08-01-2018, 02:14 AM
1821- Kimseden kimseye hayır yok (gelmez).
Đnsan, yapacağı iste yalnız kendi gücüne güvenmelidir. Baskasının yardımını bekler ve buna
güvenirse düs kırıklığına uğrar. Krs. Tırnağın varsa basını kası.
1822- Kimse kendi ayıbını görmez.
Bkz. Herkes kendi ayıbını bilmez.
1823- Kimse kendi memleketinde peygamber olmaz (olmamıs).
Kisinin değeri, doğup büyüdüğü yerde gereği gibi bilinmez. Daha önce ad kazanmıs kimseler
vardır. Aile rekabetleri vardır. Küçüklüğünde yaptığı çocukça davranısları bilenler vardır...
Bütün bunlar, onun yüksek bir kisi olarak kabul edilmesini engeller.
1824- Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz.
Yaslı bir kisi, çok sevdiği bir genç ölünce keske onun yerine ben öleydim der. Kimi zaman
da biz o değerli adam öleceğine su ise yaramaz adam ölmeliydi deriz. Bos sözler. Kimse
kimsenin yerine ölemez.
1825- Kimse kimsenin kısmetini (rızkını) yemez.
Kimi zaman bir kimsenin eli altındaki yiyecek türlü nedenlerle yenilmez, kalır. Bu sırada
dısarıdan biri gelir, yemeğe alıkonulur. Hazır bulunan yiyecek ona ikram edilir. Demek ki bu
yiyecek onun kısmeti imis, asıl sahibinin kısmeti değilmis denilir. Bu durum, kimse kimsenin
kısmetini yemez gerçeğini kanıtlar. Yan yana aynı malı satan iki esnaf da böyle düsünür: Gelen
müsteri, her iki malı görür, ama ancak birini satın alır. Satıcılar kısmet satanınmıs inancında
birlesirler.
1826- Kimsenin ahı kimsede kalmaz.
Zulüm görenin ahı, zulmedene hayretmez. Krs. Mazlumun ahı indirir sahı.
1827- Kimsenin çırası tana kadar yanmaz.
Hiç kimsenin parlak yasamı sürekli olmaz.
1828- Kimseye arsınına göre bez vermezler.
Gözü yükseklerde olan, asırı istekleri bulunan kimseye düslediği ölçüye göre değil, içinde
yasadığı ortamın ölçüsüne göre bir pay verilir.
1829- Kiraz dut yetismese beni yiyenin boynunu sapıma döndürürüm demis.
Kiraz, yiyene yumusaklık verir; kisiyi zayıflatır. Hemen ardından yetisen dut ise besleyicidir.
1830- Kisi arkadasından bellidir. (Adam ahbabından bellidir.)
Herkes anlasabildiği kimse ile arkadaslık eder. Bundan dolayıdır ki bir kimsenin nasıl bir kisi
olduğunu öğrenmek isteyen, arkadasının kisiliğine bakmalıdır.
1831- Kisi (herkes) ektiğini biçer.
Bkz. Ne ekersen onu biçersin.
1832- Kisi ne yaparsa kendine yapar.
Đyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.
1833- Kisinin kendine ettiğini kimse (alem bir yere gelse) edemez.
Bir kimse kimi zaman tedbirsizliği yüzünden öyle yanlıs is yapar, basını öyle derde sokar ki
böyle bir kötülüğü baskaları ona yapamaz.
1834- Kisi refikinden azar.
Kötü arkadas, kisiyi kötü yola sürükler. Krs. Adam adamın seytanı, Đtle yatan bitle kalkar,
Kır atın yanında duran..., Đsin yanına varan is..., Topalla gezen..., Körle yatan..., Üzüm üzüme...
1835- Kisi umduğuna küser.
Bkz. Gönül ummadığı yere küser.
1836- Kisiyi (herkesi) nasıl bilirsin, kendin gibi.
Bkz. Herkesi nasıl bilirsin...
1837- Kisiyi vezir eden de karısı, rezil eden de.
Karı akıllı olursa kocasının toplum içindeki yerini her bakımdan yüceltir. Akılsız, tutumsuz,
ahlaksız... olursa kocasını perisan, kepaze eder. Krs. Đyi evlat babayı vezir...
1838- Kocana göre bağla basını, harcına göre pisir asını.
Kisi, tutumunu çevresindekilerin durumuna göre düzenlemeli ve kendi varlığına uygun bir
yasayıs sürmeli, gücünün üstünde isler yapmaya kalkısmamalıdır.
1839- Kocanın kabı ikiyse birini kır.
Kıskanç kadın, kocasının asırı zengin olmasını istemez; çapkınlığa baslar diye.
1840- Kocasını vezir eden de rezil eden de karısıdır.
Bkz. Kadın kocasını isterse...
1841- Koça (öküze) boynuzu yük değil (olmaz).
Kisiye kendi isi ve yakınlarının sorumluluğu ağır gelmez. Krs. Hamala semeri yük olmaz.
1842- Koç koyundan seçkel gerek.
Bir topluluğa önderlik edecek, egemen olacak kisi, topluluğu olusturanlardan üstün nitelikte
olmalıdır.
1843- Kol kırılır yen içinde bas yarılır börk içinde.
Bkz. Bas yarılır börk içinde...
1844- Komsu boncuğunu çalan gece takınır.
Hırsızlık mal, sahibinin göremeyeceği yer ve zamanda kullanılır.
1845- Komsuda piser, bize de düser.
Yakınlarımızın güzel seylere kavusması onlardan bizim de yararlanmamız olasılığının
doğması demektir.
1846- Komsu ekmeği komsuya borçtur.
Komsunuz size bir ikramda bulunur, bir sey armağan ederse, siz de ona ikramda bulunmalı,
armağan vermelisiniz.
1847- Komsu hakkı, Tanrı hakkı(-dır).
Komsular arasında yakın, kaçınılmaz iliskiler vardır. Komsular birbirlerini incitmemeli,
birbirlerinin hatırını saymalı, birbirlerine yardım etmelidirler. Bu ödevleri yerine getirenler,
Tanrı'ya karsı da ödevlerini yapmıs olurlar.
1848- Komsu iti komsuya ürümez.
Komsudaki uygunsuz kisi, baskalarını incitse de komsusunu rahatsız etmez.
1849- Komsu kızı almak, kalaylı kaptan (tastan) su içmek gibidir.
Komsu kızını almaya karar veren, ailenin ve kızın durumunu, gidisini iyi bildiğinden içi rahat
olarak bu iliskiyi kurar.
1850- Komsu komsunun külüne (tütününe) muhtaçtır.
Komsular birbirlerine en küçük sey için bile muhtaçtırlar. Kimi zaman önemsiz bir seyin
eksikliği isimizi aksatır. O zaman komsu imdada yetisir.
1851- Komsun kör ise sen kıpa bak.
Kisi, çevresindeki insanları kıskandıracak durumlardan sakınmalı, onlarda bulunmayan
seylere sahip olsa bile onlar gibi yasamalıdır.
1852- Komsunu iki inekli (öküzlü) iste ki kendin bir inekli (öküzlü) olasın.
Baskasının iyi durumda olmasını iste ki Tanrı seni de ondursun. Krs. Hayır dile komsuna...
1853- Komsunun tavuğu, komsuya kaz görünür (karısı kız görünür).
Baskasının malı, bize olduğundan daha değerli görünür. Oysa aynı sey bizde de vardır; ama
baskasınınkini bizimkinden üstün buluruz.
1854- Konur esek çayırını almaz.
Kendini beğenmis kisi, yararlanılacak nesnelere hor baktığından bunlardan yoksun kalır.
(Konur: Kibirli)
1855- Korkak bezirgan (tüccar) ne kar eder ne ziyan (zarar).
Đs yapmaya korkan tüccar, kendisini zarardan korumus olur ama, kazanç da sağlayamaz.
1856- Kork Allah'tan korkmayandan.
Allah'tan korkmayan kimse, insana her türlü kötülüğü yapabilir. Böylesinden korkulur.
1857- Kork aprilin besinden, öküzü ayırır esinden.
Aprilin besinde (simdiki 18 nisanda) çift süren iki öküzü birbirinden ayıracak kadar siddetli
sağanak olur; kasırga ve fırtına kopar.
1858- Korku dağları bekletir (asırır).
1) Birçok insanlar zulüm, ya da ceza görmekten korkup dağlara çıkar, orada çekilmez
kosullar altında yasarlar.
2) Kötü, sert bir durumla karsılasacağından korkan kisi, yapmak istediği
seyden istemeye istemeye vazgeçer.
1859- Korkulu rüya (düs) görmektense uyanık yatmak hayırlıdır.
Tehlikesi de bulunan çekici bir ise girismektense o isten vazgeçip tehlikesi olmayan durumda
kalmak daha iyidir. Krs. Ne karanlıkta yat...
1860- Korkunun ecele faydası yoktur.
Kisi korkmakla kendisine gelecek bir zararı önleyemez. Olacak olur. Bunun için bos yere
korkup üzüntü çekmemelidir.
1861- Koy avucuma, koyayım avucuna.
Bize yardımda bulunan, yarar sağlayan kisiye biz de yardımda bulunur, yarar sağlarız.
1862- Koyma akıl, akıl olmaz (cepten düser), (Sokma akıl, sekiz adım gider.)
Aklı olmayan kisi, baskasının verdiği akıl ile is göremez. Önce bir seyler yapmaya baslasa da
arkasını getiremez.
1863- Koyun can derdinde, kasap yağ derdinde.
Bkz. Keçiye can kaygısı...
1864- Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
Bir seyin çok değerlisi ele geçmezse az değerlisi önem kazanır. Krs. Körler memleketinde...
1865- Koyunun götü bir gün açıksa keçininki her gün açık.
Davranıslarını herkesin beğendiği kimse, günün birinde yanlıs bir is yapabilir. Bu, her gün
yanlıs is yapanınkinin yanında kınanacak bir durum sayılmaz.
1866- Koyunun kuyruğu var örter.
Zenginlerin ve toplumda önemli yeri olan kisilerin kusurları hemen örtbas edilir. Krs. Mal
malamatı örter.
1867- Koyunun melediğini kuzu melemez.
Ana-babanın çocuğuna karsı gösterdiği asırı ilgi ve sevecenliği, çocuk ana-babasına karsı o
ölçüde göstermez.
1868- Koyunu yüze yetir, el onu bine yetirir.
El, bir olayı abartarak söyler. Yüz kazansan bin diye anlatır.
1869- Koz gölgesi: kız gölgesi, söğüt gölgesi: yiğit gölgesi, dut gölgesi: it gölgesi.
Ceviz ağacının gölgesi koyu, güzeldir. Đnsana kızların yanında bulunma keyfi verir. Ancak
orada karınca çok olur; gölgede oturan insanın keyfini kaçırır. Kızların yanında oturankisi de
hem mutluluk duyar, hem de çevredeki asalaklardan rahatsız olur. Söğüt, boylu boslu bir ağaçtır.
Koruyucu yiğide benzer. Gölgesi altında safa ve rahatlıkla vakit geçirilir. Dut gölgesi, alaca bir
gölgedir, zevksizdir; rahatsızdır. Çünkü ağacın meyvesi, altına dökülür. Hem insanın üstünü
kirletir, hem de sineklerin üsüsmesine yol açar. Bundan baska, itler de dut yemeye gelir, orasını
kirletirler. Gölgede de yatarlar.
1870- Köleden ağa olan minareyi sesiyle yıkar.
Sonradan görmüs kisi çok yüksekten atar tutar. Krs Sonradan imam olanın...
1871- Köpeğe dalanmaktan çalıyı dolanmak yeğdir.
Bkz. Đtle dalasmaktan...
1872- Köpeğe gem vurma, kendisini at sanır.
Kendisine karsı değeri varmıs gibi davranılan değersiz kisi, gerçekten değer bulunduğunu
sanır.
1873- Köpeği dövmeli ama, sahibinden utanmalı.
Sana satasan kisiyi hırpalarken onu benimsemekte ve korumakta olan saydığın kimseyi
gücendirmemeye de dikkat etmelisin.
1874- Köpeğin ahmağı baklavadan pay umar.
Bkz. Đtin ahmağı...
1875- Köpeğin duası kabul (makbul) olsa (-ydı) gökten kemik yağar(-dı).
Bkz. Đtin duası...
1876- Köpeği öldürene sürütürler.
Bkz. Đti öldürene...
1877- Köpek bile yal yediği kaba pislemez (sıçmaz).
Köpek bile yem yediği kaba karsı saygılı davranırken, insan nasıl olur da geçimini sağladığı
yere, kendisine bu geçimi hazırlamıs olan kimseye kötülük eder?
1878- Köpek ekmek veren (yediği) kapıyı tanır.
Köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranıslarıyla duygularını belli eder. Đnsan bundan
ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdırlar.
1879- Köpekle dalasmaktan çalıyı dolasmak yeğdir.
Bkz. Đtle dalasmaktan...
1880- Köpek sahibini ısırmaz.
Kisi ne kadar asağılık olursa olsun, kendini benimseyip koruyana kötülük etmez.
1881- Köpeksiz sürüye (köye) kurt girer (iner).
Koruyucusuz halka, bekçisiz ülkeye düsman saldırır.
1882- Köpek suya düsmeyince yüzmeyi öğrenmez.
Kisi, bir tehlike karsısında her yerden umudu kesilip kendine güvenmekten baska çare
kalmadığını anlamadıkça kurtulus yolunu bulamaz.
1883- Köpek sürünmekle etek kesilmez.
Terbiyesiz kimsenin satasmasıyla temiz kisi lekelenmis olmaz. Krs. Đt değmekle deniz...,
Kalaylı bakır...
1884- Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.
Kisi, kendisinden yardım beklediği asağılık kimseye isi bitinceye kadar soylusun, boylusun
diye dil döker.
1885- Kör Allah'a nasıl bakarsa Allah da köre öyle bakar.
Kisi efendisine karsı nankörlük ederse efendisi de onu korumaz.
1886- Kör (kesmez) bıçak ele (yavuz), is bilmeyen avrat dile (yavuz).
Kör bıçak ise yaramaz ama insanın elini keser. Đs bilmeyen kadın da çok konusmaktan baska
bir sey yapmaz.
1887- Kör bile düstüğü çukura bir daha düsmez.
Bkz. Esek bile bir düstüğü...
1888- Körden gözlü, topaldan ayaklı, deliden deli.
Kör olan anadan, babadan doğan çocuk kör olmaz. Topalın çocuğu da sağlam bacaklı olur.
Ama delinin çocuğu deli doğar.
1889- Köre elvandan (renkten) bahsolunmaz.
Bir seyin niteliği üzerine hiç bilgisi bulunmayan kisiye o seyin sözü edilmez; öğretilmesine
çalısılmaz.
1890- Köre simdi gece demisler; ne zaman gündüzdü demis.
Baskalarına mutluluk veren durum bu durumla ilgisi olmayan talihsiz kisi için değer tasımaz.
1891- Kör görmez, sezer.
Kör görmediği seyi nasıl sezerse bir konu üzerinde bilgisi olmayan kisinin de o konu ile ilgili
sezisleri olur.
1892- Kör kusun yuvasını Allah yapar.
Bkz. Garip kusun yuvasını...
1893- Körler memleketinde sasılar padisah (bas) olur.
Hepsi bilgisiz olan bir çevrede azıcık bilgisi bulunan basa geçer. Krs. Koyunun
bulunmadığı...
