Welcome, Guest |
You have to register before you can post on our site.
|
Forum Statistics |
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 5,407
» Forum posts: 5,904
Full Statistics
|
|
|
islamda Şüphenin Hükmü ve Hatirladığı Yerden Devam Etmek (26 Kasım 2017 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 03:36 PM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
 |
islamda Şüphenin Hükmü ve Hatirladığı Yerden Devam Etmek
(Kar©glanin 26 Kasım 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ
Meali :
“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”
( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Dinimizde Farzlar bellidir, vaciblerde bellidir, sünnetlerde bellidir, helallerde bellidir, haramlarda bellidir, fakat bunlarin arasinda kalan birde şüpheliler vardirki mesala farzmi sünnetmi oldugu belli olmayanlar, ve bunlara biz hanefide vacibler diyoruz, yine helalmi harammi beli olmayan şüpheliler vardirki, onlara dikkat edenler ancak takva ehlidir, cünkü umumun üstüne farz olanlar belli, sünnet olanlarda belli, ve yine helallerde belli işde umum onlara dikkat etmekle sorumlu ancak işde, takva ehli ve ehli tarik ve Allah dostu olmaya calişan kimseler bu şüphelilerdende sakinirlar.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Bir kul günâha girerim korkusuyla, yapılması sakıncalı olmayan bâzı şeylerden bile uzak durmadıkça, müttakîler derecesine çıkamaz.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 19 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular
“Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyene bak!”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 60 )
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular
“Helâl olan şeyler belli, harâm olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, harâm mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Bunlardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Sakınmayanlar ise zamanla harâma düşerler. Tıpkı, sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Allâh'ın yasak arâzisi de harâm kıldığı şeylerdir.”
( Hadis-i Şerif ,Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 10 )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَفَغَيْرَ اللّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنَزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلاً وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassalâ(mufassalan), vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn
Meali :
“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.
(Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 114. ayet )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Yâ eyyyuhâllezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûhu, vettekullâhe, innallâhe tevvâbun rahîmun.
Meali :
Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.
(Sadakallahul Aziym HUCURÂT Suresi 12. ayet )
Yani buradaki zandan kasit, o mu, bumu diye zannetmek, yani o da nedir, yani şüphe etmek veya şüphelenmek demekdir. yani Allah şüphelenmekden sakinmak gerektigini buyuruyor, öyle olunca zan, yani fikirde ki düşüncedeki şüpheye verilen isim, yine dinin başi taharet ve abdest, öyle olunca namazin dişindaki farzlarindan Necasetten taharet ve temizlik konusunda
Elbisenin veya vücudun bir yerine necaset gelse, bu yeri bulamasa, zannettiği yeri yıkasa temiz olur. Namazdan sonra necis yer meydana çıksa, namazı iade etmez. Yanlış yerin yıkandığı meydana çıkıp, necis yer belli olduğuna göre, necasetle kılınan namazı niye iade etmiyor? Kasten necis elbiseyle namaz kılmıyor. Necaseti temizlediğini zannederek kılıyor. Bu hareketi, namazın iade edilmesini gerektirmiyor. burada yine şüpheye mahal yokdur.
(Elbisesinde necaset olup da bilmese namaz sahih olur. Necaseti namazdan sonra görse, kaza etmek lâzım gelmez) deniyor. Necaseti gördüğü halde, namazı niye kaza etmiyor?
Resulullah (sav) ashabiyle namaz kılarken aniden nalınlarını çıkarıp sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de derhal nalınlarını attılar. Resulullah (sav) namazı tamamlayınca:
"Nalınlarınızı niye attınız?" diye sordu.
"Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!" cevabını verdiler.
"Cebrail (as) bana gelip pislik olduğunu haber verdi (onun için attım). Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, nalınlarınızda bir pislik (kazurat yani necastar parcasi necaset atigi) görürseniz onu silin ondan sonra o, ayağınızda olduğu halde namazınızı kılın."
( Hadis-i Şerif , Ebu Davud, Salat 89, (660)
Abdestli iken yellenme oluyor, abdestim kaçıyor gibi vesvese geliyorsa ne yapmalı?
Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür. insan da "yellendim ve abdetim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır, oysa abdesti bozulmamıştır. işte bu duruma mani olmak için hadiste şöyle buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız."
( Hadis-i Şerif , Müslim, Hayz, 99 (362); bk. Buhari, Vudû, 4, 36) )
Ubey bin Ka'b'in rivayetine göre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Abdeste musallat olan bir şeytan vardır ki, ona velehan (şaşkınlık veren) derler. Onun için abdest ve gusülde su vesvesesinden korunun."
( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Taharet:43; İbni Mâce, Taharet:48 )
Abdestte gelen vesveseyi temelinden halleden ve herkesin rahatça tatbik edebileceği Peygamberimizin bir tavsiyesi de şu şekildedir:
Bedevinin birisi Resulullaha (a.s.m.) gelerek abdestin nasıl alınacağını sordu. Resulullah (a.s.m.) azalarını üçer defa yıkayarak ona abdest almayı gösterdi. Sonra da
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem şöyle Buyurdular
"İşte abdest budur. Bundan fazla yapan sünneti terk ederek hata yaptı, sınırı aştı ve nefsine zulmetti demektir."
( Hadis-i Şerif , İbni Mâce, İkame: 48 )
Namazdaki şüpeheye vesvese denilirki, şeytan sana o gün veya önceki günlerde olanlar veya yarin yapacaklarin hakkinda hatirlatmalar yaparak vesvese verir, ve seni namazda gaflette birakir ve sen namazini unutursun, kac kildim diye bilemezsin, ve bu durumda ise, yapilmasi gereken başta yazdigimiz hadisdede anlatildigi gibi
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”
( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)
Abdullah bin Amr'in rivayetine göre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Herhangi biriniz namazda iken şeytan ona gelerek, 'Falan şeyi ve şu şeyi hatırla.' Ta ki, kul gafletle namazdan çıkıp gitsin. Ve her hangi biriniz yatağında uzanmış iken şeytan onun yanına varır ve kişi uyuyuncaya kadar şeytan durmadan onu uyutmaya çalışır."
( Hadis-i Şerif )
Başta abdest ve namaz olmak üzere ibadetlerde unutabiliriz, ne okuduğumuzu, ne kadar okuduğumuzu, kaç rekât kıldığımızı bir an için aklımızda tutamayabiliriz. Böyle durumlarda da hemen telâşa kapılmamalı, çareyi yine ibadetin kendi içinde aramalıyız. Hiçbir insan unutkanlıktan kurtulamadığı gibi, en üstün insan olan Peygamberimiz (a.s.m.) bile çok az da olsa unutkanlığa maruz kalabiliyordu. Çünkü o ne kadar büyük ve mükemmel bir insan olsa da, insanî halleri itibariyle bizden birisi gibiydi. Acıktığı, susadığı, hasta olduğu ve sıkıntıya düştüğü gibi, unuttuğu da olurdu. Bu meseleyi hadiste şu şekilde görüyoruz:
Abdullah bin Mes'ud şöyle rivayet eder:
"Resulullah (a.s.m.) namaz kıldırdı. Ya fazla yaptı, ya eksik yaptı. Bunun üzerine, 'Yâ Resulallah! Namaza bir şey mi ilave edildi?' denildi.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Ben ancak bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Biriniz unuttuğu vakit, oturduğu halde iki secde yapı-versin."
( Hadis-i Şerif , ibni Mâce, ikame: 129)
Sonra Resulullah kıbleye dönerek iki secde etti.
Dinde genel kural şüphe ibadeti ifsad eder, o yüzden şüpheden kacinmak için, işde namazda olursa bu, kaldigi yerden devam edip, ardina iki tane daha secde edilirki, bunun ismine dinimizde "Sehiv Secdesi" yanilma secdesi, hata secdesi denilir.
Abdestsiz namaz kılınır mı?
Elbette kılınmaz. Abdest, namazın şartlarındandır. Abdestin farzları, sünnetleri, edepleri ve yasak olan şeyleri vardır. Abdestsiz olduğunu sanarak namaz kılıp, sonra abdestinin olduğunu hatırlayanın namazını tekrar kılması gerekir. Kıbleyi tespit etmeden, vaktin girdiğini bilmeden de, namaza durulmaz. Yani dinde care üstüne care üretilir, cünkü abdestin yoksa, yada abdest alacak su yoksa, o halde teyemmüm et denilmiş, hatta vücudunun teyemmüm edecek yerlerinde de yara ve bere var ise, o zaman abdestsiz namazini kilar demiş alimler. Bektaşi namazi diye bir hüküm vardir, yani insan kendisini abdestli sansa, halbuki yellenme veya başka bir sebebden abdesti bozulmuş olsa, amma o kimse bunu unutsa ve abdestliyim diye namaz kilsa, bu namaz sahihdir, hatirlayincada namzinin siohhatinbden şüphe etmezse iade gerekmez, cünkü başta yazdigmiz ayette ne dememiiz, ne diye itikad etmemiz emrediliyor; deki :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ
Meali :
“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj
o halde "unutursak sorumlu tutma" diye itikadimiz yeterliymiş.
"İki elinin ve iki ayağının yıkaması farz olan yerleri kesik olanın, yüzü de yaraysa, teyemmüm edemeyeceğinden abdestsiz kılar ve namazı iade etmez"
Teyemmüm ederek namaz kıldıktan sonra suyu gören kimse namazını iade etmez. deniyor. Su geldiğine göre, mazereti kalmıyor, abdest alıp niye namazı iade etmiyor?
