Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Forum Statistics
» Members: 27
» Latest member: Fahriye
» Forum threads: 5,409
» Forum posts: 5,906

Full Statistics

 
RasitTunca-2 Âlimin Günahi Avamın Sevabıdır (Kar©glanin 3 Aralık 2017 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 03:42 PM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


Âlimin Günahi Avamın Sevabıdır

(Kar©glanin 3 Aralık 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَحَآجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللّهِ وَقَدْ هَدَانِ وَلاَ أَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِهِ إِلاَّ أَن يَشَاء رَبِّي شَيْئًا وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا أَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnî veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn. Ve hâccehu kavmuhu, kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedâni, ve lâ ehâfu mâ tuşrikûne bihî illâ en yeşâe rabbî şey’en, vesia rabbî kulle şey’in ilmâ(ilmen), e fe lâ tetezekkerûn.

Meali :

“Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ Onu Hatirlmayacakmisiniz zikretmeyecekmisiniz (zikretmeyecekmiyiz?)”

Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 79. ve 80. ayet


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Mü’minin üç kalesi vardır. Birisi zikrullah birisi Kur’an okumak, diğeri de namaz dır."

( Hadis-i Şerif )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ آنَاء اللَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Em men huve kânitun ânâel leyli sâciden ve kâimen yahzerul âhırate ve yercû rahmete rabbihî, kul hel yestevîllezîne ya’lemûne vellezîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne), innemâ yetezekkeru ulûl elbâb.Kul yâ ıbâdıllezîne âmenûttekû rabbekum, lillezîne ahsenû fî hâzihid dunyâ hasenetun, ve ardullâhi vâsiatun, innemâ yuveffes sâbirûne ecrahum bi gayri hisâb.

Meali :

Rasul’üm!) Söyle; Ey inanan kullarım! Rab’binize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah’ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir.Gece boyunca secde ederek ve kıyamda (ayakta) durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rab’binin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir? (Rasul’üm!) De ki; Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür ve Rabini anar ve Zikreder.

(Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 9. ve 10. ayet)


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

size amellerinizin en hayırlısı ve sevap bakımından en temiz olan mertebelerinizi yükselten altın pırlanta infak etmekten ve harp meydanında düşmanlarınızla çarpışmaktan daha hayırlı bir ameli haber vereyim mi: diye sordu.
Ashab, Evet ya Rasulallah dediler.
Resülü Ekrem (s.a.v)
Allah (c.c) Hz.’lerini zikretmektir. Buyurdular

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kalpler demirin paslandığı gibi paslanır, onun cilası Kur’an okumak ve Allah’ı çok zikir etmektir. "

( Hadis-i Şerif )


Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bir şeyi çok seven, onu çok anar”

( Hadis-i Şerif )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Allah şöyle buyurmuştur: ‘Ben kulumun Beni sandığı gibiyim ve Bana dua ettiği, Beni zikrettiği zaman onunla beraberim. Kim Beni kendi nefsinde zikrederse (içinden geçirirse), Ben de onu kendi nefsimde zikrederim (içimden geçiririm). Kim Beni kalabalıkta, bir cemaat içinde zikrederse, Ben de onu, ondan daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. O, Bana bir karış yaklaşırsa Ben ona bir arşın (adım) yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa, Ben ona bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse Ben ona koşarak giderim. Kim Bana şirk koşmaksızın bir arz dolusu günahla gelse, Ben de onu bir o kadar mağfiretle karşılarım.”

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Tevhid 15, 35, 50; Müslim, Zikir 2, hadis no: 2675, 4/2061, Tevbe 1; Tirmizî, Deavât 142, hadis no: 3598 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Allah’ı unutarak lüzumsuz konuşmalara dalmayın. Çünkü Allah hatırlanıp zikredilmeden yapılan uzunca konuşmalar, kalbi katılaştırır. Allah’tan en uzak olan kimse, kalbi katı olandır.”

( Hadis-i Şerif ,Tirmizî, Zühd, 62)

Ebu Talibin kızı şöyle anlatır : Peygamber bir gün evime geldi. Ben : “Ey Allah’ın elçisi! Artık yaşlandım, zayıfladım, bana oturduğum yerden yapabileceğim bir amel tavsiye etseniz” dedim şöyle buyurdu:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“100 kere Sübhanellah, 100 kere Elhamdülillah, 100 kere Lâ ilâhe İllallah” de.

( Hadis-i Şerif , Müsned:6/344)

Ve Konuya girersek, bizler cocuklukdan beri namaz kilacagiz, dogrulari yapacagiz diye ugraşirken, avam yani halkdan bazilari daha namaz niyaz bilmezlerdi, ve onlar daha sadece bayramda kandilde namaz kildimi, yada cuma namaza gittimi, onunla müslüman olduklari için övünürlerdi, oysaki biz, bir vakit namaz kazaya kalacak, yada kazaya kaldimiydi, tüh namazi kacirdim kilamadim diye üzülenleriz. yani adam ayda yilda haftda bir kildigi ile övünüyor, kenidni iyi ve baş müslüman sanirken, biz işde, kacdi diye bir vakte üzüleniz, yani bir vakte bir vakit amma, birinde kacan bir vakit, digerinde sadece ayda yilda kilanan bir vakit, ve diger hususlarida artik siz tefekkür ediniz, ulema öyle demişdir,

"Âlimin Günahi Avamın Sevabıdır"

Evet Allaha inanmak ve zikretmek, kuran okumak, namaz kilmak için, sebebler cok, inanmayanlar için ise bahaneler cok.
Namaz kilmayana zor, su abdest almayana ve almayacak olana soguk, oruc tutmayana zor, zekat sadaka vermeyen zor, hac parasini sevene zor, , mümin bunlarin hepsinide seve seve yapar , seve seve namaz kilar, sogukda olsa abdestini alir, caresi var, lapcin giyer, yine orucunu yazda olsa tutar kişda olsa tutar, yine zekat meselesinde dedikki : Rabbimiz vergi sistemini insanlarin uygulamasini istedi, ondan zekat hükmü kondu, ve vergi sistemi güzel düzenlenirse, zekat konusu cözülmüş olur. Eger zekat hakkeden yerlere ulaşsa, bu verginin kullanildigi yerlerin saglam olmasina bagli, ve vergi (Zekat fonu) nerelerde kullalnilmali işde zekat ve sadaka ayetinde gecen kimseler ve yerler, yani devletin yollari, suyu, fakirler, aclar, ögrenciler, yolcular, hastalar,..... yani eger vergi onun bunun elinde car cur olmasa, o zaman extra zekata ihtiyac yok, cünkü Allah zaten vegilendirme sisteminin gelmesini uygulanmasini murad etmiş olmali bunda, cünkü yahudilere cumartesi calişmayin dedi, ve hiristiyanlarada pazari verdi, müslümanlarada cuma ögleden sonrayi verdi, etti 2,5 gün, ve haftada 2,5 gün tatil yapin dedi, yani insan aciz, ve bugünün calişma sitili ile, bir hafta yorulan insanin, 2,5 gün tatili, onun yeni haftaya yine diri olarak başlamasina sebeb olur, yoksa insanlarin hepsinda ayni sendrom yani


Yarin Pazartesiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii

sendromu yani bıkkın halde yeni haftay gider, amma işde gerektigi gibi dinlenirse yani Rabbimizin emrettgi gibi dinlenirse, seve seve yine işe gider.

Ve vergi sistemi mesela euro ile yaparsak, calişanlardan alinacak 1 euro da 100 tane cent var, yani 100 tane kuruş var, ve bir devlette 10 milyon calişan ve aylik alan varsa, bunlardan sadece 1 euro vergi ve zekat kesilse, yani onun her bir centi, ayri iş için kullanilsa, 10 milyonda 1 kuruş yada 1 cent toplam 1 milyon euro eder, ve bir milyon her ay yola ayrilsa, 1 milyon suya ayrilsa, birmilyon fakirlere ayrilsa, yani 100 ayri işe ayrilir, ve iki euro kesilse 200 ayri iş ve ilsamda zekat %2,5 öyle olunca 100 euroda 2,5 euro alinmasi lazimmiş desek o zaman bu sistem yine yürümüyor, kimler yiyor bu vergileri, kimlerin kursagindan geciyor bu vergiler, zukkum yiyesiceler kim onlar. yani sistem bu, zekat sistemi bu, Allah bunun dünyada kurulmasini istedi, kim icad etti bunu, tahminim tam sisteme gecirenler avrupalilar, avrupa buldu yapti, amma bizimkiler ne yapti, iki üc yudumcu toplanan paralari yukarda aralarinda pay ediyor, zukkum olsun o fakirin fukaranin hakki, yoksa sistem bu, ondan başka kimsenin , extra vergide zekatta vermesine gerek yok, sistem bu, bu yapilmali, yoksa vay oraya buraya fakire vercen diye adam aranmaz, devletin görevi, niye Hz. Muhammed, Salabeye zekat memuru gönderdi, yani, devlete istiyor, vergi istiyor muhammed, yani işde durum bu, bunu uygulayan insanlar da milletlerde de ferah olur, yolsuz yerde kalamz, susuz yerde kalmaz, fazla gelenleride, fakir yerlere ayir, kalkindir, bütün dünya cennete döner, vallahi böyle, durum böyle böyle.

Abdest dualarinda kulaklari yikarken okuncak bir dua ve ayet olan

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ أَحْسَنَهُ أُوْلَئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُوْلَئِكَ هُمْ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahsenehu, ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb

Meali :

Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen (güzel) olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleridir).

(Sadakallahul Aziym ZUMER Suresi 18. ayet)

Ve Allah buyuruyorki

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran.

Meali :

insana dogru yolu gösterdi , kimileri buna uydu ve iman etti dogruyu buldu, kimileride inkar etti yanildi.

(Sadakallahul Aziym İNSÂN (DEHR) Suresi 3. ayet)

Yani cumaretsi pazar tatil olacagini kimler buldu bildi, o gavur dediklerimiz icad etti, daha biz dinlenmemiz gerektiginin farkinda degiliz, afedesiniz eşşek gibi caliş, yada insanlari eşşek yerine koy caliştir zihinyetindayiz, yani tatil ise Rabbimizin emri, ve Allah yolu gösterdi, kimler onu anladi, dogruyu buldu,bu konuda hidayete erdi, tabiki bunu belki anlayipda, bekli de anlamadan amma otamatik pilotta, Allahin ilhami ile, sonunda buldu ve ve bazi firmalar taa cuma ögleden sonra bitiri işi, yani ben 13 sene taş ocaginda calişdim bizim firmanin sistemi bu idi.