1894- Körle yatan sası kalkar. (Đtle yatan bitle kalkar.)
Kötü kimseyle düsüp kalkana az çok kötü huy bulasır. Krs. Kisi refikinden azar, Kır atın
yanında duran..., Đsin yanına varan is..., Topalla gezen..., Üzüm üzüme...
1895- Kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur.
Bkz. Kel ölür sırma saçlı olur...
1896- Kör pazara varmasın, pazar körsüz kalmasın.
Bir sey satın almasını bilmeyen kimseler alısverise çıkmamalılar ama çıkarlar. Esnaf da bu
gibilerinden hoslanır.
1897- Körün istediği bir göz, iki(-si) olursa ne söz.
Kisi kendisinde bulunmayan seyden bir tane isterken ona iki tane verilirse daha çok sevinir.
1898- Körün istediği iki göz, biri ela biri boz.
Öyle insanlar vardır ki kendilerine yapılmasını istedikleri iyiliği gördükleri halde bununla
yetinmezler, ayrıntılarının su, bu biçimde olmasını da isteyecek kadar yüzsüzlük ve açgözlülük
ederler.
1899- Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek.
Baskasının eksikleri ile eğlenen kisinin kendisi kusursuz olmalıdır.
1900- Köse tası kösede yakısır (yarasır).
Önemli kisiliği bulunan kimseye önemli bir is basında bulunmak yakısır.
1901- Kötü haber tez duyulur.
Bkz. Kara haber tez duyulur.
1902- Kötü komsu insanı (adamı) hacet (mal) sahibi eder.
Kötü komsu, kendisinden emanet olarak istenen seyi vermez. Emanet isteyen de gidip o
seyden satın alır. Böylece bu komsu, o kisiyi esya sahibi etmis olur.
1903- Kötülük her kisinin karı, iyilik er kisinin karı.
Bkz. Đyiliğe iyilik her kisinin karı...
1904- Kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir.
Bir seyin, -kusurlu da olsa- elde bulunması, hiç bulunmamasından daha iyidir.
1905- Kötü söyleme esine, ağı katar asına.
Đliskide bulunduğun kimseleri sözlerinle incitme, kötüleme ki onlar da sana daha büyük
kötülük yapmasınlar.
1906- Kötü söz insanı dininden çıkarır (tatlı söz yılanı ininden çıkarır.)
Bkz. Acı söz insanı...
1907- Köyden köye it ürümez.
Seni ilgilendirmeyen ise uzaktan söz atarak karısma a köpek!
1908- Köylü birbirine düsmezse Osmanlı mıkla (kıymalı yumurta) yiyemez.
Eski dönemden kalma bir söz: Halkın birbirine düsmesi güvenlik görevlisinin isine gelir.
Çünkü her grup güvenlik görevlisini yanına çekmek için ona çıkar sağlar.
1909- Köylü, misafir kabul etmeyiz demez, konacak konak yoktur der.
Kisi bir isi yapmak istemezse doğrudan doğruya yapmam demez de, birtakım gerekçeler ileri
sürerek, bunu gerçeklestirmenin olanağı bulunmadığını söyler.
1910- Köylünün kahve cezvesi karaca amma sürece.
Köylünün kahve cezvesi gösterissizdir. Ama eksik olmayan konukları ağırlamak için sürekli
olarak kaynar.
1911- Kuduz ölür ama daladığı da ölür.
Azgın kisi, kötülüklerinin cezasını görür ama yaptığı kötülüklerin acısı sürer.
1912- Kulaktan burun yakın, kardesten karın yakın.
Bkz. Kardesten karın yakın.
1913- Kul azmayınca Hak yazmaz.
Kisi, azgınlığı yüzünden kötü durumlara düser.
1914- Kul bunalmayınca Hızır yetismez.
Bkz. Kul sıkılmayınca...
1915- Kul hatasız olmaz.
Bkz. Kul kusursuz olmaz.
1916- Kul kullanan, bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmeli.
Đsçi çalıstıran kimse, isçinin yaptığı her yanlısı görmemeli, söylediği her uygunsuz sözü
isitmemeli ki onu darıltmasın, is aksamasın.
1917- Kul kusursuz (hatasız) olmaz.
Đnsan yanılmamak için ne denli dikkat ederse etsin yine yanılır. Hiç yanlıs is yapmamıs kisi
yoktur. Krs. Đnsan beser, kuldur sasar, Hatasız kul olmaz.
1918- Kul sıkılmayınca (bunalmayınca) Hızır yetismez.
Đnsan, bası dara düsmedikçe bütün gücüyle çalısıp sıkıntısına çare bulmaz.
1919- Kul teftiste, gözelim Mevla ne iste.
Đnsanlar hep bir is pesinde kosarlar. Ama nasıl sonuç alacaklarını Tanrı bilir.
1920- Kuma (ortak) gemisi yürümüs, elti gemisi yürümemis.
Bkz. Ortak gemisi yürümüs...
1921- Kurban etiyle (kemiğiyle) köpek tavlanmaz.
Bir rastlantının getirdiği geçici iyi durum, beklenen gerçek iyiliği sağlamaz.
1922- Kurcalama sivilceyi (sivilceyi kurcalama) çıban edersin. (Sivilce kurcalanınca çıban
olur.)
Küçük bir sorunu çok kurcalar, çok deserseniz basınıza büyük dert açarsınız.
1923- Kurda konuk (komsu) giden, köpeğini yanında götürür.
Bkz. Kurtla görüsürsen...
1924- Kurda neden boynun (ensen) kalın? demisler, isimi kendim görürüm de ondan demis.
(Đsimi kimseye inanmadığımdan demis.)
Đsini baskasına inanmayarak kendisi gören, üzülmez; rahat eder. Krs. Sana vereyim bir öğüt:
Ununu elinle öğüt.
1925- Kurdun adı yaman çıkmıs, tilki vardır (tilkicik var) bas keser.
Öyle sinsi ve kurnaz kimseler vardır ki adı zalime, haine ve kötüye çıkmıs kimselerden daha
tehlikelidirler.
1926- Kurnaz (yavuz) hırsız ev sahibini bastırır.
Kurnaz suçlu, ağız kalabalığıyla, zarar verdiği kisinin haklı savını dinlenmez eder.
1927- Kurt dumanlı havayı sever.
Kendi yararına bir is yapmak için fırsat kollayan kisi, kimsenin bu ise engel olamayacağı,
karısık zamanı sever.
1928- Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.
Güçlü iken herkesin kendisinden çekindiği kisi, gücünü yitirdikten sonra, güçsüz ve asağılık
kimselerin oyuncağı olur.
1929- Kurt komsusunu yemez.
Bir kisi ne denli azgın ve kötü düsünceli olursa olsun yakınlarına dokunmaz.
1930- Kurt köyünü (tüyünü) değistirir, huyunu değistirmez.
Hain kimse, yer yurt, kılık kıyafet değistirse de kötü huylarını değistirmez.
1931- Kurtla görüsürsen köpeğini yanından ayırma. (Kurda konuk giden köpeğini yanında
götürür.)
Saldırgan birisiyle karsılasacak olan kisi, kendisini koruyacak önlemi almalıdır.
1932- Kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz.
Saldırgan ile güçsüzün, zarar veren ile zarar görenin yan yana bulunduğu yerde tehlike
vardır.
1933- Kurtla ortak olan tilkinin hissesi, ya tırnaktır, ya bağırsak.
Güçlü ile hileci ortak olsa güçlünün dediği olur. Hileci, ortağının kendisine vereceği, ise
yaramaz paya razı olmak zorundadır. Yoksa parçalanmak tehlikesi vardır.
1934- Kurtlu baklanın kör alıcısı olur.
Bkz. Bitli baklanın...
1935- Kuru bok göte yapısmaz.
Bir kisiye, yapmadığı kesin olarak bilinen bir suçu yüklemeye çalısmak bosuna bir çabadır.
1936- Kuru gayret, çarık eskitir.
Bir isi basarmak için rasgele çabalamak yetmez. Amaca doğru planla yürümek ve isin çıkar
yollarını bulmak gerekir. Böyle yapılmazsa bütün çabalar bosa gider; zarardan baska bir sonuca
varılmaz.
1937- Kuru laf (bos lakırdı) karın doyurmaz.
Bos sözlerle olumlu is yapılamaz.
1938- Kurunun (arasında) yanında yas da yanar. (Yasın yanında kuru da yanar).
Beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kisiler içinde suçsuzlar da suçlular gibi
hırpalanırlar. Krs. Az ates çok odunu yakar.
1939- Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Kusursuz kisi bulunmaz. Bundan dolayıdır ki dost olmak için kusursuz birini arayan kimse,
aradığını bulamaz, dostsuz kalır. Krs. Ayıpsız yar isteyen...
1940- Kusursuz güzel olmaz. (Her güzelin bir kusuru vardır.)
Her iyi seyin hosa gitmeyen bir yönü, her güzelin kusurlu bir yanı vardır. Kusuru
bulunmayan iyi, güzel bir sey yoktur.
1941- Kusa kafes lazım, boruya nefes.
Bir seyden yararlanmak için kullanılacak araç, onun niteliğine uygun olmalıdır.
1942- Kusa süt nasip olsa anasından olurdu.
1) Yaradılısı bir seyden yararlanmasına elverisli olmayan kisi, ne denli çabalasa o seyden
yararlanamaz.
2) Kisi en yakınından sağlayamadığı yararı baskasından hiç sağlayamaz.
1943- Kus darıdan kaçar mı? (Kaçmaz).
Hiç kimse çıkarını tepmez. Kazançlı görünen bir ise yanasmaması, o iste sakınca
görmesindendir.
1944- Kus kanadına kira istemez.
Kisi, kendi isi için zaten harcayacağı çabadan dolayı baskasından karsılık beklemez.
1945- Kuskulu uyku evin bekçisidir.
Ufak bir tıkırtıdan uyanacak kadar hafif uyuyan ve tetikte olan kimse, evin bekçiliğini iyi
yapıyor demektir.
1946- Kustan korkan darı ekmez.
Bkz. Serçeden korkan...
1947- Kusu kusla avlarlar.
Elde edilmek istenen kimse, daha önce elde edilmis kimse aracılığıyla tuzağa düsürülür.
1948- Kus var eti yenir, kus var et yedirilir. (Her kusun eti yenmez).
Öyle kisiler vardır ki acımadan en ağır iste kullanırız. Öyle kisiler de vardır ki, is gördürmek
söyle dursun, biz ona hizmet ederiz.
1949- Kutlu gün doğusundan (bellidir) (kutlu yaz yağısından).
Mutlu sonuç verecek isler, daha baslangıçta ve aldığı yönden belli olur.
1950- Kutsuz kusun yuvası doğan yanında olur.
Talihsiz kisi, her an kendisine saldıracak güçlü kimselerle yan yana bulunur.
1951- Kuzguna yavrusu anka (sahin, güzel) görünür.
Bkz. Karga yavrusuna bakmıs...
1952- Kuzusuna kıymayan kebap yiyemez.
Đnsanlar büyük bir gereksemelerini karsılamak için sevdikleri kimi seyleri feda etmek
zorundadırlar. Krs. Yağına kıymayan çöreğini yavan yer.
1953- Küheylan at, çul içinde de bellidir.
Cevherli insan, kılık kıyafeti düzgün olmasa da değerini yitirmez.
1954- Küheylan bok saçmaz mı?
1) Saygın bir ana-babanın çocuğu ahlaksız ol abilir.
2) Sağduyusuyla tanınmıs kimse de yanlıs isler yapabilir.
1955- Külhancının beyliği hamamcılık demisler.
Bayağı bir isle uğrasan kimse, yükselse bile ancak bu isin bası olur.
1956- Küpe küp deyince küp adama düp der.
Değersizliğini, bosluğunu yüzüne karsı söylediğiniz kisi, size, sözünüzün yankısı gibi kötü
bir karsılık verir.
1957- Kürdün yağı çok olunca, hem yer, hem yüzüne sürer.
Malı çok olan akılsız kisi, bunu gerekli olan is için kullandıktan sonra kalanını tutmasını
bilmez. Çarçur eder. Krs. Abdalın yağı çok olursa..., Kasap yağı bol bulunca...
1958- Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü.
Baskalarının gereksemelerine çare bulan kisi, bunlara benzeyen kendi gereksemelerini
savsaklar. Krs. Terzi kendi söküğünü dikemez.
1959- Kürk ile börk ile adam olunmaz.
Kılık kıyafet, değeri olmayan kisiye değer kazandırmaz. Krs. Kalıp kıyafetle adam, adam
olmaz, Eseğe altın semer vursalar yine esektir.
1960- Kürkü orak vaktinde, orağı kürk vaktinde.
Bkz. Aba vakti yaba, yaba vakti aba.
:::::::::::::
-L-
1961- (Lafın azı, uzu) çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
Bkz. Çobana verme kızı...
1962- Laf lafı (söz sözü) açar (laf da kutuyu açar.)
1) Bir kimse ile konusma uzatılırsa, sözden söze geçile geçile, basta konusulması
düsünülmeyen konulara değin girilir.
2) Söz uzadıkça karsıdakine, sigara kutusunu açmaktan baslayarak, birtakım ikramlarda
bulunmak gerekir.
1963- Lafla (lakırdı ile) peynir gemisi yürümez.
Söyle yaparım, böyle yaparım demekle yapılması gereken is yapılamaz.
1964- Lafla pilav piserse deniz (dağ) kadar yağı benden.
Söz söylemek, isleri basarmaya yetseydi en iri sözler söylenerek en büyük isler basarılırdı.
1965- Laf torbaya girmez.
Ağızdan çıkan bir söz, artık gizli kalamaz. Herkes onu duyar.
1966- Lakırdı ile peynir gemisi yürümez.
Bkz. Lafla peynir gemisi yürümez.
1967- Latife latif gerek.
Saka, kırıcı olmamalı; ince, hosa gider olmalıdır.
1968- Leyleği kustan mı sayarsın, yazın gelir, kısın gider.
Sürekli olarak bir is üzerinde durmayan, maymun istahlı olan kisiye kimse güvenmez.
1969- Leyleğin ömrü (günü) laklaka ile geçer.
Aylak kisi bütün zamanını gevezelikle, çene çalmakla geçirir.
1970- Lodosun gözü yaslı olur.
Lodos rüzgarı yağmur getirir.
1971- Lokma çiğnenmeden yutulmaz.
Bkz. Çiğnemeden yutulmaz.
1972- Lokma karın doyurmaz, sefkat artırır.
Bir kimseye ziyafet çekmek, ya da armağan vermek, onun karnını doyurduğu, bir
gereksemesini karsıladığı için değil, aradaki sevgiyi artırdığı için değerlidir.
:::::::::::::
-M-
1973- Mahkeme kadıya mülk değil.
Hiçbir kimse, bulunduğu kamu hizmetinde ömrünün sonuna kadar kalmaz. Bir süre sonra bu
ise baskası getirilir, kendisi ayrılır.
1974- Mal adama hem dost, hem düsmandır.
Mal adama dosttur, çünkü ona rahat bir yasayıs sağlar. Đyilikler yapma, hayır islerine yardım
etme olanağı verir. Düsmandır, çünkü kisinin azmasını kolaylastırır. Bundan baska mala göz
dikenler çok olur. Bu yüzden anlasmazlıklar çıkar; mal sahibinin canına bile kıyılır.
1975- Mal canı kazanmaz, can malı kazanır.