O an su bulunmadığı için, dinî bir mazeretle teyemmüm edilerek namaz kılınmış oluyor. Dinimizin bildirdiği sebeplerle şüpheye yer yok ve bir defa kılındığı için tekrar kılınması gerekmiyor.
Kıbleyi araştırır, karar verdiği cihete doğru kılar. Sonradan, yanlış olduğunu anlarsa, namazı iade etmez deniyor. Kıbleye karşı namaz kılmak farz olduğuna göre, İstikbal-i kıble Farz, farz terk edilerek kılınan namaz niye iade edilmiyor? Kıbleyi araştırmakla, dinin emrine uyulmuş oluyor. Dinin emrine uyulunca, kıbleden başka yöne doğru da kılınmış olsa, namaz sahih oluyor. yani yine dinde şüpheye yer yok ve öyle bir halde, eger kibleyi tespit edemdiysek niyet olarak denilirki :
"Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder, ve kilar.
Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru kılınır. oturulan yerde îma ile kılınır. Ayakta durmak namazın farzlarından biridir ki, buna kıyam diyoruz. Bu nedenle ayakta durmaya gücü yeten birinin ayakta durmadan kıldığı namaz olmaz. Ancak otobüste ayakta duramayan birisi oturarak namazını kılabilir.
Cabir b. Abdillah hadisinde:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Resulüllah (asm) bineği üzerinde iken, kendisini ne tarafa çevirirse o tarafa doğru nafile kılardı. Farz kılmak istediğinde ise bineğinden iner ve kıbleye dönerek kılardı."
( Hadis-i Şerif , el-Hindî, kenzü'l-Ummal, VNI/385)
Efendimiz (asm) Hazretleri nafileleri deve üzerinde kılmış, farzları da yerde kılmaya dikkat göstermiş; ancak yerde kılmak mümkün olmadığı takdirde deve üzerinde kılınacağına işarette bulunmuştur.
Bu Mesele ile onu kıyas edersek, o zaman eger seferde otobüsde giderken, ötobüsün yönü kible oluyorsa, zaruret halindede işde kibleyi tesbit edemediysek, kanaatimiz olan yöne döner ve, "Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder ve kilariz.
Binek üzerinde veya vasıtada olan kimse:
Bir özründen dolayı binekten veya vasıtadan yere inip namaz kılamayan kimse, kıbleye yönelerek namaz kılması şart değildir. Mümkün olduğu şekilde hangi cihet olursa olsun niyet edip namaz kılar.
Kıbleyi belirlemede soracak kimse bulamadığında, ictihad edip bulmaya çalışır. Namaz kıldıktan sonra başka cihete yöneldiğini anlarsa, artık namazı iade etmez.
İmâ, namazda rükû ve secde yerine başla işaret etmektir. Bu şekilde namaz kılan kişi rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer.
Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru oturulan yerde îma ile kılınır. yani illa secde edecekdim falan diye, zerre şüpheye yer yok. ve rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer ve, itikdi ise tamdir, bu secde yerine gecer diye iman eder.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Gökte iki melek vardır. Biri şiddetle, diğeri yumuşaklıkla emreder. İkisi de isabetli söyler. Biri Cebrail (a.s.) diğeri Mikail (a.s.)dır. Peygamberlerden de iki tane vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla diğeri şiddetle emreder. Biri İbrahim (a.s.) diğeri Musa (a.s.)dır. Benim de iki arkadaşım vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla, diğeri şiddetle emreder: Ebubekir (r.a.) ve Ömer (r.a).
( Hadis-i Şerif , Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.anha)(Ramuzu'l-Ehadis) )
ve islamdada Mezhebler vardir ki hanefi, maliki, şafi ve hanbeli ve caferi gibi ve bunlarda, bazisi ömer ve musa gibi kesin ve kati hükümleri ele almiş, ve yine bazisida ebu bekir ve cebrail gibi halim selim yolu, kolay olanlari ele almiş, ve bunlarin vücubu, dinde genişlik ve kolaylik için şart olanlardir. Yani mesela hanefi demişki : cizigin üstünü taşan kan abdesti bozar, şafi ise demişki, cizme, ayagina giydigin cizme dolusu kanin aksa, abdestin bozulmaz, burada esas olan nedir? halbuki ikisinde de kan akiyor, nasil oluyorda, birisinde bozuluyor, birisinde bozulmuyor, burada asil mesele itikad ve şüphe meselesi, yani biri diyorki benim kanimda aksa itikadim bozulmaz, digeride diyor ki kanim akdimi şuurum kaybolur, ve itikadim bozulur diyor, yine malikide gusl ettigin zaman elinle ciplak olarak avret mahalline dokundun, camşir giyerken amma istemeden dokundun, abdest bozulmaz amma
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Her kim tenasül uzvuna veya fercine dokunsa, abdest alsın.''
( Hadis-i Şerif , Nesai, Gusl 30)
yani Şafii Mezhebi'ne göre tenasül uzvuna, çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti bozar, oysaki malikide istemeden dokunursan bozulmaz, isteyerek dokunursa bozulur ve hanefide ise, ister isteyerek dokunsun, ister istemeden dokunsun, Hanefi Mezhebi'ne göre çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti bozmaz.
yani öyle olunca, mezhepler dinde genişlik icindir, yani care üstüne careler üretmekdir, ve şüpheyi ortadan kaldirmak icindir, dinde şüpheye hic mahal yok, ve zandan şüpheden düşüncedeki şüpheden sakinin deniyor, cünkü "şüphe ibadeti ifsad eder" kurali yani.
Namazlardaki meydana gelen vesvese sonucu olarak ortaya cikan, şüphe sonucu, kac kildigini bilmeyen, veya diger Sehiv Secdesi Gerektiren Halleri yapanlar meselemize, bu linkden daha geniş ve tafsilatli olarak inceleyebilirsiniz.
FIKIH Bölümümüzden "Sehiv Secdesini Gerektiren Haller nelerdir?" Konusuna Bakabilirsiniz
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنًّا إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلَيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ, innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'ân, innallâhe alîmun bimâ yef'alûn
Meali :
Onların çoğu ancak zannın( şüphenin) ardından gider. Oysa zan (şüphe ve sanmak) , zan hak indinde cok şeyin yerini tutmaz yani cünkü Şüphesiz Allahin, o konuda ne yapmak istedigini hakkıyla bilemezsiniz. o konuda yapmak istediginin hepsinin ne oldugunu, hakkıyla bilen Allah dir.
(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 36. ayet )
Alimler ve Allah dostlari (yani arapcasi Evliyalar) "Fena fillahdan önce ,Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir." diye dua etmişler.Peki
Bekabillah Neresidir?
Hz Yusuf vakti, Yusuf şeriati vardi, ve musa bilinmiyordu, musa şeriati ve sünnetide bilinmiyordu, daha sonra Hz. Musa geldi, onlar biraz yusufdan biliyorlardi, ve sonra Musa şeriati indi ve, musa aleyhisselamin bunu tatbik edişide musa şeriati ve sünneti oldu, ve yine museviler ise, isayi ve isa şeriati ve sünnetini bilmiyorlardi, ve isa dünyaya geldi ve isa sünneti ve şeriati ortaya cikdi, onlarda muhamed şeriatini bilmiyorlardi, ve Hz. Muhammed geldi, ve bütün şeriatlarin icinde derc oldugu bir şeriat, ve öyle olunca, sonunda da bu din mezhebler ile de genişledi, ve bugün ise Mehdi dünyaya geldi, ve hükmünü sürüyor ki, onun şeriatinde artik bütün yollar bilindi, ve google amca diye birşey var, ve yaz isa bu veya şu konuda ne dedi isa şeriatinde bu konuda ne vardi, isa nasil tatbik etti diye, google ye sor, karşina isa şeriatide sünnetide cikacakdir, yine musa şeriatinin o konudaki tatbikini ara, o da var, yine hanbeli bu konuda ne demiş diye sor, o da var, imami rabbani ne demiş, o da var, Allah dostlarinda mesela Muhammed Raşid Erol bu konuda ne yapmiş, o nasil tatbik etmiş, o bile var, ve öyle olunca, mehdi vakti işde, bütün yollarin birleştigi bir yer, ve zaman ve mekan, öyle olunca o
"Fena fillahdan önce, Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir" diye dua edenlerden bazisinin duasi kabul olmuş, ve artik mehdi vaktine ermişler, artik yollar birleşti, isa si, musa si, ibarahimi, ademi hepsi burda, ve bak bir Adem istemeden otamatik pilotta, adem sünneti yapiyor, benim bir Adem diye arkadaşim vardi, dedi ki : ben abdest alinca dedi havlu kullanmam, abdest suyum üstümde kurur dedi, kim o günümüzdeki bir adem, peki Hz. Adem in havlusumu vardi ki, abdestten sonra elini yüzünü kurulasin, bak bu adam bugünkü Adem, amma yaptigi ahlak, o günkü ahlak, ve yol birleşmişmi? birleşmiş, yine ibrahim diye bir tanidigim var, camide dikkat ettim, namaz bitip imam ve müezzin amin deyince, bu ibrahim, ellerini semaya kaldirirken, önce sagini kaldiriyor, sonra solunu kaldiriyor, yani otamatik pilot, yine ibarhim sünneti, yani sagi sola üstün tutmak, yani yine yollar birleşmiş, Hz. ibrahim binler sene önce yaşadi amma, sünneti bize intikal etti, ve yol birleşti, bak bir ibarahime baktik ve bir ibrahim sünnetini buldukmu? bulduk. Sende bak, sanada hz ibrahimin veya musanin başka bir tatbiki ve sünneti, günümüzdeki başka bir ibarhimde ve musa da, ismail de karşina cikacakdir, yani yollar birleşti ve vakit Beka billah vakti, fena fillaha varmadan önceki son durak, MHD vakti, ahir zaman, ey dost uyan artik.