ALINTI

Hafta, birbirini takip eden yedi günden meydana gelen zaman parçasıdır. Farsçada yedi anlamına gelen hefte kelimesinden dilimize geçmiştir. Gün, ay ve yıl astronomik bir periyoda karşılık gelmekte fakat hafta astronomik bir periyoda karşılık gelmemektedir.

Hafta kavramının ilk defa ne zaman ve kimler tarafından kullanıldığı bilinmemekle birlikte, M.Ö. 10. yüzyılda Asurluların bu şekilde birbirini takip eden yedi günlük bir zaman parçası kullandığı anlaşılmıştır.

Haftanın tatil günü uygulamasında dini uygulamalar önemli olmuştur. İlk hafta tatili uygulaması İbraniler tarafından kullanılmaya başlanmış ve Hıristiyanlar tarafından da tasdik edilmiştir.

M.S. 321 yıllarında Roma İmparatoru Kostantin tarafından getirilen bir düzenle yedi günlük haftanın başlangıcı olarak Pazar günü kabul edilmiştir.

Hafta tatili Yahudilerce Cumartesi, Hıristiyanlarca Pazar, Müslümanlar nezdinde ise Cuma günü olarak kabul edilmiştir. Memleketimizde 1926 yılına kadar hafta tatili Cuma günüydü. Bu tarihte çıkarılan hafta tatili ile ilgili bir kanunla bu tatil Pazar olarak kabul edildi.

ALINTI SONU

yani yine vergi sistemi yani zekat fonu yine ayni kimler anladi cözdü problemi

Kanunlar Hangi Ülkeden Alındı

Medeni Kanun İsviçre’den alınarak 17 Şubat 1926’da kabul edildi.
Borçlar Kanunu İsviçre’den alınarak 8 Mayıs 1928’de kabul edildi.
İcra ve İflas Kanunu İsviçre’den alınarak 9 Haziran 1932’de kabul edildi.
Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu İsviçre’den alınarak kabul edildi.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Almanya’dan alınarak 4 Nisan 1929’da kabul edildi.
Ticaret Kanunu Almanya’dan alınarak 10 Mayıs 1928 ‘de kabul edildi.
Ceza Kanunu İtalya’dan alınarak 1 Temmuz 1928’de kabul edildi.
İdare Hukuku Fransa’dan alınarak kabul edildi.


hani bu devletlerin bizden aldığı bir hukuk kanun varmi biz hepsini beleşci olarak onlardan aldik, uyguluyoruz, yani yine ayni bilgisayari, televizyonu, arabayi, ucagi onlardan aldigimiz,ilaclari onlardan ladigimiz gibi kanunlarida onlardan ögrendik ve aldik. iki üc haftadair dedigimiz, eczanede bir tane ilac yok, türk ilaci olan dedik, hani ibni sina nerde Türkler nerede, yine bir tane gercek kanun yok, onlardan almadigimiz, ve vergi hukukunuda yan tam bilmiyorum amma i ticaret hukukunun icinde olsa gerek almanyadan almişiz işte.

Zur geschichtlichen Entwicklung des Steuer-Wesens von der Antike bis zur Neuzeit informiert das Steuermuseum im deutschen Brühl (Rheinland), das heißt die "Finanzgeschichtliche Sammlung der Bundesfinanzakademie"

ve benim size anlattigim vergi örnegi, daha pastanin sadece %0,01, i ve sizden halbuki 1 euromu gelir vergisi kesiliyor, halbuki ayliginizin 1/3 ü kesiliyor vergiye, yani 1000 euro alan birisinin 250 eurosu kesiliyor, 1500 alan birisinden de 500 euro kesiliyor, yine 2000 alandanda 650 euro gibi bir kesinti yapiloyor, haydi bunun yarisi sigorta kesintisi olsa, yarisi yine vergi, yani oda eder 1500 alandan 500 idi yarisi 250 euro, 250 euro eder. ve 10 milyon calişani olan bir devlette, en az her kişiden 250 euro kesilse, buda eder 250*10000000= 2 milyar 500 milyon euro, sadece gelir vergisi olrak bu devlete kazanc geliyor . haaa unutmayin bu her ay ayni gelir geliyor, aylik yani, ve bunun yaninda her alinan satilan maldanda %20 Mwst vergisi , vergi aliniyor bu avrupada mesela, Türkiyde kac bilmiyon amma yine Türkiyedede var bu vergi, her maldan vergi aliniyor, bunuda şu kadar örnekle gösteren : mesala ekmek bir baş ürün, ve Türkiyenin tamaminda satilan aylik ekmekden alinan vergi nin tahimini hesabi : eger bu ekmek ev başi günlük 5 ekmek olsa, ve Türkiyede 80 milyon nüfus varsa, en kücük aile modeli 4 kişi ortalama olsun, 80 milyonu 4 e böl 20 milyon ev demek, ve haydi biraz büyük aileler kücük aileler var, onlarida cikar etsin bu 15 milyon ev, ve her ev günde 5 ekmek alsa, 15000000*5=75 milyon ekmek eder, sadece günlük, bu bir ayda bunu carp 30 ile oda eder 2 milyar 250 milyon ekmek, her ekmekden, tanesi 1,25 olan ekmegin %20 si vergi olsa, ortalama 25 kuruş yada 25 cent vergi demek olur, ve bunu 2 milyar 250 milyon ile carpinca, 562 milyon 500 bin lira eder, sadece bir ayda ekmekden alinan vergi, ve bunu siz düşünün bir eve kac baş yiyecek giriyor : peynir, zeytin, cay, su, süt, şeker, portakal, mandalin, marul, sirke, elma, armut ,........... yüzlerce baş mal, ve yine eczanelerde bir eczane dolusu ilac ceşidi var, her ilcadan ilac başi %20 alinsa, Türkiyenin genelinde satilan ilcaci düşün, ve yine kömür odun gaz, benzin ve siz düşünün bu vergiden elde edilen gelirin haydi bu gelirin %20 si askeriyeye gitsin, gerisi nerde, zukkum yiyesiceler, gerisi nerde, niye hizmet olarak dönmüyor, eee neyimiş Erdogan yol yapmişmiş, lan tr o ttel, babasinin parasi ilemi yapti onlari, bak para nerden, senin benim param yine o, dan gil trot tel, o yapinca, sanki babasinin mailindan yapmiş gibi birde hava atiyorlar, zukkum yiyesiceler, artik bu vergi kontrol edilmeli, halk bu paralaar nere gidiyor, yukardakilere sormali, ve bu vergi, yani zekat fonu düzelirse, dünyada ne ac kalir, ne fakir ülke kalir, nede yolsuz köy, nede susuz köy kalir, ne ac, ne de fakir kalir anladinimizmi şimdi.

Peygamber s.a.v) "Alimin uykusu, cahilin ibadetinden hayırlıdır" buyurmuştur.

Hz. Muhammet şu hadisi şerifinde şöyle buyuruyor.
Bir gün Hz. Muhammet (s.a.v) bakmış ki, şeytan, mescidin kapısında bekliyor. Hz Muhammet (s.a.v) soruyor?

"Ey me'lun burada ne bekliyorsun?"

"Mescidde namaz kılan biri var. onun namazını bozdurmak için ona vesvese vermek istiyorum ama, orada uyuyan biri var, ondan korkuyorum."

"Allah'a ibadet eden bir adamdan değil de neden uyuyan birinden korkuyorsun?"

"Namaz kılan adam cahil biri. Onu kandırmak kolay. fakat uyuyan adam alim. Namaz kılanın namazını boşa götürmek kolay da, uyuyan kişi uyanırsa, diğerinin namazını düzeltir. daha iyi kıldırabilir; korkum ondan."

ve biz sizi, siz uyuyanlari, uyusa bile uyanik olan alimlerden birisi olarak, bak uyandiriyoruz, derdinizin caresini siz bulun artik, matrix revulationdaki gibi, artik bu sizi uyutanlara baş kaldirişinizi kendiniz yapin.

Koyunlar sürüsü olarak yillardir, uyutulmakdan haaala bikmadinizmi, uyanin artik uyanin, bak ben avrupada bir köyde oturdum 13 sene, o köyün yollari asflat, kiş geldimi yollari hemen erkenden kürenir tuzlanir, yine telefon heryerde, elektrik heryerde, cöpler her yerde zamaninda alinir, televizyon hizmeti her yerde var, ineternet hizmeti yine heryerde, suyu var, ekmek taaaaa mahalene kadar ulaştirilir, et but malzeme gelir, market minübüs yada taksi almiş, ve marketi olmayan köylere minubüsle taksiyle her gün sabah dokuzda, yada sekizde gidiyor, ve oradan şehre yada belediyeye inemeyecek, koca karilara yaşlilara ve arabasi olmayanlara hizmet ediyor, yine her hizmet burda, belediyesi 2 kiometre uzakda idi, her hizmeti görülüyor, yani kardeşim bak, Allaha şükür, adamlar vergi sistemini nasil caliştiriyor, vatanda hizmet olrak hepsi fazlasiyla geri dönüyor. ya sende, yudumcular yukarda curk curk cebine indiriyor, iki de göstermelik hizmet yapiyor, onunla da bin yaptik havasi ile sizleri kandiriyorlar. daha yolu yok, suyu yok binler köy var, yol gecmez kervan gecmez yerler var bu Türkiyede, sen hala uyu ey uyanin artik hesabnini sorun bunun artik.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Kabeye bakmak ibadettir, Anne-babanın yüzüne bakmak ibadettir, Allah’ın kitabın bakmak ibadettir, Âlimle oturmak, yüzüne bakmak ibadettir.”

( Hadis-i Şerif , Deylemi,4/293/ h.no: 6864, Beyhaki, Şuabu’l-İman, 10/265, 266, Hakim

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Âlimin nefesi zikir ve tesbihtir"

( Hadis-i Şerif , Deylemi)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Allahü teâlâ cahilin bir günâhını affetmeden önce, âlimin kırk günâhını affeder."

( Hadis-i Şerif ,Ebu Nuaym, Hatib)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Âlimin iki rekât namazı, cahilin bin rekâtından daha hayırlıdır."

( Hadis-i Şerif , Şirazi)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Âlimlerin uykusu ibadettir."