Đnsan mal kazanacağım diye sağlığını, canını tehlikeye düsürmemelidir. Tam tersine,
sağlığını korumak, canını kurtarmak için malını harcamaktan çekinmemelidir. Malı kazanan
insandır. Can sağ olmalıdır ki mal kazanılabilsin.
1976- Mal canın yongasıdır.
Mal canın bir parçası gibidir. Malına zarar gelen kisi, canından bir parçası gidiyormus gibi
üzülür.
1977- Malı mala canı cana ölçmeli.
Malımız ve canımız bizim için ne değerde ise baskalarının mal ve canları da kendileri için o
değerdedir. Öyleyse bizim malımıza ve canımıza gelmesini istemediğimiz bir zararın baskasının
malına ve canına gelmesini nasıl hos görebilir, buna nasıl izin verebiliriz? Krs. Canı cana
ölçmeli.
1978- Malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür.
Züğürt, yokluk içinde bulunduğundan yiyemez. Varlıklı olduğu halde yiyemeyenin züğürtten
ne farkı var?
1979- Malın iyisi boğazdan geçer.
Malın ise yaraması, sahibinin onu kullanabilmesi, yiyebilmesi ile olur. Kisi malını
yiyemedikten sonra o mal neye yarar?
1980- Malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın.
Bkz. Tarlanın iyisi suya...
1981- Malı ongun olanın adı angın olur.
Malından çok ürün alan kisinin adı her yerde anılır.
1982- Mal istersen bedeninden, evlat istersen belinden.
Kisinin gerçek malı, babadan kalan değil, kendi emeğiyle kazandığı maldır. Gerçek evlat da
kendisinden doğmus olandır; üvey ya da edinilen evlat, öz çocuğunun yerini tutmaz.
1983- Mal malamatı örter.
Zenginlik, bir kisinin ayıplarını, kusurlarını kapatır.
1984- Mart ayı, dert ayı.
Mart ayında havalar sık sık değisir. Đnsan kendini koruyamaz; hasta olur. Krs. Mart
çıkmadıkça...
1985- Mart ayların çingenesidir.
Öteki aylardan her birinin bir kisiliği, bir soyluluğu vardır. Mart ise soysuz, güvenilmez, ne
yapacağı bilinmez kisilere benzer.
1986- Mart çıkmadıkça dert çıkmaz.
Kıs hastalıkları, mart sona ermedikçe bitmez. Krs. Mart ayı, dert ayı.
1987- Mart dokuzunda çıra yak, bağ buda.
Martın dokuzu (yeni takvime göre 22'si) olunca bağların her halde budanması gerektir. Bu is,
gündüz yetistirilemezse gece çıra ısığında yapılmaya değecek kadar önemlidir.
1988- Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
Mart ayında siddetli soğuklar olur. Đnsan dısarı çıkamaz. Odun, kömür de azaldığından
kazma, kürek saplarını yakacak duruma düser.
1989- Mart kuruluk, nisan yağmurluk.
Bkz. Martta tezek kuruya...
1990- Mart martladı, tavuk yumurtladı.
Mart kendini gösterince tavuklar yumurtlamaya baslar.
1991- Martta sürmez, eylülde ekmezsen sabanı bırak.
Çiftçi, islerini zamanında yapmazsa ürün alamaz. Bu gibi kimseler üstesinden gelemedikleri
çiftçiliği bırakmalıdırlar.
1992- Martta tezek kuruya, nisanda seller yürüye. (Mart kuruluk, nisan yağmurluk.)
Mart ayının kurak, nisan ayının yağıslı olması, çiftçinin yüzünü güldürür.
1993- Martta yağmasın, nisanda dinmesin (mayısta ara sıra).
Ekin için, martta yağmur yağması zararlı, nisanda çok yağması yararlıdır.
1994- Martta yağmaz, nisanda dinmezse sabanlar altın olur. Bkz. Karakısta karlar...
1995- Mart yağar, nisan övünür; nisan yağar, insan övünür.
Martta yağan yağmurla ekinler nisanda gelisir. Nisanda yağan yağmurla basaklar olgunlasır,
dolgunlasır. Bu da çiftçiyi sevindirir.
1996- Masa varken elini atese sokma.
Baska birine yaptırabileceğin tehlikeli ise kendin girisme.
1997- Mayasız yoğurt tutmaz (çalınmaz).
Çok para kazanabilmek için, az da olsa, elde bir sermaye olması gerekir.
1998- Maymunu fırına (atese) atmıslar, yavrusunu ayağının altına almıs.
Bkz. Ayıyı fırına atmıslar...
1999- Maymun yoğurdu yemis, artığını ayının yüzüne sürmüs.
Kurnaz kimse, islediği suçu baskasının, hele bön birinin üstüne yıkmasını bilir.
2000- Mazlumun ahı, indirir sahı (yerde kalmaz).
Güçlü kimse zulmetmemelidir. Zulmeden her halde yıkıma uğrar. Zulüm gören kimsenin
bedduası, padisahı tahtından indirir. Krs. Kimsenin ahı kimsede kalmaz.
2001- Meramın elinden bir sey kurtulmaz (ne kurtulur).
Bir isi yapmaya azmeden ve ona dört elle sarılan kisi her halde basarıya ulasır.
2002- Merdiven ayak ayak (basamak basamak) çıkılır.
En yüksek yere, yavas yavas yükselerek çıkılır.
2003- Merhametten maraz doğar (hasıl olur).
Kimi kisiler, kendilerine acıyıp iyilik edenlerin basını derde sokarlar ya da bu iyiliği kötüye
kullanırlar.
2004- Mermer iyi tastan, iyilik iki bastan.
Bkz. Đyilik iki bastan olur.
2005- Mescide gerek olan meyhaneye haramdır.
1) Đnsanın kendisine ve benimsediği yere gerek olan
seyi yabancıya vermesi doğru değildir.
2) Bir yer için gerekli olan sey, görevi onunki ile
çelisen yer için zararlıdır.
2006- Meyhaneciden sahit istemisler (sormuslar) bozacıyı (mezeciyi) göstermis.
Uygunsuz is yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık
gösterir.
2007- Meyhanecinin yüzünü bayram topu güldürür.
1) Ramazan'da herkes ibadete koyulur; günah olan içkiyi keser. Bunun için meyhaneci
ancak bayram gelince bol müsteri bulur.
2) Yasak yüzünden isi aksamıs olan kimse, yasağın kalkmasına sevinir.
2008- Meyil verme evliye, eve gider unutur.
Evlenmek isteyenlere öğüt...
2009- Meyveli ağacı taslarlar.
Çoğu zaman, bilgili, becerikli kimselere satasırlar.
2010- Mezar tası ile övünülmez.
Kisi, geçmisteki atalarıyla değil, ancak kendi değeri ile övünebilir.
2011- Mısıra yağmur geliyor demisler; çapan birlik mi? demis.
Mısır bol su ister; ama çapalanmazsa sudan gereği gibi yararlanamaz.
2012- Mızrak çuvala sığmaz (girmez).
Herkesin gözü önündeki gerçekler örtbas edilemez.
2013- Minare de doğru, ama içi eğri.
Doğru görünen nice kisiler vardır ki iç yüzlerini bilenlerden nasıl düzenbaz ve hayin
oldukları öğrenilir.
2014- Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Kolay kolay gizlenemeyecek denli büyük bir suç isleyen kisi, bunun ortaya çıkmaması için
gereken önlemleri daha önce alır.
2015- Minareyi yaptırmayan yerden bitmis sanır (bitti beller).
Değerli, önemli hiçbir is yapmamıs olanlar, yapılmıs olan büyük, önemli isleri kendiliğinden
oluvermis sanırlar.
2016- Mirasa nereye gidiyorsun? demisler; esip savurmaya demis.
Kisi kendisinin kazandığı malı elden çıkarmaya kıyamaz, ama miras kalan malı har vurup
harman savurur.
2017- Miras helal, hele (ele) al demisler.
Miras, mirasçının hakkıdır. Ama alabilirse...
2018- Miri malı balık kılçığıdır, yutulmaz (balık kılçığı gibi boğazda kalır).
Devlet malını kendine mal etmek çok zordur. Birçok engeller buna olanak vermez. Verse de
bu mal rahatça kullanılamaz ve günün birinde hesabı sorulur.
2019- Misafir ev sahibinin (bağlı) kuzusudur.
Konuk; yemek, gezmek, eğlenmek, yatmak vb. konularda ev sahibinin çizdiği programa
uymak zorundadır.
2020- Misafirin umduğu ev sahibine iki övün ol ur.
Konuk, ne denli gerçeklesebileceğini düsünmeden ev sahibinin kendisine çok seyler ikram
edeceğini umar. Ama bakar ki sofrada umdukları yok.
2021- Misafirin yüzsüzü sahibini ağırlar.
Kendisinin ağırlanması gereken yüzsüz konuk, ev sahibine yol gösterir gibi ağırlama isini
üzerine alır.
2022- Misafir kısmeti ile gelir.
Ev sahibi konuğu yük saymaz. Konuğun geldiği evde ya yiyecek bulunur; ya da beklenmedik
bir yerden o sırada yiyecek gelir. Misafirin kısmetini Tanrı'nın göndermis olduğuna inanılır. Krs.
Misafir on kısmetle gelir...
2023- Misafirlik üç gündür.
Bkz. Misafir üç gün misafirdir.
2024- Misafir misafiri (dilenci dilenciyi) istemez (sevmez), ev sahibi ikisini de.
Misafir, gittiği yere baska bir misafirin gelmesini istemez. Đster ki bütün ağırlamalar yalnız
kendisi için olsun. Ev sahibi ise her misafire ayrı ayrı hizmet etmeyi borç bilir, ama hiç misafir
gelmese de rahatım bozulmasa diye düsünür.
2025- Misafir on kısmetle gelir; birini yer, dokuzunu (evde) bırakır.
Türkler inanırlar ki konuk, ev sahibine fazla bir gider yüklemez. Tanrı, konuğun yediğinden
kat kat fazlasını, konuk ağırlıyor diye, ev sahibine verir. Krs. Misafir kısmeti ile gelir.
2026- Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.
Konuk, ev sahibinin kendisini çok seylerle ağırlamasını bekleyebilir. Ama ev sahibi ona
ancak evinde bulunanı ikram eder.
2027- Misafir üç gün misafirdir. (Misafirlik üç gündür.)
Geleneğe göre konukluk hakkı üç gündür. Konuk bir yerde üç gün kalırsa ne ev sahibi bunu
fazla bulur, ne de konuk uzun kaldım diye üzülür. Ama üç günden sonrası, her ikisi için de sıkıcı
olur. Konuk, senli benli bir arkadas ise, üç günden sonra konukluğu bırakıp ev sahibine yardımcı
olmalıdır.
2028- Miskçiyle konus, miskine bulas; pisçiyle konus, pisine bulas.
Bir kisi, arkadaslık ettiği kimse iyi ise iyi, kötü ise kötü huylar kapar. Krs. Kisi arkadasından
bellidir.
2029- Misk yerini belli eder.
Değerli kisi, nerede olsa varlığını gösterir.
2030- Miyancının kesesi bol olur.
Đki kisi arasında uzlastırıcılık yapan kimse, anlasmalarını kolay sağlasın diye, birinin zararına
bol keseden öneride bulunur.
2031- Muhabbet iki bastan olur.
Bkz. Đyilik iki bastan olur.
2032- Mum (çıra) dibine ısık vermez. (Çıra dibi karanlık olur.)
Bir kimse, baskalarına bol bol yaptığı yardımı kendi yakınlarına yapmaz.
2033- Mum yanmayınca pervane dönmez (yanmaz).
Güzel yoluna bas koyanların ortaya çıkması için güzelin görünmesi gerekir.
2034- Müflis (züğürtleyen) bezirgan (tüccar) eski defterlerini karıstırır. (Bzirgan `tüccar'
züğürtleyince geçmis defterleri yoklar.)
1) Tüccar züğürtleyince, belki bir kimsede alacağım kalmıstır diye eski defterlerini gözden
geçirir.
2) Vaktiyle önemli isler yapmıs olanlar, düskünlüklerinde eski durumlarını anarak,
anlatarak avunmaya çalısırlar.
2035- Müft olsun da zift olsun.
Birçok kimse, bedava bulunca yenmeyecek seyleri yer; ise yaramayan seyleri alır.
2036- Mühür kimde ise Süleyman odur.
Bir iste kime yetki verilmisse bas odur söz ondan biter. Onun buyruğu geçer.
2037- Mürüvvete endaze olmaz.
Yardım ve iyilik için ölçü, sınır yoktur. Kisi, yapabildiği ölçüde çok yardım ve iyilikte
bulunabilir.
:::::::::::::
-N-
2038- Nacarın (marangozun) kapısı sırımla bağlı olur.
Bkz.Terzi kendi söküğünü dikemez.
2039- Namazda meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz.
Kisi yapmak istemediği isin ayrıntılarıyla ilgilenmez.
2041- Nasibat istersen tembele is buyur.
Bkz. Tembele is buyur...
2041- Ne dilersen esine, o gelir basına.
Bkz. Hayır dile esine...
2042- Ne doğrarsan asına, o çıkar karsına (kasığına).
Simdi iyi çalısırsanız geleceğiniz iyi, kötü çalısırsanız geleceğiniz kötü olur. Krs. Herkes ne
ederse kendine eder, Ne ekersen onu biçersin.
2043- Ne ekersen onu biçersin. (Herkes ektiğini biçer). (Eken biçer, konan göçer.)
Bugün birisine iyilik yapan, yarın ondan iyilik; kötülük yapan da kötülük görür. Krs. Herkes
ne ederse kendine eder, Ne doğrarsan asına...
2044- Nefesin elverirse borazancı bası ol. (Nefesine güvenen borazancı bası olur.)
Basarabileceğinize inanıyorsanız büyük islere girisiniz.
2045- Ne karanlıkta yat, ne kara düs gör.
Tehlikelere karsı önlem almıs olan kisi, kendini ileride üzülmekten kurtarmıs olur. Krs.
Eseğini sağlam bağla..., Korkulu rüya görmekten...
2046- Nekesle cömerdin harcı birdir.
Bkz. Cömertle nekesin...
2047- Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
Kisi, bugün içinde bulunduğu parlak durumun sürüp gideceğini sanmamalı; çevresine
tepeden bakmamalı; yarın kötü bir duruma düsebileceğini hatırdan çıkarmamalıdır.
2048- Nerde birlik, orda dirlik.
Aralarında duygu ve düsünce birliği bulunan topluluklar, dirlik ve düzenlik içinde yasarlar.
2049- Nerde çokluk, orda bokluk.
Birlikte is yapmak üzere toplanan kisiler çok olursa her kafadan bir ses çıkar, anlasmazlıklar
belirir, is yapmak güçlesir.
2050- Nerde hareket, orda bereket.
Durmadan çalısılan yerde verim artar, bolluk olur.
2051- Neren ağrırsa canın orda.
Can dediğimiz yasam simgesinin bedenimizde belli bir yeri yoktur. Ancak bedenimizin bir
yeri ağrıyınca can orada kendini gösterir.
2052- Nereye gitsen okka dört yüz dirhem. (Okka her yerde dört yüz dirhem). (Her yerde
okka dört yüz dirhem).
