduğunu bilmelidir ki o suçu bir daha islemesin.
1755- Kedinin kanadı olsaydı serçenin adı kalmazdı.
Saldırganlar istediklerini yapabilecek durumda olsalardı, güçsüzleri kolaylıkla ortadan
kaldırır, bol bol çıkarlarını sağlarlardı.
1756- Kedinin usluluğu sıçan görünceye kadar.
Atılgan kisilerin sessiz ve eylemsiz durmaları, onları çileden çıkaran bir durum bas
gösterince sona erer.
1757- Kedi törpüyü yalar da kanlar çıktıkça oh der.
Akılsız kisi baskasına yarar verirken kendisi zarar etse de aldırmaz.
1758- Kedi uzanamadığı (yetisemediği) ciğere, pis (murdar) der.
Kisi, elde edemediği seyi istemiyormus, beğenmiyormus gibi görünür.
1759- Kedi, yavrusunu yerken sıçana benzetir.
Kisi, yakını olan suçsuz birisini ezmeyi çıkarına uygun görürse onda düsmanına benzeyen
nitelikler bulur.
1760- Kediye bokun kimya demisler, üstünü örtmüs.
Đyilik sevmeyen, kimsenin onduğunu istemeyen kisi, atacağı zararlı seyi -baskasının aradığını
anlarsa yararlanılamayacak duruma getirir.
1761- Kediyi sıkıstırırsan üstüne atılır.
Senden çekinen, korkan kisi, çok sıkıstırırsan sana karsı gelir.
1762- Kefen alacak adam gözünün yasından belli olur.
Bir kimsenin herhangi bir eyleme giriseceği, o eyleme girismesini zorunlu kılan durumundan
anlasılır.
1763- Kefenin cebi yok.
Zengin olup da para harcamaya kıyamayan kimse, parayı ne yapacak? Öbür dünyaya
götüremez ki!
1764- Kefilin ya saçı, ya sakalı.
Borçlu borcunu ödemezse kefilinin yakasına yapısılır; nesi bulunursa alınır.
1765- Kele köseden yardım olmaz.
Kisi, kendisinin yardıma muhtaç olduğu konuda baskasına yardım edemez. Krs. Kelin ilacı
olsa...
1766- Kel ilaç bilse kendi basına sürer.
Bkz. Kelin ilacı olsa basına sürer.
1767- Kelin ayıbını takke örter.
Birçok kimselerin kusurlarını zenginlik, is basında olus vb. durumlar örter.
1768- Kelin ilacı (merhemi) olsa basına sürer. (Kel ilaç bilse kendi basına sürer.)
Kendi derdine çare bulamayan kisiden aynı durumda olan baskası yardım beklememelidir.
Krs. Kele köseden...
1769- Kel kız teyzesinin saçıyla övünür.
Değersiz kisi, yakınlarının değerlerinden kendisine bir pay çıkarmaya çalısır. Krs. Katıra
baban kim demisler...
1770- Keller (ile) yağırlar, birbirini ağırlar.
Bkz. Sağırlar birbirini ağırlar.
1771- Kelle sağ olsun da külah bulunur (eksik olmaz.)
Kisi yasasın da elbet bir is sahibi olur.
1772- Kel ölür, sırma saçlı olur; kör ölür, badem gözlü olur. (Kör ölür badem gözlü olur, kel
ölür sırma saçlı olur.)
Kisi, elinden giden önemsiz, kusurlu bir seyi çok önemli, çok güzelmis gibi anlatır. Krs.
Kaçan balık...
1773- Kel yanında kabak anılmaz.
Bir kisinin yanında, uzaktan da olsa onun eksiğini çağrıstırabilecek sözler söylemekten
çekinilmelidir. Krs. Aç yanında sarpın kurcalanmaz.
1774- Kem dileme komsuna, kem is gelir basına.
Bkz. Hayır dile komsuna, hayır gele basına.
1775- Kemikle (etle) deri, yemekle diri.