( Hadis-i Şerif , İ. Gazali, İ. Rabbani, T. Kurtubi muhtasarı)

Âlimin sohbetinde bulunmak, bin rekât nafile namazdan üstündür.

(İ. Gazali)

o yüzden alimlerle oturup kalkmak, ne derece sevapdir, oda bu hadis ile sabittir.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular
"
Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir. Kiminle dostluk ettiğinize dikkat edin!"

( Hadis-i Şerif , Hâkim)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَكُونُواْ مَعَ الصَّادِقِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn.

Meali :

Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.

(Sadakallahul Aziym TEVBE Suresi 119. ayet)

ve karşidakine karşi ihtiyatli davranan kimseleri, bugün paranoid şizofren olarak tanimliyorlar, halbuki hadisde buyruldiki,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Akıllı, diline sahip olur, zamanını iyi kullanır, işine yönelir ve en sağlam dostuna karşı da ihtiyatlı olur."

( Hadis-i Şerif , Deylemi)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun olabilir.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Birr ve’s-Sıla, 60)

Hz Muhammed paranoid şizofrenmiydide böyle ihtiyatli davranmayi tavsiye etti peki.


Gelelim pastadan büyük pay alanlara, bir fabrikanin aylik cirosu 1milyon olsa, ve bunun %25 i gelir verigisi olarak alinsa, oda eder 250 000 euro vergi geliri yine, ve bir ülkede böyle en kücük 1 milyon cirolu 100 fabrika veya iş yeri olsa, sadece onlardan toplam 25 milyon aylik yine vergi geliri geliyor, ve daha büyük ciro yapanlari siz düşünün, ayda 5 milyon ciro yapani düşün, yani 5 kati 125 milyon 1milyar ciro yapani düşün, sadece bir fabrikadan alinan vergi bir aylik ne kdar eder siz hesap edin birazda, eeee nerde bu paralar peki, kimlerin cebine giriyor bunlar.

Ve evet nasil derslerine calişmayan ögrenciler sinifda kalmaya mahkum olursa, aklini kullanmayan milletlerde, geride kalmaya mahkumdur, ve gericilik fikiri bu yüzden bu gün yaygin vaziyettedir, neden cünkü aklini kullanmyan insanlar, ileri daha iyiye dogru yürümek yerine, gecmişdeki yapilanlari örnek alarak geride kalmakda, ve gerici olmakdalar, oysaki Muhammed dedi:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

''İki günü eşit olan zarardadır.''

( Hadis-i Şerif , Deylemi , Hz. Ali den rivayetle

Yine Allahu Tealanin, her an ayri demde, ayri işde, ayri yaratişda olmasina da tersdir bu gericilik.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَسْأَلُهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yes’eluhu men fîs semâvâti vel ard, kulle yevmin huve fî şe’nin.

Meali :

Göklerde ve yerde olanlar, O’ndan isterler (dilerler). O hergün (her an) bir şe’n (ayrı bir tecelli, yeni bir oluş) üzerindedir, o istenenleri, O, her an yaratma halindedir.

(Sadakallahul Aziym RAHMAN Suresi 29. ayet)

Yönetilende, yönetende kendi ve degerlerini sorgulamak zorundadir, yoksa kontrolsüz güc, raydan cikmiş oilur, ve bu gidişat, gösteriyorki, vergi sistemi, daha dogrsu islami agiz ile zekat fonu, yanliş ellerde, ve yanliş ceplerde, o yüzden
Hz Ömer Hutbe irad ederken bir ara sordu :

“Eğer ben yanilip yanliş yaparsam ne yaparsınız?” diye sordu.
cemaat cevap verdi :
“Seni kılıçlarımızla doğrultmasını biliriz!”
yani adaletin babasi yanliş yapacak, ve onuda korkmadan düzeltebilcek, onun o cebbar cesur ve hidddetli halinden korkmadan, onu cebren, kilic zoru ile düzeltip, dogrultcak, yanlişindan vazgecircek cesarette askerleri varmiş.
o halde Raabim Teala vetekaddes hazretleri , mehdiye, askerinin icindende, bu zekat fonu gibi, ve o, ve diger ters giden gidişatlari sorgulayipda, yolunda gitmeyen hususlari kilici ile silahi ile veya akli ile düzetebilcek cesarette ashab nasip eylesin.

---oOo---

أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 3 Aralık 2017 Pazar

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 islamda Şüphenin Hükmü ve Hatirladığı Yerden Devam Etmek (26 Kasım 2017 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 03:36 PM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


islamda Şüphenin Hükmü ve Hatirladığı Yerden Devam Etmek

(Kar©glanin 26 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ

Meali :

“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj


---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”

( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Dinimizde Farzlar bellidir, vaciblerde bellidir, sünnetlerde bellidir, helallerde bellidir, haramlarda bellidir, fakat bunlarin arasinda kalan birde şüpheliler vardirki mesala farzmi sünnetmi oldugu belli olmayanlar, ve bunlara biz hanefide vacibler diyoruz, yine helalmi harammi beli olmayan şüpheliler vardirki, onlara dikkat edenler ancak takva ehlidir, cünkü umumun üstüne farz olanlar belli, sünnet olanlarda belli, ve yine helallerde belli işde umum onlara dikkat etmekle sorumlu ancak işde, takva ehli ve ehli tarik ve Allah dostu olmaya calişan kimseler bu şüphelilerdende sakinirlar.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bir kul günâha girerim korkusuyla, yapılması sakıncalı olmayan bâzı şeylerden bile uzak durmadıkça, müttakîler derecesine çıkamaz.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 19 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

“Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe vermeyene bak!”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Kıyâmet, 60 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Yine Buyurdular

“Helâl olan şeyler belli, harâm olan şeyler de bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helâl mi, harâm mı olduğunu bilmediği şüpheli şeyler vardır. Bunlardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Sakınmayanlar ise zamanla harâma düşerler. Tıpkı, sürüsünü başkasına ait bir arâzinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu arâziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arâzisi vardır. Allâh'ın yasak arâzisi de harâm kıldığı şeylerdir.”

( Hadis-i Şerif ,Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 10 )


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

أَفَغَيْرَ اللّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنَزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلاً وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِّن رَّبِّكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

E fe gayrallâhi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitâbe mufassalâ(mufassalan), vellezîne âteynâhumul kitâbe ya’lemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lâ tekûnenne minel mumterîn

Meali :

“Size Kitab’ı (Kur’an’ı) hak olarak indiren O iken ben Allah’tan başka bir hakem mi arayacağım?” (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma.

(Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 114. ayet )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Yâ eyyyuhâllezîne âmenûctenibû kesîran minez zanni, inne ba’daz zanni ismun, ve lâ tecessesû ve lâ yagteb ba’dukum ba’dâ(ba’dan), e yuhıbbu ehadukum en ye’kule lahme ahîhi meyten fe kerihtumûhu, vettekullâhe, innallâhe tevvâbun rahîmun.

Meali :

Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

(Sadakallahul Aziym HUCURÂT Suresi 12. ayet )

Yani buradaki zandan kasit, o mu, bumu diye zannetmek, yani o da nedir, yani şüphe etmek veya şüphelenmek demekdir. yani Allah şüphelenmekden sakinmak gerektigini buyuruyor, öyle olunca zan, yani fikirde ki düşüncedeki şüpheye verilen isim, yine dinin başi taharet ve abdest, öyle olunca  namazin dişindaki farzlarindan  Necasetten taharet ve temizlik  konusunda 

Elbisenin veya vücudun bir yerine necaset gelse, bu yeri bulamasa, zannettiği yeri yıkasa temiz olur. Namazdan sonra necis yer meydana çıksa, namazı iade etmez. Yanlış yerin yıkandığı meydana çıkıp, necis yer belli olduğuna göre, necasetle kılınan namazı niye iade etmiyor? Kasten necis elbiseyle namaz kılmıyor. Necaseti temizlediğini zannederek kılıyor. Bu hareketi, namazın iade edilmesini gerektirmiyor. burada yine şüpheye mahal yokdur.

(Elbisesinde necaset olup da bilmese namaz sahih olur. Necaseti namazdan sonra görse, kaza etmek lâzım gelmez) deniyor. Necaseti gördüğü halde, namazı niye kaza etmiyor?

Resulullah (sav) ashabiyle namaz kılarken aniden nalınlarını çıkarıp sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de derhal nalınlarını attılar. Resulullah (sav) namazı tamamlayınca:

"Nalınlarınızı niye attınız?" diye sordu.

"Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!" cevabını verdiler.

"Cebrail (as) bana gelip pislik olduğunu haber verdi (onun için attım). Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, nalınlarınızda bir pislik (kazurat yani necastar parcasi necaset atigi) görürseniz onu silin ondan sonra o, ayağınızda olduğu halde namazınızı kılın."

( Hadis-i Şerif , Ebu Davud, Salat 89, (660)

Abdestli iken yellenme oluyor, abdestim kaçıyor gibi vesvese geliyorsa ne yapmalı?

Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür. insan da "yellendim ve abdetim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır, oysa abdesti bozulmamıştır. işte bu duruma mani olmak için hadiste şöyle buyurulmuştur:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sesini veya kokusunu almadığınız şeylerden dolayı abdest almayınız."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Hayz, 99 (362); bk. Buhari, Vudû, 4, 36) )

Ubey bin Ka'b'in rivayetine göre

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Abdeste musallat olan bir şeytan vardır ki, ona velehan (şaşkınlık veren) derler. Onun için abdest ve gusülde su vesvesesinden korunun."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Taharet:43; İbni Mâce, Taharet:48 )

Abdestte gelen vesveseyi temelinden halleden ve herkesin rahatça tatbik edebileceği Peygamberimizin  bir tavsiyesi de şu şekildedir:

Bedevinin birisi Resulullaha (a.s.m.) gelerek abdestin nasıl alınacağını sordu. Resulullah (a.s.m.) azalarını üçer defa yıkayarak ona abdest almayı gösterdi. Sonra da

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem şöyle Buyurdular

"İşte abdest budur. Bundan fazla yapan sünneti terk ederek hata yaptı, sınırı aştı ve nefsine zulmetti demektir."