Bir mal kimi yerde daha ucuzdur, ama düsük niteliktedir. Kimi kisilerin gündeliği az,
kimininki çoktur. Dikkat edilirse isleri de ona göre hafif ya da ağırdır; kaba saba ya da uzmanlık
isidir. Özet olarak ölçü her yerde birdir.
2053- Ne verirsen elinle, o gider seninle.
Bu dünyada yoksullara ve hayır islerine yardım edersen öbür dünyada karsılığını görürsün.
2054- Ne yavuz (askın, azgın) ol asıl, ne yavas (saskın, miskin) ol basıl.
Cezaya çarpılacak ölçüde asırı ve saldırgan olma. Ama herkes seni ezecek ölçüde yumusak
ve miskin de olma.
2055- Nikahta keramet vardır.
Evlenmeleri söz konusu olanların anlasabilip anlasamayacaklarını pek düsünmeyiniz. Nikah
onları sevgi bağıyla birbirlerine bağlayacaktır.
2056- Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç (tahıl yığını) olur.
Nisan yağmuru ekinlerin sapını gelistirir. Mayıs yağmuru basakların dolgunlasmasına yarar.
2057- Nisan yağmuru: altın araba, gümüs tekerlek.
Nisanda yağan yağmur, ürünleri bollastırır; çiftçiyi zengin eder. Krs. Martta yağmaz, nisanda
dinmezse...
2058- Niyet hayır, akıbet hayır (selamet).
Đyi niyetle girisilen isin sonu hayırlı olur.
:::::::::::::
-O-
2059- Oduncunun gözü omçada (bağ kütüğü), (dilencinin gözü çömçede).
Herkes isine yarayan seye göz diker; onu elde etmenin yolunu arar.
2060- Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası.
Eve gelin geldikten sonra oğlanın anası kapı dısarı edilecek gibi görülür. Kızın anası ise bas
köseye oturtulur.
2061- Oğlan atadan (babadan) öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi.
Erkek çocuk, erkeklerin yapması gereken seyleri (örneğin konuk ağırlamayı) babasından, kız
çocuk da kadınların yapması gereken seyleri (örneğin dikisi, biçkiyi, ev islerini) anasından
öğrenir. Baba, ana bunları bilmiyorsa çocuktan böyle seyler beklenmez.
2062- Oğlan dayıya, kız halaya çeker.
Oğlan çocuğun yüzü de, huyu da dayısına, kız çocuğununki ise halasına benzer.
2063- Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün.
Doğacak çocuğun oğlan olması istenir. Kız olması istenmez. Onun için oğlan doğuran ana
sevinir; kız doğuran ana üzülür.
2064- Oğlan doğurdum, oydu beni; kız doğurdum, soydu beni.
Erkek çocuklar, yaramazlıklarıyla, haylazlıklarıyla, ana-babayı üzerler. Kız çocuklar ise
giyime, süse düskün olduklarından ana-babalarından sürekli para çekerler.
2065- Oğlan doğur, kız doğur; hamurunu sen yoğur.
Ana-baba özverilere katlanarak çocuk yetistirirler. Ancak onların kendilerine pek yardımı
olmaz.
2066- Oğlanınki oğul balı, kızınki bahçe gülü.
Torun, oğlandan olursa oğul balı, kızdan olursa bahçe gülü diye sevilir.
2067- Oğlan olsun deli olsun, ekmek olsun kuru olsun.
Birçok kimse, evlat olarak, deli de olsa oğlan, geçim için de katıksız da olsa ekmek ister.
2068- Oğlan yetir, kız yetir; yine seleği (odun yükü) sen götür.
Bkz. Oğlan doğur, kız doğur...
2069- Oğlum deli malı neylesin, oğlum akıllı malı neylesin.
Bkz. Akıllı oğlan neyler ata malını...
2070- Oğlumu (evladı) ben doğurdum amma gönlünü ben doğurmadım.
Bkz. Evladı ben doğurdum amma...
2071- O hacı, bu hacı, kim olacak boyacı?
Bkz. Sen ağa ben ağa...
2072- Okka her yerde dört yüz dirhem.
Bkz. Nereye gitsen okka dört yüz dirhem.
2073- Olacakla öleceğe çare bulunmaz.
Ölüm gibi kaderde olan seyler önlenemez.
2074- Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar.
Zengin giyinir, kusanır, istediği gibi yasar. Fakir ise yoksulluğun acısını çeker.
2075- Olgaç oğlak bokundan betli olur.
Çocuğun gelismisliği genel tutumundan, isin gelismisliği vermekte olduğu üründen anlasılır.
2076- Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.
Hiçbir sey için olmaz deme. Dünyada olmayacak sey yoktur.
2077- Olsa ile bulsayı ekmisler, yel ile yuf (yuh) bitmis. (Olsayı bulsaya vermisler, hiç
doğmus.)
Su is söyle olsa, bu is böyle olsa diye dilemekle istediğimiz sonuca varamayız. Elde etmek
istediğimiz sonucu dilekle değil, çalısmakla gerçeklestirmeliyiz.
2078- Olsayı bulsaya vermisler hiç doğmus.
Bkz. Olsa ile bulsayı ekmisler...
2079- Olursan kazık olma, tokmak ol.
Đliskilerinde ezilen değil ezen olmayı yeğle.
2080- On besindeki kız, ya erde gerek ya yerde.
Kız on bes yasına ulastı mı evlendirilmelidir. Evlendirilmezse anneyi, babayı güç durumda
bırakacak çok üzücü olaylar çıkabilir. Böyle olacağına kızın ölmesi daha iyidir.
2081- On ceviz alsan ikisi çürük çıkar.
Yüzde yüz saf nesne bulmak kolay değildir. Kazançların giderleri ve zararları, ürünlerin
fireleri olduğu gibi bir iste çalıstırılanların kimisi de verimsiz olur.
2082- Onmadık (talihsiz) hacıyı deve üstünde (Arafat'ta) yılan sokar.
Ülküsünü gerçeklestirmesi mukadder olmayan kisinin karsısına, hatır ve hayale gelmeyen ve
yenilemeyen engeller çıkar.
2083- Onmadık yılın yağmuru harman vakti yağar.
Zamanında olsa büyük yarar sağlayacak olan durum, zamanı geçtikten sonra gerçeklesirse
zarar bile verebilir.
2084- On para on arslanın ağzında.
Simdi para kazanmak çok güçlesti. En küçük kazanç, pek çok didismeden, çalısmadan sonra
elde edilebiliyor.
2085- Orman olur da domuz olmaz mı?
Elverisli bir ortamdan elbette çıkar sağlayanlar bulunur.
2086- Ortak (kuma) gemisi yürümüs, elti gemisi yürümemis.
Bir erkeğin iki karısı birbirleriyle geçinebilirler de iki kardesin karıları anlasamazlar.
2087- Ortaklık öküzden baska (yalnız) buzağı yeğdir.
Kisinin ortaklık önemli malı olmasından, yalnız kendisinin azıcık malı bulunması daha iyidir.
2088- (:::) tövbe tutmaz.
Kötü bir seye alısmıs olan kimse bundan vazgeçmeye söz verse de sözünde durmaz.
2089- Orospuya surat gerek.
Beğenilmesi söz konusu olan sey, güzel görünüslü olmalıdır.
2090- Ortak atın beli sakat olur.
Her ortak, daha çok yararlanmaya çalısacağından ortaklık malı yıpratırlar. Krs. Eğretinin canı
berk olur.
2091- Osmanlının ayağı üzengide gerek.
Jandarma görevlileri bas kaldıranları, askerler düsmanı ezmek için atlarından inmemek ve
bunların pesini bırakmamak zorundadırlar.
2092- Osmanlının ekmeği dizi üstündedir.
1) Osmanlı, sürekli olarak at üstünde ve düsman pesinde olduğundan yemeğini oturup
sofrada yemez, hep at üstünde yer.
2) Osmanlı nankördür.
2093- Osmanlı tavsanı araba ile avlar.
1) Osmanlıların yönetim islerinde bozukluk basladıktan sonra iç güvenliği sağlayacak
olanların durumu suna benzerdi: Araba ile tavsan avlamak.
Çünkü rahatlarını bozmaz, sadece is yapıyor görünürlerdi. Onlar davranıncaya kadar is isten
geçerdi. Güvenliği bozanlar kolayca kaçarlardı.
2) Osmanlı, olmayacak isleri kurnazca ve kendini yormadan basarır.
2094- Osuranın burnuna sıçmalı ki koku a la.
Eylemleriyle çevresini rahatsız etmekte olan kisiyi daha ağır eylemlerle rahatsız etmeli ki
davranısının ne denli kötü olduğunu anlasın.
2095- Osurgan (osuruklu) göte arpa ekmeği bahane.
1) Zaten zayıf, hastalıklı kisi, sağlığının bozulmasını önemsiz etkenlere bağlar.
2) Davranısları beğenilmeyen kisi, sudan nedenlerle kendisini mazur göstermeye çalısır.
2096- Osurukla boya boyanmaz.
Dıskının yanından gelen osuruk, onun rengiyle bir seyi sarıya boyayamaz. Bunun gibi, yeterli
olmayan davranısla iyi bir is basarılamaz.
2097- Ot kökü üstünde biter.
Çocuk, ailesinin genel durumuna; eğitim gören, eğiticinin tutumuna uygun olarak yetisir.
Krs. Isırgan ocağında biter.
2098- Otu çek, köküne bak.
Kisinin kimliğini doğru olarak öğrenmek isterseniz soyuna sopuna bakınız.
2099- Otuz iki disten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır.
Bir ağızdan çıkan söz, baskalarının ağzına geçer, her tarafa yayılır.
2100- Oynamasını bilmeyen kız; yerim dar demis; yerini genisletmisler (bollatmıslar); gerim
(yenim) dar demis.
Kendisinden beklenen isi beceremeyen kisi, çesitli engellerin isi güçlestirdiğini söyleyerek
yeteneksizliğini belli etmemeye çalısır.
2101- Oynasına inanan avrat, ersiz kalır.
Çok önemli isini bir aldatıcıya yaptırabileceğine inanmıs olan kisi, beklediği sonucu hiçbir
zaman elde edemez.
:::::::::::::
-Ö-
2102- Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir.
1) Ödünç para verildiği zaman iki tarafın yüzü güler. Ama sonra tarafların arası bozulmadan
ödenmez.
2) Ödünç esyayı tertemiz veren, yıpranmıs olarak geri alır.
2103- Öfke baldan tatlıdır.
Sinirlendirici bir durum karsısında bağırıp çağırmak, içini bosaltmak, insana ferahlık, dahası
zevk veren tatlı bir seydir.
2104- Öfkede akıl olmaz.
Đnsan öfkelenince mantıklı düsünemez, akılsızca isler yapar.
2105- Öfkeyle kalkan zararla (ziyanla) oturur.
Kisi, öfkeli zamanında duygusunun etkisi altındadır. Đyi düsünemez; yaptığı taskınca isin
nasıl bir sonuç doğuracağını hesap edemez. Sonunda bu ölçüsüz, yanlıs davranısının zararını
görür.
2106- Öksüz güler mi, meğer yanıla.
Bkz. Öksüz neden güler...
2107- Öksüz hırsızlığa çıkarsa ay ilk aksamdan doğar. (Öksüz oynasa çıkmıs; ay aksamdan
doğmus.)
Talihsiz kimse bir seyden yararlanmaya kalkıssa karsısına akla gelmedik engeller çıkar.
2108- Öksüz kuzu toklu (bir yasındaki erkek kuzu) (öveç) olmaz.
Kimsesiz, koruyucusuz kimse ilerleyemez.
2109- Öksüz neden güler? Yanılır da güler. (Öksüz güler mi, meğer yanıla.)
Đsleri ters giden kimsesiz kisinin yüzü gülmez. Yüzünü güldürecek bir durum belirse, biraz
sonra anlasılır ki yanlıslık olmustur, böyle bir durum ortaya çıkmayacaktır.
2110- Öksüz oğlan (çocuk) göbeğini kendi keser.
Arkalayanı, koruyanı, yardım edeni bulunmayan kisi, isini kendi basına görmek zorunda
kalır.
2111- Öksüz oynasa çıkmıs, ay aksamdan doğmus.
Bkz. Öksüz hırsızlığa çıkarsa...
2112- Öksüzün karnına vurmuslar (öksüzü dövmüsler) arkam! demis.
Bir kimsenin haksızlığa uğramaması için arkası, koruyucusu bulunmalıdır.
2113- Öküze boynuzu yük olmaz.
Bkz. Koça boynuzu yük değil.
2114- Öküz öküzün boynuzunda çamur görmezse korkmaz.
Birisiyle kavgaya girismesi olasılığı bulunan kisi, karsısındakinin yenilmezliğini anlatan bir
belirti görmezse ondan korkmaz.
2115- Öküz tekini bulmadan çifte yürümez.
Bir ahmak, budalaca bir ise girisirken kafasına uygun biriyle isbirliği yapar.
2116- Ölenle (birlikte) ölünmez.
Đnsan, ölen yakını için kendini harap edercesine üzülmemelidir. Çünkü çok üzülmekle durum
değismeyecektir.
2117- Ölme bayılmaya benzemez.
Girisilecek iste ziyan etmek olasılığı da göze alınabilir. Ancak bu ziyan, batkınlığa varacak
oranı bulacaksa o isten vazgeçilmelidir.
2118- Ölmüs koyun (esek) kurttan korkmaz.
Her seyini yitirmis olan kisinin saldırgana bir sey kaptırmaktan korkusu olmaz. Krs. Abdala
kar yağıyor demisler...
2119- Ölü ası neylesin, türbe tası neylesin.
Ruhu için dağıtılan yemekten, adının unutulmaması için dikilen tastan ölünün haberi olmaz.
Bunlar geride kalanların teselli yollarıdır. Her seyi yitirmis olan kisi, derdine çare olmayan iyilik
gösterilerini ne yapsın?
2120- Ölümden öte(-ye) köy yoktur.
Her seyimi kaybetmeyi göze alarak bu isi yapıyorum.
2121- Ölüm dirim (kalım) bizim için.
Đnsan nasıl olsa öleceğini düsünmeli ona göre düzene koymalıdır.
2122- Ölüme çare bulunmaz.
Bkz. Ecele çare bulunmaz.
2123- Ölüme giden gelmis, paraya giden gelmemis.
Para getirmeye giden kisinin bu isten basarıyla gelmesi, ölünün diriltilmesinden daha güçtür.
2124- Ölüm gelmis bu cane, bas ağrısı bahane.
Bkz. Ecel geldi cihana...
2125- Ölüm hak, miras helal.
Ölüm herkese gelecektir. Ölenin mirası da mirasçının hakkıdır.
2126- Ölüm ile öç alınmaz.
Bir kisi, öç almak istediği kisinin, ya da onun yakınının ölmesine öç almıs gibi
sevinmemelidir.
2127- Ölümü gelen it cami avlusuna iser.
Bkz. Eceli gelen it...
2128- Ölümü gören hastalığa razı olur.
Küçük bir zarara uğramayı kabul etmezse çok büyük bir zarara uğrayacağını anlayan kimse,
bu küçük zararı kabul eder.
2129- Ölüm var, dirim (kalım) var.
Đnsan her isini geleceği düsünerek yapmalı özellikle mal varlığını hesaplı kullanmalıdır.
Đnsan, yapacağı iste yalnız kendi gücüne güvenmelidir. Baskasının yardımını bekler ve buna
güvenirse düs kırıklığına uğrar. Krs. Tırnağın varsa basını kası.