----------
Zikri Raşidi de üc yeni update geldi ve birincisi
[attachment=38442]
Birinci olarak :
Artik tesbih modelimiz bu şekilde olan abaküs tesbih olacak, ve her sinif bu tesbihden kullanacak, ve mevsimine göre, renk farkli olacak, fakat bunda siyah ve beyaz tanimlamasi daha kolay oldugu için, zemheri tesbihini örnek olarak aldim, ve zikirimizin sonundaki "100 elhamdülillah" cekilirken, tesbihin yönü vardir, sagi solu, solundan başlayip, yani o resimde görülen, 10 tane bir siyah, bir beyaz boncuk olan taraf, sag taraf. ve diger düz taraf, sol taraf. ve soldan saga dogru cekilmeye başlanir o zikirde ve sonunda o on tane bir siyah ve bir beyazli on boncuklu mevsimine göre iki renili kadranin oldugu yere gelince, siyah boncukda "vermediklerine hamdederim Allahim." beyaza gelince "verdiklerine hamd ederim Allahim" diye hamdedilir .
ikinci olarak da :
100 estagfirullah zikrine gelince, yine soldan saga cekilir, ve o son onluya gelince, siyah boncukda "gizli günahima tövbe ya rabbi" diye tövbe istigfar edilir, beyaz boncuga gecincede "aşikara ve acik işledigim günahima tövbe ederim ya rabbi." diye istigfar edilir. veya "bilerek işledigim günahima tövbe" digerindede "bilmeden işledigim günahima tövbe." ederim ya rabbi diye istigfar edilir..
ücüncü olarakda :
Mevsim zikiri cekenler, artik zikirlerin yaninda, birde silsileye fatiha ve kulhü ismarlar, yani hediye ederler. işde silsilemizdeki sondan birkac önce olan Hz Ebu Bekir e hediye edildikden sonrada
13 ihlas 7 fatiha yi da "maddelerden, bitkilerden, hayvanlardan, insanlardan, cinlerden, meleklerden, güneşlerden, aylardan, gezegenlerden, ve diger yarrattigin şeylerden, şimdiye kadar Raşidi Tarikatina intisab etmiş olanlarin ruh ve ruhaniyetine, ve şu andan itibaren de kiyamete kadar intisab edecek olanlarin ruhaniyetine hediye ettim." denilerek bu bereket artan bir şekilde devam ettirilir.
Rabbim Mehdi ve cemaatini şüpheye düşmekden korusun cünkü imanin ilk şarti
Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve resuluhu manası ne demek
Şehadet ederim ki Allah´tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) onun kulu ve Peygamberidir"
daha tafsilatli mana ile "Allah´tan başka ilah olmadigina şek ve şüphem yokdur, yine Muhammed (s.a.v.)in onun kulu ve Peygamberi olduguna şek ve şüphem yokdur." demekdir.
yani iman şek ve şüphe kabul etmez.
Önümüzdeki Pazartesi gecesi benim gözlemlerime göre hicri takvim ile Rebilul Evvelin 12 ci gecesi, yani mevlidi şerifteki peygamberimizin dogum gecesinin tarifi olan, isneyn gecesi, ve isneyn gecesinin ne oldgunuda, daha öncki vaazda yazdik, bu sene ise pazartesiye denk geldi, ve yani mevlüt kandilinin, yani peygamerimizin dogum gününün, hicri takvimdeki senei devriyesi, isneyn gecsi cünkü ikinci döngü olan kutuplardaki alti ay gecenin başlamsi bu sen cakişdi, yani ikinci isneyn, ikinci kavuşma, gündüzün gündüze degilde şems şumus degilde, yani gecenin geceye kavuşmasi, şems şumus 21 hazirandi, bu ise karanligin karanlikla kavuşmasi, aslida 21 aralik normlai amma dünya cok hizli gittigi için bu sen menzile pazertesi gecesi varmiş olacagiz inşallah,yani kiş döngüsü ve kutuplarda alti ay gecenin başlangici olan gece.
şimdiden hicri takvim ile mevlüt kandiliniz mübarek olsun
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 26 Kasım 2017 Pazar
Original Kar © glan
|
|
|
iman ve Haya Aklın Olduğu Yerdedir (Kar©glanin 20 Kasım 2017 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 03:32 PM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
 |
iman ve Haya Aklın Olduğu Yerdedir
(Kar©glanin 20 Kasım 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالْنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالْنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve sehhara lekumul leyle ven nehâre veş şemse vel kamere, ven nucûmu musahharâtun bi emrihî, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn
Meali :
O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır.
Sadakallahul Aziym NAHL Suresi 12. ayet
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Aklı olmayanın dini de yoktur."
( Hadis-i Şerif ,Kenzul Ummal.C14,s.73)
---oOo---
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Âdem aleyhisselâma gelen üç hediye Akıl.. Haya..İman..
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Cebrâil aleyhisselâm, aklı, hayâyı ve îmânı Âdem aleyhisselâma getirip,”Yâ Âdem! ALLAHü teâlâ sana selâm ediyor. Getirdiğim şu üç hediyeden birini kabûl etmeni emir buyurdu” dedi.
Âdem aleyhisselâm, ”Getirdiğin bu üç hediyeden aklı kabûl ediyorum” deyip aklı aldı. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm îmân ile hayâya, “Siz gidebilirsiniz” dedi. Îman, “ALLAHü teâlâ bana emreyledi ki, akıl nerede ise, sen orada ol! Bunun için ben akıldan ayrılıp gidemem!” dedi. Hayâ da, “ALLAHü teâlâ bana da aynı şekilde emreyledi. Ben de, akıldan ayrılıp gidemem” dedi. ALLAHü teâlâ kime akıl verirse, hayâ ile îmân da onunla beraber bulunur. Aklı olmıyanın ne hayâsı ne de îmânı bulunur.
( Hadis-i Şerif , Akıl.. Haya..İman)
İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:
Şahsa Ait Görevler
İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:
1) Beden terbiyesi: Öyle ki, her insan için temiz ve pâk olmak, güçlü bir bedene sahib olmak gereklidir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Kuvvetli olan mümin, zayıf olan bir müminden hayırlıdır."
( Hadis-i Şerif ,)
2) Sağlığı koruma: Sağlık büyük bir nimettir. Onun için sağlığa zararlı şeylerden kaçınmak ve gereğinde tedâviye önem vermek gerekir. Bir hadis-i şerife göre:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Ölümden başka her hastalığın bir devası vardır." Yeter ki, ilâç bulunsun..."
( Hadis-i Şerif ,)
3) Zararlı riyazetlerden kaçınmak: İslâmda Ruhbaniyet (toplumdan ayrılıp yalnız başına ibadetle uğraşmak) yoktur. Geceli gündüzlü aç durmak, helal şeylerden büsbütün nefsini kesmek caiz değildir.Dinimizin emrettiği ibadet ve riyazetler orta bir halde olup hayatın mutluluğuna pek ziyade elverişlidir. Bunlara aykırı olarak yapılan riyazetler hayatı ters yönden etkileyip gevşeklik getireceği için caiz olmaz. Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"Nefsin, senin bineğindir, artık ona yumuşak davran."
( Hadis-i Şerif )
4) Vücudu yıpratacak şeylerden sakınmak: İslâmda içki haramdır. Herhangi bir organı kesin bir gerek bulunmaksızın kesmek haramdır. İntihar denilen cinayet haramdır. Çünkü bunları yapmak, Yüce Allah'ın insanlara ikram ettiği hayata suikasd demektir. Onun için bu gibi haram şeylerden kaçınmak şahısla ilgili bir görevdir. Aksi halde insan birçok pişmanlıklardan ve azablardan kurtulamaz.
5) İradeyi kuvvetlendirmek: İnsan, sağlam bir irade sahibi olmalıdır. Yararlı şeyleri öğrenip yapmalı, yararsız şeyleri de, sırf şunu bunu taklid hevesi ile yapmamalıdır. İnsan bir inanca ve bir huya sahib olmalıdır. Hakkı kabul etmeli, haksız ve zararlı olan bir şeyi de, herhangi bir düşünce ile öne sürüp kıymetlendirmeğe çalışmamalıdır. Böyle bir hafiflik insana yakışmaz.
6) Aklı ve zihni ilim, irfan nurları ile aydınlatmak, kalbde yararlı ve yüksek duyguları uyandırmak, İslâmda ilim ve marifet kazanmak pek önemli bir görevdir. İnsan akıllıca yaşamalı ve daima gerçek arkasından koşmalıdır. Yanlış fikirlerden, aldatıcı, sözlerden, yaldızlı muhakemelerden, zararlı törelerden, batıl inançlardan, hasis duygulardan kaçınmalıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"İnsanın dayanacağı şey aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur... "
( Hadis-i Şerif, Kenzul Ummal.C14,s.73 )
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئاً وَلاَ يَهْتَدُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn
Meali :
Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi? ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?