( Hadis-i Şerif , İbni Mâce, İkame: 48 )

Namazdaki şüpeheye vesvese denilirki, şeytan sana o gün veya önceki günlerde olanlar veya yarin yapacaklarin hakkinda hatirlatmalar yaparak vesvese verir, ve seni namazda gaflette birakir ve sen namazini unutursun, kac kildim diye bilemezsin, ve bu durumda ise, yapilmasi gereken başta yazdigimiz hadisdede anlatildigi gibi

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Sizden biri namazında şüphe eder de üç mü dört mü kıldığını bilemezse, şüpheyi bıraksın ve hatirladığı rekatı esas alarak namazına devam etsin”

( Hadis-i Şerif , Nesai, Sehv, 24; İbn Mace, İkame, 132)

Abdullah bin Amr'in rivayetine göre

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Herhangi biriniz namazda iken şeytan ona gelerek, 'Falan şeyi ve şu şeyi hatırla.' Ta ki, kul gafletle namazdan çıkıp gitsin. Ve her hangi biriniz yatağında uzanmış iken şeytan onun yanına varır ve kişi uyuyuncaya kadar şeytan durmadan onu uyutmaya çalışır."

( Hadis-i Şerif )

Başta abdest ve namaz olmak üzere ibadetlerde unutabiliriz, ne okuduğumuzu, ne kadar okuduğumuzu, kaç rekât kıldığımızı bir an için aklımızda tutamayabiliriz. Böyle durumlarda da hemen telâşa kapılmamalı, çareyi yine ibadetin kendi içinde aramalıyız. Hiçbir insan unutkanlıktan kurtulamadığı gibi, en üstün insan olan Peygamberimiz (a.s.m.) bile çok az da olsa unutkanlığa maruz kalabiliyordu. Çünkü o ne kadar büyük ve mükemmel bir insan olsa da, insanî halleri itibariyle bizden birisi gibiydi. Acıktığı, susadığı, hasta olduğu ve sıkıntıya düştüğü gibi, unuttuğu da olurdu. Bu meseleyi hadiste şu şekilde görüyoruz:

Abdullah bin Mes'ud şöyle rivayet eder:

"Resulullah (a.s.m.) namaz kıldırdı. Ya fazla yaptı, ya eksik yaptı. Bunun üzerine, 'Yâ Resulallah! Namaza bir şey mi ilave edildi?' denildi.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ben ancak bir insanım. Siz unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Biriniz unuttuğu vakit, oturduğu halde iki secde yapı-versin."

( Hadis-i Şerif , ibni Mâce, ikame: 129)

Sonra Resulullah kıbleye dönerek iki secde etti.

Dinde genel kural  şüphe ibadeti ifsad eder, o yüzden şüpheden kacinmak için, işde namazda olursa bu,  kaldigi yerden devam edip, ardina iki tane daha secde edilirki, bunun ismine dinimizde "Sehiv Secdesi" yanilma secdesi, hata secdesi denilir.

Abdestsiz namaz kılınır mı?


Elbette kılınmaz. Abdest, namazın şartlarındandır. Abdestin farzları, sünnetleri, edepleri ve yasak olan şeyleri vardır. Abdestsiz olduğunu sanarak namaz kılıp, sonra abdestinin olduğunu hatırlayanın namazını tekrar kılması gerekir. Kıbleyi tespit etmeden, vaktin girdiğini bilmeden de, namaza durulmaz.  Yani dinde care üstüne care üretilir, cünkü abdestin yoksa,  yada abdest alacak su yoksa, o halde teyemmüm et denilmiş, hatta vücudunun teyemmüm edecek yerlerinde de yara ve bere var ise, o zaman abdestsiz namazini kilar demiş alimler. Bektaşi namazi diye bir hüküm vardir, yani insan kendisini abdestli sansa, halbuki yellenme veya başka bir sebebden abdesti bozulmuş olsa, amma o kimse bunu unutsa ve abdestliyim diye namaz kilsa, bu namaz sahihdir, hatirlayincada namzinin siohhatinbden şüphe etmezse iade gerekmez, cünkü başta yazdigmiz ayette ne dememiiz, ne diye itikad etmemiz emrediliyor; deki :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim
Rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ

Meali :

“Ey Rabbimiz! Şâyet Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma!"

Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 286. ayetten pasaj

o halde "unutursak sorumlu tutma" diye itikadimiz yeterliymiş.

"İki elinin ve iki ayağının yıkaması farz olan yerleri kesik olanın, yüzü de yaraysa, teyemmüm edemeyeceğinden abdestsiz kılar ve namazı iade etmez"

Teyemmüm ederek namaz kıldıktan sonra suyu gören kimse namazını iade etmez. deniyor. Su geldiğine göre, mazereti kalmıyor, abdest alıp niye namazı iade etmiyor?
O an su bulunmadığı için, dinî bir mazeretle teyemmüm edilerek namaz kılınmış oluyor. Dinimizin bildirdiği sebeplerle şüpheye yer yok ve  bir defa kılındığı için tekrar kılınması gerekmiyor.

Kıbleyi araştırır, karar verdiği cihete doğru kılar. Sonradan, yanlış olduğunu anlarsa, namazı iade etmez deniyor. Kıbleye karşı namaz kılmak farz olduğuna göre, İstikbal-i kıble Farz, farz terk edilerek kılınan namaz niye iade edilmiyor? Kıbleyi araştırmakla, dinin emrine uyulmuş oluyor. Dinin emrine uyulunca, kıbleden başka yöne doğru da kılınmış olsa, namaz sahih oluyor. yani yine  dinde şüpheye yer yok ve öyle bir halde, eger kibleyi tespit edemdiysek niyet olarak denilirki :
"Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder, ve  kilar.

Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru kılınır. oturulan yerde îma ile kılınır. Ayakta durmak namazın farzlarından biridir ki, buna kıyam diyoruz. Bu nedenle ayakta durmaya gücü yeten birinin ayakta durmadan kıldığı namaz olmaz. Ancak otobüste ayakta duramayan birisi oturarak namazını kılabilir.

Cabir b. Abdillah hadisinde:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Resulüllah (asm) bineği üzerinde iken, kendisini ne tarafa çevirirse o tarafa doğru nafile kılardı. Farz kılmak istediğinde ise bineğinden iner ve kıbleye dönerek kılardı."

( Hadis-i Şerif , el-Hindî, kenzü'l-Ummal, VNI/385)

Efendimiz (asm) Hazretleri nafileleri deve üzerinde kılmış, farzları da yerde kılmaya dikkat göstermiş; ancak yerde kılmak mümkün olmadığı takdirde deve üzerinde kılınacağına işarette bulunmuştur.

Bu Mesele ile onu kıyas edersek, o zaman eger seferde otobüsde giderken, ötobüsün yönü kible oluyorsa, zaruret halindede işde kibleyi tesbit edemediysek, kanaatimiz olan yöne döner ve,  "Döndüm Kibleye, yönüm kible, Kiblem ise Kabe" diye niyet eder  ve kilariz.

Binek üzerinde veya vasıtada olan kimse:

Bir özründen dolayı binekten veya vasıtadan yere inip namaz kılamayan kimse, kıbleye yönelerek namaz kılması şart değildir. Mümkün olduğu şekilde hangi cihet olursa olsun niyet edip namaz kılar.

Kıbleyi belirlemede soracak kimse bulamadığında, ictihad edip bulmaya çalışır. Namaz kıldıktan sonra başka cihete yöneldiğini anlarsa, artık namazı iade etmez.

İmâ, namazda rükû ve secde yerine başla işaret etmektir. Bu şekilde namaz kılan kişi rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer.
Hareket hâlinde bulunan vasıtalarda namaz kılarken kıbleye yönelmek mecburiyeti yoktur. Vasıta istikametine doğru oturulan yerde îma ile kılınır. yani illa secde edecekdim falan diye, zerre  şüpheye yer yok. ve rükû için başı biraz eğer, secde için ise rükûdan biraz daha fazla eğer ve, itikdi ise tamdir, bu secde yerine gecer diye iman eder.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Gökte iki melek vardır. Biri şiddetle, diğeri yumuşaklıkla emreder. İkisi de isabetli söyler. Biri Cebrail (a.s.) diğeri Mikail (a.s.)dır. Peygamberlerden de iki tane vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla diğeri şiddetle emreder. Biri İbrahim (a.s.) diğeri Musa (a.s.)dır. Benim de iki arkadaşım vardır. Onlardan biri yumuşaklıkla, diğeri şiddetle emreder: Ebubekir (r.a.) ve Ömer (r.a).
( Hadis-i Şerif , Ravi: Hz. Ümmü Seleme (r.anha)(Ramuzu'l-Ehadis) )
ve islamdada Mezhebler vardir ki hanefi, maliki, şafi ve hanbeli ve caferi gibi ve bunlarda, bazisi ömer ve musa gibi kesin ve kati hükümleri ele almiş, ve yine bazisida ebu bekir ve cebrail gibi halim selim yolu, kolay olanlari ele almiş, ve bunlarin vücubu, dinde genişlik ve kolaylik için şart olanlardir. Yani mesela hanefi demişki :  cizigin üstünü taşan kan abdesti bozar, şafi ise demişki, cizme, ayagina giydigin cizme dolusu kanin aksa, abdestin bozulmaz, burada esas olan nedir? halbuki ikisinde de kan akiyor, nasil oluyorda, birisinde bozuluyor, birisinde bozulmuyor, burada asil mesele itikad ve şüphe meselesi, yani biri diyorki benim kanimda aksa itikadim bozulmaz, digeride diyor ki kanim akdimi şuurum kaybolur, ve itikadim bozulur diyor, yine malikide gusl ettigin zaman elinle ciplak olarak avret mahalline dokundun, camşir giyerken amma istemeden dokundun, abdest bozulmaz amma

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Her kim tenasül uzvuna veya fercine dokunsa, abdest alsın.''

( Hadis-i Şerif , Nesai, Gusl 30)

yani Şafii Mezhebi'ne göre tenasül uzvuna, çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti  bozar, oysaki malikide istemeden dokunursan bozulmaz, isteyerek dokunursa bozulur ve hanefide ise, ister isteyerek dokunsun, ister istemeden dokunsun, Hanefi Mezhebi'ne göre çıplak el ile avret mahalline dokunmak abdesti bozmaz.

yani öyle olunca, mezhepler dinde genişlik icindir, yani care üstüne careler üretmekdir, ve şüpheyi ortadan kaldirmak icindir, dinde şüpheye hic mahal yok, ve zandan şüpheden düşüncedeki şüpheden sakinin deniyor, cünkü "şüphe ibadeti ifsad eder" kurali yani. 
Namazlardaki meydana gelen vesvese sonucu olarak ortaya cikan, şüphe sonucu, kac kildigini bilmeyen, veya diger Sehiv Secdesi Gerektiren Halleri yapanlar meselemize, bu linkden daha geniş ve tafsilatli olarak inceleyebilirsiniz.