1822- Kimse kendi ayıbını görmez.
Bkz. Herkes kendi ayıbını bilmez.
1823- Kimse kendi memleketinde peygamber olmaz (olmamıs).
Kisinin değeri, doğup büyüdüğü yerde gereği gibi bilinmez. Daha önce ad kazanmıs kimseler
vardır. Aile rekabetleri vardır. Küçüklüğünde yaptığı çocukça davranısları bilenler vardır...
Bütün bunlar, onun yüksek bir kisi olarak kabul edilmesini engeller.
1824- Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz.
Yaslı bir kisi, çok sevdiği bir genç ölünce keske onun yerine ben öleydim der. Kimi zaman
da biz o değerli adam öleceğine su ise yaramaz adam ölmeliydi deriz. Bos sözler. Kimse
kimsenin yerine ölemez.
1825- Kimse kimsenin kısmetini (rızkını) yemez.
Kimi zaman bir kimsenin eli altındaki yiyecek türlü nedenlerle yenilmez, kalır. Bu sırada
dısarıdan biri gelir, yemeğe alıkonulur. Hazır bulunan yiyecek ona ikram edilir. Demek ki bu
yiyecek onun kısmeti imis, asıl sahibinin kısmeti değilmis denilir. Bu durum, kimse kimsenin
kısmetini yemez gerçeğini kanıtlar. Yan yana aynı malı satan iki esnaf da böyle düsünür: Gelen
müsteri, her iki malı görür, ama ancak birini satın alır. Satıcılar kısmet satanınmıs inancında
birlesirler.
1826- Kimsenin ahı kimsede kalmaz.
Zulüm görenin ahı, zulmedene hayretmez. Krs. Mazlumun ahı indirir sahı.
1827- Kimsenin çırası tana kadar yanmaz.
Hiç kimsenin parlak yasamı sürekli olmaz.
1828- Kimseye arsınına göre bez vermezler.
Gözü yükseklerde olan, asırı istekleri bulunan kimseye düslediği ölçüye göre değil, içinde
yasadığı ortamın ölçüsüne göre bir pay verilir.
1829- Kiraz dut yetismese beni yiyenin boynunu sapıma döndürürüm demis.
Kiraz, yiyene yumusaklık verir; kisiyi zayıflatır. Hemen ardından yetisen dut ise besleyicidir.
1830- Kisi arkadasından bellidir. (Adam ahbabından bellidir.)
Herkes anlasabildiği kimse ile arkadaslık eder. Bundan dolayıdır ki bir kimsenin nasıl bir kisi
olduğunu öğrenmek isteyen, arkadasının kisiliğine bakmalıdır.
1831- Kisi (herkes) ektiğini biçer.
Bkz. Ne ekersen onu biçersin.
1832- Kisi ne yaparsa kendine yapar.
Đyilik yapan iyilik, kötülük yapan kötülük bulur.
1833- Kisinin kendine ettiğini kimse (alem bir yere gelse) edemez.
Bir kimse kimi zaman tedbirsizliği yüzünden öyle yanlıs is yapar, basını öyle derde sokar ki
böyle bir kötülüğü baskaları ona yapamaz.
1834- Kisi refikinden azar.
Kötü arkadas, kisiyi kötü yola sürükler. Krs. Adam adamın seytanı, Đtle yatan bitle kalkar,
Kır atın yanında duran..., Đsin yanına varan is..., Topalla gezen..., Körle yatan..., Üzüm üzüme...
1835- Kisi umduğuna küser.
Bkz. Gönül ummadığı yere küser.
1836- Kisiyi (herkesi) nasıl bilirsin, kendin gibi.
Bkz. Herkesi nasıl bilirsin...
1837- Kisiyi vezir eden de karısı, rezil eden de.
Karı akıllı olursa kocasının toplum içindeki yerini her bakımdan yüceltir. Akılsız, tutumsuz,
ahlaksız... olursa kocasını perisan, kepaze eder. Krs. Đyi evlat babayı vezir...
1838- Kocana göre bağla basını, harcına göre pisir asını.
Kisi, tutumunu çevresindekilerin durumuna göre düzenlemeli ve kendi varlığına uygun bir
yasayıs sürmeli, gücünün üstünde isler yapmaya kalkısmamalıdır.
1839- Kocanın kabı ikiyse birini kır.
Kıskanç kadın, kocasının asırı zengin olmasını istemez; çapkınlığa baslar diye.
1840- Kocasını vezir eden de rezil eden de karısıdır.
Bkz. Kadın kocasını isterse...
1841- Koça (öküze) boynuzu yük değil (olmaz).
Kisiye kendi isi ve yakınlarının sorumluluğu ağır gelmez. Krs. Hamala semeri yük olmaz.
1842- Koç koyundan seçkel gerek.
Bir topluluğa önderlik edecek, egemen olacak kisi, topluluğu olusturanlardan üstün nitelikte
olmalıdır.
1843- Kol kırılır yen içinde bas yarılır börk içinde.
Bkz. Bas yarılır börk içinde...
1844- Komsu boncuğunu çalan gece takınır.
Hırsızlık mal, sahibinin göremeyeceği yer ve zamanda kullanılır.
1845- Komsuda piser, bize de düser.
Yakınlarımızın güzel seylere kavusması onlardan bizim de yararlanmamız olasılığının
doğması demektir.
1846- Komsu ekmeği komsuya borçtur.
Komsunuz size bir ikramda bulunur, bir sey armağan ederse, siz de ona ikramda bulunmalı,
armağan vermelisiniz.
1847- Komsu hakkı, Tanrı hakkı(-dır).
Komsular arasında yakın, kaçınılmaz iliskiler vardır. Komsular birbirlerini incitmemeli,
birbirlerinin hatırını saymalı, birbirlerine yardım etmelidirler. Bu ödevleri yerine getirenler,
Tanrı'ya karsı da ödevlerini yapmıs olurlar.
1848- Komsu iti komsuya ürümez.
Komsudaki uygunsuz kisi, baskalarını incitse de komsusunu rahatsız etmez.
1849- Komsu kızı almak, kalaylı kaptan (tastan) su içmek gibidir.
Komsu kızını almaya karar veren, ailenin ve kızın durumunu, gidisini iyi bildiğinden içi rahat
olarak bu iliskiyi kurar.
1850- Komsu komsunun külüne (tütününe) muhtaçtır.
Komsular birbirlerine en küçük sey için bile muhtaçtırlar. Kimi zaman önemsiz bir seyin
eksikliği isimizi aksatır. O zaman komsu imdada yetisir.
1851- Komsun kör ise sen kıpa bak.
Kisi, çevresindeki insanları kıskandıracak durumlardan sakınmalı, onlarda bulunmayan
seylere sahip olsa bile onlar gibi yasamalıdır.
1852- Komsunu iki inekli (öküzlü) iste ki kendin bir inekli (öküzlü) olasın.
Baskasının iyi durumda olmasını iste ki Tanrı seni de ondursun. Krs. Hayır dile komsuna...
1853- Komsunun tavuğu, komsuya kaz görünür (karısı kız görünür).
Baskasının malı, bize olduğundan daha değerli görünür. Oysa aynı sey bizde de vardır; ama
baskasınınkini bizimkinden üstün buluruz.
1854- Konur esek çayırını almaz.
Kendini beğenmis kisi, yararlanılacak nesnelere hor baktığından bunlardan yoksun kalır.
(Konur: Kibirli)
1855- Korkak bezirgan (tüccar) ne kar eder ne ziyan (zarar).
Đs yapmaya korkan tüccar, kendisini zarardan korumus olur ama, kazanç da sağlayamaz.
1856- Kork Allah'tan korkmayandan.
Allah'tan korkmayan kimse, insana her türlü kötülüğü yapabilir. Böylesinden korkulur.
1857- Kork aprilin besinden, öküzü ayırır esinden.
Aprilin besinde (simdiki 18 nisanda) çift süren iki öküzü birbirinden ayıracak kadar siddetli
sağanak olur; kasırga ve fırtına kopar.
1858- Korku dağları bekletir (asırır).
1) Birçok insanlar zulüm, ya da ceza görmekten korkup dağlara çıkar, orada çekilmez
kosullar altında yasarlar.
2) Kötü, sert bir durumla karsılasacağından korkan kisi, yapmak istediği
seyden istemeye istemeye vazgeçer.
1859- Korkulu rüya (düs) görmektense uyanık yatmak hayırlıdır.
Tehlikesi de bulunan çekici bir ise girismektense o isten vazgeçip tehlikesi olmayan durumda
kalmak daha iyidir. Krs. Ne karanlıkta yat...
1860- Korkunun ecele faydası yoktur.
Kisi korkmakla kendisine gelecek bir zararı önleyemez. Olacak olur. Bunun için bos yere
korkup üzüntü çekmemelidir.
1861- Koy avucuma, koyayım avucuna.
Bize yardımda bulunan, yarar sağlayan kisiye biz de yardımda bulunur, yarar sağlarız.
1862- Koyma akıl, akıl olmaz (cepten düser), (Sokma akıl, sekiz adım gider.)
Aklı olmayan kisi, baskasının verdiği akıl ile is göremez. Önce bir seyler yapmaya baslasa da
arkasını getiremez.
1863- Koyun can derdinde, kasap yağ derdinde.
Bkz. Keçiye can kaygısı...
1864- Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler.
Bir seyin çok değerlisi ele geçmezse az değerlisi önem kazanır. Krs. Körler memleketinde...
1865- Koyunun götü bir gün açıksa keçininki her gün açık.
Davranıslarını herkesin beğendiği kimse, günün birinde yanlıs bir is yapabilir. Bu, her gün
yanlıs is yapanınkinin yanında kınanacak bir durum sayılmaz.
1866- Koyunun kuyruğu var örter.
Zenginlerin ve toplumda önemli yeri olan kisilerin kusurları hemen örtbas edilir. Krs. Mal
malamatı örter.
1867- Koyunun melediğini kuzu melemez.
Ana-babanın çocuğuna karsı gösterdiği asırı ilgi ve sevecenliği, çocuk ana-babasına karsı o
ölçüde göstermez.
1868- Koyunu yüze yetir, el onu bine yetirir.
El, bir olayı abartarak söyler. Yüz kazansan bin diye anlatır.
1869- Koz gölgesi: kız gölgesi, söğüt gölgesi: yiğit gölgesi, dut gölgesi: it gölgesi.
Ceviz ağacının gölgesi koyu, güzeldir. Đnsana kızların yanında bulunma keyfi verir. Ancak
orada karınca çok olur; gölgede oturan insanın keyfini kaçırır. Kızların yanında oturankisi de
hem mutluluk duyar, hem de çevredeki asalaklardan rahatsız olur. Söğüt, boylu boslu bir ağaçtır.
Koruyucu yiğide benzer. Gölgesi altında safa ve rahatlıkla vakit geçirilir. Dut gölgesi, alaca bir
gölgedir, zevksizdir; rahatsızdır. Çünkü ağacın meyvesi, altına dökülür. Hem insanın üstünü
kirletir, hem de sineklerin üsüsmesine yol açar. Bundan baska, itler de dut yemeye gelir, orasını
kirletirler. Gölgede de yatarlar.
1870- Köleden ağa olan minareyi sesiyle yıkar.
Sonradan görmüs kisi çok yüksekten atar tutar. Krs Sonradan imam olanın...
1871- Köpeğe dalanmaktan çalıyı dolanmak yeğdir.
Bkz. Đtle dalasmaktan...
1872- Köpeğe gem vurma, kendisini at sanır.
Kendisine karsı değeri varmıs gibi davranılan değersiz kisi, gerçekten değer bulunduğunu
sanır.
1873- Köpeği dövmeli ama, sahibinden utanmalı.
Sana satasan kisiyi hırpalarken onu benimsemekte ve korumakta olan saydığın kimseyi
gücendirmemeye de dikkat etmelisin.
1874- Köpeğin ahmağı baklavadan pay umar.
Bkz. Đtin ahmağı...
1875- Köpeğin duası kabul (makbul) olsa (-ydı) gökten kemik yağar(-dı).
Bkz. Đtin duası...
1876- Köpeği öldürene sürütürler.
Bkz. Đti öldürene...
1877- Köpek bile yal yediği kaba pislemez (sıçmaz).
Köpek bile yem yediği kaba karsı saygılı davranırken, insan nasıl olur da geçimini sağladığı
yere, kendisine bu geçimi hazırlamıs olan kimseye kötülük eder?
1878- Köpek ekmek veren (yediği) kapıyı tanır.
Köpek bile kendisini besleyen yeri bilir, davranıslarıyla duygularını belli eder. Đnsan bundan
ders almalı, gördüğü iyiliği unutmamalıdırlar.
1879- Köpekle dalasmaktan çalıyı dolasmak yeğdir.
Bkz. Đtle dalasmaktan...
1880- Köpek sahibini ısırmaz.
Kisi ne kadar asağılık olursa olsun, kendini benimseyip koruyana kötülük etmez.
1881- Köpeksiz sürüye (köye) kurt girer (iner).
Koruyucusuz halka, bekçisiz ülkeye düsman saldırır.
1882- Köpek suya düsmeyince yüzmeyi öğrenmez.
Kisi, bir tehlike karsısında her yerden umudu kesilip kendine güvenmekten baska çare
kalmadığını anlamadıkça kurtulus yolunu bulamaz.
1883- Köpek sürünmekle etek kesilmez.
Terbiyesiz kimsenin satasmasıyla temiz kisi lekelenmis olmaz. Krs. Đt değmekle deniz...,
Kalaylı bakır...
1884- Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler.
Kisi, kendisinden yardım beklediği asağılık kimseye isi bitinceye kadar soylusun, boylusun
diye dil döker.
1885- Kör Allah'a nasıl bakarsa Allah da köre öyle bakar.
Kisi efendisine karsı nankörlük ederse efendisi de onu korumaz.
1886- Kör (kesmez) bıçak ele (yavuz), is bilmeyen avrat dile (yavuz).
Kör bıçak ise yaramaz ama insanın elini keser. Đs bilmeyen kadın da çok konusmaktan baska
bir sey yapmaz.
1887- Kör bile düstüğü çukura bir daha düsmez.
Bkz. Esek bile bir düstüğü...
1888- Körden gözlü, topaldan ayaklı, deliden deli.
Kör olan anadan, babadan doğan çocuk kör olmaz. Topalın çocuğu da sağlam bacaklı olur.
Ama delinin çocuğu deli doğar.
1889- Köre elvandan (renkten) bahsolunmaz.
Bir seyin niteliği üzerine hiç bilgisi bulunmayan kisiye o seyin sözü edilmez; öğretilmesine
çalısılmaz.
1890- Köre simdi gece demisler; ne zaman gündüzdü demis.
Baskalarına mutluluk veren durum bu durumla ilgisi olmayan talihsiz kisi için değer tasımaz.
1891- Kör görmez, sezer.
Kör görmediği seyi nasıl sezerse bir konu üzerinde bilgisi olmayan kisinin de o konu ile ilgili
sezisleri olur.
1892- Kör kusun yuvasını Allah yapar.
Bkz. Garip kusun yuvasını...
1893- Körler memleketinde sasılar padisah (bas) olur.
Hepsi bilgisiz olan bir çevrede azıcık bilgisi bulunan basa geçer. Krs. Koyunun
bulunmadığı...
1894- Körle yatan sası kalkar. (Đtle yatan bitle kalkar.)