Đyi beslenmeyen kisi sağlıklı olmaz.
1776- Kem söz, kalp (kem) akça sahibinindir.
Kötü sözü, kalp akçeyi kimse kabul etmez. Bunlar yine sahiplerine çevrilir.
1777- Kenarın dilberi nazik de olsa nazenin olmaz.
Kibar çevrede yetismemis olanlar, ne denli özenseler kibarlığın bütün inceliklerini
gösteremezler; kaba davranıslardan kendilerini büsbütün kurtaramazlar.
1778- Kendi düsen ağlamaz.
Yanlıs davranısı yüzünden zarara uğrayan kimsenin bu durumundan yakınmaya hakkı
yoktur.
1779- Kendinden küçükten kız al, kendinden büyüğe kız ver.
1) Gelinler kocalarına karsı saygı duymalıdırlar. Bunu sağlamanın yolu, erkek ailesinin kız
ailesinden yüksek olmasıdır.
2) Bu yolu tutarsan aldığın kız seninle övünür sen de iyi bir yere kız verdim diye mutluluk
duyarsın.
1780- Kepenek altında er yatar.
Đnsanları kılık ve kıyafetlerine bakarak değerlendirmemelidir. Kaba saba, perisan bir kılık
içinde değerli bir kisi bulunabilir.
1781- Keseye danıs, pazarlığa sonra giris.
Ödeyecek paranız yoksa bir sey satın almaya girismeyin.
1782- Kesilen bas (bir daha) yerine konmaz.
Kesin olarak yapılıp sonuçlandırılan is, eski durumuna getirilemez. Onun için her davranıstan
önce, bunun nasıl bir sonuç doğuracağını iyi hesap etmek, ondan sonra ise girismeye, ya da
girismemeye karar vermek gerektir.
1783- Keskin akıl (zeka) keramete kıç attırır.
Çok zeki olan kisi, bir isin nereye varacağını keramet sahibi kisiden daha iyi bilir.
1784- Keskin sirke kabına (küpüne) zarar(-dır).
Çok öfkeli kisi, kendi sağlığını bozar, vücudunu yıpratır ve islerini altüst eder.
1785- Kesmez bıçak ele, is bilmeyen avrat dile.
Bkz. Kör bıçak ele...
1786- Kes parmağını çık pazara, em (merhem, ilaç) buyuran çok olur.
Kisinin bir gerekseme içinde bulunduğunu gören herkes ona türlü türlü yol gösterir.
1787- Kıbleden geldi kısımız, Allah'a kaldı isimiz.
Kıs afetleri güneyden gelmeye baslarsa, çok azgın bir mevsim geçirilecek demektir.
1788- Klavuzu karga olanın burnu boktan kalkmaz (kurtulmaz, çıkmaz).
Kötü kimsenin arkasına düsen kisinin bası dertten kurtulmaz.
1789- Kılıç kınını kesmez.
Sert ve asırı davranıslı kisinin yakınlarına zararı dokunmaz.
1790- Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan (tüyünden).
Kisi kiminle arkadaslık ederse ondan etkilenir, huy kapar. Krs. Đtle yatan bitle kalkar., Kisi
refikinden azar., Đsin yanına varan is..., Körle yatan..., Topalla gezen..., Üzüm üzüme...
1791- Kırk gün taban eti, bir gün av eti.
Avcılar bir av avlayabilmek için dağ, tas demez, günlerce taban teperler.
1792- Kırk hırsız bir çıplağı soyamamıs.
Sömürücüler ne denli usta olurlarsa olsunlar, sömürülecek bir seyi olmayandan
yararlanamazlar.
Krs. Ölmüs koyun kurttan korkmaz.
1793- Kırkından sonra azanı tenesir paklar (azana çare bulunmaz).
Yaslılıklarında ahlakları bozulanlar, doğru yola getirilemezler; ölünceye değin o yolda
giderler.
1794- Kırkından sonra saza baslayan kıyamette çalar.