Sadakallahul Aziym BAKARA-170. ayet
Yani düne kadar herkes, imami rabbani dedi, imami malik dedi, imami hanefi dedi, itikadi ile iman edip, ibadet ettiler. evet cok güzel, onlar yazmişlar, bu dini bize kadar ulaştrimişlar, hepsinden ayri ayri, Allah binlerce kere razi olsun, biz onlarin dikdigi din direginin altinda gölgelenenleriz, amma, Allah bu ayette diyorki : eger onlar dini tam anlamamişlarsa bilemi onlarin dediklerine uycaksiniz deniyor. yani onlar dünkü hali ile anladilar, dünkü adama, bu günkü hali nasil anlatacaksin, mesela düne kadar abdestsiz kuran ele alinmaz diye biliyorduk hepimiz, amma bugün adam cep telefonuna hatim yüklemiş, yine kuran ayeti resimini kapak resimi yapmiş, bu cep telefonu ile tuvalate bile girip cikiyor, peki dünkü hanefi itikadi maliki itikadi ne oldu? ve yine kurandaki
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Lâ yemessuhû illâl mutahherûn
Meali :
O’na, taharetli ve abdestli olanlardan (maddî ve manevî arınanlardan) başkası dokunmasin. Ona, ancak temiz olanlar dokunabilir.
(Sadakallahul Aziym VAKIA Suresi 79. ayet)
Bu bir ayet. öyle hadis falan da degilki, yani bu ayeti bu gün, nasil anlamaliyiz, peki nerde kaldi bu abdestli ellemek, hatta dedikya, adam tuvalete bile giriyor onunla artik,
yaklaşik üc haftadir ayni ayetin üstünde duruyorum, ve size bu ayetin ulvi uhravi manasini anlatmaya calişiyorum, bu hafta yine ayni ayeti tefsir edecegiz ve bu konuya baglayacagiz, yani nedir o ayet :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr
Meali :
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar hatirlarlar (daima) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.
(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 191)
ve bu ayeti daha iyi anlayip kendi hayatlarinda tatbik edenlerin, esas bilim adamlari oldgunu, ve fakat bugün ise, dogru dürüst birşey keşfedebilen bir müslüman bilim adami kalmadigini, ve o gavur dediklerimizin herşeyi keşfettigini, ve yine mesala bu gün, arabaya ucaga trene binebiliyorsan, koiayca varmak istedigin yere variyorsan, onun ilk parcasi olan mootoru icad eden
Henry Ford (1863 - 1947)
Henry, boş zamanlarını kendisine kurduğu bir mekanik atölyesinde geçiriyordu. Burada 15 yaşında ilk buharlı makinesini yaptı. Detroit'te bir şirketin atölyesinde çıraklığa başladı ve önceleri cep saatleri onarımı konusunda uzmanlaştı. Cep saatlerini büyük çapta uygun fiyata üretme planından kısa bir süre sonra vazgeçti. 1882'de Michigan'ın güneyinde buharlı makine montörü olarak ilk kez sürekli bir işe girmiş oldu.
1891'den sonra Detroit'te Edison Illuminating Company'de (Işıklandırma Şirketi) mühendisliğe başladı (1893'te başmühendis oldu). Boş zamanlarında otomobil üretimi üzerinde çalışıyordu. İlk tek silindirli benzin motorunu 1893'te kendi evinin mutfağında üretti. Üç yıl sonra ilk otomobilini yaptı. 33 yaşındaki Ford, bisiklet tekerlekleri monte ettiği bir şasiye bir motor taktı. İlk şirketi olan Detroit Automobile Company, kuruluşundan birbuçuk yıl sonra, 1890'da iflas edince, Ford 16 Haziran 1903'te hisselerine % 25,5 oranında ortak olduğu Ford Motor Company'yi kurdu.
Bugün eger sen arabaya binelebiliyor, kolayca bir yerden yere gidebiliyorsan, bu resimde gördügün adama dua etmen lazim, cünkü automobilin babasi bu adam, arabanin ve motorun icadini yapan adam saylir, yani ilk araba haline getiren adam, o halde bugün BMW, Ferrari, Audi,WV,.... arab yapip satip para kazaniyorsa, bu adamin sayesinde, hepsi bu adamin mezarina gidip, üc beş fatiha, yasin okumasi lazim, neden cünkü onun sirtindan bu kadar zengin oldular, o meslegin babasi bu adam.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükredemez.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Ebu Davud)
ve bizler bu adamlarin cogunu gavur diye biliyoruz, peki nasil gavurmuş ki bunlar, hem aklini kullanip, dünyanin imarinda emek sahibi olsun, tefekkür ehli olsunlar, hemde gavur olsunlar. Halbuki başta yazdgimiz hadisde diyorki, Hz. Adem, Allah dan gelen hediyelerden akli alip secince, iman dediki, ben akildan ayrilman, o halde hayada, bende imandan ayrilman dedi, o zaman bu adam ve benzeri bilim admlari nasil olurda kafir olur, ve gavur olur demek yokmu? demekki gercek bilim adamlari imansiz olamazlarmiş, cünkü" iman "aklin yaninda, bu adaminda araba ve motor icad etcek kadar akli varsa, sende bende bile olmayan bu kadar zeka ve akli varsa, o zaman, o adamin yaininda imanda var, ve imansiz degilmiş demekki, öyle olunca, bugün kime gavur diyebiliriz, kime kafir diyebiliriz diye, iyice bir tefekkür etmek lazim. bizler müslümanlari gavurlar terörist ilan edince kiziyoruz, yaptigimiz ne? kavga dögüş kabadayilik, bunu gören gavurda, bize bakip bunlardan yapinca, savaş cikiyor işde, halbuki bilimle ilimle ugraşan, ve dünyamizin cennete dönmesinde katkisi olan, binlerce ilim adaminin emegininde heba olmasina sebeb olcak, bu savaş ve kavga nedir, bumudur din, bumudur insanlik, bu mudur iman ve akillilik, vallahi bu kavgayi başlatanda, devam edende, ah ma gin tam daniskasidir, yani büyük ah mak lar sürüsü, bunlar kimler? bugünün namaz kilip oruc tutunca, kendini en üstün sanan insanilar, yani kardeşim, din sadece namaz kilip abdest almak degil, ve bak kainata bakip ibret alanlar ayetini üc haftadir anlatiyoruz, bir nebze kulaginiza sokabildikmi bilmiyorum, yani düşünen tefekkür eden insan olmak lazim.
"Düşünüyorum o halde varım"
Descartes(Dekart)
16 ve 17.yüzyılda ''Düşünüyorum,öyle ise varım.''sözüyle felsefenin ilkesi olan sözü söylemiştir..
öylese bugünün insani daha Deskartesin düşüncesine bile vakif olamamişdir, bir hoca öyle dedi, güzel ve Hikmetli sözü kim söylerse söylesin, ben onu alirim dedi, vay yahudi, vay hiristiyan diye ayirmak olmaz, hikmet kimden cikarsa ciksin, güzel ve iyidir, evet öyle hikmetli sözü Descartes söyleyince almaycagizda, sadece Hz ali deyincemi alacagiz , hayir böyle insanlik olmaz, kimdir o Descartes felsefenin babasi, dinciler ise felsefeyi yalanlarlar, halbuki o adam, o üc haftadir anlattigimiz ayeti, en iyi anlayan adam, yani "akleden insan insandir." diyen adam. yani
her hafta her hafta hutbelerde imam okur, cemaaat dinler, amma tutan kim ,akleden kim, hani nerde Allah aşkina
nedir o ayet
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
İnnallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagyi, yeizukum leallekum tezekkerûn
Meali :
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.
(Sadakallahul Aziym Nahl Suresi 90. ayet)
ve yine ayni konuyla ilgili başka ayet
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn
Meali :
Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 242. ayet)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn. Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm.
Meali :
Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri yani onun için gerekli olan ilimleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları(Bu ilimleri Bilgileri, yani marangozluk ayakkabicilk , ciftcilik,berberlik,mucit macid,kimyaci,atom mühendisi,.....) isimleri ile bana haber verin (söyleyin). ”Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.
(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 31 ve 32. ayet )
Bu ayet gösteriyorki, Hz Ademe ve insanogluna ilmi ögreten Allah dir, ve o ögretmeden, kimse birşey bilemez. melekler bile dedilerki : biz senin ögrettigin kadarini biliriz, özür dileriz, rabbimiz sen insanogluna daha cok şey ögretmişsin diye yanildiklarini gördüler. yani melekler bile Allah ögretmeden bir bilgiye sahip degilken, o zaman, bir adamda bir icad yaptiysa, ona ögreten bir rabbimiz var, ve ki bunuda ancak düşünüp tefekür eden, ve zikir ve tefekkür eline nasip ediyor Allah, akilini kavga dögüşe ayiran dan galak lara degil yani ve bugün bu kuran bizim elimizde olmasina ragman, bütün müslüman devletlerinin nerdeyse hepsinin acincak durumunuda şu ayet acikliyor.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alâllezîne lâ ya’kılûn
Meali :
Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez.Allah, pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır ve azabı da akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.