Kötü kimseyle düsüp kalkana az çok kötü huy bulasır. Krs. Kisi refikinden azar, Kır atın
yanında duran..., Đsin yanına varan is..., Topalla gezen..., Üzüm üzüme...
1895- Kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur.
Bkz. Kel ölür sırma saçlı olur...
1896- Kör pazara varmasın, pazar körsüz kalmasın.
Bir sey satın almasını bilmeyen kimseler alısverise çıkmamalılar ama çıkarlar. Esnaf da bu
gibilerinden hoslanır.
1897- Körün istediği bir göz, iki(-si) olursa ne söz.
Kisi kendisinde bulunmayan seyden bir tane isterken ona iki tane verilirse daha çok sevinir.
1898- Körün istediği iki göz, biri ela biri boz.
Öyle insanlar vardır ki kendilerine yapılmasını istedikleri iyiliği gördükleri halde bununla
yetinmezler, ayrıntılarının su, bu biçimde olmasını da isteyecek kadar yüzsüzlük ve açgözlülük
ederler.
1899- Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek.
Baskasının eksikleri ile eğlenen kisinin kendisi kusursuz olmalıdır.
1900- Köse tası kösede yakısır (yarasır).
Önemli kisiliği bulunan kimseye önemli bir is basında bulunmak yakısır.
1901- Kötü haber tez duyulur.
Bkz. Kara haber tez duyulur.
1902- Kötü komsu insanı (adamı) hacet (mal) sahibi eder.
Kötü komsu, kendisinden emanet olarak istenen seyi vermez. Emanet isteyen de gidip o
seyden satın alır. Böylece bu komsu, o kisiyi esya sahibi etmis olur.
1903- Kötülük her kisinin karı, iyilik er kisinin karı.
Bkz. Đyiliğe iyilik her kisinin karı...
1904- Kötürümden aksak, hiç yoktan torlak yeğdir.
Bir seyin, -kusurlu da olsa- elde bulunması, hiç bulunmamasından daha iyidir.
1905- Kötü söyleme esine, ağı katar asına.
Đliskide bulunduğun kimseleri sözlerinle incitme, kötüleme ki onlar da sana daha büyük
kötülük yapmasınlar.
1906- Kötü söz insanı dininden çıkarır (tatlı söz yılanı ininden çıkarır.)
Bkz. Acı söz insanı...
1907- Köyden köye it ürümez.
Seni ilgilendirmeyen ise uzaktan söz atarak karısma a köpek!
1908- Köylü birbirine düsmezse Osmanlı mıkla (kıymalı yumurta) yiyemez.
Eski dönemden kalma bir söz: Halkın birbirine düsmesi güvenlik görevlisinin isine gelir.
Çünkü her grup güvenlik görevlisini yanına çekmek için ona çıkar sağlar.
1909- Köylü, misafir kabul etmeyiz demez, konacak konak yoktur der.
Kisi bir isi yapmak istemezse doğrudan doğruya yapmam demez de, birtakım gerekçeler ileri
sürerek, bunu gerçeklestirmenin olanağı bulunmadığını söyler.
1910- Köylünün kahve cezvesi karaca amma sürece.
Köylünün kahve cezvesi gösterissizdir. Ama eksik olmayan konukları ağırlamak için sürekli
olarak kaynar.
1911- Kuduz ölür ama daladığı da ölür.
Azgın kisi, kötülüklerinin cezasını görür ama yaptığı kötülüklerin acısı sürer.
1912- Kulaktan burun yakın, kardesten karın yakın.
Bkz. Kardesten karın yakın.
1913- Kul azmayınca Hak yazmaz.
Kisi, azgınlığı yüzünden kötü durumlara düser.
1914- Kul bunalmayınca Hızır yetismez.
Bkz. Kul sıkılmayınca...
1915- Kul hatasız olmaz.
Bkz. Kul kusursuz olmaz.
1916- Kul kullanan, bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmeli.
Đsçi çalıstıran kimse, isçinin yaptığı her yanlısı görmemeli, söylediği her uygunsuz sözü
isitmemeli ki onu darıltmasın, is aksamasın.
1917- Kul kusursuz (hatasız) olmaz.
Đnsan yanılmamak için ne denli dikkat ederse etsin yine yanılır. Hiç yanlıs is yapmamıs kisi
yoktur. Krs. Đnsan beser, kuldur sasar, Hatasız kul olmaz.
1918- Kul sıkılmayınca (bunalmayınca) Hızır yetismez.
Đnsan, bası dara düsmedikçe bütün gücüyle çalısıp sıkıntısına çare bulmaz.
1919- Kul teftiste, gözelim Mevla ne iste.
Đnsanlar hep bir is pesinde kosarlar. Ama nasıl sonuç alacaklarını Tanrı bilir.
1920- Kuma (ortak) gemisi yürümüs, elti gemisi yürümemis.
Bkz. Ortak gemisi yürümüs...
1921- Kurban etiyle (kemiğiyle) köpek tavlanmaz.
Bir rastlantının getirdiği geçici iyi durum, beklenen gerçek iyiliği sağlamaz.
1922- Kurcalama sivilceyi (sivilceyi kurcalama) çıban edersin. (Sivilce kurcalanınca çıban
olur.)
Küçük bir sorunu çok kurcalar, çok deserseniz basınıza büyük dert açarsınız.
1923- Kurda konuk (komsu) giden, köpeğini yanında götürür.
Bkz. Kurtla görüsürsen...
1924- Kurda neden boynun (ensen) kalın? demisler, isimi kendim görürüm de ondan demis.
(Đsimi kimseye inanmadığımdan demis.)
Đsini baskasına inanmayarak kendisi gören, üzülmez; rahat eder. Krs. Sana vereyim bir öğüt:
Ununu elinle öğüt.
1925- Kurdun adı yaman çıkmıs, tilki vardır (tilkicik var) bas keser.
Öyle sinsi ve kurnaz kimseler vardır ki adı zalime, haine ve kötüye çıkmıs kimselerden daha
tehlikelidirler.
1926- Kurnaz (yavuz) hırsız ev sahibini bastırır.
Kurnaz suçlu, ağız kalabalığıyla, zarar verdiği kisinin haklı savını dinlenmez eder.
1927- Kurt dumanlı havayı sever.
Kendi yararına bir is yapmak için fırsat kollayan kisi, kimsenin bu ise engel olamayacağı,
karısık zamanı sever.
1928- Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur.
Güçlü iken herkesin kendisinden çekindiği kisi, gücünü yitirdikten sonra, güçsüz ve asağılık
kimselerin oyuncağı olur.
1929- Kurt komsusunu yemez.
Bir kisi ne denli azgın ve kötü düsünceli olursa olsun yakınlarına dokunmaz.
1930- Kurt köyünü (tüyünü) değistirir, huyunu değistirmez.
Hain kimse, yer yurt, kılık kıyafet değistirse de kötü huylarını değistirmez.
1931- Kurtla görüsürsen köpeğini yanından ayırma. (Kurda konuk giden köpeğini yanında
götürür.)
Saldırgan birisiyle karsılasacak olan kisi, kendisini koruyacak önlemi almalıdır.
1932- Kurtla koyun, kılıçla oyun olmaz.
Saldırgan ile güçsüzün, zarar veren ile zarar görenin yan yana bulunduğu yerde tehlike
vardır.
1933- Kurtla ortak olan tilkinin hissesi, ya tırnaktır, ya bağırsak.
Güçlü ile hileci ortak olsa güçlünün dediği olur. Hileci, ortağının kendisine vereceği, ise
yaramaz paya razı olmak zorundadır. Yoksa parçalanmak tehlikesi vardır.
1934- Kurtlu baklanın kör alıcısı olur.
Bkz. Bitli baklanın...
1935- Kuru bok göte yapısmaz.
Bir kisiye, yapmadığı kesin olarak bilinen bir suçu yüklemeye çalısmak bosuna bir çabadır.
1936- Kuru gayret, çarık eskitir.
Bir isi basarmak için rasgele çabalamak yetmez. Amaca doğru planla yürümek ve isin çıkar
yollarını bulmak gerekir. Böyle yapılmazsa bütün çabalar bosa gider; zarardan baska bir sonuca
varılmaz.
1937- Kuru laf (bos lakırdı) karın doyurmaz.
Bos sözlerle olumlu is yapılamaz.
1938- Kurunun (arasında) yanında yas da yanar. (Yasın yanında kuru da yanar).
Beğenilmeyen tutumlarından dolayı cezalandırılan kisiler içinde suçsuzlar da suçlular gibi
hırpalanırlar. Krs. Az ates çok odunu yakar.
1939- Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.
Kusursuz kisi bulunmaz. Bundan dolayıdır ki dost olmak için kusursuz birini arayan kimse,
aradığını bulamaz, dostsuz kalır. Krs. Ayıpsız yar isteyen...
1940- Kusursuz güzel olmaz. (Her güzelin bir kusuru vardır.)
Her iyi seyin hosa gitmeyen bir yönü, her güzelin kusurlu bir yanı vardır. Kusuru
bulunmayan iyi, güzel bir sey yoktur.
1941- Kusa kafes lazım, boruya nefes.
Bir seyden yararlanmak için kullanılacak araç, onun niteliğine uygun olmalıdır.
1942- Kusa süt nasip olsa anasından olurdu.
1) Yaradılısı bir seyden yararlanmasına elverisli olmayan kisi, ne denli çabalasa o seyden
yararlanamaz.
2) Kisi en yakınından sağlayamadığı yararı baskasından hiç sağlayamaz.
1943- Kus darıdan kaçar mı? (Kaçmaz).
Hiç kimse çıkarını tepmez. Kazançlı görünen bir ise yanasmaması, o iste sakınca
görmesindendir.
1944- Kus kanadına kira istemez.
Kisi, kendi isi için zaten harcayacağı çabadan dolayı baskasından karsılık beklemez.
1945- Kuskulu uyku evin bekçisidir.
Ufak bir tıkırtıdan uyanacak kadar hafif uyuyan ve tetikte olan kimse, evin bekçiliğini iyi
yapıyor demektir.
1946- Kustan korkan darı ekmez.
Bkz. Serçeden korkan...
1947- Kusu kusla avlarlar.
Elde edilmek istenen kimse, daha önce elde edilmis kimse aracılığıyla tuzağa düsürülür.
1948- Kus var eti yenir, kus var et yedirilir. (Her kusun eti yenmez).
Öyle kisiler vardır ki acımadan en ağır iste kullanırız. Öyle kisiler de vardır ki, is gördürmek
söyle dursun, biz ona hizmet ederiz.
1949- Kutlu gün doğusundan (bellidir) (kutlu yaz yağısından).
Mutlu sonuç verecek isler, daha baslangıçta ve aldığı yönden belli olur.
1950- Kutsuz kusun yuvası doğan yanında olur.
Talihsiz kisi, her an kendisine saldıracak güçlü kimselerle yan yana bulunur.
1951- Kuzguna yavrusu anka (sahin, güzel) görünür.
Bkz. Karga yavrusuna bakmıs...
1952- Kuzusuna kıymayan kebap yiyemez.
Đnsanlar büyük bir gereksemelerini karsılamak için sevdikleri kimi seyleri feda etmek
zorundadırlar. Krs. Yağına kıymayan çöreğini yavan yer.
1953- Küheylan at, çul içinde de bellidir.
Cevherli insan, kılık kıyafeti düzgün olmasa da değerini yitirmez.
1954- Küheylan bok saçmaz mı?
1) Saygın bir ana-babanın çocuğu ahlaksız ol abilir.
2) Sağduyusuyla tanınmıs kimse de yanlıs isler yapabilir.
1955- Külhancının beyliği hamamcılık demisler.
Bayağı bir isle uğrasan kimse, yükselse bile ancak bu isin bası olur.
1956- Küpe küp deyince küp adama düp der.
Değersizliğini, bosluğunu yüzüne karsı söylediğiniz kisi, size, sözünüzün yankısı gibi kötü
bir karsılık verir.
1957- Kürdün yağı çok olunca, hem yer, hem yüzüne sürer.
Malı çok olan akılsız kisi, bunu gerekli olan is için kullandıktan sonra kalanını tutmasını
bilmez. Çarçur eder. Krs. Abdalın yağı çok olursa..., Kasap yağı bol bulunca...
1958- Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü.
Baskalarının gereksemelerine çare bulan kisi, bunlara benzeyen kendi gereksemelerini
savsaklar. Krs. Terzi kendi söküğünü dikemez.
1959- Kürk ile börk ile adam olunmaz.
Kılık kıyafet, değeri olmayan kisiye değer kazandırmaz. Krs. Kalıp kıyafetle adam, adam
olmaz, Eseğe altın semer vursalar yine esektir.
1960- Kürkü orak vaktinde, orağı kürk vaktinde.
Bkz. Aba vakti yaba, yaba vakti aba.
:::::::::::::
-L-
1961- (Lafın azı, uzu) çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu.
Bkz. Çobana verme kızı...
1962- Laf lafı (söz sözü) açar (laf da kutuyu açar.)
1) Bir kimse ile konusma uzatılırsa, sözden söze geçile geçile, basta konusulması
düsünülmeyen konulara değin girilir.
2) Söz uzadıkça karsıdakine, sigara kutusunu açmaktan baslayarak, birtakım ikramlarda
bulunmak gerekir.
1963- Lafla (lakırdı ile) peynir gemisi yürümez.
Söyle yaparım, böyle yaparım demekle yapılması gereken is yapılamaz.
1964- Lafla pilav piserse deniz (dağ) kadar yağı benden.
Söz söylemek, isleri basarmaya yetseydi en iri sözler söylenerek en büyük isler basarılırdı.
1965- Laf torbaya girmez.
Ağızdan çıkan bir söz, artık gizli kalamaz. Herkes onu duyar.
1966- Lakırdı ile peynir gemisi yürümez.
Bkz. Lafla peynir gemisi yürümez.
1967- Latife latif gerek.
Saka, kırıcı olmamalı; ince, hosa gider olmalıdır.
1968- Leyleği kustan mı sayarsın, yazın gelir, kısın gider.
Sürekli olarak bir is üzerinde durmayan, maymun istahlı olan kisiye kimse güvenmez.
1969- Leyleğin ömrü (günü) laklaka ile geçer.
Aylak kisi bütün zamanını gevezelikle, çene çalmakla geçirir.
1970- Lodosun gözü yaslı olur.
Lodos rüzgarı yağmur getirir.
1971- Lokma çiğnenmeden yutulmaz.
Bkz. Çiğnemeden yutulmaz.
1972- Lokma karın doyurmaz, sefkat artırır.
Bir kimseye ziyafet çekmek, ya da armağan vermek, onun karnını doyurduğu, bir
gereksemesini karsıladığı için değil, aradaki sevgiyi artırdığı için değerlidir.
:::::::::::::
-M-
1973- Mahkeme kadıya mülk değil.
Hiçbir kimse, bulunduğu kamu hizmetinde ömrünün sonuna kadar kalmaz. Bir süre sonra bu
ise baskası getirilir, kendisi ayrılır.
1974- Mal adama hem dost, hem düsmandır.
Mal adama dosttur, çünkü ona rahat bir yasayıs sağlar. Đyilikler yapma, hayır islerine yardım
etme olanağı verir. Düsmandır, çünkü kisinin azmasını kolaylastırır. Bundan baska mala göz
dikenler çok olur. Bu yüzden anlasmazlıklar çıkar; mal sahibinin canına bile kıyılır.
1975- Mal canı kazanmaz, can malı kazanır.