FIKIH Bölümümüzden "Sehiv Secdesini Gerektiren Haller nelerdir?" Konusuna Bakabilirsiniz


أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلاَّ ظَنًّا إَنَّ الظَّنَّ لاَ يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللّهَ عَلَيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ yettebiu ekseruhum illâ zannâ, innez zanne lâ yugnî minel hakkı şey'ân, innallâhe alîmun bimâ yef'alûn

Meali :

Onların çoğu ancak zannın( şüphenin) ardından gider. Oysa zan (şüphe ve sanmak) ,  zan  hak indinde cok şeyin yerini tutmaz  yani cünkü Şüphesiz Allahin, o konuda ne yapmak istedigini hakkıyla bilemezsiniz. o konuda yapmak istediginin hepsinin ne oldugunu,  hakkıyla bilen Allah dir.

(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 36. ayet )

Alimler ve Allah dostlari (yani arapcasi Evliyalar) "Fena fillahdan önce ,Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir." diye dua etmişler.Peki

Bekabillah Neresidir?

Hz Yusuf vakti, Yusuf şeriati vardi, ve musa  bilinmiyordu, musa şeriati ve sünnetide bilinmiyordu,  daha sonra Hz. Musa geldi, onlar biraz yusufdan biliyorlardi, ve sonra Musa şeriati indi ve, musa aleyhisselamin bunu tatbik edişide musa şeriati ve sünneti oldu, ve yine museviler ise, isayi ve isa şeriati ve sünnetini bilmiyorlardi, ve isa dünyaya geldi ve isa sünneti ve şeriati ortaya cikdi, onlarda muhamed şeriatini bilmiyorlardi, ve Hz. Muhammed geldi, ve bütün şeriatlarin icinde derc oldugu bir şeriat, ve öyle olunca, sonunda da bu din mezhebler ile de genişledi, ve bugün ise Mehdi dünyaya geldi, ve hükmünü sürüyor ki, onun şeriatinde artik bütün yollar bilindi, ve google amca diye birşey var, ve yaz isa bu veya şu konuda ne dedi isa  şeriatinde  bu konuda ne vardi, isa nasil tatbik etti diye, google ye sor, karşina isa şeriatide sünnetide cikacakdir, yine musa şeriatinin o konudaki tatbikini ara, o da var, yine hanbeli bu konuda ne demiş diye sor, o da var, imami rabbani ne demiş, o da var, Allah dostlarinda mesela Muhammed Raşid Erol bu konuda ne yapmiş, o nasil tatbik etmiş, o bile var, ve öyle olunca, mehdi vakti işde, bütün yollarin birleştigi bir yer, ve zaman ve mekan, öyle olunca o 

"Fena fillahdan önce, Beka billahda, yollarin birleştigi yerde, bizleride birleştir" diye dua edenlerden bazisinin duasi kabul olmuş, ve artik mehdi vaktine ermişler, artik yollar birleşti, isa si, musa si, ibarahimi, ademi hepsi burda, ve bak bir Adem istemeden otamatik pilotta, adem sünneti yapiyor, benim bir Adem diye arkadaşim vardi, dedi ki :  ben abdest alinca dedi havlu kullanmam, abdest suyum üstümde kurur dedi, kim o günümüzdeki bir adem, peki Hz.  Adem in havlusumu vardi ki, abdestten sonra elini yüzünü kurulasin, bak bu adam bugünkü Adem, amma yaptigi ahlak, o günkü ahlak, ve yol birleşmişmi?  birleşmiş, yine ibrahim diye bir tanidigim var, camide dikkat ettim, namaz bitip imam ve müezzin amin deyince, bu ibrahim, ellerini semaya kaldirirken, önce sagini kaldiriyor, sonra solunu kaldiriyor, yani otamatik pilot, yine ibarhim sünneti, yani sagi sola üstün tutmak, yani yine yollar birleşmiş, Hz. ibrahim binler sene önce yaşadi amma, sünneti bize intikal etti, ve yol birleşti, bak bir ibarahime baktik ve bir ibrahim sünnetini buldukmu? bulduk. Sende bak, sanada hz ibrahimin veya musanin başka bir tatbiki ve sünneti, günümüzdeki  başka bir ibarhimde ve musa da, ismail de karşina cikacakdir, yani yollar birleşti ve vakit Beka billah vakti, fena fillaha varmadan önceki son durak, MHD vakti, ahir zaman, ey dost uyan artik.

----------
Zikri Raşidi de üc yeni update geldi ve birincisi

[attachment=38442]

Birinci olarak :

Artik tesbih modelimiz bu şekilde olan abaküs tesbih olacak, ve her sinif bu tesbihden kullanacak, ve mevsimine göre, renk farkli olacak, fakat bunda siyah ve beyaz tanimlamasi daha kolay oldugu için, zemheri tesbihini örnek olarak aldim, ve zikirimizin  sonundaki "100 elhamdülillah" cekilirken, tesbihin yönü vardir, sagi solu, solundan başlayip, yani o resimde görülen, 10 tane bir siyah, bir beyaz boncuk olan taraf, sag taraf. ve diger düz taraf, sol taraf. ve soldan saga dogru cekilmeye başlanir  o zikirde ve sonunda o on tane bir siyah ve bir beyazli on boncuklu mevsimine göre iki renili kadranin oldugu yere gelince, siyah boncukda "vermediklerine hamdederim Allahim." beyaza gelince "verdiklerine hamd ederim Allahim" diye hamdedilir .

ikinci olarak da :

100 estagfirullah zikrine gelince, yine soldan saga cekilir, ve o son onluya gelince, siyah boncukda "gizli günahima tövbe ya rabbi" diye tövbe istigfar edilir, beyaz boncuga gecincede "aşikara ve acik işledigim günahima tövbe ederim ya rabbi."  diye istigfar edilir. veya "bilerek işledigim günahima tövbe" digerindede "bilmeden işledigim günahima tövbe."  ederim ya rabbi  diye istigfar edilir..

ücüncü olarakda :


Mevsim zikiri cekenler, artik zikirlerin yaninda, birde silsileye fatiha ve kulhü ismarlar, yani hediye  ederler. işde silsilemizdeki sondan birkac önce olan Hz Ebu Bekir e hediye edildikden sonrada
13 ihlas 7 fatiha yi da "maddelerden, bitkilerden, hayvanlardan, insanlardan, cinlerden, meleklerden, güneşlerden, aylardan, gezegenlerden, ve diger yarrattigin şeylerden, şimdiye kadar Raşidi Tarikatina intisab etmiş olanlarin ruh ve ruhaniyetine, ve  şu andan itibaren de kiyamete kadar intisab edecek olanlarin ruhaniyetine hediye ettim." denilerek bu bereket artan bir şekilde devam ettirilir.


Rabbim Mehdi ve cemaatini şüpheye düşmekden korusun cünkü imanin ilk şarti

Eşhedu enlâ ilâhe illallah ve eşhedu enne muhammeden abduhu ve resuluhu manası ne demek

Şehadet ederim ki Allah´tan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki Muhammed (s.a.v.) onun kulu ve Peygamberidir"

daha tafsilatli mana ile    "Allah´tan başka ilah olmadigina şek ve şüphem yokdur, yine Muhammed (s.a.v.)in  onun kulu ve Peygamberi olduguna şek ve şüphem yokdur." demekdir.
yani iman şek ve şüphe kabul etmez.

Önümüzdeki Pazartesi gecesi benim gözlemlerime göre hicri takvim ile Rebilul Evvelin 12 ci gecesi, yani mevlidi şerifteki peygamberimizin dogum gecesinin tarifi olan, isneyn gecesi, ve isneyn gecesinin ne oldgunuda, daha öncki vaazda yazdik, bu sene ise pazartesiye denk geldi, ve yani mevlüt kandilinin, yani peygamerimizin dogum gününün, hicri takvimdeki senei devriyesi, isneyn gecsi cünkü ikinci döngü olan kutuplardaki alti ay gecenin başlamsi bu sen cakişdi, yani ikinci isneyn, ikinci kavuşma, gündüzün gündüze degilde  şems şumus  degilde, yani gecenin geceye kavuşmasi, şems şumus 21 hazirandi, bu ise karanligin karanlikla kavuşmasi, aslida 21 aralik normlai amma dünya cok hizli gittigi için bu sen menzile pazertesi gecesi varmiş olacagiz inşallah,yani kiş döngüsü ve kutuplarda alti ay gecenin başlangici olan gece.

şimdiden hicri takvim ile mevlüt kandiliniz mübarek olsun


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 26 Kasım 2017 Pazar

Original Kar © glan

Print this item

RasitTunca-2 iman ve Haya Aklın Olduğu Yerdedir (Kar©glanin 20 Kasım 2017 Vaazi)
Posted by: RasitTunca - 05-29-2018, 03:32 PM - Forum: 2017 Tasavvuf Sohbetleri Arşivi - No Replies


iman ve Haya Aklın Olduğu Yerdedir

(Kar©glanin 20 Kasım 2017 Vaazi)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالْنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالْنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve sehhara lekumul leyle ven nehâre veş şemse vel kamere, ven nucûmu musahharâtun bi emrihî, inne fî zâlike le âyâtin li kavmin ya’kılûn

Meali :

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emri ile sizin hizmetinize verilmiştir. Şüphesiz bunlarda aklını kullanan bir millet için ibretler vardır.

Sadakallahul Aziym NAHL Suresi 12. ayet

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Aklı olmayanın dini de yoktur."

( Hadis-i Şerif ,Kenzul Ummal.C14,s.73)

---oOo---

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"
"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Âdem aleyhisselâma gelen üç hediye Akıl.. Haya..İman..

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Cebrâil aleyhisselâm, aklı, hayâyı ve îmânı Âdem aleyhisselâma getirip,”Yâ Âdem! ALLAHü teâlâ sana selâm ediyor. Getirdiğim şu üç hediyeden birini kabûl etmeni emir buyurdu” dedi.