(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 100. ayet)
o halde müsümanlar neden bu haldeymiş, akillarini kullanmadiklarindan, neden binlerce suriyeli avurpaya yürüyerek göc etdi, cünkü akil ve bereket orada, kendi memleketleri aclik sefalet idi, savaşida firsat genimet bilip, oraya göc ettiler, ferah orda, ganimet orda, rahat orda, neden? cünkü adamlar aklini kullanip medeniyete ermişler, bizim dan galaklarda haala osmanlicilik türküsü cekiyor ah mak, halbuki bindigi Otobüs tramvay gavur dediklerinin icadi, aldığı ucak onlarin icadi, aldığı füze onlarin icadi, evindeki tost mekinasi onlarin icadi, tavanindaki lamab onlarin icadi, eczanede bir tek türk ismi olan bir ilac varmi, ilaclarin hepsini bulan yine onlar, eeee bizde ne var? bizde ah maklik cooook, rajon kesmek coook, kendini bir poh sanmak coook, ee bunlar ne işe yariyor, işde sonunda avurpaya göc etmeye yariyor, yillardir Türkiye avurpa birligine girecegim diye ugraşiyor, niye cünkü akilda onlarda, para da onlarda, yani bizde ne var, işde aclik sefelet kavga dögüş dan galaklik.
Allah akil versin bu insanligada, artik bu sefaletten kurtulsun müslümanlarda.
--------------------
Kuranin ayet sayisini bazilari 6666 ayet diyor, bazilari hayir o kadar degil diyor, ve diyorlarki besmeleler ona dahil, digerleri diyor besmeleler ona dahil degil.
yani demek oluyorki, mesela bir şehirde 50 tane ev var, ve diyorki bunlarin birisi, bu 50 evin her birinin elli tane giriş kapisi var, ve işde 6666 ayet diyenler, kapilarida extra sayiyorlar, ve 6666 ayet olmadigini iddia edenlerde, o elli kapinin bu şehre dahil olmadigini söylüyorlar. Halbuki bir ev, on odadan oluşuyorsa, on odanin, on kapisi var, birde evin ana giriş kapisi var diye yazilcak hesap edilcek, amma digerleri diyorki, bu elli evin herbirinde odalar var amma, odalarin kapisini sayarizda, ana kapiyi saymayiz demek gibi birşey. bir sure elli ayet ise, elli odasi var, amma, o eve ana kapiyi acipda girmeyince, elli oda oldugunu göremeyiz degilmi, halbuki bütünün kapisi o besmele, diger ayetler ondan girince görülenler demek olur, eger o besmele ana kapa olmazsa, eve giremeyiz degilmi, bacadanmi gircez nikilous amca gibi. tabiki kapidan gircez, kapi var birde almancaa ismi ile TOR denilen ana kapi var. yani Tür kapi TOR ise ana kapi, main kapi demek, yani öyle olunca, kol bütün, el kolun parcasi amma o da bir bütün, tirnak bütün, amma tirnaga varmak için önce kol olmasi lazim, sonra el olmasi lazim sonra parmak olmasi lazim, en son tirnaga variriz, yani koldan girmeyince tirnak bulunmaz, velhasil tirnagin icinde de yine binlerce hücre var degilmi. öyle olunca her surenin başindaki Besmele ayri bir ayettir.
----------------
Hocanin birisi, yeniden dünyaya gelmek ve reankarnasyon hinduizmi ve budha felsefesi olan hayata yeniden gelipde daha iyi bir hale tekamül etmek yokdur, cünkü eger ölye oluyorsa mesela mevlanin ruhu neden yeniden bir daha gelmdi madem diyor, mevlana hani nerde diyor?
El cevap :
Dalda olgunlaşipda erdiginde kopardigimiz bir cevizi masaya koysak, artik o cevizin hayata ve insanlara bir müdahelesi bitmişdir, taaaki eger ben onu yersem, bende can olur, ve hayat bulur, ve ben namaz kilarken, namaz kilmiş olur, oruc tutarken oruc, yahutda kötü bir fiil ve günah işlerkende, ben işliyorsam o günahi, benimle birlikte o günahi işlemiş olur, amma işde eger o masaya koydugum cevizi yemezde bahar ve vakti gelince, topraga dikerde yeniden filizlenip agac olmasina yardimci oilursam, bir gün yine o ceviz agaci olup, rabbim müsade ederse, yeni yeni cevizler verecekdir, amma ne zaman, taa seneler sonra, amma ihtimal dahilidemi, evet dahilinde, her ceviz yeniden agac olmaz, bazisi lokma olur ve can olur, artik o can mayvalari verir, başka bir yaşayişa gecmişdir artik o, ceviz degilde yiyen insanda akil melekesi olmuşdur, ve o girdigi insanin akletmesine yardimci olur, dün mevlana idi, bugün ise mustafa hoca yada cübeli ahmet oluverir, o cevizi kimler yediyse, yada o ceviz agacindan toplanan cevizden kimler yediyse, onlarda akil melekesi oluverir belki, o yeni halindede yeni canda derki, melvana şöyle demişdi, mevlana bu konuda böyle demişdi diyen mevlevi oluverir, yeni mevlana olmasada, belki mevlevi oluverir yani, o eger o insanda kendini o mevlevi tefekkür ile dahada geliştirebilirse, belki mevlana gibi güzel sözler, güzel fikirler, ve güzel iman, onun elinden dilindende dökülüverir. amma eger gelişmeze, ancak mevlana dediydide kalir sadece. yani tekamül de böyledir işde . Amma işde mevlana bir daldaki bir tek ceviz gibiydi, o erdi olgunlaşdi, ve onu sahibi yeniden dikdiki, ve de yeni meyvalar cevizler verdi, amma onun her sene verdiği meyvalari artik sahibi cuval cuval satiyor, ve artik iki kilo ahmet amca aldi, evine götürdü, bir kilo mehmet amca, beş kilo fatma baci, ve onlarda evlerinde, biri iki cocuk, bir karisi ile yedi, beriki beş cocuk ve karisi ile, ve ondan sonra mevlana bütün idi dagildi, ve binler mevlanaci dogdu ankrali ahmet amcada "mevlan diyorki "demeye başladi, izmiri bengü bacida "mevlana diyor" demeye başladi, neden? cünkü mevlana cevizinden yedide ondan, mevlana dediki diyor. yani mevlan bir idi, bin oldu, ve amma işde o cevizi, dikdigi ilk vakit olan cocuk hali ile, o ýeni ceviz agacindan keramet bekleme, cünkü o ceviz daha yedi sene aşagi, yedi sene yukari byüyüpde meyva vercek, yani velhasil, peygamberimizde dediki
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Benim Ashâbım, gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”
( Hadis-i Şerif , Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu’l-ummal, h. no: 1002)
yani muhamed bütün ve bir idi, aynen yilbaşinda şenlik olsun diye patlatilan yilbaşi fişekleri gibi patladi ve, her bir parasi ayri yerde işik oldu, ve onlarda muhammedin ayri bir parcasi oldular, amma vardiklari her yerde muhammedi ve dinini anlattilar, muhammed ögretiler ve deilerki "Muhammed dediki" öyle olunca, hangisine baksan ve uysan yine muhammed tadi verir onlar, yani yeni bir dal oldu ve patladi, yeni mayvalar verdi, ve herbiri ayri bir eve hurma oldu gitdi belki, amma vardigi evde tatli bir muhammed lokmasi oldu, degilmi, muhammedin ögrettigi namz oldu, abdest oldu sünnet oldu farz oldu işde.........
Bazi ilim adamlari ve bazi fikir gruplari diyorki dünya matrix sistemi, yani sadece dalgalar ve frekanslar var, gercekde dünya yok, beynimizin algiladigi var, beynimiz ise, sadece frekans dönüştürücü bir sistem diyorlar. ve öyle olunca matrix filimindeki gibi dünya sanal bir dünya, gercekde var sandigimizi hicbirşey yok diyorlar. Eger öyle olsa idi gözümüz mavi bir cicek görünce, peki karşisinda ne varda, onu mavi cicek saniyor peki, yani karşisinda illa birşey var, ve o birde mavi birde cicekmiş, peki karşisinda da sadece bir frekansmi var, hayir mesala bilgisayarda biz mesala Emel Sayini dinliyoruz, ve yayinda hemde canli olsun, amma bilgisayardaki Emel Sayin ve onun sesi, sazlarin sesi, hepsi frekansdan ibaret, ve yine boyut olarakda, bilgisayar ekrani mesala diyeleim 40cm ye 40cm olsun, ve o Emel Sayin in boyunu simetrik olarak kücültüp sanki biglisayarin icindeymiş gibi gösteriyor, amma işde, aslinda bilgisayarin icinde gösterilen, yine frekans, ve lambalarin sadece gözümüze yansitigi işiklar ve gölgeler sadece, amma işde o gölgelrin ve işiklarin asli olan bir Emel Sayin ise, o an, hangi stüdyoda canli şarki söylüyorsa, orda madde ve kati olarak duran, orda bir Eml Sayin var, ve bilgisayar ise, onun sadece siluetini veya görüntüsünü sinyal olarak alip bize yansitan alet, peki biz ona dokunmak isteyince, bilgisayara dokununca, ona dokunmuş olmuyoz, amma stüdyodaki sunucu onun eline dokunmak isteyince, elini uzatip tokalaşinca, ona dokunabiliyor, ve ve gercek ile sanal arasindaki fark bu, göz ve beyin bu bedenin bigisayari ve ekrani gibi, amma gercek olan o beyini kafa denen bölgesinde taşiyan bir maddi beden varki, o bedende beyin diye göz diye bir yer var, ve yine o beyinin calişmasi için, enerjiye ihtiyaci var, ve bunlar elma armut ekmek peynir şeker gibi maddeler, ve onlar olmadan bu beyinde calişmaz, ve yine eger beyin gercekse, onu caliştiran elma yalansa yok ise, beyin bu yalan ve olmayan ve sanal olan elma frekansi ile nasil beslenipde bize elmayi armutu, elma ve armutt diye gösteriyor demek yokmu? yani o fikir grubu olan illluminat fikri olan bu halogram dünya fikri külli uydurmaca, cünkü olmayanla olan beslenemez, olmayan bir elma armut, nasill olmayan midede eriyecekde,olmayan kafadaki beyine enerji olcak, peki madem elma diye birşey yok, olmayan nasil oluyorda, olan ve var olan algilayan beyine enerji oluyor peki, bilgisayar elektriksiz calişmaz, elektrik için elektrik santralina ihtiyac var, eger santaral diye birşey dünyada yok ise o zaman bilgisaayar ne ile calişiyor, enerjisi nerden, haydi fişe takmada calişsin bakalim, yani yine mesela ben mavi gömlek giyip fotograf ve video cekinsem, ve bunu sana yollasam, eger bizler beynimizin algiladiklari isek, sen beni hic görmedinse, ve senin beynin mavi diye, neyi mavi saniyor, mesala renk körü insanlar var, onlar kirmiziyi yeşil saniyor, yani renk körü, yani eger sen beni tanimiyorsan ve mavi giydigimide bilmiyorsan, benim videoma veya fotografim sana gösterildiginde, senin beynin belki beni mavi gömlekli degilde kirmizi paltolu düşünebilir, vve vakit ve mevsim kiş ve kar yagiyorsa, beni kar yagarken palto giymiş düşünebilir o an, ve öyle algilamasi lazim, halbuki ben mavi gömlekli fotograf e video cekinince bunu taa Amerikadaki görende mavi gömlekli görüyor, japonyadakida ayni görüyor yani.