Yaslandıktan sonra bir sey öğrenmeye, yeni bir is yapmaya baslayan kimsenin bunu
basarmaya ömrü yetmez.
1795- Kırk serçeden bir kaz iyi.
Birçok küçük isle uğrasmaktansa tek büyük is yapmak daha uygundur.
1796- Kırk yılda bir ölet olur, eceli gelen ölür. (Kırk yıl kıran olmus, eceli gelen ölmüs.)
Tanrı'nın verdiği ömrü hiçbir sey değistiremez. Salgın ve öldürücü hastalık da olsa eceli
gelmeyen ölmez. Böyle zamanlarda çok kisinin ölmesi, ecellerinin o zamana rastlamasındandır.
1797- Kırk yıllık Kani (Müslüman özel adı), olur mu (Yani Hırıstiyan özel adı)?
Yaslanıncaya değin iyi insan olarak yasamıs olan kisi, artık kötü olmaz (değismez).
1798- Kırlangıcın zararını biberciden sor.
Kırlangıç zararsız bir kus gibi görünür. Ama bibere pek düskün olduğundan, ne kadar zararlı
bir yaratık olduğunu ancak biberci bilir. Durumları buna benzeyen çok kisiler vardır.
1799- Kırlangıç bir zararsız kus; git Yemen iline danıs.
Kimi çevrelerde kimseye zararı dokunmayan kisi, kimi çevreler için tehlikeli olabilir.
1800- Kısa günün karı (kazancı) az olur.
Kısa süre çalısılarak yapılan isten elde edilecek kazanç az olur.
1801- Kısmet gökten zembille inmez.
Kısmet, durup dururken kisinin ayağına gelmez, çalısmakla elde edilir. Çalısmayanın kısmeti
olmaz.
1802- Kısmetinde ne varsa kasığında o çıkar.
Bir sey elde etmek için çalısan kimseye Tanrı neyi kısmet etmisse onu verir.
1803- Kısmet ise gelir Hint'ten, Yemen'den, kısmet değilse ne gelir elden?
Tanrı bir seyi size kısmet etmisse, Hint'ten, Yemen'den gelir, sizi bulur. Kısmet etmemisse ne
yapsanız onu elde edemezsiniz.
1804- Kısmetsiz köpek, sabaha karsı uyuyakalır.
Tanrı'nın kendisine kısmet vermediği yaratık, yararlanılacak seyi elde etmek kolaylastığı
zaman, baska bir isle uğrastığı için, bundan yoksun kalır.
1805- Kıs kıs gerek, yaz yaz.
Her mevsim, kendine özgü doğa olayları ile geçmelidir. Bu düzenin bozuk gitmesi insanların
perisan olmasına yol açar.
1806- Kıs kıslığını, kus kusluğunu gösterir (yapar).
Doğa kanunları değismez. Her olay, her varlık özelliğini belli eder.
1807- Kız besikte (kundakta) çeyiz sandıkta. (Kız kucakta, çeyiz bucakta).
Kız daha besikte iken çeyiz hazırlıklarına baslamak gerektir.
1808- Kız evi naz evi.
Kız evi nazlı olur. Đsteklinin rica, minnet etmesini ister, kızını ağır satar.
1809- Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır (kaçar), ya zurnacıya.
Evlenme çağındaki kız eğlenceye düskün olur. Büyükleri onu uyarmazlarsa, hoslandığı,
uygun olmayan birisiyle evlenir.
1810- Kızı kızken görme, gelinken gör; gelinken görme besik ardında gör.
Kızların en güzel çağı evlenmeden önceki durumlarıdır. Evlendikten sonra eski tazelikleri
kalmaz. Hele çocuk yaptıktan sonra daha da bozulurlar.
1811- Kızını dövmeyen dizini döver.
Kızını iyi yetistirmeyen anne, kızı el kapısında beceriksizliği yüzünden sıkıntı çektiği zaman
dövünür durur.
1812- Kızın var, sızın var.