Âdem aleyhisselâm, ”Getirdiğin bu üç hediyeden aklı kabûl ediyorum” deyip aklı aldı. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm îmân ile hayâya, “Siz gidebilirsiniz” dedi. Îman, “ALLAHü teâlâ bana emreyledi ki, akıl nerede ise, sen orada ol! Bunun için ben akıldan ayrılıp gidemem!” dedi. Hayâ da, “ALLAHü teâlâ bana da aynı şekilde emreyledi. Ben de, akıldan ayrılıp gidemem” dedi. ALLAHü teâlâ kime akıl verirse, hayâ ile îmân da onunla beraber bulunur. Aklı olmıyanın ne hayâsı ne de îmânı bulunur.

( Hadis-i Şerif , Akıl.. Haya..İman)

İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:

Şahsa Ait Görevler

İnsanların kendi nefislerine karşı da birtakım görevleri vardır. Bu görevlerin bir kısmı bedenlerine, bir kısmı da ruhlarına aittir. Başlıcaları şunlardır:

1) Beden terbiyesi: Öyle ki, her insan için temiz ve pâk olmak, güçlü bir bedene sahib olmak gereklidir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kuvvetli olan mümin, zayıf olan bir müminden hayırlıdır."

( Hadis-i Şerif ,)


2) Sağlığı koruma: Sağlık büyük bir nimettir. Onun için sağlığa zararlı şeylerden kaçınmak ve gereğinde tedâviye önem vermek gerekir. Bir hadis-i şerife göre:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ölümden başka her hastalığın bir devası vardır." Yeter ki, ilâç bulunsun..."

( Hadis-i Şerif ,)


3) Zararlı riyazetlerden kaçınmak: İslâmda Ruhbaniyet (toplumdan ayrılıp yalnız başına ibadetle uğraşmak) yoktur. Geceli gündüzlü aç durmak, helal şeylerden büsbütün nefsini kesmek caiz değildir.Dinimizin emrettiği ibadet ve riyazetler orta bir halde olup hayatın mutluluğuna pek ziyade elverişlidir. Bunlara aykırı olarak yapılan riyazetler hayatı ters yönden etkileyip gevşeklik getireceği için caiz olmaz. Bir hadis-i şerifte buyurulmuştur:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Nefsin, senin bineğindir, artık ona yumuşak davran."

( Hadis-i Şerif )

4) Vücudu yıpratacak şeylerden sakınmak: İslâmda içki haramdır. Herhangi bir organı kesin bir gerek bulunmaksızın kesmek haramdır. İntihar denilen cinayet haramdır. Çünkü bunları yapmak, Yüce Allah'ın insanlara ikram ettiği hayata suikasd demektir. Onun için bu gibi haram şeylerden kaçınmak şahısla ilgili bir görevdir. Aksi halde insan birçok pişmanlıklardan ve azablardan kurtulamaz.

5) İradeyi kuvvetlendirmek: İnsan, sağlam bir irade sahibi olmalıdır. Yararlı şeyleri öğrenip yapmalı, yararsız şeyleri de, sırf şunu bunu taklid hevesi ile yapmamalıdır. İnsan bir inanca ve bir huya sahib olmalıdır. Hakkı kabul etmeli, haksız ve zararlı olan bir şeyi de, herhangi bir düşünce ile öne sürüp kıymetlendirmeğe çalışmamalıdır. Böyle bir hafiflik insana yakışmaz.

6) Aklı ve zihni ilim, irfan nurları ile aydınlatmak, kalbde yararlı ve yüksek duyguları uyandırmak, İslâmda ilim ve marifet kazanmak pek önemli bir görevdir. İnsan akıllıca yaşamalı ve daima gerçek arkasından koşmalıdır. Yanlış fikirlerden, aldatıcı, sözlerden, yaldızlı muhakemelerden, zararlı törelerden, batıl inançlardan, hasis duygulardan kaçınmalıdır. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İnsanın dayanacağı şey aklıdır. Aklı olmayanın dini de yoktur... "

( Hadis-i Şerif, Kenzul Ummal.C14,s.73 )

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ قَالُواْ بَلْ نَتَّبِعُ مَا أَلْفَيْنَا عَلَيْهِ آبَاءنَا أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لاَ يَعْقِلُونَ شَيْئاً وَلاَ يَهْتَدُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn

Meali :

Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi? ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?

Sadakallahul Aziym BAKARA-170. ayet

Yani düne kadar herkes, imami rabbani dedi, imami malik dedi, imami hanefi dedi, itikadi ile iman edip, ibadet ettiler. evet cok güzel, onlar yazmişlar, bu dini bize kadar ulaştrimişlar, hepsinden ayri ayri, Allah binlerce kere razi olsun, biz onlarin dikdigi din direginin altinda gölgelenenleriz, amma, Allah bu ayette diyorki : eger onlar dini tam anlamamişlarsa bilemi onlarin dediklerine uycaksiniz deniyor. yani onlar dünkü hali ile anladilar, dünkü adama, bu günkü hali nasil anlatacaksin, mesela düne kadar abdestsiz kuran ele alinmaz diye biliyorduk hepimiz, amma bugün adam cep telefonuna hatim yüklemiş, yine kuran ayeti resimini kapak resimi yapmiş, bu cep telefonu ile tuvalate bile girip cikiyor, peki dünkü hanefi itikadi maliki itikadi ne oldu? ve yine kurandaki

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَّا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Lâ yemessuhû illâl mutahherûn

Meali :

O’na, taharetli ve abdestli olanlardan (maddî ve manevî arınanlardan) başkası dokunmasin. Ona, ancak temiz olanlar dokunabilir.

(Sadakallahul Aziym VAKIA Suresi 79. ayet)

Bu bir ayet. öyle hadis falan da degilki, yani bu ayeti bu gün, nasil anlamaliyiz, peki nerde kaldi bu abdestli ellemek, hatta dedikya, adam tuvalete bile giriyor onunla artik,
yaklaşik üc haftadir ayni ayetin üstünde duruyorum, ve size bu ayetin ulvi uhravi manasini anlatmaya calişiyorum, bu hafta yine ayni ayeti tefsir edecegiz ve bu konuya baglayacagiz, yani nedir o ayet :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يَذْكُرُونَ اللّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىَ جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ فِي خَلْقِ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هَذا بَاطِلاً سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr

Meali :

Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar hatirlarlar (daima) Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.

(Sadakallahul Aziym ALİ İMRAN Suresi 191)

ve bu ayeti daha iyi anlayip kendi hayatlarinda tatbik edenlerin, esas bilim adamlari oldgunu, ve fakat bugün ise, dogru dürüst birşey keşfedebilen bir müslüman bilim adami kalmadigini, ve o gavur dediklerimizin herşeyi keşfettigini, ve yine mesala bu gün, arabaya ucaga trene binebiliyorsan, koiayca varmak istedigin yere variyorsan, onun ilk parcasi olan mootoru icad eden

Henry Ford (1863 - 1947)

Henry, boş zamanlarını kendisine kurduğu bir mekanik atölyesinde geçiriyordu. Burada 15 yaşında ilk buharlı makinesini yaptı. Detroit'te bir şirketin atölyesinde çıraklığa başladı ve önceleri cep saatleri onarımı konusunda uzmanlaştı. Cep saatlerini büyük çapta uygun fiyata üretme planından kısa bir süre sonra vazgeçti. 1882'de Michigan'ın güneyinde buharlı makine montörü olarak ilk kez sürekli bir işe girmiş oldu.
1891'den sonra Detroit'te Edison Illuminating Company'de (Işıklandırma Şirketi) mühendisliğe başladı (1893'te başmühendis oldu). Boş zamanlarında otomobil üretimi üzerinde çalışıyordu. İlk tek silindirli benzin motorunu 1893'te kendi evinin mutfağında üretti. Üç yıl sonra ilk otomobilini yaptı. 33 yaşındaki Ford, bisiklet tekerlekleri monte ettiği bir şasiye bir motor taktı. İlk şirketi olan Detroit Automobile Company, kuruluşundan birbuçuk yıl sonra, 1890'da iflas edince, Ford 16 Haziran 1903'te hisselerine % 25,5 oranında ortak olduğu Ford Motor Company'yi kurdu.

Bugün eger sen arabaya binelebiliyor, kolayca bir yerden yere gidebiliyorsan, bu resimde gördügün adama dua etmen lazim, cünkü automobilin babasi bu adam, arabanin ve motorun icadini yapan adam saylir, yani ilk araba haline getiren adam, o halde bugün BMW, Ferrari, Audi,WV,.... arab yapip satip para kazaniyorsa, bu adamin sayesinde, hepsi bu adamin mezarina gidip, üc beş fatiha, yasin okumasi lazim, neden cünkü onun sirtindan bu kadar zengin oldular, o meslegin babasi bu adam.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a şükredemez.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Ebu Davud)

ve bizler bu adamlarin cogunu gavur diye biliyoruz, peki nasil gavurmuş ki bunlar, hem aklini kullanip, dünyanin imarinda emek sahibi olsun, tefekkür ehli olsunlar, hemde gavur olsunlar. Halbuki başta yazdgimiz hadisde diyorki, Hz. Adem, Allah dan gelen hediyelerden akli alip secince, iman dediki, ben akildan ayrilman, o halde hayada, bende imandan ayrilman dedi, o zaman bu adam ve benzeri bilim admlari nasil olurda kafir olur, ve gavur olur demek yokmu? demekki gercek bilim adamlari imansiz olamazlarmiş, cünkü" iman "aklin yaninda, bu adaminda araba ve motor icad etcek kadar akli varsa, sende bende bile olmayan bu kadar zeka ve akli varsa, o zaman, o adamin yaininda imanda var, ve imansiz degilmiş demekki, öyle olunca, bugün kime gavur diyebiliriz, kime kafir diyebiliriz diye, iyice bir tefekkür etmek lazim. bizler müslümanlari gavurlar terörist ilan edince kiziyoruz, yaptigimiz ne? kavga dögüş kabadayilik, bunu gören gavurda, bize bakip bunlardan yapinca, savaş cikiyor işde, halbuki bilimle ilimle ugraşan, ve dünyamizin cennete dönmesinde katkisi olan, binlerce ilim adaminin emegininde heba olmasina sebeb olcak, bu savaş ve kavga nedir, bumudur din, bumudur insanlik, bu mudur iman ve akillilik, vallahi bu kavgayi başlatanda, devam edende, ah ma gin tam daniskasidir, yani büyük ah mak lar sürüsü, bunlar kimler? bugünün namaz kilip oruc tutunca, kendini en üstün sanan insanilar, yani kardeşim, din sadece namaz kilip abdest almak degil, ve bak kainata bakip ibret alanlar ayetini üc haftadir anlatiyoruz, bir nebze kulaginiza sokabildikmi bilmiyorum, yani düşünen tefekkür eden insan olmak lazim.