Đnsan mal kazanacağım diye sağlığını, canını tehlikeye düsürmemelidir. Tam tersine,
sağlığını korumak, canını kurtarmak için malını harcamaktan çekinmemelidir. Malı kazanan
insandır. Can sağ olmalıdır ki mal kazanılabilsin.
1976- Mal canın yongasıdır.
Mal canın bir parçası gibidir. Malına zarar gelen kisi, canından bir parçası gidiyormus gibi
üzülür.
1977- Malı mala canı cana ölçmeli.
Malımız ve canımız bizim için ne değerde ise baskalarının mal ve canları da kendileri için o
değerdedir. Öyleyse bizim malımıza ve canımıza gelmesini istemediğimiz bir zararın baskasının
malına ve canına gelmesini nasıl hos görebilir, buna nasıl izin verebiliriz? Krs. Canı cana
ölçmeli.
1978- Malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür.
Züğürt, yokluk içinde bulunduğundan yiyemez. Varlıklı olduğu halde yiyemeyenin züğürtten
ne farkı var?
1979- Malın iyisi boğazdan geçer.
Malın ise yaraması, sahibinin onu kullanabilmesi, yiyebilmesi ile olur. Kisi malını
yiyemedikten sonra o mal neye yarar?
1980- Malın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın.
Bkz. Tarlanın iyisi suya...
1981- Malı ongun olanın adı angın olur.
Malından çok ürün alan kisinin adı her yerde anılır.
1982- Mal istersen bedeninden, evlat istersen belinden.
Kisinin gerçek malı, babadan kalan değil, kendi emeğiyle kazandığı maldır. Gerçek evlat da
kendisinden doğmus olandır; üvey ya da edinilen evlat, öz çocuğunun yerini tutmaz.
1983- Mal malamatı örter.
Zenginlik, bir kisinin ayıplarını, kusurlarını kapatır.
1984- Mart ayı, dert ayı.
Mart ayında havalar sık sık değisir. Đnsan kendini koruyamaz; hasta olur. Krs. Mart
çıkmadıkça...
1985- Mart ayların çingenesidir.
Öteki aylardan her birinin bir kisiliği, bir soyluluğu vardır. Mart ise soysuz, güvenilmez, ne
yapacağı bilinmez kisilere benzer.
1986- Mart çıkmadıkça dert çıkmaz.
Kıs hastalıkları, mart sona ermedikçe bitmez. Krs. Mart ayı, dert ayı.
1987- Mart dokuzunda çıra yak, bağ buda.
Martın dokuzu (yeni takvime göre 22'si) olunca bağların her halde budanması gerektir. Bu is,
gündüz yetistirilemezse gece çıra ısığında yapılmaya değecek kadar önemlidir.
1988- Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
Mart ayında siddetli soğuklar olur. Đnsan dısarı çıkamaz. Odun, kömür de azaldığından
kazma, kürek saplarını yakacak duruma düser.
1989- Mart kuruluk, nisan yağmurluk.
Bkz. Martta tezek kuruya...
1990- Mart martladı, tavuk yumurtladı.
Mart kendini gösterince tavuklar yumurtlamaya baslar.
1991- Martta sürmez, eylülde ekmezsen sabanı bırak.
Çiftçi, islerini zamanında yapmazsa ürün alamaz. Bu gibi kimseler üstesinden gelemedikleri
çiftçiliği bırakmalıdırlar.
1992- Martta tezek kuruya, nisanda seller yürüye. (Mart kuruluk, nisan yağmurluk.)
Mart ayının kurak, nisan ayının yağıslı olması, çiftçinin yüzünü güldürür.
1993- Martta yağmasın, nisanda dinmesin (mayısta ara sıra).
Ekin için, martta yağmur yağması zararlı, nisanda çok yağması yararlıdır.
1994- Martta yağmaz, nisanda dinmezse sabanlar altın olur. Bkz. Karakısta karlar...
1995- Mart yağar, nisan övünür; nisan yağar, insan övünür.
Martta yağan yağmurla ekinler nisanda gelisir. Nisanda yağan yağmurla basaklar olgunlasır,
dolgunlasır. Bu da çiftçiyi sevindirir.
1996- Masa varken elini atese sokma.
Baska birine yaptırabileceğin tehlikeli ise kendin girisme.
1997- Mayasız yoğurt tutmaz (çalınmaz).
Çok para kazanabilmek için, az da olsa, elde bir sermaye olması gerekir.
1998- Maymunu fırına (atese) atmıslar, yavrusunu ayağının altına almıs.
Bkz. Ayıyı fırına atmıslar...
1999- Maymun yoğurdu yemis, artığını ayının yüzüne sürmüs.
Kurnaz kimse, islediği suçu baskasının, hele bön birinin üstüne yıkmasını bilir.
2000- Mazlumun ahı, indirir sahı (yerde kalmaz).
Güçlü kimse zulmetmemelidir. Zulmeden her halde yıkıma uğrar. Zulüm gören kimsenin
bedduası, padisahı tahtından indirir. Krs. Kimsenin ahı kimsede kalmaz.
2001- Meramın elinden bir sey kurtulmaz (ne kurtulur).
Bir isi yapmaya azmeden ve ona dört elle sarılan kisi her halde basarıya ulasır.
2002- Merdiven ayak ayak (basamak basamak) çıkılır.
En yüksek yere, yavas yavas yükselerek çıkılır.
2003- Merhametten maraz doğar (hasıl olur).
Kimi kisiler, kendilerine acıyıp iyilik edenlerin basını derde sokarlar ya da bu iyiliği kötüye
kullanırlar.
2004- Mermer iyi tastan, iyilik iki bastan.
Bkz. Đyilik iki bastan olur.
2005- Mescide gerek olan meyhaneye haramdır.
1) Đnsanın kendisine ve benimsediği yere gerek olan
seyi yabancıya vermesi doğru değildir.
2) Bir yer için gerekli olan sey, görevi onunki ile
çelisen yer için zararlıdır.
2006- Meyhaneciden sahit istemisler (sormuslar) bozacıyı (mezeciyi) göstermis.
Uygunsuz is yapan kimse, haklı olduğunu göstermek için kendisine benzeyen birini tanık
gösterir.
2007- Meyhanecinin yüzünü bayram topu güldürür.
1) Ramazan'da herkes ibadete koyulur; günah olan içkiyi keser. Bunun için meyhaneci
ancak bayram gelince bol müsteri bulur.
2) Yasak yüzünden isi aksamıs olan kimse, yasağın kalkmasına sevinir.
2008- Meyil verme evliye, eve gider unutur.
Evlenmek isteyenlere öğüt...
2009- Meyveli ağacı taslarlar.
Çoğu zaman, bilgili, becerikli kimselere satasırlar.
2010- Mezar tası ile övünülmez.
Kisi, geçmisteki atalarıyla değil, ancak kendi değeri ile övünebilir.
2011- Mısıra yağmur geliyor demisler; çapan birlik mi? demis.
Mısır bol su ister; ama çapalanmazsa sudan gereği gibi yararlanamaz.
2012- Mızrak çuvala sığmaz (girmez).
Herkesin gözü önündeki gerçekler örtbas edilemez.
2013- Minare de doğru, ama içi eğri.
Doğru görünen nice kisiler vardır ki iç yüzlerini bilenlerden nasıl düzenbaz ve hayin
oldukları öğrenilir.
2014- Minareyi çalan kılıfını hazırlar.
Kolay kolay gizlenemeyecek denli büyük bir suç isleyen kisi, bunun ortaya çıkmaması için
gereken önlemleri daha önce alır.
2015- Minareyi yaptırmayan yerden bitmis sanır (bitti beller).
Değerli, önemli hiçbir is yapmamıs olanlar, yapılmıs olan büyük, önemli isleri kendiliğinden
oluvermis sanırlar.
2016- Mirasa nereye gidiyorsun? demisler; esip savurmaya demis.
Kisi kendisinin kazandığı malı elden çıkarmaya kıyamaz, ama miras kalan malı har vurup
harman savurur.
2017- Miras helal, hele (ele) al demisler.
Miras, mirasçının hakkıdır. Ama alabilirse...
2018- Miri malı balık kılçığıdır, yutulmaz (balık kılçığı gibi boğazda kalır).
Devlet malını kendine mal etmek çok zordur. Birçok engeller buna olanak vermez. Verse de
bu mal rahatça kullanılamaz ve günün birinde hesabı sorulur.
2019- Misafir ev sahibinin (bağlı) kuzusudur.
Konuk; yemek, gezmek, eğlenmek, yatmak vb. konularda ev sahibinin çizdiği programa
uymak zorundadır.
2020- Misafirin umduğu ev sahibine iki övün ol ur.
Konuk, ne denli gerçeklesebileceğini düsünmeden ev sahibinin kendisine çok seyler ikram
edeceğini umar. Ama bakar ki sofrada umdukları yok.
2021- Misafirin yüzsüzü sahibini ağırlar.
Kendisinin ağırlanması gereken yüzsüz konuk, ev sahibine yol gösterir gibi ağırlama isini
üzerine alır.
2022- Misafir kısmeti ile gelir.
Ev sahibi konuğu yük saymaz. Konuğun geldiği evde ya yiyecek bulunur; ya da beklenmedik
bir yerden o sırada yiyecek gelir. Misafirin kısmetini Tanrı'nın göndermis olduğuna inanılır. Krs.
Misafir on kısmetle gelir...
2023- Misafirlik üç gündür.
Bkz. Misafir üç gün misafirdir.
2024- Misafir misafiri (dilenci dilenciyi) istemez (sevmez), ev sahibi ikisini de.
Misafir, gittiği yere baska bir misafirin gelmesini istemez. Đster ki bütün ağırlamalar yalnız
kendisi için olsun. Ev sahibi ise her misafire ayrı ayrı hizmet etmeyi borç bilir, ama hiç misafir
gelmese de rahatım bozulmasa diye düsünür.
2025- Misafir on kısmetle gelir; birini yer, dokuzunu (evde) bırakır.
Türkler inanırlar ki konuk, ev sahibine fazla bir gider yüklemez. Tanrı, konuğun yediğinden
kat kat fazlasını, konuk ağırlıyor diye, ev sahibine verir. Krs. Misafir kısmeti ile gelir.
2026- Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.
Konuk, ev sahibinin kendisini çok seylerle ağırlamasını bekleyebilir. Ama ev sahibi ona
ancak evinde bulunanı ikram eder.
2027- Misafir üç gün misafirdir. (Misafirlik üç gündür.)
Geleneğe göre konukluk hakkı üç gündür. Konuk bir yerde üç gün kalırsa ne ev sahibi bunu
fazla bulur, ne de konuk uzun kaldım diye üzülür. Ama üç günden sonrası, her ikisi için de sıkıcı
olur. Konuk, senli benli bir arkadas ise, üç günden sonra konukluğu bırakıp ev sahibine yardımcı
olmalıdır.
2028- Miskçiyle konus, miskine bulas; pisçiyle konus, pisine bulas.
Bir kisi, arkadaslık ettiği kimse iyi ise iyi, kötü ise kötü huylar kapar. Krs. Kisi arkadasından
bellidir.
2029- Misk yerini belli eder.
Değerli kisi, nerede olsa varlığını gösterir.
2030- Miyancının kesesi bol olur.
Đki kisi arasında uzlastırıcılık yapan kimse, anlasmalarını kolay sağlasın diye, birinin zararına
bol keseden öneride bulunur.
2031- Muhabbet iki bastan olur.
Bkz. Đyilik iki bastan olur.
2032- Mum (çıra) dibine ısık vermez. (Çıra dibi karanlık olur.)
Bir kimse, baskalarına bol bol yaptığı yardımı kendi yakınlarına yapmaz.
2033- Mum yanmayınca pervane dönmez (yanmaz).
Güzel yoluna bas koyanların ortaya çıkması için güzelin görünmesi gerekir.
2034- Müflis (züğürtleyen) bezirgan (tüccar) eski defterlerini karıstırır. (Bzirgan `tüccar'
züğürtleyince geçmis defterleri yoklar.)
1) Tüccar züğürtleyince, belki bir kimsede alacağım kalmıstır diye eski defterlerini gözden
geçirir.
2) Vaktiyle önemli isler yapmıs olanlar, düskünlüklerinde eski durumlarını anarak,
anlatarak avunmaya çalısırlar.
2035- Müft olsun da zift olsun.
Birçok kimse, bedava bulunca yenmeyecek seyleri yer; ise yaramayan seyleri alır.
2036- Mühür kimde ise Süleyman odur.
Bir iste kime yetki verilmisse bas odur söz ondan biter. Onun buyruğu geçer.
2037- Mürüvvete endaze olmaz.
Yardım ve iyilik için ölçü, sınır yoktur. Kisi, yapabildiği ölçüde çok yardım ve iyilikte
bulunabilir.
:::::::::::::
-N-
2038- Nacarın (marangozun) kapısı sırımla bağlı olur.
Bkz.Terzi kendi söküğünü dikemez.
2039- Namazda meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz.
Kisi yapmak istemediği isin ayrıntılarıyla ilgilenmez.
2041- Nasibat istersen tembele is buyur.
Bkz. Tembele is buyur...
2041- Ne dilersen esine, o gelir basına.
Bkz. Hayır dile esine...
2042- Ne doğrarsan asına, o çıkar karsına (kasığına).
Simdi iyi çalısırsanız geleceğiniz iyi, kötü çalısırsanız geleceğiniz kötü olur. Krs. Herkes ne
ederse kendine eder, Ne ekersen onu biçersin.
2043- Ne ekersen onu biçersin. (Herkes ektiğini biçer). (Eken biçer, konan göçer.)
Bugün birisine iyilik yapan, yarın ondan iyilik; kötülük yapan da kötülük görür. Krs. Herkes
ne ederse kendine eder, Ne doğrarsan asına...
2044- Nefesin elverirse borazancı bası ol. (Nefesine güvenen borazancı bası olur.)
Basarabileceğinize inanıyorsanız büyük islere girisiniz.
2045- Ne karanlıkta yat, ne kara düs gör.
Tehlikelere karsı önlem almıs olan kisi, kendini ileride üzülmekten kurtarmıs olur. Krs.
Eseğini sağlam bağla..., Korkulu rüya görmekten...
2046- Nekesle cömerdin harcı birdir.
Bkz. Cömertle nekesin...
2047- Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.
Kisi, bugün içinde bulunduğu parlak durumun sürüp gideceğini sanmamalı; çevresine
tepeden bakmamalı; yarın kötü bir duruma düsebileceğini hatırdan çıkarmamalıdır.
2048- Nerde birlik, orda dirlik.
Aralarında duygu ve düsünce birliği bulunan topluluklar, dirlik ve düzenlik içinde yasarlar.
2049- Nerde çokluk, orda bokluk.
Birlikte is yapmak üzere toplanan kisiler çok olursa her kafadan bir ses çıkar, anlasmazlıklar
belirir, is yapmak güçlesir.
2050- Nerde hareket, orda bereket.
Durmadan çalısılan yerde verim artar, bolluk olur.
2051- Neren ağrırsa canın orda.
Can dediğimiz yasam simgesinin bedenimizde belli bir yeri yoktur. Ancak bedenimizin bir
yeri ağrıyınca can orada kendini gösterir.
2052- Nereye gitsen okka dört yüz dirhem. (Okka her yerde dört yüz dirhem). (Her yerde
okka dört yüz dirhem).