yine mesala bunlar sadece beynimizin hayalinden ibaret ise, mesala sen o resime bakinca beni sakalli hayal ederdin, belki digeri biyikli, digeri kabak, digeri ise uzun sacli, bir digeri kisa sacli, biri sarişin, digeri ise esmer görürdü, halbuki hicde öyle görmüyor, ve algilamiyor, ben mavi gömlekli ve esmer ve sakalli isem, beni gören herkes ayni görüyor, hic görmemiş olanda ayni görüyor, dün beni görüp taniyanda ayni görüyor, o halde, yine var olanlar hayalden de ibarert degildir yani, rüya ile bunu kariştirmamak lazim. o rüyalarin cogu Allahu teala iki yanimiza iki kiramen katibin melegi vermiş, onlar her an kayit halindeler bizi, ve ve yine gecen hafta dedigimiz kiyamete kadar olacak olanlar oldu ise, bütün filimde kaydedildi ve levhi mahfuz denen arşivde, senin tamam olmuş bir filimin var, ahmetinde, mehmtinde, muhamedinde, bir filmi var, ve işde rüya bazen meleklerinin sana ilerde olcak olana bazi olaylarin filimini sana göstermeleri gibi birşey yani,ve belkide diyorki, yani HIZIR meselesi, yani bak başina senin filimde böyle bir durum geliyor, eger sen aklli davranirsan, bunlar olmaayabilir diye bildirlyor, bazende bak ilerde olcak olan bu diye, filimin sonu gösteriliyor yani, meleklerince, yine yaninda kiramen katibin melekleri sana filimin ilerisini veya gerisinin gösteriyor olabilirler yani.
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyke, kâle len terânî ve lakininzur ilâl cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn
Meali :
Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.
(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 143. ayet)
yani mesela karinca ile insani düşünün, karinca insani dev bir dag yürüyor olarak görebilir, hakkiyla bir insani onun gözü algilayabilirmi, yani karinca ile insanin boyutu ne kadar farkli, ve insan tam onun üstüne dogru gelse, karinca yukari baksa ne görebilirki, yani hani agacin altina gelipde agacin tepesine bakinca, onu nasil görür insan öyle uzunca göremez, şekli bozuk görür ya , işde kainati yaratan, kebir ve büyük olan rabbimizi, bizim gözümüzün ihata etmesi mümkünmü, yani kocaman güneşi halkden, ve binlerce güneş halkeden kainat diye birşey halkeden, bir rabbi, sen şu karinca kadar cürmünle görebilceginimi sanirsin, yani işde musaya dediki, senin gözün Allahi ihata etmeye yetmez, yani onun sinirilarini senin gözün almaz, yani ihata etmez, yani senin göz kadranin bunu almaya müsait degil demek istedi. hani bigisayarin cözünürlügü vardirya, grafik karti ve ekran kartinin eski xp sisteminde bu 1024 px falan idi, amma ona simdiki sistem olan 1600 veya 1900 gibi bir cözünürlük uygun olmaz, yani 1900 px bir resimi eski xp sistemine uygun ekranda duvar resimi yapsan, onun ancak bazi bölümünü görebilir ekran, yarisi gözükmez, yine bunun binlerce farkli boyutta oldugunu düşün, yani kainatin büyüklügünü bile gözün almaz iken, sen o kainati yaratani bu kadrana nasil sigdircan, yani öyle olunca, Allah insana diyorki, senin göz kadranin, Allahin Azametini görmeye müsait degil diyor , yani ondan ezanda bizler "Allahuekber" diye sena ederiz, yani Allah kebirdir, tek ve yegane büyük olan demekdir.
Rabbim, Mehdi ve cemaatini, O nun bize cemalini gösterecegi boyuta gözümüzü o kadrana erenlerden eylesin
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 20 Kasım 2017 Pazartesi
Original Kar © glan
|
|
|
Rezzak olan Allah - Baki Olan Allah Nedir? (Kar©glanin 10 Kasım 2017 Vaazi) |
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 03:29 PM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi
- No Replies
|
 |
Rezzak olan Allah - Baki Olan Allah Nedir?
Rezzak Allah - Yediren Doyuran Giydiren Allah Nedir?
Baki Olan Allah - Batmayan Güneş Olan Allah Nedir?
(Kar©glanin 10 Kasım 2017 Vaazi)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ مَا أُرِيدُ مِنْهُم مِّن رِّزْقٍ وَمَا أُرِيدُ أَن يُطْعِمُونِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve Allah, insanları ve cinleri sadece Allah a kul olsunlar diye yarattı. Allah Onlardan (hiç) bir rızık da istemiyor ki O nu doyurmalarını da istemiyor yahutta bunada ihtiyaci yok, o halbuki sizin için lazim olan . Muhakkak ki Allah O, sizlere rızık verebilcek tek güç ve kuvvetin asil sahibidir.
Meali :
Sadakallahul Aziym ZARİYAT Suresi 56. 57. 58 . ayet
---oOo---
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
– “İktisada riayet eden fakirliğe düşmez.” veya İktisat eden zenginleşir, israf eden fakirleşir
( Hadis-i Şerif , Bezzar)
"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
Yolculugumuza başliyoruz :
Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.
Yunus Emre
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz:
1- Ömrünü nasıl geçirdi?
2- İlmi ile nasıl amel etti?
3- Malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti?
4- Cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?
( Hadis-i Şerif , Tirmizî)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn
Meali :
Esteuzubillah
Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allah’a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve onlara verdiğimiz rızıklardan da infâk ederler (başkalarına da verirler).
Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 3. ayet
Dini Hikayeler
Musa Aleyhisselâmın ümmeti:
- Ya Musa! Rabbimizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız, dediklerinde Musa Aleyhisselâm, onları azarladı. «Nasıl olur, Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir» diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tenbihledi. Fakat Musa Kelîmullah Turu Sina'ya çıkıp, bazı münasaatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:
- «Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?»
Musa Aleyhisselâm:
«Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten haya ederim. Nasıl olur, Zatı Ulûhiyetiniz onların söylediklerinden beridir» dedi.
Allah (c.c.):
«Söyle kullarıma, onların davetine Cuma akşamı geleceğim» buyurdu.
Musa Aleyhisselâm gelip kavmini durumdan haberdar etti, hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir yemek sofrası hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali, ne bir padişah, ne bir başka yaratıktı. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşam üstü uzak yollardan geldiği belli; yorgun argın, üstü-başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip:
«Ya Musa! Uzak yollardan geldim, acım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım» dedi.
Hz. Musa:
- Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah (c.c.) gelecek, dedi.
Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir halâ gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, halâ gelen giden yoktu. Neyse ümidi kestiler. Hz. Musa taaccüp içinde idi.
İkinci gün Hz. Musa Tur'a gidip:
- Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim: «Ya Sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı» diyorlar dediğinde, şöyle hitap olundu:
- Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen, ne kavmin ağırladı.» Bunun üzerine Hazreti Musa Kelîmullah:
- Ya Rabbi bir ihtiyar geldi sadece, o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur? dediğinde Cenabı Allah:
- «İşte ben o kulum ile beraberdim. Onu doyursa idiniz, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak aciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz» buyurdu.
Demek ki, Allah için yapılan her şey, bizzat Allah'ın kendisine yapılmış gibi olmakta, Allah o kimseden razı olmaktadır.
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
Yiyip için, giyinin ve tasadduk edin Fakat israf ve kibirden sakının!
( Hadis-i Şerif , Buhari)
Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
“Hiçbir kişi, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak bir kaç lokma yeter. Şayet mutlaka çok yiyecekse, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır.”
( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Zühd 47)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُّبِينٍ
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ve mâ min dâbbetin fîl ardı illâ alâllâhi rızkuhâ ve ya'lemu mustekarrahâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbin mubîn
Meali :
Esteuzubillah
Ve yeryüzünde yürüyen bir canlı yoktur ki; onun rızkı, Allah’ın üzerine (Allah’a ait) olmasın. Ve onun karar kıldığı kaldığı yeri de bilir (öldükten sonraki) ve onun emaneten geçici durduğu yeri (dünyadaki yerini de) bilir. Bunlarin Hepsi Kitab-ı Mübîn’dedir (Levh-i Mahfuz’da yazılı) dır.
Sadakallahul Aziym HUD Suresi 6. ayet
Dedikki cennetde bu dünyada kurlulmuş, cehennemde bu dünyada kurulmuş, ve mesela dedik elimizi uzatinca merketten yada pazardan gidip ekmeden bicmeden sulamadan mesala dometes alabiliyoruz, ama işde bizler pazardan yada merkatten alabilirken, o aldigimiz domtesi ekip bicip, ve eziyetini cilesini ceken birde ciftci amcalarmiz var, peki onlarin cenneti neresi o zaman demek lazim, ve o cileyi cekip eziyeti cekip ekip bicen ciftci amca, 1 kilo domtes için mesela 65 kuruş kazaniyor, arada araci aliyor onu pazara satiyor, o da ekmeden bicmeden, o cileyi cekmeden, arada alip satarak, yine bir 65 kuruşda o kazaniyor, ve pazarciya domatesi mesela 1,30 liraya satiyor, ve pazarci amca yine ne ekdi ne bicdi, nede tarladan taa pazara getircen diye bir cile cekdi, taa önüne kadar kamyon getirdi, indirdi, pazarda yada markettee tezgaha koydu, ve o da 65 centte o kar koydu, ve etti 1,95 liraya yada 2 liraya satti ve bizlerde gidip tüketici olarak pazardan 2 lira verip kilo kilo domtesi uzanip aliyoruz, burada cehennemi kim yaşiyor, ciftci amca, cilesi zorlugu camuru topragi yorgunlugu ile cilesini ceken o, bizler burada cennet ehli olduk, amm işde cicftci amca, ben domatesi 65 e vermeycen 67 kuruşa satcan derse, bu pazra varasyi 6 kuruş daha zam alipda variyor, ve biz bunu böyle 2 lira yerine 2,60 a almaya razi olmuyoruz, ve pahali diyoruz, ve ucuza satan pazarci ariyoruz, halbuki cileyi ceken ciftci amca bundan ancak iki kuruş kar etcek, belki borcu var, belki derdi var, hasta oldu ilac alacak, yani işde fakire fakirce katki iki kuruş, zengine zengince katki, onada iki kuruş, amma bu iki kuruş emektarin hakkimi, yoksa pazarcinin hakkimi demek yokmu ? peki bu araci arada tarladan alip gelip pazara satan, cokmu akilida, öyle ekmeden bicmeden 65 kuruş kazaniyor, hayir o da ciftci amcadan daha akilli degil, amma onunda cilesi var, tarladan aldi amma, işde pazara yetiştiremezse cürür, bütün mal zarar olur, yine satacak pazar bulamazsa, mal elinde kalir, yine zarar eder, onun cileside kendine göre, yine cile ve cehennem, peki üc emektar, ve ücüde 65=65=65 kuruş kazaniyor amma ücünün de agirligi ayni degil, cünkü ciftcinin cilesi ile, aracinin cilesi ayni degil, yine pazarcinin cilesi yine ayni degil, yine marketcinin cilesi ayni degil, öyle olunca sanki bizim köylü köy cafesinin ve dükkaninin eski sahibi musti amcanin, ben cocukken bana sordugu soru aklima geliyor, dediki sen okuyormuşsun, akilli cocuckmuşsun, haydi cevap ver bakalim dedi, 100 kilo pamuk cuvalimi agir, yoksa 100 kilo demir cuvalimi agir dedi, ben dedim ikiside ayni, o da o zaman dedi, aygina bir 100 kilo pamuk cuvali düşsemi, ayagin acir, agrir? yoksa 100 kilo demir düşsemi diye sordu, ben dedim tabiki demir ayagi kirar, o zaman dedi : bak ayni degilmiş 100 kilo pamuk ile 100 kilo demir dedi. yani öyle olunca, ciftcnin cehennemi ve cilesi ile pazarcinin cehennemi ve cilesi ayni agirlikda degil demekki, ciftcininki sanki 100 kilo demir cuvali gibi, ve pazarcininkide belki 100 kilo pamuk cuvali gibi yani. ve biz pazarda, iki kuruş pahali diye ucuz pazarci ariyoruz. biz tüketilcere ciftci amca deseki : gel sen ek bic, ve ben sana 67 degil 70 cent veren derse, kimse ekip bicmeye razi gelmez, o cileyi cekmye razi gelmez, hatta denese bile, ilmi bilmediginden o kadar verim alip masrafini kurtaramaz belki. Benim seram var, her sene nerdeyse seraya biber fidesi dikiyoz, yada salatalik dometes fiedesi, amma işde ona bakim masrafimi su parami bile kurtarmiyor, yani sadece hoby belki, yoksa bir fideyi 2 euroya alsam ondan suladim gübreledim aldigim sadece belki 5 tane salatalik tamami bu, ve ben salataligi yeri geliyor yazin bol vakitinde 50 cente aliyon, öyle olunca 2,5 liraya 5 tane salatalik hazir alabiliyorsun, amma işde peki benim su param nerde, benim yaptigim emek ve zaman nerde, yani öyle sakin ciftcinin emegini hor görmeyin, onlar o cileyi cekip de, o eziyeti cekipde, ekmese bicmese, bizler nerden hazir alip, elimizi uzatipda, bu cennet gibi hayati yaşariz, öylse ciftcinin emegine saygi duyalim ey insanoglu. amma onlarda firsati ele gecirdik diye, milleti kaziklamaya kalkmasinlar. yani herkes hakkini korur, ve vicdani ile hareket ederse, ne cifti zarar eder, ne araci, nede pazarci, cünkü eger ciftci ilk 65 kuruşu kazanmazsa, yani tüketicinin vercegi 65 cent olmazsa, bu sefer ne ciftci olur, nede araci , veya ikinci kazanc olan araci, olmazsa, o aracinin verecegi 65 kuruş olmasa, mal pazara gelmez, pazardan elimiz boş döneriz, bu hafta yollar kapaliymiş mal gelmemiş diyorlarya bazen kişin. yani öyle olunca, araci olmazsa, mal pazara merkete gelmez, yine ciftci olmazsa, ciftcinin masrafi olan, para olmazsa, ne dometes olur, ne araci olur, nede pazarci, ve pazarcinin verecegi 1,30 lira olmazsa, ne ciftci olur, nede araci, öyle olunca, cark carka bagli, cark carka bagli, ve Allah işde, bazilarina cenneti tatdirirken, bazilarina cehennemi yaşatiyor. yine ciftci amca ekdi bicdi, cile cekdi, ve dometes biber üretdi, amma ciftci amcada akşam eve gitdimi internete gircek, yada televizyon seyretcek ceryan parasi veya televizyon almasi lazim, cünkü o da televizyon üretemiyor, o da gidip marketten, elektrik elektronik magazasindan, elini uzatip, bu sefer o dometesden kazandigi para ile, televizon aliyor, yada interet baglatip, dünyayi seyrediyor, öyle olunca, o da cehhenem icinde birde cennet hayati yaşiyor, o da elini uzatip aliyor bu devirde. yani cennet ve cehennem, ic ice girmiş vaziytte, ve bu dünyada kurulmuş vaziyette. birileri cehennemi, birileri ise her an cenneti tadip yaşiyor yani.
yine diyorlki Türkiyemizde ve dünyada günde binlerce ekmek israf ediliyor diyor, bu israfin önüne gecilse diyor, bilmem kac tane fakir doyar diyorlar, bilmem kac tane fabrika yapilir falan filen. yani rakamsal istatistik yapipda yazipda aklinizi kariştirmak istemiyorum burada, amma yani rakamlar, cok yüksek bu konuda, amma sanki bu ekmek israfinin önüne gecince, dünyayi kurtariverecekmişiz gibi laflar edenler var. Halbuki cark öyle dönmüyor, cünkü mesela o artan ekmekler firinda veya restoranlalarda israf edilmeyipde, baytlayan ekmekler, halka fakirlere bedeva dagitilsa, bu sefer düşünün, bizler müslüman devlet sahibiyiz, yenilerede Ramazanlarda bir yerlerde, birileri iftar yemekleri dagitiyor, ve adamlar ihtiyaci varsada, yoksada oraya kuyruga giriyor, hazir bedava yemek yiyor, ya kardeşim bu yemek fakirler için verildi, senin ihtiyacin yok, ee neymiş eve iftara yetişemeycekmiş, oda siraya girip burda iftar yapmak iştemişmiş, yani bahane cok ,bedava yaaaaa yani, hakki olanda yiyor, hakki olmayanda, öyle olunca, malin ucuzu bol olunca, herkes ucuzuna ve bedava olanini tercih edecekdir, o zman bu sefer, ekmekci zarar edip batacakdir. hergün taze ekmekleri alan bir kac kişinin, verecegi para ile bu sefer ekmekci carki dönmyecekdir, öyle olunca, onlarin onlari bedava vermesi ve israfin önüne gecmesi güzel amma, cark dönmez, insangilgin hepsi ayni, beleş bomba olsun da karnimda patlasin ahlaki var. öyle olunca, kim beleşi sevmez, yani öyle olunca, o ekmeklerin israf edilmemsi demek belki, onlari lokanta ve restorant ve otellerden toplayipda, hayvan bakim evlerinde ac hayvanlar doyurulusa, onlar ancak onlarin hakki olabilr. cünkü ben köydeyken Türkiyde tarlada bugday ekip biciyorduk, ve ben daha cocugun, ve tarla bicildikden sonrada, o vakitler tirpan tutacak kadar olmadigmiz için, ablam annatla toplarken, bende işde bazen tirmikla kalan gideni topluyordum, ve bakdimki, yerde ucundan kopmuş bir cok başak kaliyor tarlada, ve cocuguz ya babama dedim bak bu başaklar tirmiga gelmiyor dedim, onlari tirmik almiyor toplamiyor yerde kaliyor, babam rahmetlide dediki onlar kurdun kuşun karincanin hakki oglum, onlar topragin bereketi dedi, yani onlari almak olmaz, onlarlada karincalar doycak, kurt kuş doycak dedi.