Kız çocuğunun sorunları ve sorumlulukları çok ve çesitlidir. Ana baba, sürekli olarak bunun
tedirginliği içinde bulunurlar.
1813- Kız kucakta, çeyiz bucakta.
Bkz. Kız besikte, çeyiz sandıkta.
1814- Kim düser daldan, o bilir haldan.
Bkz. Damdan düsen damdan düsenin halini bilir.
1815- Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye.
Kimi kisiler bir seyin bolluğundan yakınır, ondan kurtulmanın yollarını ararlar. Kimi kisiler
aynı seyden yoksun olmanın sıkıntısını çekerler.
1816- Kimine hay hay, kimine vay vay.
1) Bu dünyada her olay kimi kisiler için sevindirici, kimi kisiler için
üzücüdür.
2) Kimi kisiler istedikleri her seye kavusurlar; kimi kisiler diledikleri hiçbir seyi elde
edemezler.
1817- Kiminin devesi (parası), kiminin duası.
Varlıklı olanların parası, yoksul olanların da duası alınarak isler yürütülür.
1818- Kimin ki bağı var, yüreğinde dağı var.
Bkz. Dağda bağın var...
1819- Kimse ayranım (yoğurdum) eksi demez. (Yoğurdum, ayranım eksidir diyen olmaz.)
Herkes satacağı malı över. Kendi tutumunu ve tuttuğu kimseleri savunur. Baskaları
elestirseler de bunlara toz kondurmaz.
1820- Kimse bilmez, kim kazana kim yiye.
Bir kimse çalısıp çabalar; kendisinin ve çoluk çocuğunun geleceği için mal biriktirir. Ancak,
kimi zaman olaylar öyle gelisir ki bu kazancı, düsündükleri değil hatır ve hayalde olmayan
kisiler yer.





Signing of RasitTunca

Kar©glan Başağaçlı Raşit Tunca
Smileys-2
Cevapla


Bu Konudaki Yorumlar
Atasözleri Ve Deyimler Sözlüğü - Yazar: RasitTunca - 08-01-2018, 02:06 AM
RE: Atasözleri Ve Deyimler Sözlüğü - Yazar: RasitTunca - 08-01-2018, 02:11 AM
RE: Atasözleri Ve Deyimler Sözlüğü - Yazar: RasitTunca - 08-01-2018, 02:12 AM
RE: Atasözleri Ve Deyimler Sözlüğü - Yazar: RasitTunca - 08-01-2018, 02:14 AM
RE: Atasözleri Ve Deyimler Sözlüğü - Yazar: RasitTunca - 08-01-2018, 02:16 AM
RE: Atasözleri Ve Deyimler Sözlüğü - Yazar: RasitTunca - 08-01-2018, 02:18 AM

Konu ile Alakalı Benzer Konular
Konular Yazar Yorumlar Okunma Son Yorum
Oku-1 Hayvanlarla ilgili Atasözleri Ve Deyimler RasitTunca 0 1,665 08-02-2018, 12:27 AM
Son Yorum: RasitTunca
  Türk Atasözleri RasitTunca 0 1,615 08-02-2018, 12:21 AM
Son Yorum: RasitTunca
TC-Bayrak-1 TÜRKÇE DEYiMLER RasitTunca 0 1,575 08-01-2018, 02:01 AM
Son Yorum: RasitTunca
  Bilinen Atasözleri RasitTunca 0 1,608 08-01-2018, 01:57 AM
Son Yorum: RasitTunca
Oku-1 Kızılderili Atasözleri RasitTunca 0 1,664 08-01-2018, 01:53 AM
Son Yorum: RasitTunca
  Yöresel Atasözleri -- Bursa RasitTunca 0 1,456 07-31-2018, 04:02 PM
Son Yorum: RasitTunca
  PC ATASÖZLERi RasitTunca 0 1,428 07-31-2018, 03:56 PM
Son Yorum: RasitTunca

Hızlı Menü:


Konuyu Okuyanlar: 1 Ziyaretçi