"Düşünüyorum o halde varım"

Descartes(Dekart)

16 ve 17.yüzyılda ''Düşünüyorum,öyle ise varım.''sözüyle felsefenin ilkesi olan sözü söylemiştir..

öylese bugünün insani daha Deskartesin düşüncesine bile vakif olamamişdir, bir hoca öyle dedi, güzel ve Hikmetli sözü kim söylerse söylesin, ben onu alirim dedi, vay yahudi, vay hiristiyan diye ayirmak olmaz, hikmet kimden cikarsa ciksin, güzel ve iyidir, evet öyle hikmetli sözü Descartes söyleyince almaycagizda, sadece Hz ali deyincemi alacagiz , hayir böyle insanlik olmaz, kimdir o Descartes felsefenin babasi, dinciler ise felsefeyi yalanlarlar, halbuki o adam, o üc haftadir anlattigimiz ayeti, en iyi anlayan adam, yani "akleden insan insandir." diyen adam. yani

her hafta her hafta hutbelerde imam okur, cemaaat dinler, amma tutan kim ,akleden kim, hani nerde Allah aşkina

nedir o ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالإِحْسَانِ وَإِيتَاء ذِي الْقُرْبَى وَيَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَالْبَغْيِ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

İnnallâhe ye’muru bil adli vel ihsâni ve îtâi zîl kurbâ ve yenhâ anil fahşâi vel munkeri vel bagyi, yeizukum leallekum tezekkerûn

Meali :

Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.

(Sadakallahul Aziym Nahl Suresi 90. ayet)

ve yine ayni konuyla ilgili başka ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn

Meali :

Allah size âyetlerini işte böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 242. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَعَلَّمَ آدَمَ الأَسْمَاء كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلاَئِكَةِ فَقَالَ أَنبِئُونِي بِأَسْمَاء هَؤُلاء إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ قَالُواْ سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَا إِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَا إِنَّكَ أَنتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn. Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm.

Meali :

Ve (Allah), Âdem’e, (Allah’ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki hikmetleri yani onun için gerekli olan ilimleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: “Haydi sadıklardan iseniz bunları(Bu ilimleri Bilgileri, yani marangozluk ayakkabicilk , ciftcilik,berberlik,mucit macid,kimyaci,atom mühendisi,.....) isimleri ile bana haber verin (söyleyin). ”Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 31 ve 32. ayet )

Bu ayet gösteriyorki, Hz Ademe ve insanogluna ilmi ögreten Allah dir, ve o ögretmeden, kimse birşey bilemez. melekler bile dedilerki : biz senin ögrettigin kadarini biliriz, özür dileriz, rabbimiz sen insanogluna daha cok şey ögretmişsin diye yanildiklarini gördüler. yani melekler bile Allah ögretmeden bir bilgiye sahip degilken, o zaman, bir adamda bir icad yaptiysa, ona ögreten bir rabbimiz var, ve ki bunuda ancak düşünüp tefekür eden, ve zikir ve tefekkür eline nasip ediyor Allah, akilini kavga dögüşe ayiran dan galak lara degil yani ve bugün bu kuran bizim elimizde olmasina ragman, bütün müslüman devletlerinin nerdeyse hepsinin acincak durumunuda şu ayet acikliyor.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا كَانَ لِنَفْسٍ أَن تُؤْمِنَ إِلاَّ بِإِذْنِ اللّهِ وَيَجْعَلُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لاَ يَعْقِلُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ kâne li nefsin en tu’mine illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yec’alur ricse alâllezîne lâ ya’kılûn

Meali :

Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kimse iman edemez.Allah, pisliği akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır ve azabı da akıllarını (güzelce) kullanmayanlara verir.

(Sadakallahul Aziym YUNUS Suresi 100. ayet)

o halde müsümanlar neden bu haldeymiş, akillarini kullanmadiklarindan, neden binlerce suriyeli avurpaya yürüyerek göc etdi, cünkü akil ve bereket orada, kendi memleketleri aclik sefalet idi, savaşida firsat genimet bilip, oraya göc ettiler, ferah orda, ganimet orda, rahat orda, neden? cünkü adamlar aklini kullanip medeniyete ermişler, bizim dan galaklarda haala osmanlicilik türküsü cekiyor ah mak, halbuki bindigi Otobüs tramvay gavur dediklerinin icadi, aldığı ucak onlarin icadi, aldığı füze onlarin icadi, evindeki tost mekinasi onlarin icadi, tavanindaki lamab onlarin icadi, eczanede bir tek türk ismi olan bir ilac varmi, ilaclarin hepsini bulan yine onlar, eeee bizde ne var? bizde ah maklik cooook, rajon kesmek coook, kendini bir poh sanmak coook, ee bunlar ne işe yariyor, işde sonunda avurpaya göc etmeye yariyor, yillardir Türkiye avurpa birligine girecegim diye ugraşiyor, niye cünkü akilda onlarda, para da onlarda, yani bizde ne var, işde aclik sefelet kavga dögüş dan galaklik.

Allah akil versin bu insanligada, artik bu sefaletten kurtulsun müslümanlarda.

--------------------
Kuranin ayet sayisini bazilari 6666 ayet diyor, bazilari hayir o kadar degil diyor, ve diyorlarki besmeleler ona dahil, digerleri diyor besmeleler ona dahil degil.
yani demek oluyorki, mesela bir şehirde 50 tane ev var, ve diyorki bunlarin birisi, bu 50 evin her birinin elli tane giriş kapisi var, ve işde 6666 ayet diyenler, kapilarida extra sayiyorlar, ve 6666 ayet olmadigini iddia edenlerde, o elli kapinin bu şehre dahil olmadigini söylüyorlar. Halbuki bir ev, on odadan oluşuyorsa, on odanin, on kapisi var, birde evin ana giriş kapisi var diye yazilcak hesap edilcek, amma digerleri diyorki, bu elli evin herbirinde odalar var amma, odalarin kapisini sayarizda, ana kapiyi saymayiz demek gibi birşey. bir sure elli ayet ise, elli odasi var, amma, o eve ana kapiyi acipda girmeyince, elli oda oldugunu göremeyiz degilmi, halbuki bütünün kapisi o besmele, diger ayetler ondan girince görülenler demek olur, eger o besmele ana kapa olmazsa, eve giremeyiz degilmi, bacadanmi gircez nikilous amca gibi. tabiki kapidan gircez, kapi var birde almancaa ismi ile TOR denilen ana kapi var. yani Tür kapi TOR ise ana kapi, main kapi demek, yani öyle olunca, kol bütün, el kolun parcasi amma o da bir bütün, tirnak bütün, amma tirnaga varmak için önce kol olmasi lazim, sonra el olmasi lazim sonra parmak olmasi lazim, en son tirnaga variriz, yani koldan girmeyince tirnak bulunmaz, velhasil tirnagin icinde de yine binlerce hücre var degilmi. öyle olunca her surenin başindaki Besmele ayri bir ayettir.

----------------

Hocanin birisi, yeniden dünyaya gelmek ve reankarnasyon hinduizmi ve budha felsefesi olan hayata yeniden gelipde daha iyi bir hale tekamül etmek yokdur, cünkü eger ölye oluyorsa mesela mevlanin ruhu neden yeniden bir daha gelmdi madem diyor, mevlana hani nerde diyor?
El cevap :
Dalda olgunlaşipda erdiginde kopardigimiz bir cevizi masaya koysak, artik o cevizin hayata ve insanlara bir müdahelesi bitmişdir, taaaki eger ben onu yersem, bende can olur, ve hayat bulur, ve ben namaz kilarken, namaz kilmiş olur, oruc tutarken oruc, yahutda kötü bir fiil ve günah işlerkende, ben işliyorsam o günahi, benimle birlikte o günahi işlemiş olur, amma işde eger o masaya koydugum cevizi yemezde bahar ve vakti gelince, topraga dikerde yeniden filizlenip agac olmasina yardimci oilursam, bir gün yine o ceviz agaci olup, rabbim müsade ederse, yeni yeni cevizler verecekdir, amma ne zaman, taa seneler sonra, amma ihtimal dahilidemi, evet dahilinde, her ceviz yeniden agac olmaz, bazisi lokma olur ve can olur, artik o can mayvalari verir, başka bir yaşayişa gecmişdir artik o, ceviz degilde yiyen insanda akil melekesi olmuşdur, ve o girdigi insanin akletmesine yardimci olur, dün mevlana idi, bugün ise mustafa hoca yada cübeli ahmet oluverir, o cevizi kimler yediyse, yada o ceviz agacindan toplanan cevizden kimler yediyse, onlarda akil melekesi oluverir belki, o yeni halindede yeni canda derki, melvana şöyle demişdi, mevlana bu konuda böyle demişdi diyen mevlevi oluverir, yeni mevlana olmasada, belki mevlevi oluverir yani, o eger o insanda kendini o mevlevi tefekkür ile dahada geliştirebilirse, belki mevlana gibi güzel sözler, güzel fikirler, ve güzel iman, onun elinden dilindende dökülüverir. amma eger gelişmeze, ancak mevlana dediydide kalir sadece. yani tekamül de böyledir işde . Amma işde mevlana bir daldaki bir tek ceviz gibiydi, o erdi olgunlaşdi, ve onu sahibi yeniden dikdiki, ve de yeni meyvalar cevizler verdi, amma onun her sene verdiği meyvalari artik sahibi cuval cuval satiyor, ve artik iki kilo ahmet amca aldi, evine götürdü, bir kilo mehmet amca, beş kilo fatma baci, ve onlarda evlerinde, biri iki cocuk, bir karisi ile yedi, beriki beş cocuk ve karisi ile, ve ondan sonra mevlana bütün idi dagildi, ve binler mevlanaci dogdu ankrali ahmet amcada "mevlan diyorki "demeye başladi, izmiri bengü bacida "mevlana diyor" demeye başladi, neden? cünkü mevlana cevizinden yedide ondan, mevlana dediki diyor. yani mevlan bir idi, bin oldu, ve amma işde o cevizi, dikdigi ilk vakit olan cocuk hali ile, o ýeni ceviz agacindan keramet bekleme, cünkü o ceviz daha yedi sene aşagi, yedi sene yukari byüyüpde meyva vercek, yani velhasil, peygamberimizde dediki

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Benim Ashâbım, gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbi olsanız hidayete erersiniz.”