Yani adamlar singapurda vertikal tarla ekim bicimi icad etmişler, ve amca diyor bu az arazisi olan devletler ve kimseler bu sistem milletini doyururlar, dünya acligini doyurabilirler, cok araziye böyle ihtiyac yok diyor, sistem ise bu
[attachment=38444]
Vertical Farming Modele
Yatay cok ca apartmen yerine, cok katli bina yapip az alana cok insan sigdirmak gibi, bu ciftcilik yöntemide işde, az arazi kullanip, cok ürün almak gibi, ve adamlar birde rayli carkli sistem yapmişlar, ve canakalar koymuşlar, ve canaklar aşagi yukari hareket ediyor, ve yukari gelen canak ve cark daha cok güneş işigi aliyor, alta gelen canak gece gibi oluyor, ve tek sistem yaklaaşik 16 saatte devir ediyormuş, ve böylece cok ürün aliniyor, ve böylece dünyayi doyurmak hususunda iyi bir buluş, kimden, singapurlu amcalar icad etmiş, evet cok güzel iyi fikir, fakat ters etkileri ise, bu bir sera icinde, ve artik benim babama sordugum başaklar bile israf edilmeyecek ancak, peki bu karincalarin kurdun kuşun hakki olan, o bu başaklar olmazsa, kuş türleri karinclar börtü böcek ölür, bu başaklarla beslenen böcek türleri ölür bu sefer. o zaman dünyadaki yine her bir canli ayri bir carki temsil ediyor, ve her birinin dünyamiza ayri ayri katkisi var, onlarda biri carkdan eksilirse, ekoloji bozulur bu seferde. öyle olunca yani ekolojiyide korumak lazim, o zaman kurtun kuşun hakki ve hukuku olanlari o başaklari, bu sefer, kendi elimizle sacmamiz gerekcek yani. kainat carkinin işlemesi için bu şart, öyle olunca, yani evet her yeni buluş hayatimiza binlerce katma deger getirdigi gibi, yan tesirleride var, onlari izale edebilirsek, dünya yine, bu mucid macid amcalar sebebiyie, daha kolay ve daha yüksek cennetler haline döner, ve aclik kitlik yok olur. amcalarin biri düşünmese, diger birisi düşünüp birşeyler keşfediyorsa, o zaman bu tefekkür ehli, mucid amclarinda, hayattayken kiymetini bilmemiz lazim, ve yüksek ufuk, yüksek zikir ehlinde olur, yani hem manen, ham madden zengin olmak için, imanli ve zikir ehli olmak lazim, yine şükür ehli olmak lazim yani ki, Allah ufkumuzu acip bilzere yeni yeni buluşlar, iliminden bir nebze daha bilgi ilham edip keşfettirsin yani, her gün biraz daha ileriye, ve en son "Adn Cenneti" ne kadar yolumuz var yani.
işde Rezzak olan Allah, o isimini, mesala, ekip bicen o ciftci amcalar, arada pazara taşiyan araci amcalar, ve pazarda markette bize sunan amcalar eliyle, bizlerde Rezzak ismini tecelli ettiriyor. Karnin doydu, ne ile, kahvaltidaki peynir zeytin ile ekmek ile, peki doyuran Allah dir, Rezzak olan Allah dir amma, Allah seni mahallendeki bakkal amcanin eliyle, ona mal satan toptanci amcanin e liyle, onu tarladan getiren kamyoncu amcanin eliyle, yine tarlada ekip bicen ciftci amcanin eliyle seni doyurdu, burda Rezzak kim o zaman, işde Rezzak ismi onlarda tecelli gösterdi, ve bizi doyurdu, yine Allah doyurmuş oldu, amma Allah ciftci amca ile doyurdu yani bakkal amca ile doyurdu yani.
Bu vaaza başladigimiz dün, günlerden 10 KASIM idi, yani Mustafa Kemal Atatürk ün bekaya göctüklerinin 79. seneyi devriyesi idi.
Bir Mustafa var ki ismi Muhammed Mustafa, ve onun Dogum günü kutlaniyor mevlüd kandili ile, yine bir mustafa var ki o da KASIMIN babasi ve Mustafa Kemal onun ise 10 KASIM da ölüm yildönümü kutlaniyor, ve ettimi iki Mustafa, ve bir mustafalar Ahmetler Mahmutlar Muhammedler varki ümmeti Muhammed, onlarinda yeniden dogduklari gün, yani Muhammedin yeniden dogdugu Ahmet hali, muhammed mustafanin yeniden dogdugu mahmut hali, yine ebu bekir hali, osman hali, ömer hali, öyle olunca onlarinda yeniden dogdgu dogum günleri kutlaniyor ve Rabbimizin kuranda Hz. isa ve Yahya ya hitaben oldugu söylenen bir ayet var, diyorki Rabbimiz :
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَالسَّلَامُ عَلَيَّ يَوْمَ وُلِدتُّ وَيَوْمَ أَمُوتُ وَيَوْمَ أُبْعَثُ حَيًّا
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Ves selâmu aleyye yevme vulidtu ve yevme emûtu ve yevme ub’asu hayyâ
Meali :
Esteuzubillah
“Doğduğum gün, öleceğim gün ve yeniden diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir).”
Sadakallahul Aziym MERYEM Suresi 33. ayet
öylese Yahya kim? isa kim? Muhammed kim? ayni kimsemi aceb. isa nin yeniden dogan haliyle muhammed mi
BAKi OLAN ALLAH NE DEMEKDiR ? BATMAYAN GÜNEŞ HiKMETi NEDiR? - KiMLERE BAKi iSMi KONULUR?
Muhammed Mustafanin dogum gününü, mevlidi şerifin müellifi süleyman Çelebi şöyle tarif ediyor
Âmine Hâtun Muhammed. Anesi
Ol Sadeften doğdu ol dür dânesi
Çünkî Abdullah’tan oldu hâmile
Vak-t erişdi hafta vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakîn
Çok alâmetler belirdi gelmeden
Allâhümme salli alâ Muhammedin
ve alâ âli Muhammed
Ol Rebi-ûl evvel âyın nîcesi
On ikinci gece isneyn gecesi
Ol gece kim doğdu ol Hayr-ûl-Beşer
Annesi anda neler gördü neler
Dedi gördüm ol Habîbin Annesi
Bir acep Nûr kim, güneş pervânesi
Berk urup çıktı evimden nâgehân
Göklere dek Nûr ile doldu cihân
işde iSNEYN GECESi Demek iki gecenin birleştigi gece olan, gündüzü gündüze baglayan gece, 21 haziran yaz gündönümü dönencesinde, finlandiya veya hollanda dan güneş gözetlenince, akşam olupda güneş batidan batinca, aninda dogudan yeniden doguyor, nerede? Hollanda veya Finlandiya dan yada Norvec den belki gözetlenebiliyor bu. yani öyle olunca işde, 21 haziran demek isneyn gecesi demek veya 21 Aralik da ise tam tersi gün dogdugu anda, aninda yine batiyor kiş dönencesi, yani kara delik gibi karanlik kimseler doguyor, yani geceyi geceya baglayan gece 21 aralik
ve öyle olunca 21 haziranda dogan ise, işde batmayan güneş, yani BAKi OLAN GÜNEŞ Hikmeti, yani Baki olan Allah hikmeti kimlerde tecelli ediyor, Allahi n El Baki ismi kimlerde tecceli ediyor, 21 haziranda doganlarda, yani ikizler burcunun dibi demek, ve zaman geldi "Baki "isimli cocuklarin tohumunu atmaya,ve dünyamizda Baki isimli cocuklar azaldi, ve şu gece ve gündüzden başlayip, cocuk yapin, ve Allah kismet ederde, piyango 21 haziran a vurursa, ve o gün cocugunuz dogarsa ismini erkek olursa "Baki" veya AbdülBaki" koyun, kiz olursa "Bakiye" koyun inşallah, yani batmayan güneşler dogsun kainatimizda. 21 Aralikda ise, daha dogmadan ölenler, veya dogup bir nefes alip ölenler kara delikler eger yaşarlarsa penguen cibilliyatli olurlar
[attachment=38443]
Rabbim mehdiye ve askerinin icnden bazi kimselerede Hz Mevlana gibi batmayan güneşler cikarsin inşallah Baki ve Bakiye Bebeler nasip edip cikarsin inşallah.
---oOo---
أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ
''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '
وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.
Elfatiha maassalavat.
سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ
Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.
--OoO--
Kar©glan
Başağaçlı Raşit Tunca
Schrems, 10 Kasım 2017 Cuma
Original Kar © glan
|
|
|
|