Bir mal kimi yerde daha ucuzdur, ama düsük niteliktedir. Kimi kisilerin gündeliği az,
kimininki çoktur. Dikkat edilirse isleri de ona göre hafif ya da ağırdır; kaba saba ya da uzmanlık
isidir. Özet olarak ölçü her yerde birdir.
2053- Ne verirsen elinle, o gider seninle.
Bu dünyada yoksullara ve hayır islerine yardım edersen öbür dünyada karsılığını görürsün.
2054- Ne yavuz (askın, azgın) ol asıl, ne yavas (saskın, miskin) ol basıl.
Cezaya çarpılacak ölçüde asırı ve saldırgan olma. Ama herkes seni ezecek ölçüde yumusak
ve miskin de olma.
2055- Nikahta keramet vardır.
Evlenmeleri söz konusu olanların anlasabilip anlasamayacaklarını pek düsünmeyiniz. Nikah
onları sevgi bağıyla birbirlerine bağlayacaktır.
2056- Nisan yağar sap olur, mayıs yağar çeç (tahıl yığını) olur.
Nisan yağmuru ekinlerin sapını gelistirir. Mayıs yağmuru basakların dolgunlasmasına yarar.
2057- Nisan yağmuru: altın araba, gümüs tekerlek.
Nisanda yağan yağmur, ürünleri bollastırır; çiftçiyi zengin eder. Krs. Martta yağmaz, nisanda
dinmezse...
2058- Niyet hayır, akıbet hayır (selamet).
Đyi niyetle girisilen isin sonu hayırlı olur.
:::::::::::::
-O-
2059- Oduncunun gözü omçada (bağ kütüğü), (dilencinin gözü çömçede).
Herkes isine yarayan seye göz diker; onu elde etmenin yolunu arar.
2060- Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası.
Eve gelin geldikten sonra oğlanın anası kapı dısarı edilecek gibi görülür. Kızın anası ise bas
köseye oturtulur.
2061- Oğlan atadan (babadan) öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi.
Erkek çocuk, erkeklerin yapması gereken seyleri (örneğin konuk ağırlamayı) babasından, kız
çocuk da kadınların yapması gereken seyleri (örneğin dikisi, biçkiyi, ev islerini) anasından
öğrenir. Baba, ana bunları bilmiyorsa çocuktan böyle seyler beklenmez.
2062- Oğlan dayıya, kız halaya çeker.
Oğlan çocuğun yüzü de, huyu da dayısına, kız çocuğununki ise halasına benzer.
2063- Oğlan doğuran övünsün, kız doğuran dövünsün.
Doğacak çocuğun oğlan olması istenir. Kız olması istenmez. Onun için oğlan doğuran ana
sevinir; kız doğuran ana üzülür.
2064- Oğlan doğurdum, oydu beni; kız doğurdum, soydu beni.
Erkek çocuklar, yaramazlıklarıyla, haylazlıklarıyla, ana-babayı üzerler. Kız çocuklar ise
giyime, süse düskün olduklarından ana-babalarından sürekli para çekerler.
2065- Oğlan doğur, kız doğur; hamurunu sen yoğur.
Ana-baba özverilere katlanarak çocuk yetistirirler. Ancak onların kendilerine pek yardımı
olmaz.
2066- Oğlanınki oğul balı, kızınki bahçe gülü.
Torun, oğlandan olursa oğul balı, kızdan olursa bahçe gülü diye sevilir.
2067- Oğlan olsun deli olsun, ekmek olsun kuru olsun.
Birçok kimse, evlat olarak, deli de olsa oğlan, geçim için de katıksız da olsa ekmek ister.
2068- Oğlan yetir, kız yetir; yine seleği (odun yükü) sen götür.
Bkz. Oğlan doğur, kız doğur...
2069- Oğlum deli malı neylesin, oğlum akıllı malı neylesin.
Bkz. Akıllı oğlan neyler ata malını...
2070- Oğlumu (evladı) ben doğurdum amma gönlünü ben doğurmadım.
Bkz. Evladı ben doğurdum amma...
2071- O hacı, bu hacı, kim olacak boyacı?
Bkz. Sen ağa ben ağa...
2072- Okka her yerde dört yüz dirhem.
Bkz. Nereye gitsen okka dört yüz dirhem.
2073- Olacakla öleceğe çare bulunmaz.
Ölüm gibi kaderde olan seyler önlenemez.
2074- Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar.
Zengin giyinir, kusanır, istediği gibi yasar. Fakir ise yoksulluğun acısını çeker.
2075- Olgaç oğlak bokundan betli olur.
Çocuğun gelismisliği genel tutumundan, isin gelismisliği vermekte olduğu üründen anlasılır.
2076- Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.
Hiçbir sey için olmaz deme. Dünyada olmayacak sey yoktur.
2077- Olsa ile bulsayı ekmisler, yel ile yuf (yuh) bitmis. (Olsayı bulsaya vermisler, hiç
doğmus.)
Su is söyle olsa, bu is böyle olsa diye dilemekle istediğimiz sonuca varamayız. Elde etmek
istediğimiz sonucu dilekle değil, çalısmakla gerçeklestirmeliyiz.
2078- Olsayı bulsaya vermisler hiç doğmus.
Bkz. Olsa ile bulsayı ekmisler...
2079- Olursan kazık olma, tokmak ol.
Đliskilerinde ezilen değil ezen olmayı yeğle.
2080- On besindeki kız, ya erde gerek ya yerde.
Kız on bes yasına ulastı mı evlendirilmelidir. Evlendirilmezse anneyi, babayı güç durumda
bırakacak çok üzücü olaylar çıkabilir. Böyle olacağına kızın ölmesi daha iyidir.
2081- On ceviz alsan ikisi çürük çıkar.
Yüzde yüz saf nesne bulmak kolay değildir. Kazançların giderleri ve zararları, ürünlerin
fireleri olduğu gibi bir iste çalıstırılanların kimisi de verimsiz olur.
2082- Onmadık (talihsiz) hacıyı deve üstünde (Arafat'ta) yılan sokar.
Ülküsünü gerçeklestirmesi mukadder olmayan kisinin karsısına, hatır ve hayale gelmeyen ve
yenilemeyen engeller çıkar.
2083- Onmadık yılın yağmuru harman vakti yağar.
Zamanında olsa büyük yarar sağlayacak olan durum, zamanı geçtikten sonra gerçeklesirse
zarar bile verebilir.
2084- On para on arslanın ağzında.
Simdi para kazanmak çok güçlesti. En küçük kazanç, pek çok didismeden, çalısmadan sonra
elde edilebiliyor.
2085- Orman olur da domuz olmaz mı?
Elverisli bir ortamdan elbette çıkar sağlayanlar bulunur.
2086- Ortak (kuma) gemisi yürümüs, elti gemisi yürümemis.
Bir erkeğin iki karısı birbirleriyle geçinebilirler de iki kardesin karıları anlasamazlar.
2087- Ortaklık öküzden baska (yalnız) buzağı yeğdir.
Kisinin ortaklık önemli malı olmasından, yalnız kendisinin azıcık malı bulunması daha iyidir.
2088- (:::) tövbe tutmaz.
Kötü bir seye alısmıs olan kimse bundan vazgeçmeye söz verse de sözünde durmaz.
2089- Orospuya surat gerek.
Beğenilmesi söz konusu olan sey, güzel görünüslü olmalıdır.
2090- Ortak atın beli sakat olur.
Her ortak, daha çok yararlanmaya çalısacağından ortaklık malı yıpratırlar. Krs. Eğretinin canı
berk olur.
2091- Osmanlının ayağı üzengide gerek.
Jandarma görevlileri bas kaldıranları, askerler düsmanı ezmek için atlarından inmemek ve
bunların pesini bırakmamak zorundadırlar.
2092- Osmanlının ekmeği dizi üstündedir.
1) Osmanlı, sürekli olarak at üstünde ve düsman pesinde olduğundan yemeğini oturup
sofrada yemez, hep at üstünde yer.
2) Osmanlı nankördür.
2093- Osmanlı tavsanı araba ile avlar.
1) Osmanlıların yönetim islerinde bozukluk basladıktan sonra iç güvenliği sağlayacak
olanların durumu suna benzerdi: Araba ile tavsan avlamak.
Çünkü rahatlarını bozmaz, sadece is yapıyor görünürlerdi. Onlar davranıncaya kadar is isten
geçerdi. Güvenliği bozanlar kolayca kaçarlardı.
2) Osmanlı, olmayacak isleri kurnazca ve kendini yormadan basarır.
2094- Osuranın burnuna sıçmalı ki koku a la.
Eylemleriyle çevresini rahatsız etmekte olan kisiyi daha ağır eylemlerle rahatsız etmeli ki
davranısının ne denli kötü olduğunu anlasın.
2095- Osurgan (osuruklu) göte arpa ekmeği bahane.
1) Zaten zayıf, hastalıklı kisi, sağlığının bozulmasını önemsiz etkenlere bağlar.
2) Davranısları beğenilmeyen kisi, sudan nedenlerle kendisini mazur göstermeye çalısır.
2096- Osurukla boya boyanmaz.
Dıskının yanından gelen osuruk, onun rengiyle bir seyi sarıya boyayamaz. Bunun gibi, yeterli
olmayan davranısla iyi bir is basarılamaz.
2097- Ot kökü üstünde biter.
Çocuk, ailesinin genel durumuna; eğitim gören, eğiticinin tutumuna uygun olarak yetisir.
Krs. Isırgan ocağında biter.
2098- Otu çek, köküne bak.
Kisinin kimliğini doğru olarak öğrenmek isterseniz soyuna sopuna bakınız.
2099- Otuz iki disten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır.
Bir ağızdan çıkan söz, baskalarının ağzına geçer, her tarafa yayılır.
2100- Oynamasını bilmeyen kız; yerim dar demis; yerini genisletmisler (bollatmıslar); gerim
(yenim) dar demis.
Kendisinden beklenen isi beceremeyen kisi, çesitli engellerin isi güçlestirdiğini söyleyerek
yeteneksizliğini belli etmemeye çalısır.
2101- Oynasına inanan avrat, ersiz kalır.
Çok önemli isini bir aldatıcıya yaptırabileceğine inanmıs olan kisi, beklediği sonucu hiçbir
zaman elde edemez.
:::::::::::::
-Ö-
2102- Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir.
1) Ödünç para verildiği zaman iki tarafın yüzü güler. Ama sonra tarafların arası bozulmadan
ödenmez.
2) Ödünç esyayı tertemiz veren, yıpranmıs olarak geri alır.
2103- Öfke baldan tatlıdır.
Sinirlendirici bir durum karsısında bağırıp çağırmak, içini bosaltmak, insana ferahlık, dahası
zevk veren tatlı bir seydir.
2104- Öfkede akıl olmaz.
Đnsan öfkelenince mantıklı düsünemez, akılsızca isler yapar.
2105- Öfkeyle kalkan zararla (ziyanla) oturur.
Kisi, öfkeli zamanında duygusunun etkisi altındadır. Đyi düsünemez; yaptığı taskınca isin
nasıl bir sonuç doğuracağını hesap edemez. Sonunda bu ölçüsüz, yanlıs davranısının zararını
görür.
2106- Öksüz güler mi, meğer yanıla.
Bkz. Öksüz neden güler...
2107- Öksüz hırsızlığa çıkarsa ay ilk aksamdan doğar. (Öksüz oynasa çıkmıs; ay aksamdan
doğmus.)
Talihsiz kimse bir seyden yararlanmaya kalkıssa karsısına akla gelmedik engeller çıkar.
2108- Öksüz kuzu toklu (bir yasındaki erkek kuzu) (öveç) olmaz.
Kimsesiz, koruyucusuz kimse ilerleyemez.
2109- Öksüz neden güler? Yanılır da güler. (Öksüz güler mi, meğer yanıla.)
Đsleri ters giden kimsesiz kisinin yüzü gülmez. Yüzünü güldürecek bir durum belirse, biraz
sonra anlasılır ki yanlıslık olmustur, böyle bir durum ortaya çıkmayacaktır.
2110- Öksüz oğlan (çocuk) göbeğini kendi keser.
Arkalayanı, koruyanı, yardım edeni bulunmayan kisi, isini kendi basına görmek zorunda
kalır.
2111- Öksüz oynasa çıkmıs, ay aksamdan doğmus.
Bkz. Öksüz hırsızlığa çıkarsa...
2112- Öksüzün karnına vurmuslar (öksüzü dövmüsler) arkam! demis.
Bir kimsenin haksızlığa uğramaması için arkası, koruyucusu bulunmalıdır.
2113- Öküze boynuzu yük olmaz.
Bkz. Koça boynuzu yük değil.
2114- Öküz öküzün boynuzunda çamur görmezse korkmaz.
Birisiyle kavgaya girismesi olasılığı bulunan kisi, karsısındakinin yenilmezliğini anlatan bir
belirti görmezse ondan korkmaz.
2115- Öküz tekini bulmadan çifte yürümez.
Bir ahmak, budalaca bir ise girisirken kafasına uygun biriyle isbirliği yapar.
2116- Ölenle (birlikte) ölünmez.
Đnsan, ölen yakını için kendini harap edercesine üzülmemelidir. Çünkü çok üzülmekle durum
değismeyecektir.
2117- Ölme bayılmaya benzemez.
Girisilecek iste ziyan etmek olasılığı da göze alınabilir. Ancak bu ziyan, batkınlığa varacak
oranı bulacaksa o isten vazgeçilmelidir.
2118- Ölmüs koyun (esek) kurttan korkmaz.
Her seyini yitirmis olan kisinin saldırgana bir sey kaptırmaktan korkusu olmaz. Krs. Abdala
kar yağıyor demisler...
2119- Ölü ası neylesin, türbe tası neylesin.
Ruhu için dağıtılan yemekten, adının unutulmaması için dikilen tastan ölünün haberi olmaz.
Bunlar geride kalanların teselli yollarıdır. Her seyi yitirmis olan kisi, derdine çare olmayan iyilik
gösterilerini ne yapsın?
2120- Ölümden öte(-ye) köy yoktur.
Her seyimi kaybetmeyi göze alarak bu isi yapıyorum.
2121- Ölüm dirim (kalım) bizim için.
Đnsan nasıl olsa öleceğini düsünmeli ona göre düzene koymalıdır.
2122- Ölüme çare bulunmaz.
Bkz. Ecele çare bulunmaz.
2123- Ölüme giden gelmis, paraya giden gelmemis.
Para getirmeye giden kisinin bu isten basarıyla gelmesi, ölünün diriltilmesinden daha güçtür.
2124- Ölüm gelmis bu cane, bas ağrısı bahane.
Bkz. Ecel geldi cihana...
2125- Ölüm hak, miras helal.
Ölüm herkese gelecektir. Ölenin mirası da mirasçının hakkıdır.
2126- Ölüm ile öç alınmaz.
Bir kisi, öç almak istediği kisinin, ya da onun yakınının ölmesine öç almıs gibi
sevinmemelidir.
2127- Ölümü gelen it cami avlusuna iser.
Bkz. Eceli gelen it...
2128- Ölümü gören hastalığa razı olur.
Küçük bir zarara uğramayı kabul etmezse çok büyük bir zarara uğrayacağını anlayan kimse,
bu küçük zararı kabul eder.
2129- Ölüm var, dirim (kalım) var.
Đnsan her isini geleceği düsünerek yapmalı özellikle mal varlığını hesaplı kullanmalıdır.