( Hadis-i Şerif , Beyhakî, el-Medhal, s.164, Kenzu’l-ummal, h. no: 1002)
yani muhamed bütün ve bir idi, aynen yilbaşinda şenlik olsun diye patlatilan yilbaşi fişekleri gibi patladi ve, her bir parasi ayri yerde işik oldu, ve onlarda muhammedin ayri bir parcasi oldular, amma vardiklari her yerde muhammedi ve dinini anlattilar, muhammed ögretiler ve deilerki "Muhammed dediki" öyle olunca, hangisine baksan ve uysan yine muhammed tadi verir onlar, yani yeni bir dal oldu ve patladi, yeni mayvalar verdi, ve herbiri ayri bir eve hurma oldu gitdi belki, amma vardigi evde tatli bir muhammed lokmasi oldu, degilmi, muhammedin ögrettigi namz oldu, abdest oldu sünnet oldu farz oldu işde.........

Bazi ilim adamlari ve bazi fikir gruplari diyorki dünya matrix sistemi, yani sadece dalgalar ve frekanslar var, gercekde dünya yok, beynimizin algiladigi var, beynimiz ise, sadece frekans dönüştürücü bir sistem diyorlar. ve öyle olunca matrix filimindeki gibi dünya sanal bir dünya, gercekde var sandigimizi hicbirşey yok diyorlar. Eger öyle olsa idi gözümüz mavi bir cicek görünce, peki karşisinda ne varda, onu mavi cicek saniyor peki, yani karşisinda illa birşey var, ve o birde mavi birde cicekmiş, peki karşisinda da sadece bir frekansmi var, hayir mesala bilgisayarda biz mesala Emel Sayini dinliyoruz, ve yayinda hemde canli olsun, amma bilgisayardaki Emel Sayin ve onun sesi, sazlarin sesi, hepsi frekansdan ibaret, ve yine boyut olarakda, bilgisayar ekrani mesala diyeleim 40cm ye 40cm olsun, ve o Emel Sayin in boyunu simetrik olarak kücültüp sanki biglisayarin icindeymiş gibi gösteriyor, amma işde, aslinda bilgisayarin icinde gösterilen, yine frekans, ve lambalarin sadece gözümüze yansitigi işiklar ve gölgeler sadece, amma işde o gölgelrin ve işiklarin asli olan bir Emel Sayin ise, o an, hangi stüdyoda canli şarki söylüyorsa, orda madde ve kati olarak duran, orda bir Eml Sayin var, ve bilgisayar ise, onun sadece siluetini veya görüntüsünü sinyal olarak alip bize yansitan alet, peki biz ona dokunmak isteyince, bilgisayara dokununca, ona dokunmuş olmuyoz, amma stüdyodaki sunucu onun eline dokunmak isteyince, elini uzatip tokalaşinca, ona dokunabiliyor, ve ve gercek ile sanal arasindaki fark bu, göz ve beyin bu bedenin bigisayari ve ekrani gibi, amma gercek olan o beyini kafa denen bölgesinde taşiyan bir maddi beden varki, o bedende beyin diye göz diye bir yer var, ve yine o beyinin calişmasi için, enerjiye ihtiyaci var, ve bunlar elma armut ekmek peynir şeker gibi maddeler, ve onlar olmadan bu beyinde calişmaz, ve yine eger beyin gercekse, onu caliştiran elma yalansa yok ise, beyin bu yalan ve olmayan ve sanal olan elma frekansi ile nasil beslenipde bize elmayi armutu, elma ve armutt diye gösteriyor demek yokmu? yani o fikir grubu olan illluminat fikri olan bu halogram dünya fikri külli uydurmaca, cünkü olmayanla olan beslenemez, olmayan bir elma armut, nasill olmayan midede eriyecekde,olmayan kafadaki beyine enerji olcak, peki madem elma diye birşey yok, olmayan nasil oluyorda, olan ve var olan algilayan beyine enerji oluyor peki, bilgisayar elektriksiz calişmaz, elektrik için elektrik santralina ihtiyac var, eger santaral diye birşey dünyada yok ise o zaman bilgisaayar ne ile calişiyor, enerjisi nerden, haydi fişe takmada calişsin bakalim, yani yine mesela ben mavi gömlek giyip fotograf ve video cekinsem, ve bunu sana yollasam, eger bizler beynimizin algiladiklari isek, sen beni hic görmedinse, ve senin beynin mavi diye, neyi mavi saniyor, mesala renk körü insanlar var, onlar kirmiziyi yeşil saniyor, yani renk körü, yani eger sen beni tanimiyorsan ve mavi giydigimide bilmiyorsan, benim videoma veya fotografim sana gösterildiginde, senin beynin belki beni mavi gömlekli degilde kirmizi paltolu düşünebilir, vve vakit ve mevsim kiş ve kar yagiyorsa, beni kar yagarken palto giymiş düşünebilir o an, ve öyle algilamasi lazim, halbuki ben mavi gömlekli fotograf e video cekinince bunu taa Amerikadaki görende mavi gömlekli görüyor, japonyadakida ayni görüyor yani.
yine mesala bunlar sadece beynimizin hayalinden ibaret ise, mesala sen o resime bakinca beni sakalli hayal ederdin, belki digeri biyikli, digeri kabak, digeri ise uzun sacli, bir digeri kisa sacli, biri sarişin, digeri ise esmer görürdü, halbuki hicde öyle görmüyor, ve algilamiyor, ben mavi gömlekli ve esmer ve sakalli isem, beni gören herkes ayni görüyor, hic görmemiş olanda ayni görüyor, dün beni görüp taniyanda ayni görüyor, o halde, yine var olanlar hayalden de ibarert degildir yani, rüya ile bunu kariştirmamak lazim. o rüyalarin cogu Allahu teala iki yanimiza iki kiramen katibin melegi vermiş, onlar her an kayit halindeler bizi, ve ve yine gecen hafta dedigimiz kiyamete kadar olacak olanlar oldu ise, bütün filimde kaydedildi ve levhi mahfuz denen arşivde, senin tamam olmuş bir filimin var, ahmetinde, mehmtinde, muhamedinde, bir filmi var, ve işde rüya bazen meleklerinin sana ilerde olcak olana bazi olaylarin filimini sana göstermeleri gibi birşey yani,ve belkide diyorki, yani HIZIR meselesi, yani bak başina senin filimde böyle bir durum geliyor, eger sen aklli davranirsan, bunlar olmaayabilir diye bildirlyor, bazende bak ilerde olcak olan bu diye, filimin sonu gösteriliyor yani, meleklerince, yine yaninda kiramen katibin melekleri sana filimin ilerisini veya gerisinin gösteriyor olabilirler yani.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَمَّا جَاء مُوسَى لِمِيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ قَالَ رَبِّ أَرِنِي أَنظُرْ إِلَيْكَ قَالَ لَن تَرَانِي وَلَكِنِ انظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي فَلَمَّا تَجَلَّى رَبُّهُ لِلْجَبَلِ جَعَلَهُ دَكًّا وَخَرَّ موسَى صَعِقًا فَلَمَّا أَفَاقَ قَالَ سُبْحَانَكَ تُبْتُ إِلَيْكَ وَأَنَاْ أَوَّلُ الْمُؤْمِنِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve lemmâ câe mûsâ li mîkâtinâ ve kellemehu rabbuhu kâle rabbi erinî enzur ileyke, kâle len terânî ve lakininzur ilâl cebeli fe inistekarre mekânehu fe sevfe terânî fe lemmâ tecellâ rabbuhu lil cebeli cealehu dekkan ve harra mûsâ saıkan, fe lemmâ efaka kâle subhâneke tubtu ileyke ve ene evvelul mu’minîn

Meali :

Mûsâ, belirlediğimiz yere (Tûr’a) gelip Rabbi de ona konuşunca, “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım” dedi. Allah da, “Beni (dünyada) katiyen göremezsin. Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.” dedi. Rabbi, dağa tecelli edince onu darmadağın ediverdi. Mûsâ da baygın düştü. Ayılınca, “Seni eksikliklerden uzak tutarım Allah’ım! Sana tövbe ettim. Ben inananların ilkiyim” dedi.

(Sadakallahul Aziym A'RAF Suresi 143. ayet)

yani mesela karinca ile insani düşünün, karinca insani dev bir dag yürüyor olarak görebilir, hakkiyla bir insani onun gözü algilayabilirmi, yani karinca ile insanin boyutu ne kadar farkli, ve insan tam onun üstüne dogru gelse, karinca yukari baksa ne görebilirki, yani hani agacin altina gelipde agacin tepesine bakinca, onu nasil görür insan öyle uzunca göremez, şekli bozuk görür ya , işde kainati yaratan, kebir ve büyük olan rabbimizi, bizim gözümüzün ihata etmesi mümkünmü, yani kocaman güneşi halkden, ve binlerce güneş halkeden kainat diye birşey halkeden, bir rabbi, sen şu karinca kadar cürmünle görebilceginimi sanirsin, yani işde musaya dediki, senin gözün Allahi ihata etmeye yetmez, yani onun sinirilarini senin gözün almaz, yani ihata etmez, yani senin göz kadranin bunu almaya müsait degil demek istedi. hani bigisayarin cözünürlügü vardirya, grafik karti ve ekran kartinin eski xp sisteminde bu 1024 px falan idi, amma ona simdiki sistem olan 1600 veya 1900 gibi bir cözünürlük uygun olmaz, yani 1900 px bir resimi eski xp sistemine uygun ekranda duvar resimi yapsan, onun ancak bazi bölümünü görebilir ekran, yarisi gözükmez, yine bunun binlerce farkli boyutta oldugunu düşün, yani kainatin büyüklügünü bile gözün almaz iken, sen o kainati yaratani bu kadrana nasil sigdircan, yani öyle olunca, Allah insana diyorki, senin göz kadranin, Allahin Azametini görmeye müsait degil diyor , yani ondan ezanda bizler "Allahuekber" diye sena ederiz, yani Allah kebirdir, tek ve yegane büyük olan demekdir.

Rabbim, Mehdi ve cemaatini, O nun bize cemalini gösterecegi boyuta gözümüzü o kadrana erenlerden eylesin


---oOo---


أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ


''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

--OoO--

Kar©glan

Başağaçlı Raşit Tunca

Schrems, 20 Kasım 2017 Pazartesi

Original Kar © glan

Print this item